'Ortak Türk Alfabesi'nden ne anlamak gerekiyor?
‘Ortak Türk Alfabesi’nden ne anlamak gerekiyor?
Mehmet Akif Erdoğru
Türk Dil Kurumu, 11 Eylül 2024 tarihinde, ‘Bakü, Azerbaycan-11 Eylül 2024-Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu, Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen üçüncü toplantısını 9-11 Eylül 2024 tarihleri arasında Bakü’de başarıyla gerçekleştirdi…İlgili tüm kurumlar, önerilen “Ortak Türk Alfabesi”nin uygulanmasını aktif bir şekilde desteklemeye davet edilmektedir’ şeklinde resmi bir duyuru yaptı. Hem basında hem de sosyal medyada bu duyuru, farklı ve yanlış şekillerde algılandı ve yorumlandı. Bazı yazarlar, ‘Turan’ın gerçekleşmesi için önemli bir adım, bazıları Türk dünyasında dilde birlik, bazıları ise Türkiye’de alfabe sayısı 29’dan 34’e çıkacak’ şeklinde yanlış yorumlar yaptılar. İlber Ortaylı ise bu konuda ‘Türkiye’nin öncü olma rolünü yitirdiğini, Türk Dünyasında insanların İstanbul lehçesine yöneldiklerini ve bu ‘ortak alfabenin’ ne kadar işleyeceğinin belirsiz olduğunu’ yazdı. Bu işin aslı nedir? Ne Türkiye’de alfabe sayısı 29’dan 34 çıkıyor, ne insanlar İstanbul lehçesine yöneliyorlar, ne de Türk Dünyası ile Türkiye arasında siyasi ve kültürel birlik sağlanıyor. Ortak dil veya ortak alfabe de istenmiyor. 2012 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’nin katılımıyla kurulan ve merkezi Kazakistan’ın Astana şehrinde bulunan Türk Akademisi, Bakü’de ‘Ortak Türk alfabesi’ konusunda bir toplantı düzenliyor. Türk Akademisi’ne üye ülkeler adına katılan akademik temsilciler bu toplantıda bu konuda uzlaşmaya varıyorlar. 1991 yılında Marmara Üniversitesinde tasarlanan alfabe üzerinde taraflar oybirliğiyle uzlaşmaya varıyor. Buna göre, Türkiye Türkçesinde kullandığımız 29 harfe ek olarak, Ň, Q, ŭ (ä veya ǝ) X, N, harfleri de bu listeye alınıyor. Bu liste, Özbekistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’den oluşan Türk Devletleri Teşkilatı’na sunulacaktır. Cumhurbaşkanları düzeyinde temsil edilen Türk Devletleri Teşkilatı, Türk Akademisinin bu önerisini kabul ederse, her ülke kendi dilini bu listede yer alan Latin harflerine göre yazacaktır. Listeye sonradan eklenen yeni harfler Türkiye’deki yazımı etkilemeyecektir. Türkmenistan, KKTC ve Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci statüsünde katıldıklarını belirtelim. Bakü’deki toplantıya bu ülkeler akademik temsilci göndermemişlerdir. Eğer bu liste Cumhurbaşkanları düzeyinde kabul edilirse, Macaristan zaten Latin alfabesini kullandığı için Macaristan açısından sorun olmayacaktır. Türk Dünyasında Kril alfabesinin kullanımı azaldıkça, her ülke kendi dilini bu alfabelerle yazmaya başlayacaktır, yoksa bir kısım basında yazıldığı gibi Türkiye Türkçesinde veya İstanbul lehçesinde değil.
Bakü’deki bu toplantıya Türkiye’den katılarak Türkiye’yi hakkıyla temsil eden tek isim, merhum Prof. Günay Karaağaç’ın öğrencisi İzmir’de Ege Üniversitesinden değerli meslektaşım Prof. Dr. Mustafa Öner’di. Türk lehçeleri konusunda uzman olan Öner, bu toplantıya katılması için Türk Dil Kurumu tarafından resmen görevlendirildi. Onun Türk Dünyasında ‘Ortak Türk alfabesi’ oluşturulması konusundaki çabaları fevkalade değerli olmasına rağmen, kendi üniversitesi onun bu katkılarının henüz farkında değildir.
Bu ortak uzlaşma, neredeyse yüz yıl sonra bile, Atatürk’ün dil devriminin ne kadar isabetli bir reform olduğunu bir kez daha kanıtlamış bulunuyor. Bu uzlaşma ile Türkiye ile Türk Dünyası arasında manevi birlik ve yakın veya uzak bir süreçte dil birliği sağlanacaktır. Bununla beraber basından ve sosyal medyadan öğrendiğim kadarıyla, bu uzlaşıyı küçümseyen akademisyenler oldu. Bakü’deki toplantıda, 1991’de Marmara Üniversitesinde kabul edilen ortak alfabeden farklı bir şeyler yapılmadığını ileri sürdüler. Bu haksız bir eleştiridir. Zira 1991’de kabul edilen ortak alfabeyi, Putin’in etkisiyle veya başka sebeplerle şimdiye kadar uygulama imkânı olmadı. Eğer bu liste (veya ortak havuz) Türk Devletlerinin cumhurbaşkanlarınca onaylanırsa, pekala uygulanma imkânı olabilir Dolayısıyla Ortaylı’nın ileri sürdüğü ‘ne kadar işleyeceği belirsiz bir alfabe teklifi’ görüşünü, önümüzdeki süreç gösterecektir. Henüz doğmamış çocuğa şimdiden don biçmek olmaz!
FACEBOOK YORUMLAR