Prof. Dr. Mustafa İsen yazdı: Türk Dünyasına Aksakal olmak

Prof. Dr. Mustafa İsen "Türk Dünyasına Aksakal olmak" yazısıyla Türk Dünyası üzerine düşüncelerini Star gazetesi açık görüş sayfasında paylaştı.

Prof. Dr. Mustafa İsen yazdı: Türk Dünyasına Aksakal olmak
22 Mayıs 2021 - 19:04 - Güncelleme: 23 Mayıs 2021 - 13:16

Aksakal, Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde bilge kişi, insanlara yol gösteren, bilgelik ve hikmet sahibi kimse anlamının ötesinde bir siyasi figür olarak da dikkat çeker. İşte Türk Konseyi'nin bünyesinde de bu yüzden daimi danışma organı olan Aksakallar Meclisi oluşturuldu ve her ülkenin bu yapıda bir kişi ile temsil edilmesi kararlaştırıldı. Bu yazıyı hem bu görevi lütfeden rabbime şükür, hem vesile olanlara teşekkür hem de bu aksakal hikayesi nedir diye soranlara cevap olmak üzere kaleme aldım.


Dünya doksanlı yıllara girerken daha önce pek görmediği çok önemli değişimler yaşadı. Daha doğrusu bir süredir gözü olanın fark ettiği sancılı evre başka bir şekle dönüştü ve başta Sovyet coğrafyası olmak üzere çevremizdeki ülkelerde büyük siyasi depremler yaşandı. Sovyetler Birliği dağılırken Doğu Avrupa'daki pek çok devlet siyaseten değişti, zaten yapay bir devlet görüntüsü sergileyen Yugoslavya dağıldı ve içinden çok sayıda yeni devlet çıktı. Elbette bu tabloyu herkes kendi durduğu yerden değerlendirecekti ama bizim açımızdan bakılacak olursa 19. yüzyıldan itibaren bağımsızlıklarını kaybeden çok sayıda Türk ve Müslüman ülke siyasi bağımsızlıklarını elde etti. Bunlardan Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan hatta Tacikistan bizi yakinen ilgilendiriyordu. Belirtelim ki Türkiye Devleti olarak böyle bir gelişmeyi yakinen takip etmiyor ve beklemiyorduk. Dolayısıyla bu yeni durum için ciddi bir hazırlığımız yoktu. Ama bazen biraz küçümseyerek ifade ettiğimiz göç yolda düzülür felsefemiz devreye girdi ve süratle durumdan vazife çıkararak faaliyetlere başladık. Öncelikle bu ülkeleri ilk tanıyan devlet biz olduk. Bunun diplomatik bakımdan ne kadar önemli olduğunu belirtmeye gerek yok. Bugün bile bu ülke yöneticilerinden kiminle karşılaşsanız bunu size karşı hem şükran hem de gururla ifade ederler. Sonraki ilişkilerde zaman zaman ortaya çıkan küçük sorunların hallinde bile bu ilk adım bir kurtarıcı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Burada elbette bütünüyle bu sene otuzuncu yılını idrak ettiğimiz Türkiye Türk Dünyası ilişkilerini anlatacak değilim. Ancak bunların içinde önemli bir faaliyet var ki şimdilerde ilişkilerimizi resmi düzeyde derleyip toplayıp daha ileriye doğru taşımaya gayret ediyor. Benim de farklı biçimlerde içinde olduğum bir kurum bu; Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, kısa adıyla Türk Keneşi ya da Türk Konseyi.

Zor ve uzun bir süreç

Siyasi tanımanın ardından her birisi tam ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı, biraz da çaresizliği içindeki bu yeni cumhuriyetlere Türkiye Devleti her bakımdan sınırsız kredi imkanı sağladı. Böylece ekonomik ilişkiler yanında onların gelecekteki kadrolarını oluşturacak öğrenci eğitimleri dahil hemen her alanda yoğun ilişkiler başladı. Bu çerçevede şimdi ne yapılacak sorularını tartışmak üzere de en üst düzeyde etkinlikler başladı. Bu bağlamda 1993 yılında Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, kısa adıyla Türk Kurultayı düzenlenmeye başlandı. TİKA ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfının (TÜDEV) iş birliğinde ilki İstanbul'da düzenlenen bu toplantılar belirtilen tarihten başlanarak hemen hemen her yıl düzenlendi, 11. ve sonuncu Kurultay 2007'de Bakü'de gerçekleştirildi. Kurultaya bağımsız Türk devletleri yanında, Rusya Federasyonu içerisinde bulunan özerk cumhuriyetler ile bölgeler katılmış, hatta farklı coğrafyalarda yaşayan Türk toplulukları da delege göndermişti. Bir sivil inisiyatif olarak gerçekleştirilen Kurultaylara değişik ülkelerden bürokratlar, uzmanlar, akademisyenler, iş adamları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katılmış ve Türk Dünyası hakkında görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Bu toplantılarda dile getirilen en önemli hususlardan birinin de bu yapının artık uluslararası arenada faaliyet gösterecek resmi bir yapıya dönüşmesi temennisiydi. Bu dilek Kazakistan ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının talimatıyla bir çalışma programı çerçevesinde gerçekleşti ve Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, yani Türk Keneşi ya da Türk Konseyi hayata geçirildi. Bu konuda zor ve epey uzun süren bir süreç yaşandı. Zaman zaman tıkanmalar oldu. Elbette çok sayıda uzmanın katkıları olmakla birlikte bu süreçte özellikle şimdiki Genel Sekreter Bağdat Amrayev'in ve bendenizin ısrarlı takipleri neticesinde mutlu sona ulaşıldı. 3 Ekim 2009 tarihinde kuruluş anlaşması Nahçıvan'da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye Devlet Başkanları tarafından imzalandı. 2010 tarihli İstanbul Bildirisiyle de Türk Konseyi üyesi ülkeler, evrensel normlara göre yeni bir yapı oluşturmuş oldular. Başlangıçta Özbekistan topluluğa katılmadı, Türkmenistan ise resmen katılmamış olmakla birlikte bazı toplantılara devlet başkanı düzeyinde, bazılarına ise daha alt seviyelerde iştirak etti. Bu teşkilatla birlikte Türk Dünyası için daha önce kurulmuş olan merkezi Ankara'da Türksoy yanında, Bakü'de faaliyet gösteren Türk-Pa (Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi), Kazakistan'ın başkenti Nursultan'da çalışmalar yapan Türk Akademisi ve yine Bakü'de kurulmuş olan Türk Kültür ve Miras Vakfı faaliyete geçirilmiş oldu. 2019'da Bakü'de gerçekleştirilen 7. Zirve sırasında Özbekistan, Konsey'e tam üye oldu. Macaristan'a da 2018'de gözlemci üye statüsü verildi.

Türk geleneksel izi

Türk Konseyi uluslararası bir kuruluş olduğu için bu tür kurumların yapılarına benzeyen bir teşkilatlanmayla ortaya çıktı. Ama teşkilatın kuruluşunda ciddi katkısı olan Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, bu teşkilatın Türk geleneksel yapısından da izler taşıması gerektiğini ifade ederek bünyesinde Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi yanında Aksakallar Konseyi adı altında bir farklı yapının da bulunmasını istedi. Aksakal Türkiye dışındaki Türk ülkelerinde bilge kişi, insanlara yol gösteren, bilgelik ve hikmet sahibi kimse anlamının ötesinde bir siyasi figür olarak da dikkat çeker. Köyün veya mahallenin aksakalı, o yörenin temsilcisi, bunların birleşimi, kasabanın ya da şehrin temsilcisi olur. Sonuçta ülkenin bir lider aksakalı olur ve oluşumun siyasi yapı nezdinde itibarları olduğu gibi bazen gidişata yönelik yönetime müdahale edip kanaat ifade edebilen konumları da söz konusudur. İşte Türk Konseyi'nin bünyesinde de bu yüzden daimi danışma organı olan Aksakallar Meclisi oluşturuldu ve her ülkenin bu yapıda bir kişi ile temsil edilmesi kararlaştırıldı. Yapılan değerlendirmeler neticesinde benim burada ülkemi temsil etmem uygun görüldü.

Yılda iki defa farklı üye ülkelerin şehirlerinde toplanan Aksakallar Meclisi'nin asıl görevi Konsey'in en üst mercii olan Devlet Başkanları toplantılarına tavsiye niteliğinde öneriler hazırlamaktı. Örneğin 24 Ekim 2013 tarihinde Türk Dünyasının 2013 yılı Kültür Başkenti olarak seçilen Eskişehir'de yapılan altıncı toplantısında; dil, tarih ve kültür alanlarında yürütülen işbirliği konuları ele alınmış, toplantı sonunda Devlet Başkanlarına sunulmak üzere kabul edilen tavsiye kararlarını içeren protokol imzalanmış, müteakip toplantılara Özbekistan ve Türkmenistan Aksakallarının iştirak edebilmesi için Özbekistan ve Türkmenistan Cumhurbaşkanlarına çağrı yapılmıştı. Bu toplantıya üye ülkeleri temsilen Azerbaycan Cumhuriyeti Aksakallar Şurası Başkanı, milletvekili merhum Fettah Haydarov, Kazakistan adına Eski Senator Adil Ahmetov, Kırgız Cumhuriyeti Eski Devlet Sekreteri Sn. İshanbay Abdurazakov ve Türkiye Cumhuriyeti adına bendeniz katılmıştı. Toplantıya katılanlar içinde en genç üye de bendim. Hatta Sayın Nazarbayev'e bu görevim dolayısı ile takdim edildiğimde tebessüm ederek "İyi de sizin aksakalınızın sakalından vazgeçtim, bıyığı da yok" diye latife yapmıştı. Aslında eski Sovyet yapısı içinde sakal bildiğimiz ağırlığını kaybettiği için diğer ülke temsilcileri de yaşlı olmalarına rağmen sakallı değillerdi. Şimdilerde sakallı halimi bu görevle mütenasip olsun diye tercih ettim diye de ben latife ediyorum.

Görevi üstlendikten sonra diğer aynı konumdaki her biri benden daha tecrübeli arkadaşlarımızla elimizden geleni yaptık. Göreve birlikte başladığımız bu değerli kişilerin biri hariç tamamını sonraki yıllarda kaybettik. Hepsi çok değerli olmakla birlikte bunların içinde en çok Azerbaycan temsilcisi Fettah Haydarov bende yer etti. Samimiyeti, sadeliği, Türk Dünyasına ama özellikle Türkiye'ye olan dostluğu ve ali-cenap kişiliği ile hatırlarda kalacak olan Fettah Haydarov'u 2020 yılı içinde kaybettik. 1938 Nahçıvan doğumlu olan Haydar Bey, hayata öğretmen olarak başlamış ama toplum meselelerine olan yakın ve samimi ilgisi onu siyasete taşımış. 1970-1990 yılları arasında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Milletvekili, 1990-1995 yılları arasında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Konseyi milletvekili olarak görev yapmış. Azerbaycan'ın bağımsızlığı sürecinde Haydar Aliyev'le birlikte mücadele etmiş. Daha sonra vefatına kadar Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisinin üyesi olmuş değerli bir isimdi. Bu görevi sırasında bir yandan da Azerbaycan Aksakallılar Şura Başkanı ve Türk Konseyi Aksakallar Keneşinin Azerbaycan temsilcisi olarak hizmet verdi. Onu artık güler yüzü ile aramızda göremeyeceğiz ama Türk Dünyası için çarpan kalbi, meselelerin çözümünde gösterdiği esnek ama istikrarlı tavrı, Azerbaycan'ın Türk Dünyasının ortasında yer alan coğrafi konumu gibi, ilgilendiğimiz dünyanın meselelerini halletmede uzlaştırıcı ve orta yolcu tavrı hep önümüzde ve zihnimizde olacak.

İş birliğini derinleştirmek

Türk Dili Konuşan devletler arasında kapsamlı iş birliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmak amacıyla yola çıkan Türk Konseyi, değişen dünya şartlarına göre kendini güncelleyerek görevine devam ediyor. Bu konuda ortaya çıkan bazı özel durumlarda devreye girerek rolünü de iyi oynadığını göstermiş oldu. Gelecek yıllarda bölgesinde ağırlığı olan bir güç haline geleceğinden de kuşku duymuyorum. Lise öğrenciliğim sırasında Mehmet Turgut'un Taşkent'e Doğru kitabıyla ilk tohumları ekilen, Türkoloji öğrenimi ile büyüyen, Belgrad Üniversitesindeki görevimle çeşitlenen, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet üyeliği ile farklı coğrafyalarda çiçeklenen, bürokratik görevlerimle büyüyen Türk Dünyası ilgim bu aksakal tevcihi ile bir anlamda taçlandı. Böylece sözünü ettiğim bu dünyaya yönelik hizmet imkanım en üst düzeyde devlet yöneticilerine intikal ettirilebilir bir mahiyet kazandı. Bir kısmını da çözebilme şansına eriştim. Bu yüzden ne kadar şanslı olduğumu ve böyle bir imkana mazhar olmanın ne kutlu bir nasip olduğunu bir kez daha ifade ediyorum. Bu yazıyı hem bu görevi lütfeden rabbime şükür, hem vesile olanlara teşekkür hem de bu aksakal hikayesi nedir diye soranlara cevap olmak üzere kaleme aldım.

[email protected]

İlk yayın için lütfen linki tıklayınız:
https://www.star.com.tr/acik-gorus/turk-dunyasina-aksakal-olmak-haber-1630529/

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum