TALHA FORTACI: MÜSLÜMAN VE SİYASET

. İdeolojilerimiz yüzünden, birbirimize olan güveni kaybediyor, ikiyüzlü, riyakâr insanlar haline geliyoruz. Hâlbuki siyasete, ideolojik bakmasak, sadece hizmet odaklı bir tercihimiz olsa bunların hiçbirini yaşamayız.

TALHA FORTACI: MÜSLÜMAN VE SİYASET
23 Mart 2014 - 22:27

                                                       MÜSLÜMAN VE SİYASET

 

Malum, ülkemiz son zamanlarda, zor günlerden geçiyor. Siyasetin rüzgârı, toplumu oradan oraya savuruyor. Her siyasi parti, kendini topluma kabul ettirebilmek ve seçim kazanabilmek için ülkeyi germekten hiç geri durmuyor. Yaşanan tüm olumsuzluklar yetmezmiş gibi bir de teknolojinin gelişmesiyle birlikte özel hayat gibi kutsal bir alan ve mahremiyet anlamını yitiriyor. Birileri herkesi dinliyor, izliyor, kural ve sınır tanımıyor, kul hakkı falan dinlemiyor. Fitne, fesat kardeşliğimizi parçalamakla kalmıyor, bizi yakıp kül eden bir ateş misali, her yanımızı sarıyor. Tüm bunların sorumlusu sadece siyasetçiler değil kuşkusuz. Onların,  kutuplaştırma siyaseti yapıyor olması karşısında, aslında bizim tek vücut olmamız gerekirken maalesef, bizde buna alet oluyoruz.

 

Siyaset öyle kaygan bir zemin ki, ona nasıl bakarsanız, ne gibi bir anlam yüklerseniz sizi oraya sürükler. Millet olarak bizim siyasete yüklediğimiz mana, tek kelimeyle fanatizmi ifade ediyor. Futbol takımı tutar gibi parti tutuyoruz. Gönül verdiğimiz partiler ne yaparlarsa yapsınlar, desteğimizi hiç çekmiyor, adeta ölümüne arkalarında duruyoruz. Oysa siyaset, ülkeye hizmet için yapılır ve hizmet eden kimseler desteklenir. İşte siyaset, bu amacını kaybettiğinde, sizi saflara ayıran ve adeta parçalara bölen bir araç halini alır.

 

Biz millet olarak maalesef siyasi fanatizmin tuzağına düşmüş durumdayız. Sokağa çıksanız, çarşı Pazar gezseniz, kahvehanelerde dolaşsanız, herkesin siyaset konuştuğunu görürsünüz. Oysa toplumun bu denli politize olması hiç de hayra alamet değildir. Mesela yüz yüze geldiğimizde gülümsediğimiz bir arkadaşımızı, bizden farklı bir siyasi tercihi olduğu için yerebiliyoruz. İdeolojilerimiz yüzünden, birbirimize olan güveni kaybediyor, ikiyüzlü,  riyakâr insanlar haline geliyoruz. Hâlbuki siyasete,  ideolojik bakmasak, sadece hizmet odaklı bir tercihimiz olsa bunların hiçbirini yaşamayız.

 

Peki, Müslümanlar demokrasiyle yönetilen bir ülkede, seçim sandıkları önlerine konduğu zaman ne yapmalıdır. Öncelikle şunu söylemeliyiz ki bu konuda Allah ve resulünün bizden isteği neyse onu yapmalıyız. Kuranda Allah Teâlâ işi ehline vermemizi söylüyor. O halde ölçü bu, yani emaneti ehline vereceğiz. Burada Hz Ömer ile ilgili bir kıssayı anlatmak yerinde olacak. Bir gün Hz Ömer, devlet işlerinde görev vermek üzere bir memur arar. Hz Ömer’e bir kimse getirirler, son derece iyi bir kimse olduğunu söylerler. Hz Ömer de iyi olduğunu nereden bildiklerini sorar. Onlar da namazını kılan, orucunu tutan, yani ibadetlerini yapan bir kimse olduğunu söylerler. Halife de bunların bir ölçü olmadığını ve onunla, komşuluk, yolculuk ve alışveriş yapıp yapmadıklarını sorar, fakat olumsuz cevap alınca onların söylediği kıstasların ölçü olamayacağını söyler ve onları geri gönderir.

Bu olay bize, Müslümanın devlet işlerinde bir kimseyi görevlendirirken neyi ölçü alması gerektiğini gösteren çok güzel bir misaldir.

 

O halde, Müslümanlar olarak her yaptığımız işin sorumluluğunu, üzerimizde hissetmemiz gerekiyor. Bu bağlamda, oy vermenin de bir sorumluluğu beraberinde getirdiğini unutmamalıyız. Mahşer gününde,  hesap sırasında,  hangi partiye oy verdiğimizden de sorulacağımız hususunda hiç şüphemiz olmasın. Saplandığımız tüm ‘İzmler’ den, fanatizme vardırdığımız tüm ideolojilerden,  kurtulalım ve elimizi vicdanımıza koyalım. Dinin bizden istediği ölçülere uyan tercihlerde bulunalım.

Gerisini de Allah’a bırakalım. Hani bir büyük söylemiş ya “Allah dedim ötesini bıraktım”... İşte o hesap…

22. 03. 2014 Talha FORTACI

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum