ABD'NİN 11 EYLÜL SONRASI STRATEJİSİ

ABD'nin liderliğinin yenilenmesi ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi Tam Metni

ABD'NİN 11 EYLÜL SONRASI STRATEJİSİ
14 Ağustos 2012 - 10:29

 

Obama: Ülke içinde bizi yönlendiren inanışlar, ülke dışında da bizim yolumuza ışık tuttu. Amerika'nın büyüklüğü, sigorta altına alınmış bir büyüklük değildir. Her kuşağın tarihte edindiği konum, henüz cevaplandırılmamış bir sorudur. Ancak, karşımıza yeni sorunlar çıksa bile, geleceğimizin ne olacağına dair soruyu birileri bizim için cevaplandırmayacak, bizzat bu soruya biz yanıt vereceğiz. Hangi yöne evrileceği henüz belli olmayan yeni bir yüzyılda, Amerika bir kez daha başat rol oynamaya hazır görünüyor.

ABD BAŞKANLIK SARAYI

Amerikan halkı, geçmişte olduğu gibi, şekillendirmek zorunda olduğu bir geçiş dönemiyle karşı karşıya. Büyük çaplı değişimlerin yaşandığı, belirleyici bir dönemden geçiyoruz. Özgür ulusların, serbest piyasaların ve sosyal ilerlemenin son on yıllardır kaydettiği başarı, küreselleşmeyi, tarihte görülmemiş bir ölçekte hızlandırdı. Böylelikle, dünya çapında yeni fırsat kapıları aralandı, demokrasi yüz milyonlarca insanı kapsayacak şekilde genişledi ve büyük güçler arasında barış mümkün hale geldi. Bununla birlikte, küreselleşme aynı zamanda karşılaştığımız tehlikelerin şiddetini de artırdı. Bu tehlikeler, uluslararası terörizmden ölümcül teknolojilerin yaygınlaşmasına, ekonomi kaynaklı ayaklanmalardan değişen iklim koşullarına dek uzanıyor.

Ulusumuz neredeyse on yıldır yaygın bir şiddet ve nefret ağıyla mücadele halinde. Irak'taki savaşı sonlandırmamıza rağmen, ordumuza, El Kaide ve bağlantılarını etkisiz hale getirmek, yok etmek ve yenilgiye uğratmak sorumluluklarının bir parçası olarak Afganistan'a yeniden odaklanmamız yönünde bir çağrıda bulunuldu. Bu çağrı, doğru ve haklı bir "çokuluslu ve geniş kapsamlı çaba"nın parçası olup, halklarımızın, müttefiklerimizin ve ortaklarımızın güvenliğine yönelik sarsılmaz bir sorumluluk yüklenmekteyiz. Dahası, karşımızda gerek uluslardan, gerek devlet-dışı aktörlerden, gerekse başarısızlığa uğramış devletlerden kaynaklanan birçok tehdit bulunuyor ve ülkemizin güvenliğini sağlamamıza yardımcı olan ve on yıllardır küresel güvenliğin temellerini güçlendiren askeri üstünlüğü sürdüreceğiz.

Bununla birlikte, gözümüzün önündeki savaşlara müdahil olurken, aynı zamanda onların ötesini de görmeliyiz: yani, Amerika'nın daha güçlü, daha güvenli olduğu ve karşılaştığı sorunların üstesinden gelebildiği, aynı zamanda dünya çapında halkların talepleri açısından Amerika'nın cazip göründüğü bir dünya... Bu noktaya ulaşabilmek için ulusal bir yenilenme ve küresel liderlik stratejisi benimsemeliyiz. Bu strateji, Amerika'nın güç ve nüfuzunun temellerini yeniden inşa eden bir stratejidir.

Stratejimiz, gücümüzün farkında olmamızla başlar ve ülke-dışındaki etki gücümüz, ülke içinde attığımız adımlarla start alır. Ekonomimizi güçlendirmeli; bütçe açıklarımızı azaltmalıyız. Çocuklarımızı, bilginin sermaye, piyasanın da küresel olduğu bir çağda rekabet edecek şekilde geliştirmeliyiz. Yeni endüstrileri güçlendirecek, bizi petrol ithalatından kurtaracak ve gezegenimizi koruyacak bir temiz enerjinin geliştirilmesine odaklanmalıyız. Bilim ve araştırma temelli icatlarda bulunmalıyız. Kısacası, Amerika'nın yenilikçiliğini, Amerikan gücünün temeli olarak görmeliyiz. Ayrıca, gerek kendi çıkarlarımızı gerekse diğer ülke ve uluslarla paylaştığımız çıkarları ileri bir noktaya taşıyabilecek yetenekler inşa etmeli ve bu yetenekleri birbirine eklemlemeliyiz. Silahlı Kuvvetlerimiz, her zaman güvenliğimizin kilit taşı olacaktır; ancak onlara da tamamlayıcı bir unsur eklenmesi gerekir. Güvenliğimiz, dünyanın her bir köşesinde -büyük başkentlerden, tehlikeli mevkilere dek- faaliyet gösteren diplomatlarımıza, yönetişimi güçlendiren ve insan haysiyetini destekleyen uzmanlara, bir takım komploları aydınlığa kavuşturan ve adalet sistemlerini güçlendiren yasa uygulayıcılara dayanıyor.

İçinde bulunduğumuz yeni yüzyılın külfetleri, sadece Amerikalıların omuzlarına yüklenemez -aslında bizim düşmanlarımız da, Amerika'nın gücünü aşırı genişleterek tüketmesini görmekten memnun olacaktır. Geçmişte, tek başına hareket etmekten kaçınarak, öngörülü bir biçimde ilerledik. İkinci Dünya Savaşı boyunca, insanlık tarihinin savaş döneminde kurduğu en güçlü koalisyonun bir parçasıydık ve Soğuk Savaş boyunca özgür uluslardan ve kurumlardan oluşan bir topluluk etrafında kenetlendik. Kolektif eylemi harekete geçirmek ve uluslararası sistemin eksikliklerini tespit etmek konusunda keskin görüşlüydük. Ancak, Amerika, uluslararası işbirliği akımlarının dışında durmayı başaramadı. Bu eğilimleri, özgürlük ve adalete doğru yönelttik -böylelikle, ulusların sorumluluklarını yerine getirip, getirmediklerinde de bunun sonuçlarına katlanmalarını sağlamak istedik.

Bu şekilde davranarak, bizim işimize yarayan eski ittifakları güçlendirip, bu ittifakların yeni yüzyılın sorunlarına daha iyi yanıt verecek şekilde modernleştirilmesi konusunda ısrarcı olduk. Etki gücümüz daha fazla ülke ve başkente yayıldıkça, her bölgede yeni ve daha derinlikli ortaklıklar kuracak, uluslararası standartları ve kurumları güçlendireceğiz. Ancak üstlendiğimiz sorumluluk bununla da sınırlı değil.

Arayışını sürdürdüğümüz uluslararası düzen, günümüzün sorunlarını çözebilecek türden bir düzendir. Yani, şiddet içeren aşırıcılığı ve isyanları önleyen, nükleer silahların yayılmasını durduran, nükleer materyalleri güvence altına alan, değişen iklim koşullarıyla mücadele edip küresel gelişimi sürdürülebilir kılan, ülkelere ihtiyaçlarını karşılamaları için yardım eden, çatışmaları çözen ve önleyen bir uluslararası düzen arıyoruz. Yaptığımız her işte, ülkemizin üzerine temellendiği ve her ırk ve bölgeden insanların sahiplendiği temel hakların savunuculuğunu yapmayı ve bu hakları ileri bir aşamaya taşımayı öngörüyoruz. Bu değerleri yaşayarak geliştiriyoruz. Aynı şey, hukukun üstünlüğünü sağlamaya yönelik üstlendiğimiz taahhütte de geçerli. Bu hakları koruyan ve bu haklarını ellerinden almaya yönelik her türlü baskıya direnenler için gerekli mekan ve desteği yaratan uluslararası normları güçlendireceğiz. İnsan haysiyetini sağlamaya yönelik üstlendiğimiz sorumluluk kapsamında, kalkınma desteği de yer alıyor. İşte bu yüzden de, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceğiz. Ayrıca, kalıcı güvenlik ve refahın, evrensel haklara sırtını dönerek gerçekleştirilebileceği yönündeki yaklaşımı reddediyoruz - demokrasi, her türlü adaletsizlik ve saldırganlığa karşı durur ve evrensel haklara yönelik verdiğimiz destek, Amerika'nın liderliği açısından asli önem arz etmekte ve dünya çapındaki gücümüzün de kaynağını teşkil etmektedir. Her türlü ırk, din, inanış ve kültürden halklardan oluşan bir ulus olarak, Amerika, farklı halklar arasındaki barışı desteklemeyi sürdürecektir. Amerika, demokrasi ve kişisel düzeydeki güçlenmenin, kimlikler aleyhine gerçekleşmemesi gerektiğine inanıyor. Hiçbir ulus, küreselleşme çağında Amerika'dan daha iyi bir konumda değildir - Amerika, küreselleşmeyi başlatan ulustur ve kurumları, bireylerin rekabetçi bir dünyada başarıyı yakalamasını sağlamak üzere tasarlanmıştır.

Bir yurttaş, Senatör ve Başkan olarak, Amerika'nın en büyük değerinin, "halkı" olduğuna inandım. İşte bu yüzden de Amerikalılar ile dünyanın diğer halkları arasında daha derin bağlantıların güçlendirilmesi gerektiğine inandım. Uzun vadeli güvenliğimiz, diğer halklar üzerinde korku aşılamaktan değil, onların umutlarına hitap etme kapasitemizden geçiyor. Ve bu işi en iyi şekilde başarmamız da, Amerikan halkının -askeri birliklerimizin, diplomatlarımızın, özel sektörümüzün, STK'larımızın ve yurttaşlarımızın- inceliğine ve itibarına bağlı. Hepimizin bu süreçte oynayacağı bir rol bulunuyor.

Özgürlüğünü elde etmesinden bu yana, Amerika, geleceğe inandı -her ne kadar üzerinde yürüdüğümüz yol belirsiz olsa da, gittiğimiz yönün, bulunduğumuz noktadan daha iyi olduğuna dair bir inançtı bu. Bunun için Amerikan halkı, kuşaklar boyu, atalarının çizdiği yolda ilerledi -fırsatları yakalamak, adaletsizlikle mücadele etmek ve daha mükemmel bir Birlik kurmak yönünde bir inançtı bu. Ayrıca, ticaret ağları kurduk; yasaların ve kurumların uluslararası mimarisini destekledik; yabancı topraklarda Amerikan kanını döktük. Tüm bunları da, bir imparatorluk kurmak için değil, bireylerin ve ulusların kendi kaderlerini tayin edecekleri ve hak ettikleri gibi barış ve haysiyet içinde yaşayacakları bir dünya şekillendirmek için yaptık. 2010 yılında Amerika'nın karşısında zorlu savaşlar var. Yıkıcı sonuçlar doğuran bir ekonomik kriz, bize belli bir disiplin getirdi. Bu krizin mirasının, refah için kuracağımız yeni bir temelde gizli olduğunu gördük. Ülke içinde bizi yönlendiren inanışlar, ülke dışında da bizim yolumuza ışık tuttu. Amerika'nın büyüklüğü, sigorta altına alınmış bir büyüklük değildir. Her kuşağın tarihte edindiği konum, henüz cevaplandırılmamış bir sorudur. Ancak, karşımıza yeni sorunlar çıksa bile, geleceğimizin ne olacağına dair soruyu birileri bizim için cevaplandırmayacak, bizzat bu soruya biz yanıt vereceğiz. Hangi yöne evrileceği henüz belli olmayan yeni bir yüzyılda, Amerika bir kez daha başat rol oynamaya hazır görünüyor.

Barack Obama Beyaz Saray - Mayıs 2010

1. ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİSİNE GENEL BAKIŞ

21.yüzyılın alacakaranlığında, Amerika, ulusal güvenliği açısından geniş çaplı ve kapsamlı bir sorunlarla karşı karşıya. Tıpkı Amerika'nın 20.yüzyı- lın gidişatını belirlemeye yaptığı katkı gibi, bizim de Amerika'nın gücünün ve nüfuzunun kaynaklarını inşa etmemiz; 21 .yüzyılın sorunlarıyla başa çıkacak bir uluslararası düzeni şekillendirmemiz gerekiyor.

Dünya için aradığımız strateji

Başarılı olmak için, dünyayla olduğu gibi başa çıkmamız gerekiyor. Soğuk Savaş'ın bitiminden beri geçen yirmi yıl boyunca, değişime yönelik vaatlere ve değişimin önündeki tehlikelere tanıklık ettik. Güçlü demokrasilerin oluşturduğu çember genişledi; nükleer savaş riski ortadan kalktı; büyük güçler artık barış içinde yaşıyor; küresel ekonomi büyüdü; ticaret, ülkelerin kaderlerini birbirine bağladı; çok daha fazla insan, kendi kaderini belirlemeye karar kıldı. Bununla birlikte, tüm bu ilerlemelerin yanı sıra, bazı kalıcı sorunlar da baş gösterdi. İdeoloji savaşları, dini, etnik ve kabile kimlikleri üzerinden savaşlara zemin hazırladı; nükleer tehlikeler çoğaldı; eşitsizlik ve ekonomik istikrarsızlık güçlendi; çevreye, gıda güvensizliğine ve kamu sağlığına yönelik tehlike ve zararlar, artık giderek daha fazla paylaşılmaya başlandı. İnsanların güçlendirilmesi için kullanılan aynı araçlar, insanların yıkımda bulunmalarını sağlar hale geldi.

Küreselleşmiş dünyanın karanlık yüzüyle, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerikan halkı bizzat karşılaştı. Amerikan topraklarında bu zamana dek gerçekleştirilmiş en ölümcül saldırıların sergilediği ivedi tehdit, topraklarımızı korumak için güçlü ve kalıcı yaklaşımlar benimsememizi gerektirdi. O dönemden bu yana, El Kaide ve uzantılarına karşı savaş açtık; Irak'ta bir savaş başlattık; ayrıca giderek yaygınlaşan bir ekonomik krizle başa çıkmaya çalıştık. Daha geniş çerçevede alındığında, değişen dünyada Amerika'nın çıkarlarını nasıl ilerleteceğimize dair fikirler geliştirdik. Bu öyle bir dünya ki, 20.yüzyılın uluslararası mimarisi, yeni tehditlerin ağırlığı altında boyun eğiyor; küresek ekonomi, halkımızın ve iş dünyasının karşılaştığı rekabeti hızlandırdı; özgürlük ve insan haysiyetine yönelik evrensel taleplerin karşısına yeni engeller çıktı. Ülkemiz, on yıllardır liderliğimizi desteklemiş olan niteliklere sahip: güçlü ittifaklar, benzersiz bir ordu, dünyanın en büyük ekonomisi, güçlü ve gelişen bir demokrasi ve dinamik bir yurttaşlık... Amerika, gelecekte küresel güvenliğin teminatı olmayı sürdürecek. Bunu da, müttefiklerine, ortaklarına ve kurumlara yönelik taahhütler üstlenerek; Afganistan, Pakistan ve dünya çapında El Kaide ve bağlantılarını yenmeye odaklanarak; saldırganca tutumları caydırıp, dünyanın en tehlikeli silahlarının yayılmasını önleyerek gerçekleştirecek. Hiçbir ulusun küresel sorunları tek başına çözemeyeceğini kabul etmeliyiz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaptığımız gibi, Amerika'nın gelecek için hazırlanması; bir yandan da ülkeler arasında sonuç getirecek işbirlikçi yaklaşımlar inşa etmesi gerekiyor.

Ulusal güvenlik stratejimiz, dolayısıyla, Amerika'nın liderliğini yenilemeye odaklanmalı. Böylelikle, 21.yüzyılın çıkarlarını daha etkin şekilde geliştirebiliriz. Bunu gerçekleştirmek için, ülke içindeki güç kaynaklarımız üzerine temellenip, günümüzün sorunlarını karşılayacak bir uluslararası düzeni şekillendirmeye odaklanacağız. Bu strateji, ulusal güvenliğimiz, ulusal rekabet gücümüz, ulusal direncimiz ve ulusal ahlakımız arasındaki temel bağlantıyı kabul ediyor. Strateji, ayrıca, Amerika'nın, tüm ulusların bazı haklar ve sorumluluklara sahip olduğu bir uluslararası sistem yoluyla çıkarlarını sürdürme yönündeki taahhüdünü de yeniden anımsatıyor. Böylelikle, bireylerin çok daha fazla özgürlük ve fırsattan yararlandığı, ulusların sorumluluk sahibi bir şekilde hareket etme yönünde teşvik edildiği, bu şekilde davranmadıklarında ise bunun sonuçlarına katlandıkları bir dünya düzeni kurmak adına, Amerika'nın yurtdışında üstlendiği taahhütlere dayanak sağlaması mümkün olacak.

Amerika'nın Liderliğinin Yenilenmesi - Ülke

İçinde Kur, Ülke Dışında Şekillendir

Yaklaşımımız, Amerika'nın liderliği için daha güçlü bir temel inşa etme sorumluluğumuzla başlıyor; çünkü sınırlarımız içinde gerçekleşen şeyler, sınırlarımız ötesindeki gücümüzü ve etki alanımızı şekillendirecektir. Bu gerçeklik, giderek daha fazla bağlantılı bir dünyada ön plana çıkıyor. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, bizim refahımız, küresel refahla iç içe geçmiş durumda; güvenliğimiz, okyanus ötesi gelişmelerden doğrudan etkileniyor; eylemlerimiz, daha önce hiç olmadığı kadar dikkatle inceleniyor.

Çabalarımızın merkezinde ise, ekonomimizi yenilemeye yönelik üstlendiğimiz ve Amerika'nın gücünün kaynağını oluşturan taahhütler bulunuyor. Amerikan halkı, Büyük Buhran'dan beri karşılaştığımız en yıkıcı resesyondan çıkmak üzere. Bu sürecin kalıcı olması için, ekonomimizin uzun vadeli gelişimi ve yurttaşlarımızın rekabet gücünü sağlamak için gereken temelleri atıyoruz. Bunun için gerçekleştirdiğimiz yatırımlar, gücümüze katkı sağlayacak daha geniş kapsamlı bir çabanın parçası. Bu çabalar dahilinde; çocuklarımıza kaliteli eğitim sağlamaktan, bilim ve inovasyonu güçlendirmeye, enerji ekonomimizi yeni istihdam ve endüstri alanları yaratmaya yönelik olarak dönüştürmekten, halkımız ve iş dünyası için sağlık hizmetlerinin maliyetini azaltmaya, federal bütçe açıklarını düşürmeye dek birçok adım söz konusu.

Bu adımların her biri, Amerika'nın, ekonomik güç ve bireysel çıkarların çok daha yaygın olduğu bir dünyaya öncülük etme yeteneğini kalıcı kılacak. Bu çabalar, aynı zamanda, çok daha dirençli bir ulus kurma yönündeki çabamızla da bağlantılı. Ekonomimizin düzelmesi kapsamında, terörist tehditler ve doğal afetler karşısında çok daha güvenilir ve güvenli bir altyapıyı yeniden inşa etmek de yer alıyor. Eğitim ve bilime odaklanmamız sayesinde, ABD'de yarın gerçekleşecek atılımları bugünden güvence altına alıyoruz. Yeni enerji kaynakları geliştirmemiz, petrol ithalatına olan bağımlılığımızı azaltacak. Bütçe açıklarını azaltma yönünde üstlendiğimiz taahhüt, bizi ağır tercihler yapmak zorunda bırakarak disiplin altına sokacak; gücümüzün ötesine bir daha geçmememiz için bir uyarı niteliği taşıyacak. Tüm bu adımlar, ülke-içi güvenliğimizi ulusal güvenlikle eklemleme çabalarımıza da destek olacak. Bu kapsamda, federal, devlet ve yerel hükümetler arasında bir eşgüdüm tesis edilerek, tehditler ve doğal afetleri önlemek, onlara karşı kendimizi korumak ve yanıt vermek mümkün hale gelecek.

Son olarak, sınırlarımız içinde liderliğimize yönelik daha güçlü bir temel inşa etmek için en etkili yolun, teşvik ettiğimiz değerleri bizzat kendimizin yaşamamızdan geçtiğini kabul ediyoruz. Amerika'nın demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne yönelik üstlendiği taahhütler, dünya çapındaki gücümüz ve nüfusumuz için asli kaynaklar olacak. Bunun için de, değerlerimizle örtüşmeyen işkence gibi eylemleri reddetmeli; adaletin Anayasa'mız ile uyumlu olmasını sağlamalıyız. Böylesine güçlü bir temeli kurmak suretiyle, Amerika'nın günümüzün sorunlarına yanıt verecek türden bir uluslararası sistemi şekillendirme çabalarını destekleyebiliriz. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, barışı koruyup refahı ileri bir noktaya taşıyacak yeni bir uluslararası mimari inşa etmede Amerika öncü rol üstlenmişti. NATO'dan Birleşmiş Milletler'e, savaş kanunlarını ve savaş silahlarını düzenleyen antlaşmalara, Dünya Bankası'na, Uluslararası Para Fonu'na, giderek büyüyen bir ticaret anlaşmaları ağına dek Amerika'nın etkisi söz konusu oldu. Tüm aksaklıklarına karşın, söz konusu mimari, dünyanın yeni bir savaşla çalkalanmasına mani oldu; ekonomik büyümeyi sağladı; insan haklarını ileri bir aşamaya taşıdı; ABD-müttefiklerimiz-ortaklarımız arasında etkin bir yük paylaşımını kolaylaştırdı.

Bugün, geçmişin sorunlarıyla başa çıkmaları için geliştirdiğimiz uluslararası kuruluşların güçlü ve eksik olduğu yanların, ayrıca zamanında uluslararası normların uygulanmasını destekleyen siyasi iradenin noksanlığının farkındayız. Bununla birlikte, eğer Amerika uluslararası sistemin noksanlıkları ve yeni ortaya çıkan sorunları, bu süreçten hafif sıyrıklarla kurtulmak için bir gerekçe olarak kullanırsa, gerek Amerika'nın ulusal güvenliği gerekse küresel güvenlik açısından yıkıcı sonuçlar doğabilir. Amerika'nın, tam tersine, uluslararası kurumların güçlendirilmesi ve ortak çıkarlarımıza hizmet edecek türden (örneğin şiddet yanlısı aşırılıkla mücadele, nükleer silahların yayılmasını önleme ve nükleer materyalleri güvence altına alma, sürdürülebilir ve dengeli bir ekonomik büyüme yakalama, iklim değişikliği, silahlı çatışmalar ve salgın hastalıklar gibi tehditlere işbirlikçi çözümler bulma gibi) kolektif bir eylemin teşvik edilmesine odaklanması gerekiyor.

Bu kolektif eylemin başlangıç noktası, diğer ülkelerle kurduğumuz işbirliği olmalı. Bunun için de, Amerika ile yakın dostları ve müttefikleri arasında bir ilişki tesis edilmeli ve bu bağlar, ortak çıkarlar ve değerlerden temel alıp, gerek karşılıklı güvenliğimize gerekse dünyanın refahı ve güvenliğine hizmet etmeli. Diğer nüfuz merkezleriyle daha derin ve daha etkin ortaklıklar kurmak için çalışıyoruz. Bu merkezler arasında, Çin, Hindistan ve Rusya da bulunuyor. Ayrıca, Brezilya, Güney Afrika ve Endonezya gibi giderek nüfuzu artan uluslarla da temas halindeyiz. Böylelikle, ikili ve küresel endişeler konusunda işbirliği yapmayı hedefleyip, bağlantılı bir dünyada gücün artık sıfır toplamlı bir oyun olmadığını kabul ediyoruz. Etki alanımızı yükselen uluslara -özellikle de bölgesel başarı ve istikrar modeli olanlara- doğru genişletiyoruz. Ayrıca, niyetlerini test etmek, hükümetlerine bu gidişatlarını değiştirme fırsatı vermek, uluslarına ulaşmak ve uluslararası koalisyonları harekete geçirmek üzere, düşman uluslarla da temasımızı koparmıyoruz.

Bu yönde bir sorumluluk yüklendikçe, haklar ve sorumluluklar temelli bir uluslararası düzene yönelik yükümlülüklerimiz de artacak. 21.yüzyıl dünyasında yükselen güçlerin daha fazla sesini yükseltmesi ve daha çok sorumluluk alması için, uluslararası kurumların da onları daha etkin şekilde temsil etmesi gerekiyor. Ayrıca, uluslararası kurumlar, küresel çıkar konularında daha etkin sonuçlar vermek üzere modernize edilmeli. Nükleer güvenlikten iklim değişikliğine dek bir takım meselelerde ulusal düzeyde atılan yapıcı adımlar teşvik edilmeli; bu tür adımları atmayı tercih eden ulusların, böylelikle, sorumluluk sahibi eylemlerin yararlarını bizzat kendi gözleriyle görmeleri sağlanmalı. Yol haritasında belirlenen kurallar izlenmeli; ayrıca bu kuralları ihlal eden uluslar için bir takım bedeller (insan hakları, ticaret anlaşmaları, nükleer silahların yaygınlaştırılmamasına yönelik yükümlülükler gibi) öngörülmeli.

Kurumların bu yönde modernizasyonu, uluslararası normların güçlendirilmesi ve uluslararası hukukun uygulanması, salt Amerika'nın sırtına yüklenen bir sorumluluk değildir; bu görevde -benzer şekilde düşünen uluslar olarak- hepimizin birlikte öncülük etmesi gerekiyor. Amerika'nın tarih boyunca üstlendiği liderlik görevinde temel bir kaynak, ulusal çıkarlar oldu. Gerek çocuklarımız gerekse torunlarımız için daha iyi bir gelecek istiyoruz. Onların ancak özgürlük ve refah içinde yaşadıkları takdirde daha iyi bir hayatlarının olacağını düşünüyoruz. Çıkarlarımızın sınırlarımız ötesinde yaşayanların çıkarlarıyla bağlantılı olduğu inancı, uluslar ve halklarla olan ilişkimizde bize yol göstermeyi sürdürecek.

Başlıca Ulusal Güvenlik Önceliklerini İleri

Bir Aşamaya Taşımak

Ulusal güvenlik stratejimiz, uzun vadeli liderliğimizi yenilenmeye odaklanmalı. Aynı zamanda, öncelikli meselelerde ivedi eyleme geçmeyi de kolaylaştırmalı. ABD Yönetimi'nin, Amerikan halkının güvenliğini sağlamak dışında daha büyük bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca, Amerikan halkına yönelik olarak halihazırda kitle imha silahlarından -özellikle de, şiddet içeren aşırılık yanlılarının nükleer silah kullanıp, bu silahları diğer ülkelere doğru yaygınlaştırmasının oluşturduğu tehlikeden- daha büyük bir tehlike yoktur.

İşte bu yüzden, nükleer silahların yaygınlaştırılmasını önlemeye ve nükleer güvenlik gündemini sağlamaya yönelik kapsamlı bir gündem izliyoruz. Nükleer cephaneliğimizi azaltıyoruz; nükleer silahlara artık daha az bağımlılık gösteriyoruz. Bir yandan da, caydırıcılığımızı daha etkin ve güvenilir kılmaya çabalıyoruz. Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nın temellerini güçlendiriyor; bir yandan da İran, Kuzey Kore gibi ülkeleri, uluslararası yükümlülükleri yerine getirmemelerinden sorumlu tutuyoruz. Teröristlerden kaynaklanan tüm nükleer materyalleri kontrol altına almak üzere küresel bir çabaya öncülük ediyoruz. Ayrıca, biyolojik saldırılara ve sanal ağlara yönelik tehlikelere karşı kendimizi korumak için yeni stratejiler geliştiriyoruz.

Dünyanın en tehlikeli silahlarını kontrol altına aldığımız için, geniş kapsamlı bir nefret ve şiddet ağına karşı da mücadele veriyoruz. El Kaide ve uzantılarının kendilerine sığınak bulmasını zorlaştıracak türden kapsamlı bir strateji uyguluyor; topraklarımızı güvence altına alıp, kalıcı yasal yaklaşımlar yoluyla adalet peşinden koşuyor; artık miladi dolmuş bir aşırılık ve öldürme gündemini umut ve fırsatlar gündemiyle engellemeye çabalıyoruz. Bu mücadelenin ön cephesini ise, Afganistan ve Pakistan oluşturuyor. Buralarda, El Kaide üzerinde dur durak bilmeden baskı uyguluyor; Taliban'ın gücünü kırıyor; ortaklarımızın güvenliğini ve kapasitesini güçlendiriyoruz. Bu çabayı ortaya koyarken de, birliklerimizin sıradışı bir hizmet sergilediklerini gözden kaçırmamak gerekiyor. Askerlerimiz, tehlikeli dönemlerde bile çok büyük fedakarlıklarda bulunuyorlar. Biz de onlara tüm desteğimizi sunuyoruz.

Irak'ta Irak devletinin tüm egemenlik ve sorumluluğu üstlenmesini sağlayacak bir noktaya doğru ilerliyoruz. Bu süreçte, tüm birliklerimizin geri çekilmesi, sivil kapasitemizin güçlendirilmesi, Irak hükümeti ve Irak halkıyla uzun vadeli bir ortaklık kurulması söz konusu. İsrail ile komşularımız arasında kapsamlı bir barış tesis etmek üzere vargücü- müzle çalışıyoruz. Bu çabalarımız dahilinde, İsrail'in güvenliğini temin eden iki devletli bir çözüm de bulunuyor. Bir yandan da, Filistin halkının kendilerine kalıcı bir devlet kurma yönündeki meşru taleplerini gerçekleştirmek için çaba harcıyoruz. Dünya çapında Müslüman topluluklarla girdiğimiz geniş çaplı ilişki, kritik önem arz eden siyaset ve güvenlik meselelerinde ilerlememizi de sağlarken, bir yandan da ortak çıkar ve önem arz eden birçok meselelerde de ortaklıklarımızı daha ileri bir aşamaya taşıyoruz.

Liderliğimizin bağlı olduğu ekonomik gücü yeniden inşa etme sürecimizde, küresel istikrar ve refahın bağımlı olduğu dengeli ve sürdürülebilir büyümeyi de ilerletmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda, bir başka krizi önlemek üzere ülke içinde ve ülke dışında gerekli adımları atmak da söz konusu. Uluslararası ekonomik işbirliğinin öncelikli adımı olarak, odak noktamızı G-20'ye doğru kaydırdık. Ayrıca, Amerika'nın çok daha fazla tasarrufta bulunması ve ihracat kapasitesini artırması için küresel talebi yeniden dengeleme uğraşı içindeyiz. Ortak refahımızı ilerletecek türden ikili ve çok-taraflı ticaret anlaşmalarında bulunuyoruz; bir yandan da eşitsizliği azaltacak, piyasaları genişletecek, bireysel fırsatları ve yabancı ülkelerdeki devlet kapasitesini destekleyecek türden kalkınma yatırımlarına hız verdik.

Güvenlik ve refahı ilerletmeye dönük çabalar, evrensel kabul edilen bazı değerlere verdiğimiz destekle daha da güçleniyor. İnsan hakları ve demokratik değerlere saygı duyan uluslar, çok daha başarılı ve güçlü ortaklar olarak kabul edilirler. ABD, salt kendi çıkarlarını izlemek ile değerlerimizi empoze etmeye dönük sonu gelmeyen bir kampanya arasında bir tercihte bulunma gereğini reddediyor. Onun yerine, dünya çapında adil bir barışı desteklemenin, çıkarlarımız açısından daha asli bir önem arz ettiğini düşünüyoruz. Sözünü ettiğim adil barışta, sadece uluslar değil, bireylere de hak ettikleri temel haklar verilmelidir.

Gücümüzün ve etki alanımızın temellerine odaklanırken, ülke dışında teşvik ettiğimiz evrensel değerleri, ülke içinde yaşıyoruz ve bu değerleri güç yoluyla empoze etmeye çalışmıyoruz. Daha ziyade, insan hakları adına uluslararası normları güçlendirmek için çabalıyoruz. Ayrıca, bu sırada tüm barışçıl demokratik hareketleri de memnuniyetle karşılıyoruz. Kırılgan demokrasilerdeki kurumların gelişimini destekliyor; baskıcı hükümetlerle diyalogumuzun bir parçası olarak insan haklarını ön plana çıkarıyor; bilgiye erişim özgürlüğünü kolaylaştıran teknolojilerin yayılmasına desteğimizi esirgemiyoruz. Ekonomik fırsat eşitliğini bir insan hakkı olarak görüyor; küresel sağlık, gıda güvenliği ve insancıl krizlerde dayanışmaya verdiğimiz destek yoluyla, insan haysiyetini ön plana çıkarıyoruz.

Son olarak, adil bir barışı teşvik eden bir uluslararası düzeni şekillendirme çabalarımızın, günümüz sorunlarını ele alacak yetide bir işbirliğini kolaylaştırması gerekiyor. Bu uluslararası düzen, çıkarlarımızı destekleyecek; ancak bunun dışında mercek altına almamız gereken başka sorunlar da söz konusu. İklim değişikliyle mücadelede küresel bir çaba ortaya konmalı; bu çaba da, emisyonların azaltımına yönelik ulusal eylemler üzerine dayanmalı. Çatışmaları önleme ve çatışmaların ardından barışı tesis etmeye yönelik çabalar da, güvensizliğin yayılmasını durdurabilir. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemeye yönelik küresel çaba, kamu sağlığını teşvik etmeye yardımcı olacaktır. Bu gündemi uygulamak ise, pek kolay iş değil. Bunu başarmak için, Amerika'nın gücünü dengelemeli ve bu gücü oluşturan tüm unsurları birbirleriyle eklemlemeliyiz. Ayrıca, ulusal güvenlik kapasitemizi, 21.yüzyıla uyarlamamız da gerekiyor. Ordumuzun konvansiyonel üstünlüğünü korumalı; bir yandan da ordunun asimetrik tehditlerle başa çıkma kapasitesini güçlendirmeliyiz. Diplomasimiz ve kalkınma yeteneklerimiz mo- dernleştirilmeli; sivil kapasitemiz artırılmalıdır. İstihbarat ve iç güvenlik çabalarımız, hem ulusal güvenlik politikalarımızla, hem de müttefiklerimizin ve ortaklarımızın güvenlik politikalarıyla entegre edilmeli. Bir yandan yabancı ülkelerle etkin bir iletişim kurup, bir yandan da eylemlerimizi senkronize etme yeteneğimiz, küresel desteği sürdürmek üzere güçlendirilmeli.

Bununla birlikte, Amerika'nın en büyük varlığı, kendi halkıdır. Giderek daha bağımlı hale gelen bir dünyanın yarattığı fırsatları değerlendirme yeteneği, bu çağı belirleyecek olan dinamiktir. Dolayısıyla, bu çağda fark yaratacak olan da, yine Amerikan halkı olacaktır. Hükümete hizmet eden sivilleri ve birlikleriyle; dünya çapında faaliyet gösteren iş camiasıy- la, vakıflarıyla, eğitim kurumlarıyla; bu dinamizme sahip vatandaşlarıyla. Çünkü, tüm tehlikelerine karşın küreselleşme, kısmen, Amerika'nın liderliğinin ve Amerikan halkının yeteneğinin bir ürünüdür. Amerikan halkı, küreselleşmenin vaatlerinden yarar sağlamak üzere en iyi konumda olan halktır. Ancak, hikayemiz kusursuz da sayılmaz. Keza, her dönemeçte farklı bir durumla karşı karşıya kalıp, güvenliğimizi ileri bir aşamaya taşımak zorunda bırakıldık. Bir yandan da, insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmalıydık. Bunu sürdürmek için ulusal güvenlik stratejimizin insanlara anlatılması, Kongre'nin katkılarıyla güçlendirilmesi, Amerikan halkının birlik ve bütünlüğüyle ivme kazanması gerekiyor. Eğer bu ivmeyi yeniler isek, daha büyük bir barış, refah ve haysiyete dayanan bir dünya inşa edebiliriz.

2. Stratejik Yaklaşım

"Tarihte ulusların ve halkların çıkarlarının en çok paylaşıldığı bir tarihsel dönemeçten geçiyoruz. Kalplerimizde sakladığımız dini inançlarımız, halklar arasında yeni bağlar kurulmasına veya halkları ayırmaya katkıda bulunuyor. Teknoloji, ya barışa giden yolu aydınlatmaya ya da sonsuza dek karanlıklaştırmaya hizmet ediyor. Kullandığımız enerji, ya gezegenimizi sürdürülebilir kılıyor, ya da onu yok ediyor. Tek bir çocuğun umutlarında yaşanan bir değişim, dünyanın geri kalanını zenginleştiriyor, ya da fakir kılıyor."

ABD, gücümüzün ve nüfuzumuzun kaynaklarını inşa edip bu kaynakları geliştirmek suretiyle dünya çapındaki liderliğini yenileyebilir. Ulusal güvenliğimiz, Amerika'nın ulusal niteliklerini geliştirme yeteneğine bağlıdır. Tıpkı küresel güvenliğimizin de, Amerika'nın güçlü ve sorumluluk sahibi bir liderlik sergilemesine bağlı olması gibi. Bu liderlik dahilinde, askeri gücümüz, ekonomik rekabetçiliğimiz, moral liderliğimiz ve küresel sorumluluklarımızın yanı sıra, ulusların ve halkların ortak çıkarlarına hizmet veren bir uluslararası sistemi şekillendirme çabalarımızdan söz edilebilir. Olağanüstü bir hızla değişen dünya karşısında, ABD'nin de liderliğini kalıcı kılması ve çıkarlarını ilerletmek üzere yeni koşullara kendini adapte etmesi gerekiyor.

Amerika'nın ezelden beri süregelen çıkarları şu şekilde: "ABD'nin, yurttaşlarının, Amerika'nın müttefikleri ve ortaklarının güvenliği; Fırsat eşitliğini ve refahı teşvik eden açık bir uluslararası ekonomik sistemde güçlü, yenilikçi ve büyüyen bir Amerikan ekonomisi; Dünyada ve dünya çapında evrensel değerlere saygı; ve Barış, güvenlik ve fırsat eşitliğini, küresel sorunları çözmek üzere daha güçlü bir işbirliği yoluyla teşvik eden, Amerika'nın liderliğinde bir uluslararası düzen."

Halihazırda, ABD, sorumluluk gerektiren bir geçiş sürecini uygulamaya odaklanmış bulunuyor. Bu süreçte Irak'taki savaş sona erdiriliyor; Afganistan'da başarılı olunuyor; El Kaide ve onun terörist uzantıları yenilgiye uğratılıyor; ekonomi felaket bir resesyon döneminden çıkarılıp kalıcı bir iyileşme sürecine yönlendiriliyor. Bu krizlerle karşılaşırken, ulusal stratejimizin daha uzun erimli bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Amerika'nın liderliğine yönelik daha güçlü bir temel inşa etmeli ve 21. yüzyılda halklar için en çok önem arz eden sonuçları daha iyi şekillendirmek üzere çalışmalıyız.

Stratejik Ortam - Dünyayı olduğu gibi almak

Soğuk Savaş'ın bitiminden bu yana geçen yirmi yıl boyunca, bilginin, insanların, malların ve hizmetlerin serbest akışı, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir hızda gerçekleşti. Bu bağlantısallık, bireyleri hem iyi hem de kötü anlamda güçlendirdi; İkinci Dünya Savaşı'nın ardından büyük ölçüde gündemlerinde farklı sorunlar olan politika yapıcılar tarafından tasarlanan devlet-temelli uluslararası kurumlar, bu bağlantısallık karşısında zorlu bir görev yüklenmiş oldu. Devlet-dışı aktörler, çevrelerindeki dünya üzerinde çarpıcı etkiler doğurabilirler. Ekonomik gelişim, yoksulluğu hafifletti ve yeni nüfuz merkezlerine açılan kapıyı araladı. Çok daha fazla ulus, kendilerini bölgesel ve küresel düzlemde ortaya koymaya başladılar. Yurttaşlarımızın yaşantıları -güvenlikleri ve refahları- sınırlarının ötesindeki olaylarla çok daha bağlantılı hale geldi.

Bu bağlamda, 11 Eylül saldırıları, ABD açısından "dönüştürücü" bir olaydı; keza kıyılarımızın oldukça ötesindeki eğilimlerin, Amerikan halkının kişisel güvenliğini nasıl doğrudan tehlikeye atacağını açıkça göstermiş oldu. Saldırılar, Amerika'nın tek küresel süper-güç olarak pozisyonuna, şiddet içeren aşırılık yanlılığının tehlikelerine ve Soğuk Savaş'ın barışçıl bir biçimde sona erdirilmesinin ardından gelen çatışmalara çok daha net bir şekilde odaklanılmasına neden oldu. Bu saldırılar karşısında, gerek ABD gerekse Afganistan'daki müttefiklerimiz ve ortaklarımız hızlı ve güçlü bir karşılık verdiler. Bu karşılığın ardından, Irak'a savaş açma kararını verdik. Ondan sonraki yıllarda Amerika'nın güçleri, kaynakları ve ulusal güvenlik stratejisi bu çatışmalara odaklandı.

ABD, halihazırda iki savaş alanında mücadele ediyor ve binlerce kadın ve erkek bu uğurda hizmet verip yüz milyarlarca dolar bu çatışmaların finansmanına ayrılıyor. Irak'ta, egemen Irak hükümetine sorumluluk aktarımını destekliyoruz. Ayrıca, El Kaide ve onun şiddet içeren aşırılık yanlısı uzantılarını etkisiz hale getirmek, yenmek ve ortadan kaldırmak üzere daha geniş kapsamlı bir kampanyanın parçası olarak, Afganistan ve Pakistan'daki ortaklarımızın güvenlik ve refahını destekliyoruz...

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum