Prof. Dr. Hanım HALİLOVA: TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU

28 Mayıs 1918’de Musavat Partisinin Lideri Mehmet Emin Resulzade’nin başkanlığında Azerbaycan Milli Şurası Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan ede

Prof. Dr. Hanım HALİLOVA: TÜRK KAFKAS İSLAM ORDUSU
19 Ekim 2014 - 19:54 - Güncelleme: 21 Ekim 2020 - 17:48
28 Mayıs 1918’de Musavat Partisinin Lideri Mehmet Emin Resulzade’nin başkanlığında Azerbaycan Milli Şurası Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan eder. Bakû, İngiliz - Rus - Ermeni işgali altında olduğu için, Milli Hükümet, Bakû’den sonar ikinci büyük şehir olan Gence’ye yerleşir. Bakû’nün İngiliz-Rus-Ermeni işgali altında olması ve Ermeni Taşnakların Bolşevik adı altında 20 binden fazla Azerbaycanlıyı katletmesi Azerbaycan’da çok ciddi rahatsızlık doğurdu. Bakû’nün işgali bir anlamda genç cumhuriyetin varlığını tehdit eder nitelikteydi. Bu nedenle Azerbaycan hükümeti kardeş Türkiye’den yardım isteğinde bulundu. Osmanlı Devleti ile irtibata geçildi. Haziran’ın dördünde Osmanlı Türkiye’si ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında dostluk anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile iki ülke arasında “daimi sulh ve ebedi dostluk” münasebetleri oluşturuldu ve Osmanlı gerektiği takdirde Azerbaycan’a silahlı yardım yapmayı kabul etti. Anlaşmanın 4.üncü maddesine göre Azerbaycan demokratik Cumhuriyeti’nin Başkanı M.E. Resulzade Kafkaslardaki Türk ve Müslüman halkına yönelik katliamın bir an önce durdurulması için Osmanlı Devletinden askeri yardım istedi.
 
Türkiye’nin müttefiki olan Almanya Türk Ordusunun Azerbaycan’a askeri yardım etmesine karşı çıkmakta idi. Yalnız Başkomutan vekili Enver paşa Azerbaycan’da durumun çok ciddi olduğunu anlayınca ve Almanlarla olan sıkıntının aşılabilmesi için “Kafkas İslam Ordusu” adını taşıyan teşkilat kurdu. Şark Orduları Komutanlığı bünyesinde bulunan beşinci Kafkas Piyade Tümeninin Kafkas İslam Ordusunun arasına katılması emrini verdi.
 
Bunun üzerine, 9–10 Haziran’da Türk askerlerinin birlikleri Gence’ye hareket etti. Azerbaycan topraklarından Kazağ; Tovuz bölgelerinden geçerek yol boyunca halkın sevgi gösterileri ile karşılandılar. 10 Haziranda Gence’ye ulaşarak Kafkas İslam Ordusu’nun emrine girdiler. Gence halkı Türk askerlerini kurbanlar keserek karşılamakta idi. Osmanlı Devletini kurtarıcı olarak gören Gence’liler şehrin her tarafında Osmanlı Devletinin ve Azerbaycan’ın bayraklarını astılar. Halkın bu sevincini Azerbaycan Milli Şairi Ahmet Cavat “Selam Türkün Bayrağına” (Türkiye de bu şiiri “Çırpınırdı Karadeniz” olarak bilinmektedir) şiirinde; “Vefalı Türk geldi yene, selam Türkün bayrağına” sözleri ile aktarıyor, kendisi de Türk Ordusunu selamlıyordu. Ahmet Cevat yazdığı başka bir “Türk Ordusuna” şiirinde sanki haykırmakta idi:
 
 
Ey şanlı ülkenin şanlı ordusu
Unutma Kafkas’a geldiğin günü
Gelirken kovmaya Turan’dan Rus’u
Ayağını Karadeniz öptü mü?
İlk atarken eski burca adımı
Kars Kalesi selam topu attı mı?
Sen yaparken orada zafer şenliği
Mağlup düşman kaşlarını çattı mı?
1937’de diktatör Stalin’in emri ile Pan-Turanist, Pan-Türkçü gibi ithamlarla Ahmet Cevat’ı kurşuna dizip öldürdüler.
 
Gence’de Nuri Paşa, bir yandan düzenli ordu kurmak, diğer yandan Gence’nin Ermeni mahallesinde bulunan silahlı Ermenilerin itaat altına alınması ve ellerindeki silahlarının toplanması için çalışmalar yapmakta idi. Gence Ermenileri ise silahlarını teslim etmemek için direnmekte idiler. 14 Haziran’da Gence Müfrezesi Ermeni mahallesine girip, denetimi ele aldı ve onlardan silahları topladı. Böylece, Türk askerlerinin Azerbaycan’da ilk silahlı çatışması Gence’de oldu. Kafkaslarda Mehmetçik ilk kez Gence‘de şehit düştü. 18 Haziran 1918’de Kafkas İslam Ordusu Gence’den Bakû’ye hareket etti.
 
Bu zaman Bolşevik Kızıl Ordusu, çevredeki Ermeni ve Rusları yanlarına katarak, 30 bin kişilik bir kuvvetle yiyecek ve içecek sıkıntısı çekmeyerek Kafkas İslam Ordusu’na karşı Bakû’den hareket ederek yol boyunca 50’den çok Azerbaycan köylerini yakıp, insanları öldürmekte idiler. 27 Haziran’da Karameryam-Gökçay karayolu boyunca Kafkas İslam Ordusu ile yüz yüze geldiler. Türk birlikleri hücuma geçerek düşmanı 3 km geriye atıp bozgun şekilde doğu istikametinde kaçmasını sağladılar. Panik içinde kaçan düşman askerleri karşılarına çıkan Aksu kasabasını tamamen yakıp yok ettiler.
 
Gökçay Savaşı, Türk Kafkas İslam Ordusu için ve Azerbaycan için çok önemli sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bakû’de bulunan Bolşevik Sovyet yöneticileri Kızıl Ordunun önünde hiçbir askeri gücün duramayacağını düşünmekte idiler. Kafkaslarda yaşayan halklar da, Rus Bolşevik ordusunun mağlup edilemez bir askeri güç olduğuna inandırılmışlardı. İnsanların düşüncelerinde yer eden “Kızıl Ordu mağlup edilemez” mitolojisini, Türk Kafkas İslam Ordusu Gökçay önlerinde tamamen ortadan kaldırdı.
 
Türk Kafkas İslam Ordusu, Gökçay Savaşı’ndan sonra bütün gücünü Bakû’nün kurtarılmasına yönetti. Almanlar, Bolşevikler, Ermeniler ve İngilizler petrol bakımından zengin olan Bakû’nün Türklerin eline geçmesine karşı idiler. O tarihte Bakû’de 18 bin silahlı Ermeni, 1200 ingiliz ve 1500 Rus birlikleri, yani 20 ile 30 bin kişilik düşman kuvveti bulunmakta idi. Bakû cephesinde savaşa hazırlanan Türk Kafkas İslam Ordusunda Anadolu’dan gelen 8 bin Türk askeri, 7 bin Azerbaycan Türklerinden milis kuvveti vardır.
 
15 Eylül 1918 tarihinde sabah saat 04.30 sularında topçu ateşinden sonra Kafkas İslam Ordusu taarruza geçti. Ermeni ve Rus askerleri, sokak aralarında veya gizlendikleri binaların üstünden ateş açmakta idiler. İngilizlerin Bakû’den kaçmaya başladığını anlayan Bakû yönetimi, Türk komutanları ile temasa geçerek şehrin teslim edilmesine ilişkin işaret vermekte idiler. Ruslar ve Ermeniler Dağıstan istikametine gitmek üzere gemilere doluştular. İngilizler ise Türkmenistan istikametine doğru kaçmaya başladılar. Bakû sokaklarında saat 15.00’e kadar devam eden çatışmalarda Ermeni ve Rus birleşik güçlerinin direnişi tamamen kırıldı.
 
Bakû’nün düşman işgalinden kurtarılmasına dair, 16 Eylül 1918 tarihinde Nuri Paşa Harbiye Nazırı ve Başkomutan vekili Enver Paşaya telgrafla bildirdi. “Allah’ın yardımı ile Bakû şehri otuz saat şiddetli muharebeden sonra 15. 9. 1918 tarihinde düşmandan tamamıyla temizlenerek zapt olunmuştur. 54. Alayın kahramanlığı zikredilmeye değer. Tafsilat arz olunacaktır. No:424”
 
Azerbaycan’ın ve özellikle Bakû’nün düşman işgalinden kurtuluşu münasebetiyle Başkomutan vekili Enver Paşa 29 yaşındaki genç komutan Nuri Paşanın şahsında Türk askerini kutlamıştı. Enver Paşa Şark Orduları Grubu Komutanı Halil Paşa’ya, Nuri Paşa’ya kutlama mesajı göndermişti “Büyük Turan İmparatorluğunun Hazar Denizi Kıyısındaki zengin bir konak yeri olan Bakû şehrinin zaptına ilişkin haberi büyük sevinç ve mutlulukla öğrenmiş bulunuyorum. Türk ve İslam tarihi sizin bu hizmetinizi unutmayacaktır. Gazilerimizin gözlerinden, öper, şehitlerimize fatihalar ithaf ederim”.
 
Türk Ordusunun Kafkaslara girmesinin esas amacı Ermeni Taşnakların Doğu Anadolu’da başlattığı ve Azerbaycan’ın birçok bölgesinde sürdürdüğü katliamı durdurmaktır. Çünkü Azerbaycan’da, Anadolu ile coğrafyası bir olan Oğuz Türkleri yaşamakta idi. Her iki halkın Oğuzhan, Metehan, Dede Korkut, Fuzuli, Nesimi, Nasrettin Tusi, Köroğlu gibi birçok ortak tarihi ve kültürel değerleri mevcuttu. Tek milletin birlikte kurduğu Türk Kafkas İslam Ordusu Azerbaycan’ı hür ve bağımsız bir Devlet olarak kendi ayakları üstünde durabilmesi için düşmanlarla savaşarak 1130 Mehmetçik şehit vermiştir.
 
Yazımı, Türk Dünyası’nın yaşayan büyük şiir ustası Bahtiyar Bey Vahapzade’nin şiiri ve şiirine özünün açıklamasıyla bitirmek istiyorum.
 
 
Yolun kenarında tenha bir mezar
Üstünde ne adı ne soyadı var
Yolcu arabayı durdur bu yerde
Bir sor kimdir tenha kabirde
O bir Türk askeri kahraman metin
O, öz kardeşine yardıma geldi
Kurşuna dizilen milletimizin
Haklı savaşına yardıma geldi
Uzaktan ses verip sesine geldi
O dönmedi ülkesine
Düşman sağlarını o soldan sağa
Biçti dostlarıyla cepheyi yardı
Toprağın yolunda düştü toprağa
Senin toprağın sana gaytardı
Kendi koruduğu hem can verdiği
Yolun kenarında defnedildi o
Uğrunda canını kurban verdiği
Toprağı kendine vatan bildi o
Yolcu, arabayı bu yerde eğle
O mezar önünde sen tazim eyle 
El aç, dua eyle onun ruhuna
Ayak bastığın yer borçludur ona
“Bugün hemin mazarın etrafında bizim ayaklarımızı bastığımız o toprak, o şehirde, Türk askerlerine borçludur. Bunu, bu şiirimle milletime telkin etmek istemişim” 
Bahtiyar Vahapzade

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum