Doç. Dr. Hilal ORTAÇ

Doç. Dr. Hilal ORTAÇ

[email protected]

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Manisa'nın Ekonomik Yapısı-I-

15 Ocak 2024 - 10:44 - Güncelleme: 15 Ocak 2024 - 11:09

  

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Manisa'nın Ekonomik Yapısı-I-

Hilal ORTAÇ 

Manisa'nın da içinde yer aldığı Batı Anadolu ekonomisinde dışa açılma olarak açıklanan değişim sürecinin başlangıcını XVI. yüzyıl sonlarına kadar geri götürmek mümkün olmakla birlikte, özellikle XVII. Yüzyıl ortalarından itibaren İzmir limanının uluslar arası ticaret limanı haline gelmesiyle artarak, 1838 Balta Limam Antlaşmasından sonra dünya ekonomisiyle bütünleştiği ileri sürülmektedir. Ancak, bu bütünleşmeden, bölgenin iç kesimleri, liman kenti olan İzmir kadar pay alabilmişler midir ve Batı Anadolu'nun giderek siyasi ve ekonomik önemlerini kaybetmekte olan küçük kentlerinin ekonomileri üzerinde nasıl bir etki bırakmıştır gibi sorular sorulabilir. Tanzimat'tan sonra ikinci bir kırılma noktası Cumhuriyet'in ilanıdır. Cumhuriyetin ilanını önceleyen önemli bir siyasal olay II. Meşrutiyetin ilanı olarak görülebilir. II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti/Fırkası iktidarı ele aldıktan sonra, Batı'yla bütünleşmenin yarattığı sınıfsal düzenin etnik yapısını değiştirme amacıyla izledikleri Milli İktisat politikasının Cumhuriyet döneminde de devam ettiği var sayılabilir. Öte yandan Milli Mücadelenin sonuçlanması ve 1924'te uygulanan Yunanistan ve Türkiye arasındaki nüfus mübadelesiyle birlikte Batı Anadolu 'da nüfusun etnik yapısında da değişim olmuştur. Bütün bu sürecin, Tanzimat'tan itibaren Manisa 'nın kent ekonomisine nasıl yansıdığı bu bildirinin konusunu oluşturacaktır.
Saruhan Sancağının merkezi olan Manisa, Tanzimat dönemine girerken yaklaşık 25.000 kadar nüfus barındıran Batı Anadolu'nun küçük kentlerinden biridir. Geçmişine göre, siyasal merkez olarak önemini kaybetmiş gibi görünmelde birlikte, bu siyasal merkez olma durumunun kent ekonomisine kazandırdığı yapıyı Tanzimat'ın ilanının hemen arkasından bile koruduğu görülmektedir. Şöyle ki, XV. yüzyıldan İtibaren Osmanlı hanedanına mensup şehzadelerin sancak beyi olarak görev yaptıkları bir merkez olması, kentin ekonomisinin canlılığında önemli bir rol oynamıştır. Kentin fiziksel yapısında önemli bir yer kaplayan Manisa Çarşısında geleneksel üretim ilişkileri ve örgütlenmesiyle değişik işkollarında pek çok esnaf üretimde bulunmaktaydı. Yine kentin siyasal bir merkez olarak kontrol ettiği kırsal alandaki tarımsal üretimin yoğunluğu, artık ürünün kent ekonomisine katkıda bulunmasını sağlamaktaydı.
Kuşkusuz XV. yüzyıldan XIX. yüzyıl ortalarına kadar geçen uzun dönem boyunca kentin yaşamında etkili olacak önemli değişimler görülmüştür. Şehzade sancağı olarak önemli bir siyasal merkezken, bu özelliğini yitirerek, voyvodalar ya da mütesellimler eliyle yönetilen bir sancağın merkezi konumuna gelmiş, XVIII. yüzyılda Osmanlı taşrasında merkezin otoritesinin zayıflayıp ayan sınıfının güçlenmesiyle birlikte Manisa 'nın yönetiminde de Batı Anadolu'nun güçlü ayan ailesi Karaosmanoğulları etkili olmaya başlamışlardır. Saruhan Sancağında mültezim olarak vergi toplama ile ekonomik güç kazanan Karaosmanoğulları, bu gücünü, İran savaşları sırasında asker toplamak ve sefere gitmek gibi devlet hizmetleriyle pekiştirerek siyasal güce dönüştürerek 1739'dan itibaren mütesellimlik görevini elde ederek XIX. yüzyıla kadar sürdürmüştür. Bu yüzyılda II.Mahmud'un İmparatorluğu bürokratik bir merkezi devlete dönüştürmek yolundaki reformlar çalışmaları sancağın idari yapısını da etkilemiş ve sancak oluşturulan Aydın müşirliğine bağlanmıştır.
Ancak idari yapılanmada asıl önemli değişiklik, Tanzimat'ın ilanından sonra olmuş, taşrada yerel nüfuz sahiplerinin ve valilerin mali yetkilerini sınırlandırmayı amaçlayan, vergi toplama görevini muhassıllara bırakan uygulama kısa sürmüş ve tekrar iltizam sistemine geri dönüldüğü gibi eyalet ve sancak yönetiminde de yeni düzenlemelere gidilmişti. Buna göre sancak yönetimleri doğrudan doğruya Dahiliye Nezareti tarafından atanan kaymakamlara bırakılmıştı.
 
  

Yerel nüfuz sahipleri ve ayanların taşradaki etkisini azaltmaya yönelik olarak yapılan bu idari değişikliklere karşı, bölgenin ayan ailesi Karaosmanoğullarının Saruhan sancağı ve Manisa'daki siyasi ve ekonomik nüfuzlarını sürdürdükleri de görülür. Bu kez merkezin memuru konumunda olarak, Saruhan mütesellimi Hacı Eyüp Ağa'nın Tanzimat'ın Saruhan'da uygulanması sırasında Manisa ve yakın çevresine muhassıl olarak atandı. [1] Sancakların kaymakamlar tarafından yönetilmesi gündeme geldiğinde de bu kez, Hacı Eyüp Ağa'nın oğlu olan Mehmet Sadık Bey kaymakam olarak göreve getirildi. Mehmet Sadık Bey bu görevi 1842'den aralıklarla ölümüne kadar kaymakamlık yapmıştır. Mehmet Sadık Bey, kaymakamlık görevini sürdürürken, yetkilerini kullanarak ekonomik yaşama müdahalede de bulunabilmekteydi. Karaosmanoğlu Mehmet Sadık Bey, buğday gibi temel besin maddesi olan bir ürünün Manisa Çarşısında satışını siyasi ve ekonomik gücüyle denetleyebilmektedir. Bunun örneğini oluşturan birkaç olay görülmektedir. Olaylardan birincisi, 1854 'te İzmir'de zahire yokluğundan doğan bunalım sırasında, Manisa'dan İzmir'e zahire nakline izin vermemesi ve İzmirli tüccarın pahalıya aldığı buğdayı Manisa Loncasında ucuza sattırmak isteyerek spekülasyona kalkışmasıdırb[2] Ertesi yıl ise, salgın ve hastalıktan dolayı buğdayda yeterli ürün elde edememekten kaynaklanan bir kıtlık sırasında da bu kez kendisi ve yine Manisa ileri gelenleri ve tüccarı pazara buğday ve arpa çıkararak satılmasına önayak olmuşlardır. [3] Kuşkusuz, Karaosmanoğulları burada Tanzimat'tan ve 1838 Osmanlı-ingiliz Ticaret Antlaşmasından önceki eski alışkanlıklarının refleksleriyle hareket etmekteydiler. Serbest Ticaret antlaşmasından önce Osmanlı İmparatorluğunda yerel tüketiciyi korumak adına uygulanmakta olan ihraç yasaklarını büyük ayan fiyatları istediği gibi belirlemek için kullanabilmekteydi. XVIII. yüzyıl ortalarından başlayarak, mültezim olarak iltizamlarına aldıkları bölgelerin tarımsal artığına el koymaları sayesinde, ihracata konu olan pamuk ve buğday gibi tarım ürünlerinin ticaretini denetimleri altına alarak ve bir tekel oluşturarak fiyatları belirleyebiliyorlardı. [4] Bu durum, 1839'da da böyleydi: İzmir'deki Fransız konsolosunun raporuna göre, Karaosmanoğulları halı tezgahlarında hammadde sıkıntısı yaşandığı gerekçesiyle yün ihracatını yasaklayan bir ferman çıkarılmasını sağladıktan sonra tüm yün üretimini ele geçirerek istedikleri fiyattan piyasaya sürmüşlerdir. 6 Bunun benzeri başka örnekler bulmak da mümkündür. Görüldüğü gibi, yüzyılın ortalarında yerel ayanın siyasi ve ekonomik gücünün tamamen ortadan kalktığını söylemek pek mümkün olmasa gerektir.

 

*Dr., Ege Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. 
-Ayrıntı için bk. Hilal Ortaç, Tanzimattan Meşrutiyete Manisa (İdari, Sosyal, Ekonomik ve Demografik Yapı), E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1996



Yayıncının notu: Makalenin ilk bölümü yayınlanmıştır.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum