Mehmed Veysî DÖRTBUDAK

Mehmed Veysî DÖRTBUDAK

[email protected]

VUSLAT YILDÖNÜMÜNDE ŞEFİK CAN

24 Ocak 2022 - 08:26 - Güncelleme: 29 Ocak 2022 - 19:58

VUSLAT YILDÖNÜMÜNDE ŞEFİK CAN

Bir gün Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz “Sizin en hayırlılarınız, görüldükleri zaman Allah’ı hatırlatan kimselerdir!” buyurmuştur. Bir başka hadis-i şeriflerinde evliyaullahı tanımlarken de “Onlar, yüzlerine bakıldığında Allah Teâlâ’yı hatırlatan kimselerdir!” buyurmuşlardır. 2005 yılında Hak’la vuslat eden Şefik Can Dede Efendi de görüldüğü ve konuşulduğu vakit Allah’ı hatırlatan bir zât-ı şeriftir.
1909 yılında Erzurum’da doğan Şefik Can, Müderris ve müftü olan Tevfik Efendi ile Gülşen Hanım’ın oğludur. Küçük yaşta Rus işgalini yaşamıştır. Rus işgalinden sonra Ermeni zulmünü görür ve ailesiyle birlikte göç etmek zorunda kalır. Savaş sonrasında Sivas Yıldızeli’ne yerleşirler. Babası müftü olarak tayin edilmiştir. Babasından Arapça ve Farsça öğrenir. İlk tahsilini burada yaptıktan sonra babasının arzusuyla Tokat Askerî Lisesi’ne kayıt yaptırır. Daha sonra kaydını Kuleli Askerî Lisesi’ne aldıracaktır.
Kuleli yıllarında biriyle karşılaşır ama bu kişi canını sıkar. Olay şudur: Süleyman Nazif’in Batarya ile Ateş’ini okur ve orada Şeyh Şâmil’i tanır. Hakkında daha fazla malumat edinmek için sahaflara gider ama onlardan aldığı cevap Şeyh Şamil hakkında Tâhirü’l-Mevlevî’nin bir eseri olduğunu ve yazılan kitabın Kafkasya’ya gönderilmek üzere toplatıldığını, olsa olsa bu eseri müellifinde bulabileceğidir. Gittiği Sahaf Hulusi Efendi selamla yazarın evini tarif eder. Evi bulan Kuleli öğrencisi genç, kitabı okumak için ister. Tâhirü’l-Mevlevî kitabın kendisinde de bir nüsha kaldığını, ödünç veremeyeceğini ancak kitabı kütüphanesinde okuyabileceğini söyler. Zamanı kısıtlı olan delikanlı bunu kabul etmez ve aradan yıllar geçer.
Tâhirü’l-Mevlevî Kuleli’de edebiyat hocasıdır ve Şefik Can’ın da tayini buraya edebiyat hocası olarak çıkar. Üstelik Tâhirü’l-Mevlevî’nin stajyeridir. Ne çare Şefik Can hocasına aralarında geçen olaydan dolayı mesafelidir. Gün gelir durumu anlatır. Hocası, “Demek ki o delikanlı sendin.” diyerek onu alır kütüphanesine götürür. Kütüphanede Arapça bir söz yazılıdır. Türkçesi “Kitap sevgilidir, sevgili ödünç verilmez.”.
Aradan yıllar geçer, bir zamanlar stajyeri olduğu zatın daha sonra halifesi konumuna geçer Şefik Can.
Kendi tabiri ile çocukluğundan beri Hz. Mevlânâ âşığı birisidir. Çocuk yaşta, Hâfız-ı Şirâzî’den, Sadî’den ve Hz. Mevlânâ’dan şiirler ezberlemiş, bu şiirlerin verdiği neşve ile büyümüştür.
Hocasının öbür âleme göçmesinden sonra onun bitirmeye ömrünün vefa etmediği Mesnevî Şerhinin 5. ve 6. ciltlerini de hazırlar.
Albaylıktan emekli olduktan sonra kendini Hz. Mevlânâ yolunda eserler vermeye kendini adamıştır.
Hz. Mevlânâ ve eserleri hakkında yazdığı onlarca kitaptan, sayısız Mesnevî Sohbetlerinden sonra 96 yaşında o da vuslata erer. En büyük eseri de kendisinden sonra Mesnevî-i Şerif sohbetlerini devam ettiren Hayat Nur Artıran Hanım olmuştur.
Bu yazıdan gayemiz onu anlatmak değildi. 24 Ocak’ta vefat yıldönümünde yad etmektir. Zira bugünlerde Hayat Nur Artıran Hanımefendi’nin “Şefik Can Hatıralar” adlı eseri çıkmıştır. İnşallah yakında onu da sizlere tanıtmak nasip olur.
RUHU ŞAD OLSUN


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum