YÜKSEL YILMAZ: HZ. İSA'NIN HAYATI NEDEN KOPYA EDİLDİ?

Günümüze İsa’nın hayatı olarak Hıristiyanlarca taşınan masal Slyvia Anetta isimli azize rollerindeki bir kadının 6. yüzyılda yazdığı bir hikâyedir.

YÜKSEL YILMAZ: HZ. İSA'NIN HAYATI NEDEN KOPYA EDİLDİ?
22 Kasım 2013 - 13:19 - Güncelleme: 24 Kasım 2013 - 11:51

İSA’NIN HAYATI NERDEN KOPYA EDİLDİ?

 

Günümüze İsa’nın hayatı olarak Hıristiyanlarca taşınan masal Slyvia Anetta isimli azize rollerindeki bir kadının 6. yüzyılda yazdığı bir hikâyedir. Ama ilham şifacı olan ve Urfa'ya defalarca gidip gelmiş olan Apollonius'tur. Pencereleri olmayan ve kayaların içine inşa edilen Karanlık Kilise'nin de zaten 6. yüzyılda yapıldığı bütün arkeolojik çalışmalarla sabittir. Peki kimdir bu ilham kaynağı olan Apollonius?..

Kilisenin sunduğu şekliyle İsa Mesih'in hayatı tamamen bir kurgudur. 0-90 yılları arasında bugün Kemerhisar (Tiana) dediğimiz yerde yaşayan ve İsa'nın çağdaşı olan Apollonius isimli şifacı çok varlıklı bir ailenin çocuğu idi. ‘Apollo'nun oğlu' olarak tanınan pagan Apollonius 16 yaşında dönemin eğitim merkezi Tarsus'a gidip Pisagorcu Apollo'ya bağlı kişilerle tanışarak gizli bir teşkilatta öğrenci olmuştur. Aynı dönemde Aziz Paul da yerlisi olduğu Tarsus'ta eğitim görüyordu. Biri Roma İmparatorluğunun asli dinsel sistematiği olan Paganizm'e göre eğitilirken, diğeri Yahudi Farisi mezhebinin öğretilerine göre eğitilmişti. Belki de tanışıyorlardı…

Eğitim sonrası Apollonius uzun yolculuklar yaparak her gittiği yerde ahlakın düzelmesi ve Pisagor'un dogmalarının yayılması için çalıştı. Bazı yerlerde sihirbaz ve şarlatan olarak suçlanan Apollonius aslında bir şifacıydı ve mucizelerinden söz ediliyordu. Nihayet adına bir tapınak yapılan ve birçok tapınakta da resmi bulunan Apollonius Ephesos’da (Efes) öldüğünde kendisine bir tanrı gibi tapılıyordu. Hıristiyan geleneğindeki meşhur Lezarus'un diriltilmesi olayı Apollonius’a aittir. Efes'te yaptığı ve genç bir kızı dirilttiği söylenir. Kendi ifadesi şöyledir: “Ben şifacıyım, tabiatta böyle olaylar var, hasta kızı bitkilerle canlandırdım. İkinci kez dirilt derseniz yapamam.”

Tabi hastayken diriltme anlamındaki bu diriltme ifadesi ölüyken diriltmeye dönüşecekti… Bu araya şu soru sıvıştırılabilir? Kur’an’da geçen İsa mucizesi ya da diriltmesi yoksa geçmiş ve günümüz diyanetinin bize anlattığı gibi değil miydi?.. Nitekim İsa Resul ölü kalpleri Allah’ın hidayetiyle diriltiyordu. En’am 122’deki “Ölü iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyebileceği nur verdiğimiz kimse…” bu anlamdadır. İncillerin her birinde Allah’ın bile adetullah gereği yapmadığı ve çeşitli çelişkiler içeren tiptik bir sihirbazlık gibi anlatılmaktadır. Dört İncilde Hz.İsa'ya nisbet edilen üç diriltme olayı vardır. Üç Sinop-tik İncilde yer alan havra yöneticisinin kızının diriltilmesi olayı Yuhanna 'da yer almaz. Diğer üç İncilde birbirinden biraz farklı bir şekilde anlatılır. Matta'ya göre kızın elinden tutup onu ayağa kaldırır ve kız canlanır. Markos'a göre ise, Hz.İsa kızın elinden tuttuktan sonra ona “Talita Kumî” (Kızım kalk !) demiş ve kız bu emirle canlanmış. İkinci diriltme olayı sadece Luka'da yer almakta olup bir dul kadının ölen oğlunu yeniden diriltmiş. Üçüncü diriltme olayı ise sadece Yuhanna'da var. Yuhanna'ya göre, Marta ile Mecdelli Meryem'in erkek kardeşleri Lazar'ın, ölerek mezara konmasından dört gün sonra, Hz.İsa onun mezarına gelmiş ve bir süre dua ettikten sonra yüksek sesle Lazar'a, “Lazar dışarı çık!” diye bağırmış, Lazar da hemen canlanarak ayağa kalkmış ve mezardan dışarı çıkmıştır. Dünyada Allah’ın canlıları (tabiatı) diriltmesi bile aniden değilken İsa’nın diriltme şekli adetullah’a aykırıdır. Fakat Allah’ın hidayetini taşıyarak diriltiyor olması adetullah’a aykırı değildir ve gerçekliğiyle dini mistik hale getirmekten korur.

Araplar arasında Balyanus Usta adıyla bilinen Apollonius'un muziceleri Roma İmparatorluk kayıtlarında geçmektedir. 217-220 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru Domitian'ın bilge eşi İmparatoriçe Julia Donna'nın imparatorluk arşivindeki belgeleri vererek Flavius Philostratus adlı ünlü bir yazara hazırlattığı kitapta Apollonius'un ‘insan suretindeki tanrı olduğundan söz edilir. Roma İmparatorluğu diyor ki “İsa diye birisinin kaydı yok!” Ama Apollonius'un vardır.

Önce Tapınak Şovalyeleri derken Gül ve Hac Kardeşliği teşkilatı, Sion Teşkilatı ve sonra Masonlar bu sırrı günümüze taşımışlardır. Apolllonius'un hayatı 1501'de yayımlanmış ama Kilise bunu hemen yasaklatmıştır. 1954'te ABD'de Alice Weston bu durumu gündeme getirerek tartışmıştır. İtimad edilerek İncil metinlerinin aslında tamamen ilk dönem Kilise babaları tarafından uydurulmuş yalanlar oldukları, önce akademik çevrelerde son yıllarda da kamuoyunda tartışılmıştır. Hıristiyanlıktaki İsa Mesih ancak Müslümanlara göre peygamber olarak Kur’an'da anlatılan kişi olabilir.

Artık Da Vinci Şifresi ile kitlelerin gündemine giren Hıristiyan dünyasının sırları hemen herkesin dilindedir. Hz. İsa'nın soyunun devam ettiği, ruhbanların Katolik Kilisesi'nin eliyle Hıristiyanlığı bir devlet dini haline getirdiği ve bu sırrı bilen gizli cemiyetlerle yüzyıllardır arasında savaş olduğu yazılıp söylenmektedir. Da Vinci Şifresi artık Tianalı Apollonius gerçeği için bir tramplen olmalıdır. 

Öyleyse Hıristiyanlığın gerçek kurucusu İsa değil, Anadolulu pagan Tianalı Apollonius'tur ve İsa İslam peygamberidir. Asırladır kilise yüz milyonlara karşı bu batıl inancı “Tanrının oğlu” uydurmasıyla dayattı ve suiistimal etti. “Tanrının oğlu” ifadesinin ne kadar ilkel ve uçuk bir ifade olduğunu anlamak için önyargısız akıl ve Kur’an mesajları yeterlidir. Hıristiyanlık sallanıyor ve Vatikan tasfiye sürecindedir diye ateizm bundan nemalanmaya kalkmamalıdır. Çünkü bidat ve hurafelerden kurtulabilirse İslam çelişkisiz ve kusursuz heybetiyle ayakta dimdik durmaktadır.

Kilise bütün bu yayınlara karşı Apollonius'un çok tehlikeli bir gizli ilimci (okültist) olduğunu ve İsa'dan üstün olmadığını söylese bile bunun üzerinde durulmamıştır. Nihayet 20. yüzyıla gelindiğinde takriben 300 kadar kitap Apollonius'un Hıristiyanlığın gerçek kurucusu olduğunu kayda geçmiştir. 1954'te ABD'de Alice Weston bu olayı güncelleştirerek tartışmayı alevlendirerek tartışılmaz gerçeklik sanılan İncil metinlerinin aslında tamamen ilk dönem Kilise Babaları tarafından uydurulduğunu gerek akademik çevrelerde gerekse basında tartışmıştır.

Katolik Kilisesi Apollonius'u karalamak için onun cinlerle uğraşan ve şifa getirmek amacıyla cinleri kovan bir büyücü olduğunu yüzyıllardır yinelese bile Yahudilerde böyle bir uygulama ya da inanç yoktu ve zaten olamazdı. O dönemde ‘cin kovma' (exorcism) paganlara özgü bir ‘şifa' yöntemiydi.

1.yy'da bu dalda en ünlü kişi Apollonius idi. Çok gariptir ki tamamen paganlara ait olan bu uygulamanın aynısı günümüzün Katolik Kilisesinde resmen vardır ve adı ‘Athenaeum Pontificium Regina Apostolorum'dur. Burada deneyimli papazlar ruhsal bunalımlar geçirmekte olan hastalarını zapt etmiş olan cinleri kovmaktadırlar. Katolik papazlar bunu Konstantin'in emri ile ‘Devlet Tanrısı' yapılan İsa Mesih ve Kutsal Kitap İncil adına yapmaktadırlar. Sonuçta bir pagan pratiği Katolik Kilisesi’nce gasp edilerek kiliseye mal edilmiştir. Önceki yüzyılımızdan beri bu konuda çok sayıda sinema filmleri de mevcuttur. Elinde haç işareti olan rahip içine şeytan ya da cin giren hastaya haçı göstererek ve İncil’den bir şeyler okuyarak yaklaşır. Hastanın içine hapsolan cine bedeninden çıkana kadar baskı yapar. Nihayet çıkınca hasta rahatlar ve iyileşir. Bu durumda kahramanımız bir rahiptir. Haç ile kovma masalı sinema filmlerinde vampirlere karşı bile kullanılmıştır.

Göreme'deki Karanlık Kilise'nin duvarlarında Hıristiyan inancına göre kutsal sayılan bir bez olan mandylion vardır. Her yıl binlerce Hıristiyan onu görmeye gelir. Çünkü İsa'nın kendi eliyle yaptığı tek portresi olduğuna inanılır. Bir rivayete göre Urfa Kralı Abgar cüzzam hastasıymış. İsa'nın destansı şifacı güçlerini duyan Abgar bir ressamı elçi yollamış: “Ya Tanrının oğlu İsa'ya gelsin beni iyileştirsin ya da onun bir resmini yap, resme bakarak iyileşeyim.” Fakat İsa'nın yüzünde o kadar güçlü bir nur varmış ki elçinin gözleri kamaşmış ve resmi yapamamış. Bunun üzerine İsa elçinin boynundaki eşarbı alıp yüzüne tutmuş ve sureti eşarba çıkmış. Urfa'daki herkes bu olayın ardından Hıristiyan olmuş…  Yalan da olsa bu Hıristiyan geleneğinde büyük önemi olan bir hikâyedir... Mandylion’da İsa bir haçın ortasındadır. Fakat İsa çarmıha gerildiği sırada elçiyle konuşmuyor ki. Resimdeki diğer bütün semboller Hıristiyanlığa ait olmayan Aplollo mabetlerindeki yerel halkın iyi bildiği güneş, gökyüzü ve yıldız gibi pagan sembollerdir. Bu sembollerin kullanılmasındaki amaç, pagan inançlarla yoğrulmuş olan dönemin halkına yabancılık çektirmeden İsa'yı benimsetmekti. Resmin sağ ve sol tarafında ikili olarak bulunmalarının sebebi de zaten şifacı olan kişiyi koruduklarına inanılmasıdır. Hikâyeye göre Urfa Kralı 1.Abgar bu olayın üzerine elbette Hıristiyan olur. Ama tarihi gerçeğe göre Urfa'daki ilk Hıristiyan kralın hikâyede olduğu gibi 1. Abgar değil, 217 yılında Hıristiyanlığı seçen 8. Abgar olduğunu görüyoruz.

Nihayet yakın zamanda Adana Ceyhan'da yapılan bir kazıda, içeriği açıklandığında Hristiyan âlemini darmadağın edecek bir belge bulundu. Güvenlik nedeniyle korumanın nerede olduğunun açıklanmaması kararı da alındı. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde yine önde gelen Hristiyanlar tarafından oluşturulan belgede, "İsa aslında kimdir?" sorusuna cevap veriliyor ve Hristiyan âleminin İsa sandığı o resmin aslında başkasına ait ve anlattığımız gibi olduğu belgeleriyle açıklanıyor.

Özetle, İsa ile anlatılanlar tarihin en büyük yalanlarından birdir ve İsa’nın hayatı Sylvia Anetta sayesinde Apollonius’tan kopyalanmıştır. İsa ile ilgili gerçekler her defasında aklı işletmeye davet eden Kur’an’da mevcuttur. İsa ile alakalı mübalağalı uydurma haberler “mesiyyat” yoluyla maalesef İslam coğrafyasına da sıçramış sahih olduğu iddia edilen hadislerin bile arasına karışmıştır.

Not: Bu hususlarda daha detaylı bilgi almak için Sayın Aytunç Altındal’dan istifade edilebilir.

YÜKSEL YILMAZ

www.tarihistan.org

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum