ABDULLAH MURADOĞLU: Beşinci Raşid Halife ve terör meselesi

Batı'ya bakmaya ne gerek var, Halife Ömer'in 1300 yıl önce inşa etmeye çalıştığı barışçı sistemin bile gerisinde değil miyiz?

ABDULLAH MURADOĞLU: Beşinci Raşid Halife ve terör meselesi
14 Nisan 2013 - 14:51

Dr. İmadüddin Halil'in 'Ömer Bin Abdülaziz dönemi ve İslam İnkilabı' kitabını yeniden okudum. Emevi tarihinin karanlık sayfaları arasında bir yıldız gibi parladığı için Ömer'den 'Beşinci Raşid Halife' olarak bahsedilir. 'Hariciler'e karşı izlediği siyaset bugün için bile ileri bir düzeydir. O dönemde İslam diyarında Hariciler terör estiriyordu. Binlerce insan ölmüş, huzur ve güven ortamı bozulmuş, halk için harcanması gereken devlet hazinesi iflasın eşiğine gelmişti. Halife Ömer'in 'Anadolu tarihi'nde yeri vardır. Anadolu'nun Malatya ve Adana başta olmak üzere bir kısmı Bizans'tan İslam hakimiyetine geçmişti. Rivayetlere göre Ömer bizzat Adana'ya kadar gelmişti.

Bugün Anadolu'nun maddi-manevi enerjisini tüketen bir isyanın çözümlenmesi süreci içindeyiz. Sürecin amacı silahların susmasını sağlamak, sonrasında ise 'ülke ve millet bütünlüğü' içerisinde herkesin huzur bulabileceği bir sistemi yeniden inşa etmek. Bu yüzden 'Beşinci Raşid Halife'nin isyancı Hariciler'e karşı izlediği siyaset esin vericidir.

Halife Ömer muhalifinin diyaloga hazır olduğuna inandığı sürece silaha başvurmaya gerek görmüyordu. Asilerin gerekçelerini onlarla müzakere ediyor, adalete aykırı bir uygulama var ise kaldırmaktan geri durmuyordu. Bir defasında 'Haricîler' Ömer'le tartışmaya gelmişlerdi. Ömer'in etrafındakiler onun yumuşak tutumunu değiştirip sertlikle muamele etmesini istemişlerdi. Bu öneriyi reddeden ve yapıcı tutumunu sürdüren Ömer müzakere sonucunda Hariciler ile sulh olmuştu. Anlaşmadan sonra Halife Ömer yanındaki dostuna şöyle diyordu:

'Bir arkadaşını dağlamadan tedavi edebiliyor­san, sakın ola ki dağlamaya başvurmayasın'.

İmadüddin Halil'in dediği gibi Ömer kılıç ve demiri değil, ümmetin arasında bilgelik ve güzel öğüdü bayraklaştırmak istiyordu. Barışçı siyaset ve engin görüşüyle muhtelif kitleleri ve fırkaları umumi değerler etrafında bütünleştirmiş, böylelikle ümmet enerjisinin iç çekişmelerde tükenmesini engellemişti. Ömer'in siyaseti, müslüman ya da gayr-i müslim olsun, 'Darü'l-İslam'da yaşayan herkes için adalet, sosyal ve ekonomik eşitliğin zirvesini simgeli­yordu. Fırat Havzasındaki Haricîler, 'Şevzeb' diye bilinen bir Harici'nin komuta­sında isyan etmişlerdi. Irak Valisine gönderdiği mektubunda Halife Ömer bakın neler diyor:

'Kan dökmedikçe veya dünyayı fesada verme­dikçe onlara karşı kuvvete başvurmayasın. Fesad ve kan dökmeye yönelirlerse onları önle. Onların üze­rine, kesin tavırlı ve iradesi sağlam bir kimsenin ko­mutasında asker gönder. Sana emrettiklerimi uygu­lasın ve emirlerimi kendilerine iletsin.'

Ömer B. Abdülaziz 'Hariciler'in kan dökmedikleri sürece, 'Darü'l-İslam'ın bütünlüğü içerisinde belirli bir özyönetimle, istedikleri yerde istedikleri şekilde yaşamalarına izin vermişti. Bugün bir dizi yargı paketi çıkardığımız halde henüz Halife Ömer dönemindeki hak, adalet ve özgürlükler düzeyine ulaşmış değiliz. Batı'ya bakmaya ne gerek var, Halife Ömer'in 1300 yıl önce inşa etmeye çalıştığı barışçı sistemin bile gerisinde değil miyiz?

yeni şafak gaz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum