RÜMEYSA ERTEM YAZDI: ASLAN YELESİ

Bu memlekette, hep bir çocuk, bir babadan kırgındır. Kırgın çiçekli yollar, hep dikenli bitki yollarına kıvrımlıdır. Yazları kurak ve çorak, kışları hep soğuktur, babalar!

RÜMEYSA ERTEM YAZDI: ASLAN YELESİ
05 Eylül 2022 - 22:01 - Güncelleme: 06 Eylül 2022 - 19:08

ASLAN YELESİ

Bu memlekette, hep bir çocuk, bir babadan kırgındır.
Kırgın çiçekli yollar, hep dikenli bitki yollarına kıvrımlıdır.
Yazları kurak ve çorak, kışları hep soğuktur, babalar!
İnanır çocuklar çiçeklere, sonra üşür aniden,
Koklar, koklar umudu, yitirir.
Bilmez, o yokluğu koklar.
Açlığın bile bir kokusu vardır.
Onlar susuzluğu koklar.
Denizin bir kokusu vardır.
Onlar gözyaşını koklar.

Bu memlekette, babalar hep duygusal birer vahşidir.
Ne yaparlarsa sevgiden ne söylerlerse sevgiden;
Bilmez çocuk, aslanın pençesi var mıdır?
Görür o yelelerini, heybetini ve asaletini,
Sığınır kucağına aslanın, heybetinden şefkat dilenir.
Bilmez çocuk, vahşi nedir? Pençe nedir?
Baba diye sığınır, bir aslana.

Bu memlekette, babalar biraz cahildir.
Yaşama karşı çocuk, çocuğa karşı yaşamdır.
Bilmezler çocuk düşünü, düş kırığını,
Babalar, gerçekleri bilirler.
Gerçekleri severler.
Oturduğu koltuk gerçektir, elindeki kumanda,
Yürüdüğü yol gerçektir, konuştuğu dil,
Yaktığı sigara, söndürdüğü umut,
Hiçbir ihtimali yoktur, aya ayak basmanın.
Geceleyin yıldız altında, hayal kurmanın,
Anlamı yoktur.
Bunu değil şunu dilemenin, kitaplarda kanunu yoksa
Gerçeklerde yeri yoktur.
Gerçeklere uzak her baba,
Biraz akıllıdır.
Bilir, cehaletini.


Bu memlekette babalar, hep babalarından kırgındır.
Yine de bilmezler, görmezler, kırılmışlıklarını.
Belki beş belki on kardeş, ekmek eder, kuruşu on beş.
Çalış, babam, çalış; yavru ellerinle,
Simsiyah boya kokusu, is kokusu, toprak kokusu
Çocuk adamsın sen,
Açlık kokarsın.
Anne değil, süt değil, sabun değil; sokak kokarsın.
Büyürsün. (nasıl bilinmez)!
Evvel askere uğurlanırsın.
Erkek olursun, baba olursun, gerçek olursun.
Babalar hep baba olur.
Kırılırlar babalarına, “gerçek” silah çeker zihne,
“beni neden sevmedin, baba?”
Bilmez, babanın babası sevmiş mi sevmemiş mi?
Baba kırgınmış, çocuk baba kırgın!

Bu memlekette babalar yoktur.
Erkekler vardır, siyaset vardır, futbol vardır.
Din vardır, devlet vardır, ayrı işleri vardır,
Kural vardır, gelenek vardır, iş güç vardır,
Çocuk yoktur, hayal yoktur, dans yoktur,
Kadın yoktur, aşk yoktur, sanat yoktur,
Kabul yoktur,
Tüm varlık ve yokluğun içinde sızlar, babaların
Bunca gerçekliğin kanattığı gözleri…
Görmez olurlar çocukları,
Kan düşmüş gözler.
Vahşileştirir, babaları.

Bu memlekette babalar, her zaman biraz korkaktır.
Kanun olmasa şaşırırlar, gelenek olmasa
Ne yaparlar.
Politika olmasa, futbol…
Ait olamazlar.
Çocuk olmasa,
Şşşşt, sus… (erkek olamazlar)!
Âşık olsalar, babalar.
Dilerim âşık olur, babalar.

Bu memlekette babalar, hep parçalanmıştır
Çocuk olmakla, erkek olmakla, adam olmakla,
Baba olmakla, iş olmakla, otorite olmakla,
Reis olmakla, güçlü olmakla, soylu olmakla,
Babaların gözleri kan kırmızı yüktür.
Yeterince olamadığı her kimliği, yük eder, kendine.
Çocuklar alırlar, o yükü,
Babacığım derler, hayal kuralım.
Kan yorgunu gözlerle baba, çocuğum der,
Gözlerim acıyor.

Bu memlekette babalar, çok iyi tamirci ustalarıdır.
Araba tamir eder, ev yapar, uçak bile tamir ederler.
Her türlü bozulmuş araç, onların elinden geçer.
Pek maharetli mobilya tamircileridirler.
Ustalıklarıyla bilinir, övünürler.
Bir tek, kalp tamir edemezler.
Onu da pek dile getirmezler…


02.09.22
Bir Babanın Çocuğu


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum