DURSUN ALİ ERZİNCANLI SÖZLERİNE ELEŞTİRİ:YÜKSEL YILMAZ

“Rahmetini umarak günahkâr bir dille; Allah azze ve celle ya rasulallah, âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, kalbimizden seyrediyoruz seni

DURSUN ALİ ERZİNCANLI SÖZLERİNE ELEŞTİRİ:YÜKSEL YILMAZ
28 Haziran 2014 - 13:08

DURSUN ALİ ERZİNCANLI SÖZLERİNE ELEŞTİRİ

 

“Rahmetini umarak günahkâr bir dille; Allah azze ve celle ya rasulallah, âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, kalbimizden seyrediyoruz seni.” Peygambere içinde bulunmadığı bir çağda bile sanki her nefis ölümü tatmazmış gibi ve sanki o Tanrının en yüce ortağıymış gibi “ya” diye latif bile sesle de olsa nidada bulunmak tartışmasız olarak şirk’tir.

 

“Ya rasulallah… Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında.”  “Ya Rabbi” deyip Allah’a sorabilirsiniz; Allah ölümsüz ve daima işiticidir. Onun yanına Resulullah’ı koymak şirktir.

 

“Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize, senin yerine de baba dedik.” Şu “efendim” ifadesi sadece kulu olduğumuz Allah’a denilmeli ve Allah’tan başkasına -ki peygamber de olsa- kul olunmamalı.

 

“Sen yoktun… Hz Âdem’deydi nurun önce cenneti, sonra yeryüzünü şereflendirdin.” Bu şirkin hikâyesini biliyorum; koskoca bir şirk bu.

 

“Hele bir Enes’in vardı senin. Enes bin malik… Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, “Niye burada oturuyorsunuz?” diye sormuştu. Onlar da: “Allah’ın Rasulü öldürülmüş” deyince Enes kükremiş: “Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O’nun gibi ölün!” Demişti.” Burada “senin” ifadesi sanki Allah gibi bizi görüp işitiyormuş gibi peygamberedir ve bu şirktir. Fakat menkıbedeki mesajı tuttum.

 

“Sadakat ispat isterdi. Hudeybiye sadakatin sınandığı yerdi. O gün biat ölüm üzreydi ve ölünseydi değerdi. Bu gün tevbe üzre biatımız. İlahi.. Kabul eyle tevbemizi… Sadıklardan eyle bizi…” Güzel bir hatırlatma ve dua.

 

“Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!” Bunun kararını Allah veriyor; neden bu soruyu ona sormuyorsun? Malik olan Allah’ın sahipliği nasıl aklına gelmez?

 

“Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O’na binler salât, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut’u ver. O’na vesileyi lutfet. O’nu refik-i Âlâya yükselt. Bizi de affet. O’nun hatrına affet, Zatının hatrına affet.” Onu bu anıştan haberdar etmez ve zaten etmesinin sana bir faydası da olmaz. Peygambere salâtın ve selamın anlamı kesinlikle bu değil; belli ki Kuran’ın meramı anlaşılmamış. “Ona makam-ı mahmut’u ver” diye senin demene gerek yok; çünkü ona bunu verdiğini Kuran’da haberdar etmiş zaten. Onu refik-i alaya yükseltmek de ne demek? “Refik” sözcüğü “arkadaş, koca, ortak ve dost” anlamlarında kullanılır. Allah’la arkadaş olunmaz; ortak ya da koca zaten olunmaz; dost olunur ama “refik” denmez; Kuran dost anlamında “veli” demişse sen de “veli” demeyi seç; “refik” icat etme.

 

(NOT: Bu sözleri kaynaklarından değil paket halinde hazır olarak bularak değerlendirdiğimi itiraf etmeliyim. Bu yüzden değerlendirme yazarın orijinal yazılarından ziyade servis edilene olduğunu nazar-ı dikkate alınız.)

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum