Anadolu'da kaybolan diller ve dil ölümü

Dilin yaşayan bir varlık olduğu söylenir. Bu durumda yaşayan şey, ölebilir de… Peki, ölü dil nedir? Diller niçin, hangi gerekçelerle ölür? Anadolu’da kaç dil konuşuluyor, kaç ölü dil var? Ağır tehlike altındakiler hangileri? Doç. Dr. Dilek Herkmen yazdı.

Anadolu'da kaybolan diller ve dil ölümü
02 Temmuz 2023 - 10:17

Anadolu’da kaybolan diller ve dil ölümü

Dilek Herkmen

Dil sürekli bir gelişim ve değişim içindedir. Bu değişim bazen dilin devamlılığını tehlikeye sokar. Çünkü her değişim olumlu değildir. Göç, savaş, politik baskı gibi sebepler dillerin zayıflama sürecine girmesine yol açar. Elbette değişimin boyutu da dilin varlığını devam ettirmede belirleyicidir. Çoğunlukla baskın ve prestijli dilin baskısı altında güçsüz kalan dillerin kullanım alanı daralarak yok olabilir. Bununla birlikte dillerin yok olmasını doğal bir süreç olarak değerlendirenler, bazı dillerin ortadan kaybolmasını kabullenir. Öte yandan dillerin yok olmasını bir kültürün yok olması olarak görenler tehlikeye dikkat çekerler.

Konuşuru kalmayan dil, ölü dil olarak nitelendirilir. Her ne kadar son konuşurun ölmesi dil ölümünü gösteriyorsa da konuşanların söz konusu dili iletişimde kullanmayı bırakması da dilin canlılığını göstermez. Son konuşurun yaşıyor olması, bir dilin iletişim için kullanıldığını belirlemez. Dilin hayatta kalabilmesi konuşurlarının sosyal şartları ve yaşam şekilleri ile ilintilidir.

Çalışmalar gösteriyor ki dilin canlılığı her zaman konuşanların sayısı ile de doğru orantılı değil. Geniş bir coğrafyaya dağılmış birbirinden ayrı kimselerce konuşulan dilin konuşur sayısı ile dar bir alanda beraber yaşayan bir topluluk tarafından kullanılan dilin konuşur sayısı eşit olsa da söz konusu dilin canlılığını devam ettirme değeri bakımından eşit değildir.

İngilizce: Egemen dil

Dünyada konuşulan dillerin sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte 7 binin üzerinde olduğu belirtilir. Bir milyondan fazla konuşuru olan yaklaşık 350 dil, dünya dillerinin % 5’ini oluşturur. Dünya nüfusunun % 6’sı ise yaşamakta olan dillerin % 95’ini konuşur. Bu dillerin % 40’ı da konuşur sayısının binin altında olması sebebiyle, tehlike altında olarak değerlendirilir. İngilizce gibi ekonomik, politik ve bilimsel güce sahip egemen diller bazen güç kullanımıyla bazen de gönüllü geçişler ile azınlıkların dillerinin kaybolmasına sebep olmuştur.

Bir dilin nesilden nesile aktarımı devamlılığını, hayatta kalmasını sağlar. Doğal olarak dilin nesilden nesile aktarımıyla ya da belli bir amaç doğrultusunda çocuklara öğretilmesiyle kuşaklararası devamlılığı temin edilir. Bazı dönemlerde baskın dilin ve içinde bulunulan üst kültürün etkisinde kalan çocuklar, kuşaklararası aktarımı kırar.

Bunun yanı sıra yayılmacı politikalar da dillerin yaşam alanlarını daraltır. Yayılmacı siyasetin baskın dili, etki altına alınan toplulukların dillerini tehlikeye atar. Ekonomik değişimler, başka bir ülkeye göç, endüstrileşme gibi sosyo-ekonomik etkenler; kanunlarla belirlenmiş resmî dil politikaları, dillerin baskı altına alınması, savaş, soykırım gibi sosyo-politik etkenler; deprem, salgın hastalık, volkanik patlama gibi doğal afetler dil ölümüne sebep olur.

Ağır tehlike altındaki diller

Herhangi bir dilin konuşulduğu bölgedeki nüfus yoğunluğu ve bu dilin konuşurlarının nüfus dağılımının yüksek olması güvende olması bakımından önemlidir. Bir dilin kullanım alanının daralması işlev kaybına yol açar. Sosyal olarak daha baskın dillerin olduğu bir çevrede konuşulan diğer dilin zamanla kullanım alanı daralır. Bu ortamdaki etnik grup üyelerinin baskın olan dili edinmesiyle iki ya da çok dilli gruplar oluşur. Zamanla yeni edinilen dil eski dilin yerini almaya başlar ve dil ölümü aşama aşama gerçekleşir. Nitekim dil ölümleri, tarihin en eski çağlarından beri var ola gelen bir durumdur. Önümüzdeki yüzyılda dillerin yarısının yok olacağını iddia eden çalışmalar dikkate alınırsa Anadolu’da da sayıca az konuşura sahip dillerin tehlikede olduğu öngörülebilir.

Unesco’nun yayımladığı çalışmada Türkiye’de yok olmak üzere olan dillerden biri Keldanice / Hertevin dili (severely endangered spoken language) ağır tehlike altında olarak verilir.1 Romanca (Romani), Batı Ermenicesi (Western Armenian),2 Zazaca3 tehlikedeki / savunmasız dillerdendir (potentially vulnerable). Süryanice (Mardin Sign Language in Türkiye),4 eski bir Ermeni lehçesi olan Hemşince, Lazca, Çerkezce (Circassian), Abazaca (Abkhaz), Suret, Kırmancki de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan dillerdendir. Ladino (Judeo-Espanyol), İspanya’dan gelerek Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşen Sefarad Yahudilerinin dilidir. Osmanlıda sadece Yahudiler tarafından konuşulduğu için Yahudice olarak bilinen bu dili Unesco ciddi tehlikedeki dillerden (potentially vulnerable spoken language) biri olarak değerlendirir.5 Ayrıca Türkçe işaret dilinden ayrı, yazı dili olmayan, bir köy halkı tarafından konuşulan Orta Toroslar İşaret Dili (Central Taurus Sign Language)6 de tehlikedeki dillerden biri olarak kaydedilmiştir.

İngiliz dilbilimci David Crystal tehlikedeki dillerin güvenli hâle gelebilmesi için bazı koşullar sıralar: Kaybolmakta olan dillerin konuşurlarının hâkim toplum içinde saygınlıkları, zenginlikleri, yasal güçleri artarsa dilleri de gelişecektir. Ayrıca tehlikedeki dillerin konuşanlarının eğitim sisteminde güçlü bir varlık edinmesi de devamlılığında etkili olarak görülür. Elbette ki tehlikedeki diller konuşanları tarafından yazı dili olarak da kullanılıyorsa gelişecektir.

Karamanlıca – Türkçenin Yunan alfabesiyle gösterildiği yazı dili

Sanat da kaybolmakta olan dillerin tutunabilmesi için etkili bir araçtır. Edebiyat, müzik, tiyatro ve sinemanın kaybolan dillerin sesi olup yeni kuşaklara aktarma konusunda etkin rol alacağı açıktır. Sanat vasıtasıyla temsil edilme şansı elde eden kaybolma tehlikesi altındaki diller tüm dünyaya ulaşabilmektedir. Böylelikle sanat aracılığıyla hem bu diller hem de ait oldukları kültürler kayıt altına alınmış olur. Bu koşullar elbette Anadolu’da sözü edilen diller için de sağlanabilir. Böylelikle devamlılığı, konuşurların da tercihi ile bir ölçüde temin edilebilir.

Unesco’nun bu tespitleri içerisinde yer alan Kapadokya Yunancası (Cappadocian Greek) “kesinlikle tehlikede” (definitely endangered) olan diller arasında sayılır.7 Türkler tarafından Karamanlıca olarak adlandırılan bu dil, Türkçedir. Karamanlıca, Türkçenin Yunan alfabesiyle gösterildiği yazı dilidir. Muhtemelen dinî gereksinimler sonucu ortaya çıkan bu yazı dili, Yunanca bilmeyen Anadolu Ortodoksları tarafından kullanılmıştır. Bizans Devleti’nde resmî yazı dili ile halkın kullandığı dil arasında kopukluk ve bölgelere göre değişen yerel farklılıkların var olduğu kaydedilmiştir. Yunanca ile birlikte Türkçe de konuşan Anadolu Ortodokslarının büyük bir kısmı, tamamen Türkçeyi kullanmayı tercih etmişlerdir. İstanbul Rum Patrikhanesi, Bizans’ın resmî yazı dilini kullanmaya devam ederken yerel din adamları cemaatlerinin ihtiyaçlarını Türkçeyle karşılamıştır. Patrikhane Yunancayı kullandığından ve halk İncil’i bu harflerle okuduğundan Yunanca, Ortodoksluğun resmî dili ve kutsal dil olarak görülmüştür. Türkçe konuşan Ortodokslar da bu sebeple Yunan harflerini kullanarak Türkçe yazı dili geliştirmiş olmalıdırlar.

Karamanlılar Türk mü?

Karamanlılar, İstanbul’a Karaman vilayetinden getirilen Ortodokslardır. Ortodoks oldukları hâlde Rumlara benzemediklerinden geldikleri bölgenin adı ile anılmışlardır. Dinleri sebebiyle Karamanlıların Rum kökenli olduğunu düşünenler onları Türkleştirilmiş Hristiyanlar olarak tanımlar. Öte yandan Karadeniz’in kuzeyinden göç ederek Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırına yerleştirilen ve zamanla Hıristiyanlaştırılan Kıpçak, Kuman, Peçenek ve Uz Türkleri oldukları da ciddiye alınması gereken bir iddiadır. Çünkü Grek harfli Karamanlı Türkçesi metinlerinde Rumcaya ait sözcükler, söz grupları ya da gramer özelliklerinin bulunmaması, Karamanlıların Türk olduklarına işaret olarak kabul edilir.

Karamanlıların, Orta Anadolu ve Güney Anadolu’da, Suriye’de, Balkanlarda, Ukrayna ve Moldavya sınırları içerisinde kalan bölgede, hatta Kırım’da varlık gösterdikleri biliniyor. 1923 yılı Türk-Yunan Mübadelesi’ne kadar ise yoğun olarak Anadolu’nun Trabzon, Fırat, Toros, Silifke hattından batıya düşen kısmında; Kayseri, Nevşehir, Niğde, Konya bölgesinde; Karadeniz’in sahil kesiminde, İstanbul, İzmir, Manisa, Isparta gibi şehirlerde ve başka yerlerde dağınık olarak yaşadıkları da kaydedilmiştir (Alpay 2018: iii).

Hem söz varlığı hem de ses özellikleri bakımından Anadolu ağızlarından farkı olmayan Karamanlı Türkçe eserlerine 15. yüzyıldan itibaren rastlanır. 1872 yılında basılmış Angeliaforos Çocuklar İçün adlı Karamanlıca bir çocuk dergisinden Latin harflerine yazı çevrimi yapılmış bir kısım aşağıda yer alıyor:

Sevgülü oğlum, Ben bunları düşünerek yüreğim titrer. İmdi sana nasihat veririm ki etrafımda olan böyük ve ihtiyar ademlere bakıb onlardan hisse alasın. Niçe kimseler “Heyvah! Çocukluğumuz geçdi. Fursatı elden kaçırdık. Ol kıymetli günler bir daha geri dönmez.” deyerek ağlayıb dururlar. (Angeliaforos Çocuklar İçün 1872)

Görüldüğü üzere Türkçe olduğu açık olan bu ve diğer Karamanlı Türkçesi metinlerinin Kapadokya Yunancası olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Kapadokya Yunancası değil, Türkçenin bir yazı dili olan Karamanlı Türkçesi “kaybolan dil” şeklinde ifade edilmemelidir. Yunan harfleri ile kaleme alınmış Karamanlı ağzı Türkçe eserler, Yunanistan’a yerleşen Karamanlıların torunları tarafından 1930’lara kadar devam edebilmiştir. Yunanca konuşan yeni nesil Türkçeyi unuttuğu için “Karamanlı ağzı” kaybolmuştur. Yunan harfleri ile yazılmış olması bu metinlerin Yunanca olduğu izlenimi oluşturduğundan olsa gerek Kapadokya Yunancası şeklinde isimlendirilen bu ağız, Karamanlı Türkçesi şeklinde anılmalıdır.

Dünyada olduğu gibi Anadolu’da da kaybolma riski olan pek çok dil var. Kuşkusuz, dil ölümü kültürel ölümdür. Bir dilin ölmesi ile bir yaşama biçimi ortadan kalkar. Bununla beraber dillerin yazgıları da bir ölçüde konuşurlarının yazgılarına bağlıdır. Ne kadar kayıt altına alınıp belgelenerek hayatla bağları sağlamlaştırılmaya çalışılsa da dilleri asıl canlı tutan konuşurlarının dillerine sahip çıkmasıdır.

Kaynakça

Ağca, Ferruh (2010). “Grek Harfli Karamanlı Türkçesi Metinlerinde –DXr Bildirme Ekinin Farklı Bir Fonksiyonu Üzerine”. Türkbilig 2010/19: 76-78.

Alpay, Gündoğan (2018). Karamanlıca Aleksandros Makedonialı Meşhur Padişahın Nakliyeti Adlı Eserin Transkribi ve Biçim Bilgisi Özellikleri. Pamukkale Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi.

Crystal, David (2007). Dillerin Katli Bir Dilin Ölümü Bir Milletin Ölümüdür. Çeviri: Gökhan Cansız. İstanbul: Profil Yayıncılık.

Dilektaşlı, Cemre (2020). Gagauzların Dil Durumu Üzerine Toplumdilbilimsel Bir İnceleme. Hacettepe Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi. Ankara.

Kahya, Hayrullah (2017). Karamanlıca Resimli Bir Çocuk Dergisi: Angeliaforos Çocuklar İçün (1872). Ankara: Grafiker Yayınları.

Koloğlu, Orhan (2002). “Osmanlı’daki Türk Olmayan Cemaatlerde Türkçenin Yeri “, Türkler. C. XI. Ankara. 509-514.

Nettle, Daniel, Suzanne Romaine (2002). Kaybolan Sesler. Çev. Harun Özgür Turgan. İstanbul: Oğlak Bilimsel Kitaplar.


https://en.wal.unesco.org/languages/hertevin

  1. https://en.wal.unesco.org/countries/turkiye/languages/western-arme
  2. https://en.wal.unesco.org/countries/turkiye/languages/zaza
  3. https://en.wal.unesco.org/countries/turkiye/languages/mardin-sign-language
  4. https://en.wal.unesco.org/search?keys=Ladino
  5. https://en.wal.unesco.org/countries/turkiye/languages/central-taurus-sign-language
  6. https://en.wal.unesco.org/languages/cappadocian-greek

Dilek Herkmen Kimdir?

Dilek Herkmen – Akademisyen ve yazar. 1976 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğdu. 1998 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak göreve başladı. 1998’de Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde Türk Dili programında başladığı yüksek lisanstan Eski Anadolu Türkçesine ait “Bâlî’nin Bahru’n-Nasayih’i” adlı tezi ile 2001’de mezun oldu. 2002’de Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsüne araştırma görevlisi olarak atandı. 2009’da “Divânü Lugati’t-Türk’te Fiil Yapımı” adlı teziyle doktor unvanını aldı. 2011-2020 yılları arasında Düzce Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Yardımcı Doçent olarak çalıştı. 2022’de doçent unvanını kazandı. 2020’den beri Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde görev yapıyor. Köken Bilgisi, söz varlığı, Eski Anadolu Türkçesi, Osmanlı Türkçesi, Karahanlı Türkçesi alanlarında çalışmaları bulunuyor. Türk Dil Kurumu’nda Köken Bilgisi Sözlüğü projesinde yazar ve hakem olarak görev yapıyor.
 

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve tarihistan.org editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez https://fikirturu.com/kultur-sanat/anadoluda-kaybolan-diller-ve-dil-olumu/ sitesinde yayınlanmıştır. 23 Haziran 2023’te yayımlanmıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum