FLAŞ HABER
Kadir KESKİN

Kadir KESKİN

[email protected]

SAYIIN CUMHURBAŞKANIM

03 Temmuz 2016 - 18:44

SAYIIN CUMHURBAŞKANIM,

DAHA FAZLA ÇALIŞMAMIZA YA İLAHİYAT MEZUNU MÜFTÜ MANİ OLUYORSA NE YAPALIM?

Meramımı daha iyi anlatabilmem için yazımın başlangıcında kendi biyografimden bahsetmek zorunda kaldığım için özür diliyorum. Umarım yazımın sonunda, siz okurlarım bu özrümü makul karşılarsınız.

Yaşım yetmiş iki. Afyon ilinin Dazkırı ilçesinin otu kekik, kuşu keklik olan kırsal bir yöre olan çiftlik köyünde doğdum. 1960 yılında İzmir’de okudum. Öyle zengin ağa çocuğu filen değilim. Rahmetli babam bir bayram dönüşü bana borç yol parası bulmak için kapı kapı dolaştığı en acıklı çocukluk anımdır. Allah rahmet eylesin. Şimdi düşünüyorum da rüyamda dahi görsem inanılacak bir şey değil, İzmirde okumak. Yolum bilvesile Ödemiş Kuran Kursuna, oradan da cennet mekân olsun merhum Mustafa KÖSEOĞLU ağabeyim vasıtasıyla meşhur İzmir Kestane Pazarı ve İmam-Hatip okulu. Kestane pazarında kalırken okul çıkışında ve hafta sonları da her ikisinin yaşı 80nin üzerinde olan merhum Simavlı Ali hocaefendi ile Merhum Salih Tanrıbuyruğu hocalarımızdan Arapça, fıkıh, kelam dersleri okurduk. ( Allah onlardan razı olsun) O yaşta bize derlerdi ki :  Çocuklar her mesleğin emeklisi olur ama Hocaların emeklisi olmaz derlerdi. Allah razı olsun o kestane pazarı yurdunu kuran Hacı Raif, Ali rıza Güven, Mustafa Köseoğlu amca ve diğer büyüklerimizden. Ve halen bu ocağı tüttürüp birçok dar gelirli Anadolu çocuklarının tahsiline vesile olan yöneticilerden. Çok kısa olarak özetleyeyim. Yardımseverlerin lokmasıyla okuduk, Meslek sahibi olduk, Din bilgisi öğretmeni olarak karnımız doydu, Din bilgisi öğretmeni olarak uzun yıllar Manisa Lisesi idaresinde bulundum, Din Bilgisi öğretmenliğim sayesinde çoluk çocuğumuzu okuttuk. Dolayısıyla hem hocalarımın vasiyetini yerine getirmek, hem de yardımseverlere olan vefa borcumuzu son nefesime kadar ödeme gayreti içinde oldum. Ve mesleğimin en verimli döneminde de malum o meşhur 28 Şubat döneminde sadece bir  UYURMA cezasıyla görevden alındım. Türkiyede böyle bir uygulamanın başka bir benzeri yok. O günlerde anlı şanlı bir siyasetçimiz dosyamın aleyhime sonuçlanmasını kendine iş edinmiş ve dosyamı bizzat kendisi takip etmiş. Haksızlığa maruz kalmamın sonucu üzüldüm. Sizin isteyip çok arzu ettiğiniz şeyde şer, arzu etmediğiniz ve istemediğiniz şeyde de hayır vardır. Siz bilmezsiniz Allah bilir” buyruğu gereğince görevden alınmam hayırla sonuçlandı.

Hemen o yaz camilerde bilgisayarımı alarak“ Çocuğun diliyle çocuklara din bilgisi sunumlarına başladım. Yazları bu görevlerimi Manisada, ilçelerinde ve yazın yolumun düştüğü İzmir, kendi memleketim olan Afyon ilçelerinde devam ederken hiçbir Müftü efendi bana mani olmadı üstelik de yardımcı oldular. Öğretim yılı içinde de Diyanet İşleri Başkanlığına ait Diyanet Vakfı Özel Bornova Kolejinde de bilgisi öğretmenliği yaptım, daha sonra yurt dışında Türk çocuklarının din eğitimi çalışmalarında bulunurken dönemin Manisa Belediye Başkanı Sayın Bülent KAR beyin davetiyle şu anda Manisa’nın bütün ilçelerine faaliyet gösteren MABEM dershanesini, projesini Sayın Mustafa PALA bey kardeşimle beraber hazırlayarak dar gelirli aile çocukları için kurduğumuz MABEM dershanesinin, Somada da Soma Belediyesine ait yine dar gelirli aile çocukları için SOBEM dershanesini kurarak bu dershanelerin kurucu müdürlüğünü yaptım. Halen de Manisa Özel hedef Kolejinde de yine din bilgisi öğretmenliğim devam etmektedirBunun yanında liselerde, üniversitelerde ilgi gören eğitim seminerlerimle, Adalet Bakanlığı Cezaevleri Genel Müdürlüğünün referansıyla cezaevlerinde  Manevi değerlerimize rağmen neden buradayız? konulu konferanslarım devam etmektedir. Zaman zaman da davet üzerine TRT İzmir Radyosunun “eğitim”programlarına konuşmacı olarak çağrılıyorum. Bugüne kadar verdiğim eğitim semineri ve konferans yası 300 zü geçti. Sayı olarak da sanırım yüz bini aşmıştır. 15 yıldır camilerdeki sunumum bu rakamın dışında. En zor şey insanın kendini ifade etmesiymiş. Değerli okurlarım bunları kendime bir pay çıkarıp bir övünç vesilesi olarak yazmıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve sizlere Meramımı anlatabilmem için bunları yazmak zorunda kaldığım için özür diliyorum. Ayrıntılı çalışmalarımın devamı www.kadirkeskin.nette.

Evet milli eğitim müdürleri, üniversite rektörleri, İzmir TRT müdürlüğü cezaevleri müdürleri ve savcıları bana yetkili olduğu kurumların kapısını ardına kadar açarken Manisa Müftüsü, Manisa’da 15 yıldır yaz tatilinde sürdürdüğüm ve bugüne kadar bütün müftülerin müsaade ettiği camilerdeki din derslerime bu yaz da devam etmek için Manisa İl Müftülüğüne 6.5.2016 tarihinde verdiğim dilekçeme 16.5.2016 tarih ve 1459 sayılı yazı ile ipe un serercesine “ İhtiyaç olduğu takdirde tarafınızdan yararlanılacaktır.”( Resimde görüldüğü gibi ihtiyaç var mı, yok mu? Takdirinize arz ediyorum) şeklinde iki satır yazı ile Manisa İl Müftüsünün olumsuz cevabı beni son derece üzdü.

28 Şubat döneminde dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen ve uygulanmayan yaş sınırlamasıyla suyu çekilmiş göle dönen camilerimiz devletimiz bu yasağı kaldırınca resimde de görüldüğü gibi yazın camiler cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle çınlamaktadır. Hocalara mahallenin Fatma bacısı, hacı amcası yardımcı olurken bir Din bilgisi öğretmeni olarak hiçbir maddi talebim olmadığı gibi ilk baskısını değerli dost Sayın Hayrullah SOLMAZın bastırdığı, Manisa Ticaret odası ve Manisalı dostlarımın defalarca bastırdığı ve Şehzadeler Belediyesi Başkanı Sayın Ömer Faruk ÇELİK beyin de 25. Baskısını yaptırdığı ve 50.000 ni geçen üzerinde de  PARA İLE SATILMAZibaresi bulunan 40 GÜN 40 PROGRAMLI YAZ TATİLİ DİNİ BİLGİLER kitabı da cami derslerimde eğitim seminerlerimde ve cezaevlerinde ücretsiz dağıtmama rağmen, Manisa’da cami derslerime müsaade edilmemesini Sayın Cumhurbaşkanım ve sayın okurlarım ben anlamış değilim, siz anladıysanız bana yardımcı olun. Üstelik de Sayın Cumhurbaşkanımızın 5 Haziran 2016 tarihinde Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde, İlahiyat mezunlarına direktifine rağmen.

"Sevgili öğrenciler, sizlerden beklentim, nerede görev yaparsanız yapın, Asım'ın neslini yetiştirmede öncü olmanızdır. Şu şart. Milletimizin göz bebeği, gönül aydınlığı kurumları olan imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri bu sorumluluğun gereğini yerine getirmek için diğer kurumlardan çok daha fazla çalışmak zorundadır. Biz Türkiye'nin maddi kalkınması için gece gündüz çalışıyoruz, çalışacağız ama sizler de manevi kalkınması için çaba göstermelisiniz. Dünyadaki sayısız örnekten biliyoruz ki, manevi kalkınmayla desteklenmeyen maddi kalkınma bir süre sonra toplumların felaketi haline dönüşebiliyor

 Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman bu ülkede en büyük problemin bürokratik oligarşi olduğunu söylerken bazı bürokratlarımıza da haksızlık ettiğini(!) düşünüyorum.  Merhum Ayhan SONGAR hocamızın tabiriyle işgal ettiği koltuğun idraki içinde (!) oturduğu koltuğu yükselten değil, işgal ettiği koltukla yükselen,  oturduğu koltuğu milletin değil, kendi mülkü gibi sahip çıkıp, koltuğun izzet ve şerefini koruyanların (!) da hakkını yemeyelim. http://www.tarihistan.org/yazarlar/kadir-keskin/sukur-ki-dayak-yemedim/5320/  Oturduğu koltuğu yükselten değil, koltukla yükselen bürokratlarımızın kulağına küpe olması açısından yazımı İslam davası uğruna ailecik şehit olan rahmetli Seyyit KUTUP’un bir hatırasıyla bitiriyorum.

Rahmetli Seyyit Kutup, Pakistan’da toplanan İslam Kongresine katılır. Her çıkan hatip saatlerce konuşur. Ama ortada ne bir proje, ne de elle tutulur bir plan program vardır. Ne yapılacağına dair bir şey de konuşulmaz. Saatlerce lakırdı dinleyen Seyyid Kutup, nezaketle söz ister ve kürsüye çıkar “Arkadaşlar işyapmaya geldiysek buyurun iş yapalım, konuşmaya geldiysek bana ‘ Allahısmarladık’ diyerek salonu terk eder.” Laf değil, aksiyon adamı idi. Ömrünün yarısından fazlası ceza evlerinde geçmesine rağmen Meşhur Fizilal-i Kur’an tefsiri ile 20 yakın kitabını ceza evlerinde yazmıştır. 60 yaşında idam sehpasına çıktığında hoca kendisine gelip: “Eşhedu ellâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abdühü verasülüh” de diye telkinde bulununca Seyyid Kutup, hocaya:“Sen de bu tiyatrodaki son bölümsün, sen bana “lâ ilahe illallah de” diyorsun. Ben ki bu kelime uğruna idam ediliyorum dedi
Sonra güldü ve yürüdü… Ardından idam edilip Allah yolunda şehit edildi. . Kutup ailesinden sadece kendisi değil, kutsal davaları uğrunda Ağabeyi Muhammet Kutup ile kız kardeşi Cemile Kutup da idam edilenler arasındadırlar. Tümüyle şehit bir aile. Allah mekânlarını cennet eylesin. Ülkemizde dini şuurun oluşmasında Kutup ailesinin önemli bir payı vardır. Parasız, pulsuz işkence altında ömürleri cezaevinde geçerken koskoca İslam dünyasını bilinçlendiren merhum Seyyit Kutup ve kardeşleriyle gelin bugün din görevlileri olarak kendimizi kıyaslayalım. Dini meslek edinip, dinden karın doyuran, dinden çoluk çocuğunu okutup meslek sahibi yapan, din sayesinde koltuk sahibi olan kaçımız Sayın Cumhurbaşkanımızın “ama sizler de ülkemizin  manevi  kalkınması için çaba göstermelisiniz. Dünyadaki sayısız örnekten biliyoruz ki, manevi kalkınmayla desteklenmeyen maddi kalkınma bir süre sonra toplumların felaketi haline dönüşebiliyor” kaygusunu yüreğinde hissetti de bugüne kadar  parasız din adına bir adım attı.  Hiç itiraz etmeden başımızı iki elimizin arasına alıp bunun cevabını vicdanımızda verelim. Ve vermek isteyenlere de mani olmayalım.

Evet, 28 Şubat döneminde din eğitimine sınırlama getirildiği için din görevlileri olarak yasak getirenlerin bolca gıybetini yapan biz din görevlileri, yasak kalkınca da yarım asırdır devlette,  İzmir ve Manisa özel kolejlerinde Din bilgisi öğretmenliği yapan ve halen de bu görevine devam eden meslektaşına engellemede bulunması yaman bir çelişki değil mi? Evet şimdi yasak kalktı. camiler cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle çınlarken ve hocanın da emeklisi olmaz anlayışı, hocaların ağzından düşmezken haydi gelin de din adına koltuk işgal eden bürokratların bu tavrını bana izah edin. 

Sayın Cumhurbaşkanım, bütün çalışmalarım tekrar ediyorum: www.kadirkeskin.net’ de.Halimi size arz ediyorum.

Saygılarımla…

Reklam