Küresel güçler Türkiye'yi İran'la dengeliyor

13 Ocak 2014 / MESUT ÇEVİKALP_Aksiyon Dergisi Ortadoğu coğrafyasında tarihten bugüne ulaşan kanlı mezhep çatışmalarının bir ucu İran’a uzanıyor. ‘Acemler’ bölgede kendi çıkarlarına gördükleri savaş, çatışma ve gerilimleri körüklüyor. Doç. Dr. Şadi Aydın, Şii jeopolitiğinin kodlarını anlattı.

Küresel güçler Türkiye'yi İran'la dengeliyor
20 Ocak 2014 - 15:38

Söz konusu Ortadoğu olunca din, mezhep ve tarihî mekânlar dış politikanın parçası, hatta enstrümanı oluyor! Geçmişte olduğu gibi bugün de bölgede yaşanan çatışmaların, kurulan ittifakların bir yönü dine, mezheplere dayanıyor. Din jeopolitiği bu dar coğrafyada öne çıkmak isteyen aktörler nazarında güçlü bir manivela konumunda. Siyasete alet edilen din-mezhep üzerinden ekonomik, siyasî, askerî kanallar açılabiliyor. Din yeri geldiğinde ilgili ülkelere sınır ötesinde nüfuz, harekât alanı sağlıyor. Örtülü operasyonlara zemin oluşturuyor. Bundan ötürü Ortadoğu iktidarları sınır ötesinde din, mezhep motiflerini her daim kullanıyor. Coğrafyada din jeopolitiğini etkili kullanan ülkelerin başında İran geliyor. Rejiminin dış politika ayaklarından birini Şiilik oluşturuyor. Şiilik Tahran’a Azerbaycan’dan Somali’ye, Malezya’dan Bosna’ya kadar çok geniş bir coğrafyaya nüfuz etme imkânı sağlıyor. Ortadoğu’da Şiilik üzerinden oluşturduğu ‘Hilal’ ona ciddi bir üstünlük sağlıyor. Rejimin son dönemde daha da etkili kullandığı din jeopolitiğini Mevlana Üniversitesi, Mevlana Sosyal Araştırmalar Merkezi Müdürü Doç. Dr. Şadi Aydın’la konuştuk. Aydın, Türkiye’de Şii jeopolitiğini çalışan sayılı isimlerden biri.

-İran rejimi din, mezhep ve kutsal mekânları dış politikada nasıl kullanıyor?

İran, İslam öncesi geniş kültürü, İslam sonrası topraklarında kurulan Türk devletlerin bıraktığı kültür zenginliğini kullanıyor. 16’ıncı yüzyılda Batı’nın ekonomik, siyasî yardımlarıyla başlattığı ülkeyi ‘Şiileştirme’ adımı dinî jeopolitiğini kimlikleştirdi. 16’ncı asırdan bu yana Şiiliğin (imamet) merkezi olma iddiasını sürdürdü. Acemler, Şii mezhebinin imamlarından İmam Rıza’nın Meşhed’de bulunan türbesini ve İmam Rıza’nın kız kardeşi Hz. Masume’nin Kum’da bulunan türbesini İran Şiiliği’nin merkezi hâline getirdi. Irak, Suriye ve Lübnan’da bulunan Şiilere ait kutsal mekânları tamir ederek halk nezdinde nüfuz sahibi oldu. Bu coğrafyada din, mezhep ve kutsal mekânları dış politikada kullanamayan tek ülke herhâlde Türkiye.

-İran’ın din-mezhep endeksli diplomasisi ülkeye, bölgeye nasıl dönüyor?

Coğrafyada mezhebi kullanarak diplomasi yürüten tek ülke İran. Bu konuda çok kabiliyetli. Zemin de müsait. Türkiye, Irak, Suriye, Lübnan, Arabistan’da hatırı sayılır Şii altyapısı bulunuyor. İran bu ülkelerde çok faal…

-İran’ın dinî jeopolitiği hangi temellere dayanıyor?

Aslında çok sağlam temellere dayanmıyor. Zira Şiiliğin gerçek merkezi Irak’tır. İran’ın dinî jeopolitik hattı İslam öncesi Sasani haritasıdır. Yani İran’ın tarihsel nüfuz alanı.

-Buna rağmen Şii Jeopolitiğini bölgede etkili kullanabiliyor!

İran halkının üst kimliği mezheptir. Mezhep milliyetçiliği Fars milliyetçiliğinin önünde. Ülkede yaşayan, nüfusları yaklaşık 30 milyonu bulan Azerilerin de etnik kimlikleri mezhebin gerisinde duruyor. Düne kadar bölgede Filistin’in en güçlü destekçisi İran’dı. Türkiye buradan rol çaldı. İran’ın Filistin konusunda gösterdiği hassasiyet Çeçenistan, Keşmir ve Türkistan’da bulunmuyor. Çünkü İran tüm dünya Müslümanlarının ilgili olduğu Filistin konusunda hassasiyet göstererek ucuz siyaset yapıyor.

-‘Şii Hilali’ rejimin bu ‘Makyavelist’ siyaset yapısının bir ürünü o zaman…

Şunu unutmamak gerekir; ‘Şii Hilali’nin ucu Türkiye topraklarına uzanıyor. Ardahan’a, Hatay’a temas ediyor. Şii Hilali inanç ve maneviyat üzerine de işlemiyor. Ancak rejim bu ekseni ayakta tutabilmek için manevi değerleri suiistimal ediyor.

-İran Anayasası’nın 11. maddesi ‘İran İslam Cumhuriyeti’ne Müslüman ümmetinin uhuvvetini, ittihadını artırma, haklarını koruma vazifesi’ verirken rejimin Keşmir, Karabağ ve Çeçenistan krizlerinde gayri müslimlerin safında yer almasını nasıl açıklıyorsunuz?

Dış politikasını reel-politik ve Şii mezhebi üzerine kurmuş olan İran’dan başka bir tutum, tavır beklemek safdillik olur!

-O zaman İran özünde ‘İslam’ı, Şiiliği kullanan pragmatik Fars ulus devleti’!

Aslında Farslar İran’da azınlık. Yaklaşık 75 milyonluk İran’da Azeri Türklerinin nüfusu 30 milyonu buluyor. Maku’dan (Tebriz) İran’a giren birisi Tahran’a kadar Farsça bilmeden işlerini görebilir, ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ülkede Azeriler dışında önemli oranda Kürt, Beluçi, Türkmen ve Arap nüfus mevcut. Ancak hem Farslar hem de Azeriler arasında İranlılık düşüncesi, kimliği her türlü fikrin üstünde tutuluyor.

-İran, Amerikan işgali sonrasında Irak’ı Şii Hilali’ne dâhil etmek için büyük çaba harcadı. Şii siyasetçi Nuri El Maliki’nin başbakan oluşuyla ülkenin yönü İran’a çevrildi. İran-Irak ilişkilerinde Şiilik nasıl bir yer tutuyor?

Ehl-i Beyt imamlarının çoğunun Irak’ta bulunması bu ülkeyi İran açısından anlamlı kılıyor. İran Şii uleması Necef’te bulunan medreselere tahsil için gittiklerinde sadece kendi fikir ve mezhep anlayışlarını oraya intikal ettirmekle kalmayıp, orada İran için geniş bir nüfuz alanı oluşturdu. Irak Baas rejiminin Şii medreselere düşmanlık besleyip maddi yardımda bulunmadığı zamanlarda, hatta daha önceki Şah Pehlevi Hanedanı zamanında dahi Tahran buralara maddi yardımda bulunuyordu.

-Şiiliğin ana merkezi neresi?

Geçmişte elbette Necef’ti, Irak’tı. Ancak yıllar içinde İran çeşitli adımlarla Şii dünyasının merkezini Kum’a taşıdı. Bugün dünyada kabul gören merkez Kum şehri, yani İran.

-İran Ortadoğu’da dinî jeopolitiği üzerinden nüfuz artırırken Suudi Arabistan gibi düşmanlar da oluşturdu. Bu gerilim İslam dünyasını nasıl etkiliyor?

İran ile Arabistan arasındaki rekabet bir Şii-Vehhabi mücadelesinden ziyade bir Arap ve Fars mücadelesi. İran’ın unutmayan hafızasında 14 asır önceki mağlubiyet vardır. Sasanilerin Hz. Ömer orduları karşısında dağıldığı tabloyu hatırlayın.  Ayrıca İran’ın Suudi Arabistan’da bulunan Şiileri desteklediği gerçek olmakla birlikte İran içinde bulunan yaklaşık 10 milyon kişilik nüfusa sahip Sünni cemaatin bazı kesimlerinin Arabistan’dan yardım aldığı iddiası Sünni cemaate uygulanan baskıya zemin oluşturuyor. İran ile Arabistan arasındaki rekabet çok yakında yakınlaşmaya dönüşürse şaşırmayın!

-Nasıl?

Geçmişte bunun örnekleri yaşandı. 18 yıl önce iktidarda bulunan İran’ın pragmatist cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani döneminde rejim Arabistan ile hiç olmadığı kadar yakın ilişkiler kurdu. Muhammed Hatemi zamanında korunan bu yakın ilişki Ahmedinejad hükümetinin radikal mezhep görüşleri nedeniyle bozuldu. Şimdiki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Haşimi Rafsancani’nin elinde yetişti. Rafsancani, bir gazeteye verdiği röportajda Suudi Arabistan’a gitmeye hazır olduğunu söyledi. Çünkü Suriye meselesinin uzaması her iki ülkenin de zararına.

-Peki, küresel güçler Ortadoğu’da seçim yapmak durumunda olsa Şii İran’ı mı, Sünni Türkiye’ye mi tercih eder?

Zamana, konjonktüre göre değişir. Küresel güçler son dönemde insan hakları, demokrasi ve iktisadi bakımdan hayli öne çıkan Türkiye’yi tıpkı tarihte olduğu gibi İran ile balans etmek isteyebilir. İran dışında da Türkiye’yi bölgede dengeleyecek başka bir ülke bulunmuyor.

-Batı geçmişte İslam dünyasını zayıflatmak için Şiiliği, İran’ı kullandı mı?

Batılılar, 16’ncı asrın başında bir Sünni tarikat olan Erdebil Tekkesi’ni türlü faaliyetlerle Şiileştirdi. Tekke üzerinden Safevileri etkilerine aldılar. Sonra İran kanlı bir şekilde Şiileştirildi. Acemlerin tek başına yapabilecekleri bir iş değildi bu. Ardından Şii İran İslam dünyasını bölen, ayrıştıran bir siyaset izledi. Osmanlı’nın Hindistan ve Orta Asya irtibatlarını kopardı. Tek başına yürütmedi elbette bu süreçleri. Bugün hâlâ Türkiye’nin Hindistan, Afganistan, Pakistan ve Orta Asya ile iktisadi, ticari ve kültürel bağları aradaki İran sebebiyle kopuktur. Bugün gördüğümüz Ortadoğu manzarasında Suriye ve Irak’taki çatışmaların temelinde hep bu mezhebî siyaset bulunuyor.

-İran Şiilik üzerinden Türkiye’de faaliyet gösterebiliyor mu?

İran siyaseti dış politikasında mezhep konusunu mutlaka kullanır. Türkiye onun için bir istisna teşkil etmez. Nasıl olduğunu yakın zamanlarda gazetelerde okuduk!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum