ZAVİYELER

Yazar Mehmet Burak Çeri'nin yeni öyküsü: ZAVİYELER Truva’nın Mağrur Prensi

ZAVİYELER
10 Ağustos 2023 - 20:43
                                                                    ZAVİYELER
              Truva’nın Mağrur Prensi

Yazan: M. Burak ÇERİ
Achilles’in kılıcı, Hektor’un göğüs kafesine doğru dimdik girdiğinde Hektor’un gözleri büyüdü, iç organlarında daha evvel hiç yaşamadığı bir yanma, acı karışımını hisseti. Sonrasında kesif bir acı ayakta durmasına engel oldu. Kendini yere bıraktı. Troya’nın büyük prensi sıcak kumlara öylece serilmişti. Belli belirsiz sesler duyuyor ve bilinci ile birlikte ruhu bedenini terk ediyordu.
Hektor sonra gözlerini açtı. Burası mağlup edilip yere yığıldığı yer değildi. Her yerde tatlı bir yeşillik oluşturan çimler, hafif tümsekli tepelikler, seyrek ağaçlar ve hafif bir esinti. Hala tam olarak bilincinde değildi ne olduğunun.       
Etrafta yürürken tümseklerden birinin üzerine geldi. Manzara güzeldi ama neredeydi? Bunu düşünüp durmaktan güzelliğe tam olarak odaklanamıyordu.
Arkasından iri yarı bir adam geldi. Yarı alaycı bir tebessümle yanına yaklaştı. Hektor temkinli biçimde duruyor, bu insana benzeyen, tam da benzemeyen kişiye bakıyordu. Bilinci ona oyun mu oynuyordu yoksa bu içinde olduğu vaziyetin algı gerçekliği miydi?
Bir süre bu alaycı adama baktı. Onu süzdü. Alaycı adam ise umursamaz ve anlamsız bir tavırla karşısında duruyordu. Hektor bu adamı biraz süzdü. Elleri yanıktı. İs karasına benzeyen bir leke gibiydi. Demircilerin dumanla boyandığı renge benziyordu. Hektor lafa ‘’Sen kimsin?’’ diye sorarak girmek istiyordu ama kafasındaki diğer sorular, demin yaşadığı mağlubiyet ve şu an nerede olduğunu bilmemesi gibi onca soru arasında ‘’Sen kimsin?’’ sorusu diğer soruları geçip de diline varamıyordu.
İri adam, Hektor’un omzuna elini uzattı. Elindeki is lekesi Hektor’un omzuna bulaştı ama bu dev adamın elindeki leke hiç azalmadı.
Hektor kafasındaki bir dünya sorunun arasından ‘’Ne oluyor, nasıl?’’ sorularını dile getirebildi. Sanki bir çocukmuş gibi cümle kurmayı başaramadı.
İri adam ‘’önce kendimi tanıtayım, ben kim olduğunu bilmeyen’’ dedi. Hektor’un şaşkınlığına daha fazlası eklendi. ‘’Buraya neden geldiğini merak ediyorsundur belki. Burası ölümle yaşam arasında bir durak. Ama herkesin gelebileceği bir yer değil. Burası benim gelmesini istediğim kişileri getirdiğim yer. Burada kalması zorunlu olan tek kişi benim.‘’
‘’O zaman sen anlat, neden benim buraya gelmemi istedin? Bedenim nerede?’’
 ‘’Bedeninden soyundun. İnsan donundan çıktın. Artık burası yalnızca aklının, ruhunun ve nefsinin olduğu yer. Ama nefsin burada etkisizdir. Artık her soruya aklınla ve ruhunla maruz kalacaksın. Burada hiçbir cevap mühim değil.’’ 
‘’Neden öldün Hektor? Kendini neden sonu olmayan bir dövüşe attın? Kendi idamına kendin mi karar verdin? Sadece gururlu bir ölümün şarabi tadını mı almak istedin?
Hektor afalladı. Hangi soruya ne cevap vereceğini düşünürken karşısındaki adam ‘’Cevaplara gerek yok Hektor, burası kıyamete kadar bekleyeceğimiz yer, yargıçlarımız dünyadan gelmiş geçmişlerin bizden gayrisi olacak.’’
Bu kişi, belli ki sorularına devam edecekti. Bu tatlı yeşilliklerin olduğu tepeliklerde gözlerini gezdirdi. Bir yandan da her an dönüp soru soracakmış gibi duruyordu. ‘’Hektor, veletlikten kurtulamamış kardeşinin galiz aşkı, tüm halkının bedenlerine girmiş Aka kılıçlarına değdi mi ha söyle!’’
‘’Be-be-ben bilmiyorum. İçimden geçenleri yaptım.’’
‘’Aah Hektor, inandığın tanrıların erdemli kulu, halkının akan kanları gururunu daha da semirtmiştir belki. Yoksa basit bir sapkın olan Achilles’in kılıcı senin için daha mı değerliydi?’’
Hektor, bu sorular karşısında dizlerine doğru büküldü. Usul usul daha da içine doğru kapanıyordu. Düşünmeye daldı.
‘’Oysa kendini ne büyük bir kişilik, ne kadar erdemli biri olarak görüyordun di mi? Halkından tecavüze uğrayanlar, göz kırpmadan öldürülenler, işkence edilenler, diri diri yakılanlar… Sana erdemin ne olduğunu kim anlattı Hektor. Yoksa o yumuşak kalpli baban mı? Senin cesedin için sapkın bir iblise yalvaracak olan baban mı? Kardeşine söz geçiremeyeceği için halkının canını, malını,ırzını bir kadının ayaklarına atacak olan baban mı? ‘’
‘’Sen başarısız bir devletin yenik prensi ama gururlu prensi mi olacaksın?’’ dedi elleri is lekesi olan adam. Sonra tekrar Hektor’a döndü.
Hektor kafasını kaldırdı, bu uzun boylu adamın yüzüne baktı. ‘’Ben’’ deyip lafa başlayacaktı ama o adam‘’Şşş!’’ diye cevap verdi. Burası hesap yeri değil. Burası benim sorularımın olduğu yer.’’
Hektor bir hışımla ayağa kalktı. ‘’Peki! Ben rezil kepaze bir mağlubum. Halkını dahi koruyamamış bir kibir abidesiyim. Peki sen kimsin ve neden buradasın? Kim seni bu anlaşılmaz yerde bu soruları sormaya mahkûm etti? Bana bu hesapları soracak kişi neden sensin?
Elleri isli adam yine çok oralı olmadan, ‘’Ben buranın ilk ve son nöbetçisiyim. Kendi hesaba çekileceğim günü bekliyorum. Ben ateşi elleriyle çalan, demiri ve madeni işlemeyi insanoğluna öğreten kimseyim. Ben kendi ismimi de bilmem. Bana birileri ne isim verdi haberdar değilim.’’
Hektor durdu. Annesinin, dadısının ona anlattığı masalları anımsadı. Zihni çocukluğuna gitti. Dilinin ucunda bir isim dolanmaya başladı.‘’Sen’’ dedi Hektor. ‘’Sen Prometheus’sun. İnsanlara ateşi çalıp getiren, insanların birbirini kırmasına sebep olan kişisin. Demek ateşi ellerinle çaldın.’’
Promethe buz gibi bir yüz ifadesiyle ’’ Bana beni ne kadar hatırlatsan da hep unutacağım. Benim hükmüm de sona kaldı. Gelmiş ve gelecek olan herkes bu hükme ortak olacak. Aynı senin hükmünün olacağı gibi…’’
İkisi de susmuştu. Konuşmanın kimseyi bir yere vardıramayacağını anlayan Hektor, içine demir bir külçe oturmuş şekilde hüküm günün bekleyecekti. Zihnindeki kıymıkları kimse temizleyemezdi. Hektor, Prometheus’a öfke duyuyordu ama artık çok suçlu hissediyordu.  Sırtına dağ gibi sorulardan yük vurulmuştu bile. Kendine olan öfkesi bütün duygularını aşmıştı. En ağır ceza bu muydu? Ellerine baktı. Üstüne büyük bir anlamsızlık çökmüş şekilde kendini yere bıraktı. Promeheus’u unuttu. Ruhunu bir tepenin üstüne ceset gibi serdi. Artık o ve Prometheus burada kendi zincirlerine vurulmuşçasına bekleyeceklerdi. Kim bilir buraya daha kimler kimler gelecekti…

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum