İsmail ZORBA

İsmail ZORBA

[email protected]

GENÇ YAZARLARIMIZDAN ECEM GÖLCÜK VE TUTSAK MAVİ ÜZERİNE...

07 Kasım 2021 - 22:50

“Tutsak Mavi romanındaki geçmiş, gelecek bağlantıları hatıralar ve rüyalar üzerinden sağlanıyor. Romanın olay örgüsü daima ileriye gitmesine rağmen yazar tarafından yapılan ustaca manevralarla geçmişe dönüşlerle başarılı bir şekilde rotasını belirliyor.”


 İsmail ZORBA
([email protected])

 

GENÇ YAZARLARIMIZDAN ECEM GÖLCÜK VE TUTSAK MAVİ ÜZERİNE...


Cemil Meriç edebiyat üzerine düşüncelerini aktarırken özellikle roman üzerinde şu vurguları yapar:  “Toplumun çözülüşünü üzülerek seyretmek yetmez, onu yeni baştan nasıl kuracağımızı da düşünmeliyiz. Roman, bize bu konuda ipuçları sağlamaktadır.” Buna göre roman neyi anlatacağı üzerine kafa yorarken toplumu ve yapısını da sorgulamaya hatta düzenlemeye gider.

Bizim için eserin nasıl anlattığı değil neyi anlattığı daha önemlidir. Bu yüzden edebî türler içerisinde okurla en çok buluşan romandır. Şiirin, hikâyenin ve diğer türlerin okuyucusu daha standart bir sayıda kendini gösterir.

Roman okumak bir okur için daha kaliteli bir zaman ayırır kendine hem de birey kendi dünyasında zamanı istediği kadar evirir, tamamlar. Türk okuru için okuma alanı romanda kendine daha geniş bir alan bulur.

Bir okur olarak özellikle genç yazarların eserlerini özellikle de romanlarını dikkat çekici bulurum. Genç neslin romanlarından toplumu nasıl okuduğunu, topluma ve düzenine nasıl baktığını çok iyi etüt edebilirim. Romanın hikâyesinin kurgulanışından, dili kullanmasına, bağlamlarına hatta gerçekle bağlantısına kadar her şeyi titizlikle incelerim. Eğer estetik kaygıyı da işin içine katarsak genç yazarın katettiği seviye bizim geleceğe bakışımıza yepyeni umutlar ekmemize vesile olur. Sanat medeniyetin belleği, yapı taşı kısaca her şeyidir.

Genç yazarlarımızdan Ecem Gölcük’ün “Tutsak Mavi” adlı romanının her bir sayfasını aynı titizlikle okudum. Romanı bir solukta okurken ayrıntılar, kurgu bağlantılarını tek tek hesaba soktum. Özellikle romanın isminden yola çıkacak olursak romanın “Kadın/ Doğa/ İnsan ve Zaman” başlıklarından günümüzün en büyük sancısı hâline gelen kadına şiddeti ve baskıyı sağlam bir mantık kurgusunda işlemesi önemliydi. Romandaki çatışma unsurları tekrarları olsa da roman kahramanları Rezzan (özgür kadın) ve Kayhan (şiddet yanlısı, baskın erkek) üzerinden verilmesi ve her iki karakterin de roman boyunca hep canlı kalmaları dikkat çekiciydi.

Ecem Gölcük romanını yazarken önceliği neyi anlatması gerektiği üzerine vermiş ve bu konuda başarılı da olmuş.

Ailesiyle üniversite eğitimi almak istediği için çatışmaya giren Rezzan anlaşmazlık yaşadığı baba figürü üzerinden ataerkil aile yapısı ve erkek egemenliğine bir göndermede bulunuyor. Öte yandan annesinin de verdiği bu savaşta pasif kalması onu daha da öfkelendiriyor. İdealleri ve hayâlleri uğruna ailesiyle tüm bağları koparan özgür kadın Rezzan ileride yuva kuracağı Kayhan’la ilişkisinin temellerini atarken ailesiyle yaşadığı olumsuzluklardan etkilendiği için objektif davranamıyor. Kayhan’la evliliğini bu duygusal sığınma üzerinden yürütüyor.

Romanın çatışma temeli Kayhan’ın çocukluğunda annesi tarafından terk edilmesi ve onun bütün kadınlara duyduğu “öfke ve nefret” üzerinden atılmış. Bu öfke aslında günümüz toplumundaki en büyük yaranın da yani şiddetin özellikle kadına şiddetin yazarın bir misyon üstlenerek bu konuyu sorgulamasına ve bu konu üzerinden roman yazmasına vesile oluyor. İyi gözlemler iyi teşhisleri de getiriyor.

Romandaki geçmiş, gelecek bağlantıları hatıralar ve rüyalar üzerinden sağlanıyor. Romanın olay örgüsü daima ileriye gitmesine rağmen yazar tarafından yapılan ustaca manevralarla geçmişe dönüşlerle başarılı bir şekilde rotasını belirliyor.

Roman tezli bir roman değil ve kurgu ile üslûbun birlikteliğinde nasıl anlatması gerektiği sanatsal açıdan vurgu gerektirmeyecek bir sadelikte karşımızda. Dil yazı dilinin bütün inceliklerine haiz. İçerik ve sunum ise özelikle Rezzan’ın psikolojik tutunuşlarında bir estetik bağlantı olarak doğaya ve renklere bağlanma olarak görebiliriz.

Mavi ve gökyüzü metaforları kocası tarafından zorla bir psikiyatri kliniğine yatırılan Rezzan’ın var olma mücadelesinde bir güç kaynağı oluyorlar. Özgür ruhlu Rezzan özgürlüğü için mücadele verirken daha büyük bedeller ödememe adına mücadelesini sonuna kadar sürdürüyor. Öfkesinin ve nefretinin gözünü bürüdüğü Kayhan ise karanlığın temsilcisi olarak bütün kötülükleri üstleniyor. Kıskançlığı onu baba olmaktan bile uzaklaştırıyor. Karısını diri diri mezara gömmekten tutun eşinden kıskandığı adamı öldürmeye varacak sapmalar içerisinde görüyoruz Kayhan’ı.

Rezzan bir kadın olarak gücü en yakın arkadaşı Canan’dan alırken bir hayâl kırıklığını çocukluk arkadaşı Beril’de yaşıyor. Burada yazarımız kıskançlığın hem kadın hem erkek üzerindeki olumsuz etkilerini gösterirken bir psikologa ihtiyaç duymuyor değiliz. Burada karşımıza psikiyatır Mert çıkıyor. Yalnız Mert de çocukluğunda yaşadığı bir travma neticesinde yaralı bir yürek. Bir yandan Rezzan’ı tedavi ederken onun yanında verdiği mücadele ile ile kendisi de tedavi olmuş oluyor.

Romanın ana mekanı evler değil klinikteki bir oda, Rezzan’ın hapsedildiği oda. Rezzan’ın o odadaki verdiği mücadeleye kayıtsız kalmak imkansız. Yazar burada okurunu da bilerek esenlemiş oluyor. Bir pencereden seyredilen bir gökyüzü bütün mahkumlar için verilecek mücadele için taşınması gereken umudun, cesaretin kaynağı oluyor.

Tutsak Mavi verdiği akılcı mücadelede dostlarının ve sevdiklerinin desteğiyle önemli bir yol katediyor. Bir solukta okunan ve okunacak bir roman “Tutsak Mavi”. Yazarımızın gençliğini, heyecanını, aceleciliğini çok güzel yansıtıyor.

Ecem Gölcük romanının sonunda Stefan Zweig’in “Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu”na atıfta bulunuyor. Zweig’in romanından bazı bölümleri aktarıyor. “Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur. Bunu o zaman öğrendim.”, “…ailemin içinde bir tutuklu, toplumdışı kılınmış biri gibi yaşadığım yıllar içerisinde öğrendim.” Romanın kurgusu içerisine bu bağlamları kattığı için Ecem Gölcük’ü ayrıca kutluyorum. Bir yazarın okurluk düzeyi yazma eylemini daima besler. Okudukça yazacakları geniş alanlara yayılır. Tutsak Mavi bu esinlenmelerden çok faydalanmış, ilk roman olarak bu konuda güzel bir seviyeye gelmiş.

Ecem Gölcük – Tutsak Mavi, Ocak 2020, Cinius Yayınları, İstanbul.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum