RÜMEYSA ERTEM: SİYAHIN İÇİNDEN

Sığındım Varlığı sorgulanamaz olanın kudretine… Yalvardım Beni isyana düşürmesin diye… Ki O, emirlerine itaatsizliğime rağmen; Duydu beni…

RÜMEYSA ERTEM: SİYAHIN İÇİNDEN
04 Ocak 2015 - 21:26

SİYAHIN İÇİNDEN

 

 

Sığındım

 

Varlığı sorgulanamaz olanın kudretine…

 

Yalvardım

 

Beni isyana düşürmesin diye…

 

Ki O, emirlerine itaatsizliğime rağmen;

 

Duydu beni…

 

Biliyorum, biliyor hissettiklerimi.

 

O sonu olmayan merhametiyle,

 

İmtihan etti belki de beni…

 

 

 

Geldim

 

Sıyırdım “hiç”liğimi üzerimden

 

Siyahını kaldırdım gökyüzümün

 

Tutundum umutlarıma

 

Ve tutundum hayallerime.

 

Sildim mehtâbı tüm resimlerden.

 

Ah! Siyahların gelincik çiçeği mehtâp…

 

Alışmıştım sana.

 

Ama anladım ki, iyi gelmedin bana.

 

Senin bir ay olman,

 

Gökyüzünün gece olmasını gerektiriyordu.

 

Sindirdin hislerime tüm siyahlığı mehtâp…

 

Oysa ben gündüzlerin kızıydım!

 

Mavinin ve beyazın buluştuğu dorukta,

 

Eteklerinde güneşi taşıyan

 

Umudun, azmin çocuğuydum.

 

Yıldırdın beni!

 

Ben bu yüzden sevmedim seni…

 

 

 

Belki mutluydum çekildiğim köşede.

 

Ben benimleydim orada.

 

Kimseyi almıyor, kimseyi dinlemiyordum.

 

Beni boşluktan çekip çıkaracak kimseyi,

 

Ama kimseyi, istemiyordum.

 

Bilmiyorum,

 

Belki de mutlu değildim çekildiğim köşede.

 

Ben benimleydim orada.

 

Dilimin söylediğini kalbim yalanlıyordu.

 

Bir ben dinliyordum beni,

 

Bir de o kahrolası mehtâp…

 

Tüm birikmişliğim ile koşup cümlelerime,

 

Kelimelerime Fatiha okumuşluğum vardı.

 

Bir elif miktarı çektiğim sıkıntılar için,

 

Kelimelere yüz çevirmişliğim vardı.

 

İsteyip de anlatamadığım şeyler vardı.

 

Ve yine o mehtaplı gecelerden biri…

 

Belki yorgunum, belki mihnetli…

 

Ama biliyorum,

 

İnsanoğlunun hüznünde bile bir hayır vardı…

 

 

 

Döndüm.

 

Bir semazenin eteği olmak istedim.

 

Kendini özgür hissedecek kadar hür,

 

Ama O’na teslim edecek kadar esir.

 

Ben aslında,

 

Zikir hapsine müebbet edilmek istedim.

 

Doldum.

 

Yağan yağmur olmak istedim,

 

Ama bulut oldum.

 

Tüm duygularımı saldım

 

İstediğinizi yapabilirsiniz, diye mırıldandım.

 

Yaptılar.

 

İçlerinden nasıl geliyorsa,

 

Öyle davrandılar.

 

İster yağmur yağdırdılar, ister kar ya da dolu…

 

Arzu ettikleri gibi yaşadılar.

 

Ve bitti.

 

Çünkü doydum.

 

Yağmur yağmasın istedim.

 

Kar düşmesin.

 

Güneşi verin bana, sarılayım.

 

Hasret miyim bilmiyorum ama

 

Siyahların gelincik çiçeği;

 

Onu istemiyorum.

 

Ben benimleydim orada.

 

Şimdi güneşi verin bana, sarılayım.

 

 

 

Yandım.

 

Ateşe düşmeden, ateşi tattım.

 

Güneşe benziyordu rengi, o sandım.

 

Yanıldım.

 

Ben onu güneş sandım…

 

Ateşe düşmeden, ateşe kandım…

 

Yıldım.

 

Ah! Siyahların gelincik çiçeği mehtâp…

 

Alışmıştım sana.

 

Ama anladım ki, iyi gelmedin bana.

 

Senin bir ay olman,

 

Gökyüzünün gece olmasını gerektiriyordu.

 

Sindirdin hislerime tüm siyahlığı mehtâp…

 

Oysa ben gündüzlerin kızıydım!

 

Mavinin ve beyazın buluştuğu dorukta,

 

Eteklerinde güneşi taşıyan

 

Umudun, azmin çocuğuydum.

 

Yıldırdın beni!

 

Ben bu yüzden sevmedim seni…

 

Şimdi, güneşi verin bana,

 

Sarılayım…

 

 

 

Rümeysa ERTEM

 

27/12/14

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum