SEMBOLLERLE ÖRÜLÜ BİR ROMAN: YOLCU NEREYE GİDİYORSUN / Yazan: Ramazan BARDAKÇI

SEMBOLLERLE ÖRÜLÜ BİR ROMAN: YOLCU NEREYE GİDİYORSUN / Yazan: Ramazan BARDAKÇI
06 Aralık 2019 - 21:09

SEMBOLLERLE ÖRÜLÜ BİR ROMAN: YOLCU NEREYE GİDİYORSUN

Samiha Ayverdi,  1944 yılında yazdığı Yolcu Nereye Gidiyorsun romanında hem devrin siyasi olaylarını, kültürel faaliyetlerini, toplumsal gelişmelerini , tasavvufa ait belli başlı unsurlar ile aşkı harmanlamıştır.

Olayların geçtiği zaman İkinci Meşrutiyet öncesi ile İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yaklaşık dört-beş yıllık sürede geçmektedir. İkinci Meşrutiyet’in ilan edilişi ve Avcı Taburlarının İstanbul’a gelişi bir devrin son bulup yeni dönemin başlaması iki dönem arasındaki kıyaslamalar esere yansımıştır.

Eserde adı geçen şahsiyetlerin birçoğunu Divan Edebiyatı şairlerinin isimleri oluşturmaktadır. Bunun yanında önemli bazı devlet adamlarının paşaların hayatlarından alıntılar yapılıp esere aktarılmıştır. Eserin ana karakteri olan Adli, 2. Bayezid’in şiirlerini yazarken kullandığı mahlastır. Kahramanın dayısının adı ise Cem Bey’dir. Cem Bey de 2. Bayezid’in taht kavgasına giriştiği kardeşidir. Adli’nin babasının bir arkadaşının ismi ise Avni, yani Fatih Sultan Mehmed’in şiirlerinde kullandığı mahlastır. Yine babasının ismi de bir divan şairi olan Asaf’tır. Adli’nin kısa bir dönem eniştesi olan Rami, abisi Rıdvan, hizmetçileri olan Asım da divan şairlerinin isimlerinden oluşan bu kadroya dahildir. Bunun dışında adı geçen şahıs kadrosu içinde önemli yere sahip olan kişi de Ziver Paşa’dır. Ziver Paşa, Adli’nin amcası olarak romanda yer alırken, gerçekte ise 19. Yüzyılda yaşayan Mevlevi dergahında yetişmiş annesi tarafından soylu bir aileden gelen bir devlet adamıdır.

Eserde kahramanların analizine geçmeden önce eser birinci düzlemde aşk konusu üzerine kurgulanmıştır. Ancak aşk konusu yoğun bir felsefe ve tasavvufun harmanında yoğrulduktan sonra okuyucuya sunulmuştur. Aşk konusu işlenirken aşkın inceliklerine tasavvufi aşkın derinliklerine inilerek aşka dair yorumlarda farklı bir gözle bakılmıştır.

Romanın ana karakteri Adli, kendinden büyük olan iki kardeşe sahip Avrupai tarzda bir yaşantıya sahip bir ailede yaşamaktadır. Ancak ailenin birbiriyle olan irtibatı sağlam değildir. Ailede neredeyse her birey kendi dünyasında yaşamakta farklı bir iklimin havasını solumaktadır. Adli Bey’in dünyasını şekillendiren ne annesi ne babası ne de kardeşleri olmuştur. Adli Bey’i en fazla etkileyen kişi askerlik ve devlet adamlığı görevinde bulunan dayısı olmuştur.

Annesi, piyano çalmayı hayatının bir parçası haline getirmiş olan bir kadındı. Adli Bey canı ne zaman sıkılsa, annesinin odasına çıkıp onun sihirli parmaklarından dökülen o melodileri dinlemekte bulurdu. Kardeşleri arasında içine en kapanık olanı olan Adli, tek çaresi annesine sığınmak olurdu. Annesinde aradığı teselliyi bulmak ister. Yöneldiği ve umursadığı tek kişi annesi olmuştur.

Babası ise dostlarıyla bir araya geldiği meclislerde şiir okumayı seven bir devlet memuruydu. Kardeşi olan Ziver Paşa’dan beklediği yardımları alamadığı için kardeşi gibi bir eli yağda bir eli balda yaşamamaktadır. Ancak entelektüel yapısı ile romanda vasıflı bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Yine anne de Ziver Paşa’nın hanımına göre de soylu ve kültürlü bir aileden gelmektedir. Bu durum da aileler arası kıskançlıklara ve çatışmalara yol açmaktaydı. Bir yanda parası olup entelektüel birikime sahip olmayan bir kadın ile maddi olarak zorluk yaşayan bir aileyi idare eden fakat entelektüel çevrelerin aradığı bir kadının çatışması göze çarpmaktadır. Bu durum İkinci Meşrutiyet ile birlikte farklı bir mecraya evrilmiş ve durum aksi bir şekil göstermiştir.

Evin haşarı kızı olan Jale savurgan bir kızdır, birgün satın aldığı pahalı bir kolyeyi masanın üzerinde bırakır. Adli bu kolyeyi görür ve kolye üzerinde işlemesi bulunan Napolyon’un resmini görünce eline aldığı bir çini ile kolyeyi çizer. Bu durumu fark eden Jale, durumu annesine ve babasına bildirine herkes bunu evin hizmetçisi olan Mecbure’nin yaptığını düşünür, ancak Adli, ileri atılıp kılyeyi kendisinin çizdiğini söyler. Adli bu olaydan sona yatılı okula gönderilir.

Yatılı okulu aile ortamından daha sıcak bulan Adli, orada dayıoğlu Selami ve okulun en yaramaz fakat en zeki öğrencisi olan Sinan ile tanışır. Özellikle Sinan ile dostluğu çok iyidir. Sinan annesine aşık bir çocuktur, hayatta tek varlığı annesidir. Okulda hocaları bezdirdiği için sık sık izinsizlik cezası alır. Bu durum onu üzmektedir ancak yaramazlık yapmayı da bir türlü bırakmaz.

Bu eserde Sinan karakteri üzerinde yoğun şekilde durulmuştur. Sinan’ın eserdeki hayatı ile Samiha Ayverdi’nin hocası olan Kenan Rufai birebir örtüşmekteydi. Kenan Rufai, Ahmet Rufai’nin kurduğu bir tasavvuf akımı olan Rufailiği devam ettiren devrin önemli bir ilim adamıydı. Samiha Ayverdi, Safiye Erol, Nezihe Araz, Hakkı Ayverdi gibi önemli şair ve yazarlar, Kenan Rufai’nin talebesi olmuşlar ve onu ilim ve tasavvufi görüşlerinden etkilenmişlerdi.

Yine bu yazarlar daha sonraları Kubbealtı Cemiyetini kurarak ilmi faaliyetlerini sürdürmeye devam etmişlerdi.

İkinci Meşrutiyetin ilanı birçok şeyi değiştirmişti. Önceki dönemin itibarlı ailesi Ziver Paşa, gözden düşmüş evine kapanıp vehimler içinde yaşamaya başlamıştı. öldürülme korkusu ile birkaç silah taşıyordu. Bu silahlardan birinin patlaması ise hayatının sonu olmuştu. Adlinin gözünde Meşrutiyet, olumlu sonuçlar doğuran bir gelişme olmamıştır. Cem Bey yani dayısı , Paris’e gidip Meşrutiyet’i destekleyenlerden biri iken sonraları kendi kabuğuna çekilip olaylara karışmamayı tercih etmiştir.

Eserde mirasyedi tipler Adli’nin kardeşi Rıdvan ile Ziver Paşa’nın oğlu Rami, dünya yıkılsa umrunda olmayan tiplerdi. Rami, Jale ile evlenip kısa bir süre sonra boşanıp sefih hayatına gri döner. Bu sefih hayatında yanında yine Rıdvan vardır. Rıdvan, Rami’nin Jale’yi boşamasını hiç umursamadan onunla eğlenmeye ve ailesinin servetini tüketmeye devam eder.

Eserde ana düzlemdeki aşka gelecek olursak Sinan çok yakışıklı br gençtir ve herkesin gözü üzerindedir. İlk başlarda Sinan hiç kimseyle ilgilenmez. Adli ise hizmetçi olan Mecbure’ye romanın sonlarına doğru açılır ve onu sevdiğini söyler. Mecbure de içten içe Sinan’ı sevmesine rağmen Adli’ye hayır demez. Adli ise Mecbure’nin Sinan’a olan bakışlarının farkındadır.

Sinan, Balıkesir’e tayin olduktan sonraki ilk ziyareti esnasında Adli, Mecbure’nin Sinan’dan uzaklaşması için onu üvey annesine yollar. Ancak Sinan, Adli’ye Mecbure’yi sevdiğini söyler. Adli, dostunun bu sözü ile yıkılır ancak birbirini seven iki gencin arasına girmez. Bir mektup yazıp aradan çekilir.

Roman bu mektupla son bulur. Bu eser anlatış tarzı ve yoğun bir bilgi birikimi ile Samiha Ayverdi’nin önemli dönem romanlarında biri olmuştur. Anlatış tarzı ve cümle kurmadaki ustalığı Ahmet Hamdi Tanpınar’ı da çağrıştırmaktadır.

Ramazan BARDAKÇI

 

samiha ayverdi nereye gidiyorsun ile ilgili görsel sonucu

                 

     

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum