Hakkı Suat YILMAZER

Hakkı Suat YILMAZER

[email protected]

PAUL AUSTER VE KALEMİ

22 Mart 2019 - 19:24

                                                                                                                                                Hakkı Suat Yılmazer

 

                                                               PAUL AUSTER VE KALEMİ

 

            Millet olarak yazarlara olan ilgimiz kitaplarına olan ilgimizden daima fazla olmuştur. Eserlerini okumaktansa –denk gelirse- yazarını dinlemeyi yeğleyen milletin bir bireyi olarak bu tespiti yapmakta herhangi bir beis görmüyorum. Hatta zaman zaman ben de bu özellikleri kendimde görüyorum.

            Misal; Paul Auster

            İsmine aşinalığım kuvvetli olsa da yazılı bir metnini henüz okumadım. Fakat “Okunması Gerekenler” isimli listemde yerini evvelden almıştı. Peki, bir hayli kabarık olan listemden nasıl olmuştu da sıyrılıp kendisi hakkında yazı yazmaya sürüklemişti beni? Kitapyurdu’nun katkılarıyla ve Şevval Parlak’ın çevirisiyle Youtube’deki “Çeviri Konuşmalar” kanalı tarafından sisteme yüklenmiş bir video sayesinde oldu. İkinci bölüme geçmeden evvel internet üzerindeki bahsi geçen videoyu izlemenizi tavsiye ederim.

            ***

            Hayranı olduğu beyzbolcudan imza alabilmek için yanına gittiğinde “İmza atabilmem için kalemin var mı?” sorusuna muhatap olan Paul Auster kendinde ve ailesinde kalemin olmamasından dolayı hayal kırıklığına uğrar. Çünkü beyzbolcu “kalem yoksa imza da yok! demiştir. Paul Auster, orada küçük bir çocuğun hayranı olduğu kişiden kalemi yok diye imza alamamanın üzüntüsünü yaşarken, ben ise beyzbolcunun farkında olmadan söylediği sözün derinliğini düşünüyordum.

“Kalem yoksa imza da yok!”

Kalıcı olmanın sırrı kalemden geçiyor, kalem oynatmaktan yani yazmaktan…

Hazırlıksız yakalandığını düşünen Paul Auster o günden sonra yanında kalem bulunduruyor ve yazarlık serüveni böylece başlıyor. Gençliğini de kapsayan yıllar boyunca yazmak üzerine yoğun mesai harcadığını dile getiren Auster, gün boyunca çalışması sonucunda bir sayfa yazabildiyse verimli bir gün geçirdiğini, iki sayfa yazabilirse başarılı olduğunu, üç sayfa yazarsa da mucizeyi gerçekleştirdiğini ifade ediyor.

Yazmanın ne derece zor olduğunu, bir paragraf yazmak için bile onlarca kez yazıp sildiğini, cümlelerde “doğru ritmi yakalamaya” çalıştığını yine çok özenli cümlelerle ifade ediyor ve kitabından bazı okumalar yapıyor. Okuduğu kısımlar o kadar etkileyici ve anlam bakımından derindi ki buraya da eklemenin videoyu izleme imkânı bulamayanların da istifade etmesi açısından uygun olur diye düşünüyorum.

Mesela;

“ Sesimi duyandan ricam, sözlerimi unutmasıdır.”

“Kimsenin dikkatlice dinlememesi gerek beni.”

“Sözlerim, geldikleri sessizlikte sırra kadem basmalı.”

***

Hülasa;

Paul Auster, “asla hızlı yazamadığını” belirtiyor.

Şimdiye kadar yayımlanmış romanlarını yazabilmek için 1000-1500 sayfa kadar roman denemesi yazdığını belirtince, günümüzdeki “şipşak” romancılar akıllara gelmiyor değil.

Belki de Paul Auster kendi deyimiyle “işin en zor kısmını kolay göstermeye” çalışmakla kusur işliyordur.