İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

YOLLARI NE VAR AYRI İSE

04 Şubat 2020 - 10:55 - Güncelleme: 04 Şubat 2020 - 13:00

“Yolları ne var ayrı ise hep sana âşık

   Her birisi bir yol ile gülzâra gelirler.”

Niyâzî-i Mısrî

                                                                               İsmail ZORBA

([email protected])

 

               YOLLARI NE VAR AYRI İSE

          Zulüm altındayız; âh u figan ediyoruz. Duyanımız yok!. Sesimize ses veren yok. Sesimize ses verecek yürek yok!. Zulüm altındayız; bîçarelikler içinde karanlığın hükmettiği paçavralar altındaki kirli görüntülerde kayboluyoruz. Karanlığımızı aydınlatacak bir ışığımız yok!.. Bu zavallı çirkinliği görecek gözler arıyoruz. Hani o gözleri rahmetiyle yıkayacak göz yaşları!

           Kadınlar; kimi zaman annemiz, kimi zaman yârimiz, eşimiz kimi zaman kardeşimiz  kimi zaman da candan özge kızımız. Hayatımızın diğer yarıları. Bizi güzelleştiren, duygu iklimlerinde yediverenlerle kuşatan velhasılı insan yönümüz. Varlık kaynağımız; varlık sebebimiz. Onların çileleri, göz yaşları, ezilmişlikleri, bir yardım bekleyen bakışları. Her gün, her gün yeniden kararmakta kadınlarımızın yaşamı, çileleri biz erkeklerin elinde çoğalmakta. Haberlerin ardında, insan olmaktan utandığımız dakikalar.

           Masumiyetin ruhu çocuklarımız; hele çocuklarımız, hele çocuklarımız!. Evladımız, canımız, candan içre canlarımız, geleceğimiz, yaşam sebebimiz. Kâh bir deniz kenarında donmuş avuçları kapanmış bir çocuk  kâh insanı donduran soğuklarda elleri donmuş, umutlarını kaybetmiş çocuklarımız. Kâh boşanmalar kâh terk edilmişlikler, kâh bir kenara itilmişlikler. Terör meydanlarında kötülüğe kurban edilmiş çocuklarımız. Her yerde onların fotoğrafları, haberleri. Gösteriş namına baş okşamalar, ardı sıra sipariş edilmiş cilâlanmış sözler. Herkes susmalı sadece çocuklarımız  konuşmalı, onlar konuştukça yürekler kanamalı, yürekler yanmalı, bizi kendimize getirmeli. İçimizdeki insana ait özler, insana ait canlar  ortaya çıkmalı.

" Güneş yanar, âlem döner,

Bir gün gelir, hepsi söner,

Ey sâhib-i ilm ü hüner

                      Bilir misin sebebi kim?" (A'mâk-ı Hayâl'den..)

           Zulüm altındayız! İnsana inancımız sorgulanmakta. Her gün iletişim organlarında aynı klişe uyarılar. Duygusal sömürüler, kandırılmalar, gasplar, kapkaçlar, hırsızlıklar. Evet adı kapkaç, hırsızlık, kandırma, sömürü; cinayetten farkı ne? Farkı sadece insan canına kast etmeme!. Ötesinde insanlığı öldürme, doğru, güzel, iyi olan ne varsa tüketme, yok etme!. Ben buna olsa olsa cinayete teşebbüs derdim. İnsanlık cinayeti!.. Bazı kafalar sadece kötülük, fenalık, şer, nifak üzere çalışıyor.

             Aslında tüm hikâyemiz kötülüğün üzerinde tamamlanmıyor mu? Hiç akmasaydı kir, şer, kötü; farkına varabilir miydik öbür yanda akan nûrun, hayrın ve de iyiliğin? Keşke kötülük, şer, fenalık, nifak hiç olmasa, kaybolup yok olsa. Adları, sanları silinse tüm kötülüklerin. Bu da bizim elimizde değil mi?

             Ey güzellikleri, iyilikleri, doğruları kendine şiar edinmiş güzel insan! İnsan olma adına iyi ki varsın. Onca karanlığın içinde mısra mısra akıtmaktasın içimize nûrunu. Kiminden çıkan kir hükmünce yağan rahmetler gibi yıkamaktasın, arıtmaktasın yürekleri.

              Ey güzel insan! Adın âşık! Aşkın rehberliğinde kanatlanıyorsun. Okşuyorsun başımızı, ne de çok ihtiyacımız vardı başımızı okşayan bir ele. Göz yaşımızı siliyorsun, sırtımıza bir dost eliyle şefkat kanatları takıyorsun. Yürek hazinende neler saklı aslında: Sabır, haya, erdem, kanaat, tevazu, sadakat, feragat, saygı, sevgi!.. Daha neler, neler!. Aç bize yüreğini. Isıt taşlaşmış kalplerimizi. Kırılsın tüm karanlık eller, terk edilsin tüm karanlık yürekler.

              Adı terör! Adlar değişmekte, yaftalanmakta!. Her "barış" diyenin barışı terk ettiği, kana buladığı hatta "barış, kardeşlik" adı altında akıl oyunları yapıp kitleleri kanlı senaryolarında boğmakta!. Taraf olmaya zorlamakta, taraf olma adına bertaraf etme derdinde! Onca masum çocuğun, ananın, babanın, eşin gözyaşlarından beslenmekte!. Onları karanlığına kurban etmekte. Sabırlar sınanmakta! Onlar konuştukça beyinler uyuşmakta,akıllar tutulmakta. Karanlığın içinde ışığı, el yordamıyla bulmaya zorlanmaktayız. Ne zaman bitecek bu yalan masallar, sahte destanlar, parlatılmış, yaftalanmış yalanlar.

               Her şey sende insan!. Sende başlayan, sende biten, seninle devam edecek olan. Dünya kurulalı senin hikâyelerin kapladı her yeri. Her hikâyen iyiye, güzele, doğruya ve de sana hasretle dokundu. Sana muhtacız, sana sarılmaktayız. Umut ışığımız gözlerinde, yüreğinde. Bırak kanasın, bırak acısın, bırak göz yaşları aksın. Konuşmayı bırakalım, önce dinlemeyi öğrenelim. Önce fikredelim, sonra zikredelim.

"Her insan, akıl ve vicdan sahibi herkes, hatta en basit bir hayvan bile bu dünyada kendini bilmeye başlar başlamaz saadetin peşine düşer. Bu öyle sabit bir kuraldır ki bütün tabiat kanunları değişse bile bu kaide, mümkün değil değişmez."   (A'mâk-ı Hayâl'den..)