SULTAN-ŞAİR OLARAK YAVUZ SULTAN SELÎM

SULTAN-ŞAİR OLARAK YAVUZ SULTAN SELÎM
05 Ekim 2023 - 10:01 - Güncelleme: 05 Ekim 2023 - 10:09
 
SULTAN-ŞAİR OLARAK YAVUZ SULTAN SELÎM[1]
Seda AYDIN[2]
ÖZET

Yavuz Sultan Selîm, II. Bâyezid’in oğlu olup Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahıdır. Fetihlerle dolu sekiz yıl (1512-1520) süren saltanatı boyunca Yavuz Sultan Selîm, şiir yazmış ve şairleri himaye etmiştir. Osmanlı padişahları, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren şairleri desteklemiş; onları daima kendilerine yakın tutmuşlardır. Bunu yapmalarındaki amaç, devletin kültür seviyesini yükseltmektir. Küçük yaştan itibaren özel bir eğitimle yetişen Yavuz Sultan Selîm, Trabzon’da sancak beyliği yaptığı zamanlardan beri şiirle meşgul olmuş ve kendisine şiir sunan şairlere ihsanda bulunmuştur. Osmanlı Devleti’nin başına geçtiğinde ise himayesindeki şairleri beraberinde seferlere götürmüş ve fethettiği yerlerdeki sanat erbabını Osmanlı ülkesine getirmiştir. Farsça bir Dîvân sahibi olan Yavuz Sultan Selîm, şiirlerinde “Selîmî” mahlasını kullanmıştır. Yavuz’un şiirleri, klâsik Türk edebiyatı içinde değerlendirilmektedir. Klâsik Türk edebiyatı şairleri, şiirlerinde daima “âşık” konumunda olup “ma’şûk” için şiir yazmışlardır. Yavuz Sultan Selîm de şiirlerinde diğer klâsik Türk edebiyatı şairleri gibi âşık konumundadır; fakat padişah kimliğini de muhafaza etmiştir. Şiirlerinde her iki kimliği bir araya getirerek bir sultan-şair portresi çizmiştir. Çalışmada, Selîmî’nin çizmiş olduğu sultan-şair portresi Farsça Dîvân’ında yer alan gazellerden hareketle incelenecektir.

G i r i ş
  1. Selîm, 1470 yılında Amasya’da babasının sancak beyliği sırasında doğmuştur. Babası Osmanlı Devleti’nin sekizinci padişahı II. Bâyezid (14811512) ve annesi Dulkadiroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı Ayşe Hatun’dur. Osmanlı belgelerinde adı “Selîm Şah” olarak geçen I. Selîm, mizacının sert oluşu ve cesareti sebebiyle “Yavuz” lakabıyla anılmıştır.[3] Kendisine tahsis edilen hocalar sayesinde iyi bir eğitim gören Yavuz Sultan Selîm, 1487’de Trabzon sancak beyi olarak görevlendirilmiştir. Yavuz, Trabzon sancak beyliği sırasında bir idareci olarak kendini geliştirirken ilgilendiği konuların başında Şah İsmail’in Şiilik politikası gelmiştir. Akkoyunlular’ın 1501’de Tebriz’i kaybetmesi ile İran’da Safevi Devleti kurulmuştur.[4] Şah İsmail tarafından kurulan bu devletin amacı, İslam dünyasını Şii mezhebi ile kendi liderliği altında toplamaktır.[5] Bu amaç doğrultusunda Safevi Devleti, bölgede propaganda yaparak Anadolu’da da kendine taraftar bulmuştur. Yavuz Sultan Selîm, gittikçe artan bu propagandaların korkunç bir hâl aldığını fark etmiş ve bu sebeple akınlar yapmış; Şiilik karşısında Sünniliğin lideri olmuştur.[6] Yavuz Sultan Selîm ile Şah İsmail arasındaki bu münasebet, edebi alanda bir üstünlük çabasına dönüşmüştür. Yavuz Sultan Selîm, Türkçe konuşulan bir coğrafyanın hâkimiyetini elinde bulundurmasına rağmen Farsça; Şah İsmail, Farsça konuşulan bir bölgenin lideri olmasına rağmen Türkçe bir Dîvân kaleme almıştır.[7]
  2. Bayezid (1481-1512), ülkeyi içinde bulunduğu bu karışık durumdan kurtarmak için Yavuz Sultan Selîm’i serdar tayin etmek istemiş; fakat yeniçeriler tarafından yapılan baskılar sebebiyle tahtından oğlu lehine feragat etmiş, âdeta zorla tahttan indirilmiştir.[8] Yavuz Sultan Selîm, 24 Nisan 1512’de tahta çıktığında öncelikle kardeşleriyle savaşarak devletin bekası için onları bertaraf etmiştir. Sonrasında Doğu’ya seferler düzenlemiş; 23 Ağustos 1514’te Şah İsmail’i Çaldıran’da yenilgiye uğratarak Tebriz’e girmiştir. Yavuz Sultan Selîm, sanat ve ilim adamlarını Tebriz’den İstanbul’a getirmiş; onların da katkılarıyla İstanbul, kısa zamanda Türk-İslam dünyasının ilim ve sanat merkezi olmuştur.[9] Seferlerine ara vermeden devam eden Yavuz Sultan Selîm, 24 Ağustos 1516’da Memlük ordusunu Mercidabık’ta bozguna uğratmıştır.[10] Mercidabık’tan sonra 2 Ocak 1517’de Gazze’ye girmiştir. Ridaniye mevkiinde yapılan savaştan sonra Kahire’nin kapıları, 22 Ocak 1517’de Sultan Selîm’e açılmıştır. Yavuz Sultan Selîm’in İran, Suriye, Mısır ve Arabistan fetihleri sonrasında Osmanlı padişahları 1,5 milyon kilometrekareye ulaşan devasa bir araziye hükmetmişlerdir.[11] 
Yavuz Sultan Selîm, saltanatı boyunca daima seferde olduğu için himaye ettiği şairleri de yanında götürmüştür. Kemalpaşazâde, Sücûdî, Fehmî, Revânî, Halîmî, Tali’î, Güvâhî ve Nihâlî bu şairlerdendir.[12] Yavuz Sultan Selîm’le beraber seferlere katılan şairler; seferleri, savaş ve zaferleri anlatan târih-nâmeler kaleme almıştır. Bu târih-nâmelere ilk defa özel bir isim verilmiş ve Selîm-nâme adı verilen bir tür oluşmuştur.[13] Târîh-nâme yazma geleneği Kânûnî Sultan Süleymân döneminde de devam etmiş; Kânûnî dönemini anlatan birçok Süleyman-nâme yazılmıştır. 
Selîmî mahlasıyla şiirler kaleme alan Yavuz Sultan Selîm’in tek eseri, Farsça Dîvân’ıdır. Dîvân, h. 1306/m. 1888-89 yılında İstanbul’da[14] ve 1904 yılında Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından II. Abdülhâmid (18761909)’e hediye edilmek üzere Berlin’de basılmıştır.[15] Dîvân’ın tamamı üzerine yapılan bir şerh ve bir de tercüme bulunmaktadır. Manastırlı Dâniş Ahmed Efendi tarafından h. 7 Zilka’de 1313/m. 20 Nisan 1896 tarihinde yazılan şerh çalışmasında 1306 senesinde yapılan İstanbul baskısı esas alınmıştır.[16] Dîvân, 1946 yılında Ali Nihad Tarlan tarafından tercüme edilmiştir. Tarlan, çalışmasında 1904 yılında yapılan Berlin baskısını esas almıştır.[17]
Yavuz Sultan Selîm’in neredeyse bütün hayatı savaş, mücadele ve fetihlerle geçmiştir. Bu durum onun şiir diline ve kullandığı kelime kadrosuna sirayet etmiştir. Yavuz Sultan Selîm, Dîvân’ında yer alan gazellerinde diğer klâsik Türk edebiyatı şairleri gibi âşık konumunda olmuş; Selîmî mahlasıyla ma’şûkuna şiirler kaleme almıştır. Bu şiirlerde bir klâsik Türk edebiyatı şairinin kullandığı mazmunları kullanmış ve sevgilisine aşkını dile getirmiştir. Fakat kullandığı üslup ve kelime kadrosu onu diğer şairlerden ayırmıştır. Sultan Selîm, şiirlerinde şâh olduğunu, meydanlarda savaştığını ve memleketler fethettiğini vurgulamıştır. Selîmî, üslubu sebebiyle diğer şair Osmanlı padişahlarından da ayrılmaktadır. Muhibbî mahlasıyla şiirler kaleme alan Kânûnî Sultan Süleymân’ın Dîvân’ı, klâsik Türk edebiyatının en hacimli dîvânlarından biri olmuştur. Muhibbî, şiirlerinde bir padişahtan çok sıradan bir şair konumundadır. Aşk ızdırabı, kanaat, tevazu, felekten şikâyet gibi diğer şairlerin işlediği konuları ele alan Muhibbî’nin şiirlerinde gurur, büyüklenme gibi duygular yer almamıştır. Hatta şiirlerinde daima fakirlikten, kimsesizlikten, sevgilinin vefasızlığından ve kadrinin bilinmediğinden şikâyet etmiştir.[18]
Çalışmada, Selîmî mahlasıyla şiirler kaleme alan Yavuz Sultan Selîm’in Dîvân’ında yer alan gazeller, üslup ve kelime kadrosu bakımından incelenmiştir. İnceleme sonucunda, şiir içindeki konum ve kullanılan mazmunlar itibariyle Selîmî’nin bir klâsik Türk edebiyatı şairi kimliği taşıdığı görülmüştür. Fakat şair, Dîvân’ında Selîmî olduğu kadar Yavuz Sultan Selîm olduğunu da vurgulamaktadır. Bu noktada, karşımıza daha önce ele alınmamış bir sultan-şair portresi çıkmaktadır. Burada sultan kelimesiyle kastedilen seferden sefere koşan, memleketler açan bir komutandır. Çalışmada, Yavuz Sultan Selîm’in Dîvân’ında yer alan gazeller, çizdiği sultan-şair portresi açısından tek tek incelenmiş ve elde edilen sonuçlar tasnif edilerek örnekleriyle birlikte ele alınmıştır.[19] 
I . H ü k ü m d a r l ı k V a s ı f l a r ı
Bir hükümdarın sahip olması gereken vasıflar, siyâset-nâme türündeki eserlerde dile getirilmiştir. İlk siyâset-nâme olan Kutadgu Bilig’te hükümdar Kün Toğdı, adaleti temsil etmektedir. Osmanlı Devleti döneminde telif edilen ilk siyâset-nâme, Şeyhoğlu Mustafa tarafından Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ adıyla 1401’de kaleme alınmıştır.[20] Eserin birinci babında ideal bir hükümdarın sahip olması gereken vasıflar belirtilmiştir. İdeal bir 
hükümdarın öncelikli vasfı, liderliktir.[21] Liderlikten sonraki en önemli vasıflar; adalet, yiğitlik, cömertlik, güzel ahlak, bilgili olmak ve dindarlıktır. Bu vasıflardan liderlik ve yiğitlik, Selîmî’nin Dîvân’ında öne çıkarılmıştır.

L i d e r l i k

Bir hükümdarın gücünün ve nüfuzunun fethettiği coğrafyanın genişliğiyle doğru orantılı olarak arttığı kabul edilmektedir.[22] Cihan hâkimiyeti düşüncesi olarak ifade edilen bu anlayış gereği, hâkimiyet altına alınan alan ne kadar genişse padişah o kadar güçlü ve lider konumunda olmuştur. Yavuz Sultan Selîm, liderlik vasfı taşıyan bir hükümdardır. Selîmî’nin Dîvân’ında yer alan 102 gazel içinde cihān kelimesi 22, mülk ve mülūk kelimesi 12 defa geçmiştir. Bunun yanında vašan, eķālím, kişver, memālik ve memleket kelimeleri de kullanılmıştır. Selîmî, şiirlerinde daima ülkeler fetheden, memleketler açan bir cihan hükümdarı olduğunu vurgulamıştır:
Ber-mā egerçi mülk-i cihān ²arże dāştend
Cüz derd-i ²aşk-ı yār neşüd dil-peźír-i mā[23] (6/4)
(Her ne kadar bize dünya memleketini arz eyledilerse de sevgilinin aşkından gayrı bir şeyi gönlümüz kabul etmedi.) 
Kişver-i dehr giriftím be-himmet āsān
Gerçi düşvār nümāyed be-tü āsāni-i mā22 (7/4) 
(Her ne kadar bizim kolayımız sana zor görünürse de zaman memleketini kolayca irademiz altına aldık.)
Ey Selìmì be-cüz ez-²aşķ ģimāyet mešaleb
Tā bigìrìm cihān tìġ-i zebān mā-rā bes[24] (54/5)
(Ey Selîmî! Aşktan başka şeyi himaye etmek isteme, cihanı lisan kılıcıyla zapt edelim o bize yeter.)
Çün Selímí dil-i men behr-i şehinşāhí-i ²aşķ
Pādişāhí-i cihān-rā be-belā kerd ²avaż[25] (61/5)
(Selîmî gibi benim gönlüm de aşkın padişahı olmayı cihan padişahlığına de-
ğişti.)
 Selîmî, Dîvân’ında bir cihan lideri olduğunu vurguladığı yek-âhenk gazeller de kaleme almıştır. Bunlardan biri, fethettiği ülke ve bölgeleri sıraladığı gazeli olmuştur:
Leşker ez-taĥt-ı Sitānbūl sūy-ı Ìrān tāĥtem
Sürĥ-i ser-rā ġarķa-i ĥūn-ı melāmet sāĥtem[26] (82/1)
(İstanbul tahtından İran tarafına asker koşturdum, kızılbaşı melâmet kanına boğdum.)
Şüd ġulām-ı himmetem ez-cān u dil vālí-i Mıŝr
Tā livā-yı ĥusreví ez-nüh felek efrāĥtem[27] (82/2)
(Sultanlık sancağını dokuz felekten yukarı çıkarttığım için Mısır valisi can u gönülden benim himmetimin kölesi oldu.)
Kerdem ez-ehl-i ²Irāķ ín müjde āheng-i Ģicāz
Çeng-i nuŝret-rā çü der-bezm-i šarab binvāĥtem[28] (82/3)
(Irak ehlinden bu müjdeyi Hicaz makamı eyledim, sevinç meclisinde zafer çengini çaldım.)
Māverāˇü’n-nehr ez-tíġem şüde ġarķ-āb-ı ĥūn
Çeşm-i düşman-rā çü küģl-i Iŝfahāní sāĥtem[29] (82/4)
(Maveraünnehr benim kılıcımdan kana gark oldu, düşmanın gözünü Isfahan sürmesi gibi yaptım.)
Āb-ı Āmu ez-ser-i her mū revān şüd ĥaŝm-rā
Şüd ²araķ-ríz ez-teb-i ġam çün nažar endāĥtem[30] (82/5)
(Bakışlarımı (adeta bir ok gibi) atmam sebebiyle düşman, gam sıtmasından terledi, her kılının ucundan Amu nehrinin suyu aktı.)
Şāh-ı Hind ez-leşker-i ferzāneem şüd píl māt 
Ber-besāš-ı mülk çün şašranc-ı devlet bāĥtem30 (82/6)
(Devlet satrancını, memleket meydanında oynadığım için Hint şahı, benim akıllı orduma yenilip fil matı oldu.)
Ey Selímí şüd be-nāmem sikke-i mülk-i cihān
Tā çü zer der-pūte-i mihr ü vefā bigdāĥtem[31] (82/7)
(Ey Selîmî! Merhamet ve vefa potasında altın gibi eridiğim zaman cihan memleketinin sikkesi benim ismimle (meşhur) oldu.)

Y i ğ i t l i k

Selîmî’nin Dîvân’ında öne çıkan hükümdarlık vasıflarından biri de yiğitliktir. Cihan hâkimiyeti düşüncesinin gereği olarak hükümdar, savaşlarda ordusunun başında olmuştur. Cesareti ve yiğitliğiyle daima askerlerine örnek teşkil etmiştir. Yavuz Sultan Selîm, yiğitlik vasfıyla tanınan bir hükümdardır. Dîvân’da yer alan gazellerde yiğitliğin bir gereği olan savaşmak, savaş meydanı ve savaş tasvirleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu tasvirlerde savaş aletlerinden tíg (kılıç) kelimesi 14, tír (ok) kelimesi 5, ĥadeng (ok) kelimesi 4, peykān (okun ucu) kelimesi 4, kemān (yay) kelimesi 2, tuġ (tuğ) kelimesi 2, ĥancer (hançer) kelimesi 2 ve ġılāf (kın) kelimesi 1 defa geçmiştir. Bunların yanı sıra savaş giysisi olarak cevşen (zırh) ve zirih (zırh); savaşta askeri coşturmak için çalınan nefir (savaş borusu) ve nevbet (askeri musiki); savaş yeri olarak meydān kelimesi gazellerde yer almaktadır. Savaş tasvirleri içeren beyitlerden bazıları şunlardır:
Tíġ-i pür-ĥūn-ı tü-rā dey be-zebān kerdem pāk
Ķír gerdíd leb ü geşt zebānem neĥ neĥ[32] (42/2)
(Senin kan dolu kılıcını dünkü gün dilimle pak eyledim; dudağım zift (gibi siyah) oldu ve dilim tel tel oldu.)
Rūz-ı meydān ez-zebān-ı tíġ bāşed baģś-ı ²aşķ
Kār-ı šıflānest kerden ber-ser-i her kār baģś[33] (35/2)
(Savaş günü aşk bahsi kılıç dilinden olur, her işin başında kavga etmek çocukların işidir.)
Savaş tasviri yapılan yek-âhenk gazellerden biri[34] şöyledir:
Ger leşker-i ²adū büved ez-Ķāf tā be-Ķāf
B’illāh ki híç rūy nemí tābem ez-maŝāf[35] (65/1)
(Eğer düşman askeri Kaf’tan Kaf’a dek olsa da Allah’a yemin ederim ki savaştan yüz çevirmem.)
Çün āfitāb žulmet-i küfr ez-cihān berem
Gāhí ki ŝubģ-ı tíġ birūn ārem ez-ġılāf36 (65/2)
(Sabah kılıcını kınından dışarı çıkardığım vakit güneş gibi küfür karanlığını dünyadan kaldırırım.)
Selîmî, savaş meydanında şír-i ner (erkek aslan)e benzeyen cengâverleri helak ettiğini şu beyitle ifade etmiştir:
Ger na²ra ber-keşed zi-ciger şír-i ner be-ceng
Dūzem dileş be-sūzen-i peykān-ı cān-şikāf[36] (65/3)
 (Eğer erkek aslan cenkte nara atarsa can yarıcı (olan) ok ucunun iğnesiyle onun yüreğini dikerim.)
Ger rū-be-rū şeved be-geh-i rezm müdde²í
Dāned ki níst da²vā-i merdān zi-rūy-ı lāf[37] (65/4)
(Eğer iddiacı savaş zamanı (bizimle) yüz yüze gelirse mertlik davasının lafla olmadığını anlar.)
Der-píş-i tíġ ü tír ²adū pāydār níst
Kār-ı zirihgerān neküned her-i ģaŝır-bāf39 (65/6)
(Düşman, kılıç ile okun önünde sabit değildir. Her hasır dokuyan zırh yapanların işini yapamaz.)
Dāred ģasūd kín Selímí vü gerne hest
Mā-rā be-miśl-i āyine-i tíġ síne-ŝāf40 (65/7)
(Bizim kılıç aynası gibi saf gönlümüz olmasına rağmen düşman, Selîm’e kin tutar.)
Savaş tasvirlerinin yapıldığı beyitlerde savaş manasında ceng kelimesi 4, rezm ve maŝāf kelimeleri birer defa; asker manasında leşker kelimesi 7, sipeh ve sipāh kelimesi 5 ve süvārí kelimesi 1 defa; düşman kelimesi 3, ĥaŝm (düşman) kelimesi 2, ²adū (düşman) kelimesi 2, küfr ve kāfir kelimeleri birer defa geçmiştir. Bunun yanı sıra şiirlerde ġulām (köle), esír, ŝulģ (barış) ve sefer gibi kelimelere de rastlanmıştır. Savaş ve savaşın failleri ile ilgili beyitlerden örnekler şunlardır:
Selím ĥaŝm-ı dilet ez-çi dāned ín ģālet
Ki ez-žuhūr-ı İlāhíst fetģ-i leşker-i mā[38] (2/7)
(Ey Selîm! Bizim askerimizin fethi Allah’ın ihsanındandır, senin gönlünün düşmanı bu hâli nereden bilsin.)
Der-sefer geşten u ín bí-ser ü sāmāni-i mā
Behr-i cem²iyyet-i dil-hāst períşāni-i mā[39] (7/1)
(Bizim sefer(ler)de dönüp durmamız, bu bir yerde karar edemeyişimiz ve perişanlığımız, (dağınık) gönüllerin toplanması içindir.)
Geh ceng küní bā-men ü geh ŝulģ be-aġyār
Tā çend çünín cevr ü cefā-yı kerem-ālūd[40] (44/2)
(Bazen benimle savaşır ve bazen düşmanla barışırsın, böyle ne kadar kerem bulaşmış eziyet (edeceksin)?)
Savaş meydanının tasviri yapılırken gazellerde kullanılan birçok fiil bulunmaktadır. Bu fiiller içinde fetģ (açmak) kelimesi 5, küşten (katl etmek) kelimesi 9, ĥūn (kan) kelimesine ek veya fiil eklenmesiyle oluşan kelimeler 18, ķatl kelimesi 4, ĥışm kelimesi 2, cān ŝarf (can sarf etmek), ķahr, helāk, nuŝret, ģimāyet ve elem-ālūd kelimeleri birer defa geçmektedir. Savaş fiilleri ile ilgili örnek beyitler şunlardır:
Kāşem firāķ-ı zār küşed tā be-key keşem
Cevr-i hezār düşman ü ša²n-ı raķíb hem[41] (76/2)
(Keşke (beni sevgilinin) ağlatan ayrılığı öldürse; hem rakibin kınamasını ve hem bin düşmanın sıkıntısını ne zamana kadar çekeyim?)
Berāy-ı taĥt-ı cihān-ı fenā çi fikr künem
Me-rā ki baĥt büved taĥt u fetģ u nuŝret u tāc[42] (37/3)
(Fani olan cihan tahtı için niçin endişe edeyim; taht, taç, fetih ve zafer benim talihim olur.)
Ānki ez-behr-i ġam-ı ²aşķ-ı tü cān ŝarf nesāĥt
Salšanat-rā be-yekí bād-ı hevā kerd ²avaż[43] (61/4)
(Senin aşkının gamı için canını feda etmeyen o kimse, sultanlığı boş bir hevese değiştirdi.)
Selîmî’nin Dîvân’ında hükümdarlık vasıflarından olan adalet, dād (adalet) kelimesi ile 1; bir diğer vasıf olan cömertlik ise kerem ve kerem-ālūd kelimeleri ile 4 defa yer almıştır. Selîmî, sevgilisine kanını döktüğü için kerem eylediğini söylemiştir:
Ĥusrev-i ĥūbān kerem kerdí ki ĥūnem ríĥtí
Sāĥtí ez-gerd ĥālí āsitān-ı ĥ’íş-rā[44] (19/4)
(Ey güzeller padişahı! Kanımı dökerek kerem eyledin; (böylece) kendi asitanını da tozdan pak eyledin.)
I I . H ü k ü m d a r l ı k A l a m e t l e r i 
Hükümdarın hâkimiyet alametleri, maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bunlardan maddi olanlar; taht, taç, sikke, çadır, nevbet (askeri musiki), bayrak, hil’at (elbise), mühür, tuğra, ok ve yay iken manevi olanlar; unvanlar, lakaplar ve hutbedir.[45] Bu alametlere, Selîmî’nin Dîvân’ında yer alan gazellerde önemli ölçüde yer verilmiştir.

M a d d i A l a m e t l e r

Selîmî’nin Dîvân’ında yer alan gazellerde hükümdarlık alametlerinin maddi olanlarından taģt ve serír (taht) kelimesi 10, tāc ve efser (taç) kelimesi 5, bayrak manasında sancaķ, ²alem ve livā kelimeleri 6, çadır manasında ĥayme, çetr ve ĥargeh kelimeleri 5, sikke ve nevbet kelimeleri birer defa geçmiştir. Bunun yanı sıra beyitlerde vergi manasında bāc ve ĥarāc kelimeleri ile hükümdarın maiyetinden olan vezír ve mír kelimeleri de kullanılmıştır. Bu kelimelerin geçtiği beyit örnekleri şöyledir:
Be-taĥt-ı Ķayŝer u Kāvūs níst māˇil dil
Çü āsitāne-i dost būdeest müyesser-i mā[46] (2/5)
(Gönül, Kayser ve Kâvûs’un tahtına meyletmez. Çünkü sevgilinin eşiği, bize müyesser olmuştur.)
Be-mülk-i ²aşķ giriftem zi-şarķ u ġarb ĥarāc
Şeh-i sipāh-ı ġamem níst bākem ez-Leylāc[47] (37/1)
(Aşk memleketini zapt eyleyip Doğu ve Batı’dan haraç aldım, gam askerinin padişahıyım, Leylâc’dan korkum yoktur.)
Ĥoş ān ki küşte kerdem ü pür-ĥūn libās-ı men
Ehl-i firāķ perde-i ĥūnín ²alem künend[48] (45/2)
((Aşkımdan dolayı) ölmem ve elbisemin kan dolu olması ne güzeldir; ayrılık ehli kanlı perde(ye benzeyen elbise)yi bayrak eder.)
Neyāyem süĥan-ı mír bā-vezír pesend
Zi-ģíle gerçi nikū ģarf mízened be-ĥarāc[49] (37/5)
(Hile ile gerçi dışarı güzel kelimeler sarf ediyorlarsa da vezir ve beyin sözleri bana makbul gelmez.)

M a n e v i A l a m e t l e r

Hükümdarlık alametlerinin manevi olanlarından unvan ve lakaplara, Selîmî’nin Dîvân’ında yer alan gazellerde yer verilmiştir. Beyitlerde şeh, şāh, şehinşāh, şāhān ve şāhí kelimeleri 17, salšanat kelimesi 8, sulšān kelimesi 3, ĥusrev kelimesi 3, pādişāhí ve şehriyār kelimeleri birer defa geçmiştir. Bu kelimelerin geçtiği beyit örnekleri şöyledir: 
Dūr ez-ĥāk-i deret revnaķ-ı şāhí cüstem
Be-cüz ín níst der-eyyām peşímāni-i mā[50] (3/4)
(Senin kapının toprağından uzak olarak padişahlık talep ettim, bu zamanda bizim bundan başka pişmanlığımız yoktur.)
Şeh-i memālik-i derdem belā penāh-ı menest
Ġamem ki bí-ģadd ü pāyān büved sipāh-ı men-est54 (31/1)
(Dert memleketinin padişahıyım, bela benim sığınacak yerimdir. Sınırı ve sonu olmayan gamım, benim ordumdur.)
Ān büved salšanat-ı ²aşķ ū şehinşāhí-i men
Ki künem der-ķademeş salšanat-ı dehr šufeyl[51] (70/3)
((Sevgilinin) ayağına zaman sultanlığını dalkavuk ederim; benim padişahlığım ve aşk sultanlığı o olur.)
Çün Selímí salšanat dārem ki dey güftí be-lušf
²Āşıķ-ı dívāne-i bí-i²tibār-ı men tüyí[52] (102/5)
(Dünkü gün lütuf ile “Benim itibarsız divane âşığım sensin.” dediğin için Selîmî gibi sultanlığım vardır.)
S o n u ç 
Klâsik Türk edebiyatının zirvede olduğu XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahı olarak tahta geçen Sultan Selîm, ismiyle müsemma bir şahsiyettir. Bunun yanında sert bir mizacı olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Mizacının sertliği sebebiyle hataya tahammül edemeyen Yavuz Sultan Selîm, vezir değiştirmek konusunda Osmanlı padişahları içinde meşhur olmuştur. Hatta onun bu özelliği dilden dile “Rakîbin ölmesine çâre yokdur/Vezîr ola meğer Sultân Selîm’e” beytiyle dolaşmıştır. Hayatı boyunca kendine hedefler belirleyip bu hedefleri gerçekleştirmek için gerek baba ve kardeşleri gerekse düşmanları ile mücadele etmiştir. Cihan hâkimiyeti düşüncesini kendisine ilke edinip memleketlerin sultanı olan Yavuz Sultan Selîm, sözün sultanı olmaktan da geri durmamıştır. Gençlik yıllarından itibaren şiir yazmaya gayret edip şairleri himaye etmiştir. Şiir dilinin gücünün farkında olduğundan seferlerde beraberinde himaye ettiği şairleri götürmüş ve zaferlerinin manzumeler hâline gelmesini sağlamıştır. Selîmî mahlasıyla yazdığı Farsça Dîvân’ı ile “kelâmü’l-mülûk mülûkü’l-kelâm” yani “padişahların sözü, sözlerin padişahıdır” sözünü doğrulamıştır.
Çalışmada, Selîmî Dîvân’ında yer alan gazeller, üslup çerçevesinde kelime kadrosu bakımından incelenmiştir. İnceleme sonucunda yapılan tasnifler ve verilen örnekler, Selîmî’nin şiirlerinde klâsik Osmanlı şairi kimliğinin dışına çıktığını göstermiştir. Sultan Selîm, Dîvân’ında Selîmî olduğu kadar Yavuz olduğunu da vurgulayarak bizlere farklı bir sultan-şair portresi çizmiştir. Şiirlerde kullanılan kelime kadrosuna bakıldığında Dîvân’ın bir sultan-şaire ait olduğu bilinmese bile asker, paşa veya vezir gibi devlet erkânından bir şahsiyete ait olduğu anlaşılmaktadır. Çalışmada uygulanan yöntemin diğer şair Osmanlı padişahlarının Dîvân’larında da uygulanması ve sonuçların mukayese edilmesi, sultan-şairlerin ne kadar sultan ne kadar şair kimliği taşıdıklarını belirlemek bakımından önemli olacaktır.

KAYNAKÇA


AGOSTON, Gabor, Osmanlı’da Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim Tartışmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017.
AYDIN, Seda, Destâvîz-i Dâniş (Yavuz Sultan Selîm Dîvânı’nın Şerhi) Tenkitli Metin ve İnceleme (S. 180-366), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016.
AYSAN, Emin, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) Meydan Muharebeleri Cilt III Kısım II Eki, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara 1990.
CANIM, Rıdvan, Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara 2000.
DURMAZ, Gülay, “Warrior At Muhibbi Divan”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20, Bursa 2011, 67-79.
EMECEN, Feridun, “Selim I”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVI, 407-414.
GÖKMEN, Gökhan, Bârika Yavuz Sultan Selim’in Farsça Seçme Şiirleri ve Türkçe Tercümeleri, Büyüyenay, İstanbul 2015.
HÜSEYİN HÜSNÜ, Divan-ı Yavuz Sultan Selîm, Kitapçı Arakel, İstanbul 1306. HORN, Paul, Dîvân-ı Selîmî, Berlin Devlet Matbaası, Berlin, 1904.
İNALCIK, Halil, Has-bağçede ‘Ayş u Tarab Nedimler Şâîrler Mutrîbler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2016. 
İPEKTEN, Haluk, Divan Edebiyatında Edebi Muhitler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1996.
KALYON, Filiz, Yavuz Sultan Selim’in Şiirlerinden Seçmeler Bârika, Berikan, Ankara 2015. 
KÖKSAL, M. Fatih, “Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe Şiirleri”, Türk Dünyasının Ulu Çınarı Mertol Tulum Kitabı, Ed. Ahmet Kartal-M. Mahur Tulum, Sivrihisar Belediyesi, İstanbul 2017, 485-547.
KUT, Günay, Heşt Bihişt The Tezkire By Sehî Beg, Harvard Üniversitesi, Cambridge 1978.
MENGİ, Mine, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1995.
MERÇİL, Erdoğan, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007.
ÖZTUNA, Yılmaz, Yavuz Sultan Selîm, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2006.
SUBAŞI, Hüsrev, Yavuz Sultan Selim’in Türkçe Şiirleri ve Bunlara Yapılan Nazireler, Marmara Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü Öğretim Üyeliği Tezi, İstanbul 1982. 
ŞEYH VASFİ, Bârika, Kitapçı Arakel, İstanbul 1308. 
TARLAN, Ali Nihad, Yavuz Sultan Selim Divanı, Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul 1946. 
TERZİ, Beyza, Destâvîz-i Dâniş (Yavuz Sultan Selîm Dîvânı’nın Şerhi) Tenkitli Metin ve İnceleme (S. I-180), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016. 
UĞUR, Ahmet, “Selimnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVI, 440-441.
ULUÇAY, Mustafa, “Yavuz Sultan Selîm Nasıl Padişah Oldu”, Tarih Dergisi Turkish Journal of History, 6/9, İstanbul 1954, 53-90.
YAVUZ, Kemal, Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ (İnceleme-Metin-İndeks), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1991.
YAZAR, İlyas-USLU, Esra, “Divan Şairinin Padişah Algısı”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 10/8, Ankara 2015, 2205-2230.
YILMAZ, Coşkun, “Siyâsetnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVII, 306-307.
“Selim I As Sultan-Poet”

 
Dipnotlar:
[1] Makalenin Geliş Tarihi: 19.12.2018 / Kabul Tarihi: 11.03.2019.
[2] Arş. Gör., İstinye Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü / [email protected]
[3] Feridun Emecen, “Selim I”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVI, 407.
[4] Yılmaz Öztuna, Yavuz Sultan Selîm, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2006, 17.
[5] Emin Aysan, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) Meydan Muharebeleri Cilt III Kısım II Eki, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Ankara 1990, 3.
[6] Mustafa Uluçay, “Yavuz Sultan Selîm Nasıl Padişah Oldu”, Tarih Dergisi Turkish Journal of History, 6/9, İstanbul 1954, 76.
[7] Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe şiir yazıp yazmadığı konusunda ortak bir görüş birliğine varılamamıştır. Sehî Bey Tezkiresi’nde “gerçi ‘avâmü’n-nâs anlara Türkî eş’âr isnâd ederler ammâ anlar asla Türkî şi’r dememişlerdir küll-i eş’ârı anların Pârsîdür dîvânlarında bir Türkî sözleri yok” diyerek hiç Türkçe şiiri olmadığını vurgulamıştır. Bkz. Günay Kut, Heşt Bihişt The Tezkire By Sehî Beg, Harvard Üniversitesi, Cambridge 1978, 104. Latîfî, Tezkire’sinde “zebân-ı Türkîde eş’ârı gâyetde kalîl ü nâdirdür anlarun nâmına esnâ-i nâsda okınan Türkî eş’ârun ekseri ‘avâmü’n-nâsun iftirâsı ve isnâdıdur” diyerek Türkçe şiirinin çok az olduğunu ifade etmiş; bazı Türkçe şiirlerin ona isnad edildiğine dikkat çekmiştir. Bkz. Rıdvan Canım, Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’nNuzamâ, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara 2000, 151. Konu ile ilgili bir öğretim üyeliği tezi ve bir makale mevcuttur. Bkz. Hüsrev Subaşı, Yavuz Sultan Selim’in Türkçe Şiirleri ve Bunlara Yapılan Nazireler, Marmara Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü Öğretim Üyeliği Tezi, İstanbul 1982. Bkz. M. Fatih Köksal, “Yavuz Sultan Selîm’in Türkçe Şiirleri”, Türk Dünyasının Ulu Çınarı Mertol Tulum Kitabı, Ed. Ahmet Kartal-M. Mahur Tulum, Sivrihisar Belediyesi, İstanbul 2017, 485-547. 
 
[8] Feridun Emecen, a.g.e., 408. 
[9] Halil İnalcık, Has-bağçede ‘Ayş u Tarab Nedimler Şâîrler Mutrîbler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2016, 59.
[10] Feridun Emecen, a.g.e., 411.
[11] Gabor Agoston, Osmanlı’da Ateşli Silahlar ve Askeri Devrim Tartışmaları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2017, 5.
[12] Haluk İpekten, Divan Edebiyatında Edebi Muhitler, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1996, 80.
[13] Ahmet Uğur, “Selimnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVI, 440.
[14] Bkz. Hüseyin Hüsnü, Divan-ı Yavuz Sultan Selîm, Kitapçı Arakel, İstanbul 1306.
[15] Bkz. Dîvân-ı Selîmî, Haz. Paul Horn, Berlin Devlet Matbaası, Berlin 1904.
[16] Manastırlı Dâniş Ahmed Efendi’nin şerhi üzerine yapılan tez çalışmaları bulunmaktadır. Bkz. Beyza Terzi, Destâvîz-i Dâniş (Yavuz Sultan Selîm Dîvânı’nın Şerhi) Tenkitli Metin ve İnceleme (S. I-180), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016. Seda Aydın, Destâvîz-i Dâniş (Yavuz Sultan Selîm Dîvânı’nın Şerhi) Tenkitli Metin ve İnceleme (S. 180-366), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016.
[17] Bkz. Ali Nihad Tarlan, Yavuz Sultan Selim Divanı, Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul 1946. Şeyh Vasfi, 1308 yılında Dîvân’da yer alan 166 beyti açıklayarak oluşturduğu eserine Bârika adını vermiştir. Bkz. Şeyh Vasfi, Bârika, Kitapçı Arakel, İstanbul 1308. Bârika üzerine yapılmış iki çalışma bulunmaktadır. Bkz. Filiz Kalyon, Yavuz Sultan Selim’in Şiirlerinden Seçmeler Bârika, Berikan, Ankara 2015. Bkz. Gökhan Gökmen, Bârika Yavuz Sultan Selim’in Farsça Seçme Şiirleri ve Türkçe Tercümeleri, Büyüyenay, İstanbul 2015.
[18] Mine Mengi, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 1995, 169. Muhibbî Dîvân’ında yer yer asker ve savaş ile ilgili konular işlenmiştir. Fakat Dîvân’ın geneline bakıldığında bu şiirlerin çok az olduğu görülmüştür. Konu ile ilgili Bkz. Gülay Durmaz, “Warrior At Muhibbi Divan”, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 20, Bursa 2011, 67-79.
[19] Çalışmada, şerh metni olması dolayısıyla Dîvân’ın 1306 yılında yapılan İstanbul baskısı esas alınmıştır. İstanbul baskısında 2 münâcât, 2 naat, 102 gazel bulunurken Berlin baskısında 2 tevhîd, 2 naat, 2 kasîde, 303 gazel ve 8 mısra bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Seda Aydın, a.g.t., 12-13. Verilen örnek beyitlerdeki numaralandırmalardan ilki gazel, ikincisi beyit sayısına aittir.
[20] Coşkun Yılmaz, “Siyâsetnâme”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2009, XXXVII, 306.
[21] Şeyhoğlu, eserinde padişahın Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olduğunu, hükmü elinde bulundurmak ve onu başkalarına vermemek gibi görevleri olduğunu vurgulamıştır. Burada sözü edilen liderlik, o dönemin düşünce yapısına göre şekillenmiş olan cihan hükümdarlığıdır. Bkz. Kemal Yavuz, Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l-Ulemâ (İnceleme-Metinİndeks), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1991, 17.
[22] İlyas Yazar-Esra Uslu, “Divan Şairinin Padişah Algısı”, Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 10/8, Ankara 2015, 2212.
[23] Beyza Terzi, a.g.t., 178. 22 Beyza Terzi,               183.
[24] Seda Aydın, a.g.t., 126.
[25] Seda Aydın, a.g.t., 149.
[26] Seda Aydın, a.g.t., 216.
[27] Seda Ayd n, a.g.t., 218.
[28] Seda Aydın,             219.
[29] 220.
[30] Seda Aydın, a.g.t., 221. 30 Seda Aydın, a.g.t., 221.
[31] Seda Aydın,             223.
[32] Seda Aydın, a.g.t., 83.
[33] Beyza Terzi, a.g.t., 276.
[34] Gazelin yalnızca 5. beyti savaş tasviri içermemektedir. Bu sebeple bu beyte yer verilmemiştir.
[35] Seda Ayd n, a.g.t., 161. 36 Seda Aydın,                 162.
[36] 162.
[37] Seda Aydın, a.g.t., 163. 39 Seda Aydın, a.g.t., 164. 40 Seda Aydın, a.g.t., 165.
[38] Beyza Terzi,             160.
[39] Beyza Terzi,             181.
[40] Seda Aydın, a.g.t., 90.
[41] Seda Aydın, a.g.t., 201.
[42] Beyza Terzi,             286.
[43] 149-150.
[44] Beyza Terzi, a.g.t., 226.
[45] Erdoğan Merçil, Selçuklular’da Hükümdarlık Alâmetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, 30-229.
[46] Beyza Terzi,             159.
[47] Beyza Terzi,             284.
[48] Seda Aydın, a.g.t., 94.
[49] Beyza Terzi, a.g.t., 287.
[50] Beyza Terzi, a.g.t., 164. 54 Beyza Terzi,               262.
[51] 181.
[52] Seda Aydın, a.g.t., 287.

Not:
Makale ilk olarak Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Sayı:40, İstanbul 2019, 469-484. dergisinde yayınlanmıştır. (https://tkidergisi.com/file/sultan-sair-olarak-yavuz-sultan-selm, 5 Ekim 2023,10.11))

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum