MUĞLA'DA BİR ŞENLİĞİN ARDINDAN -2 DARIYERİ ŞENLİĞİ İZLENİMLERİ

MUĞLA'DA BİR ŞENLİĞİN ARDINDAN -2 DARIYERİ ŞENLİĞİ İZLENİMLERİ
26 Eylül 2023 - 19:23
MUĞLA’DA BİR ŞENLİĞİN ARDINDAN -2-DARIYERİ ŞENLİĞİ İZLENİMLERİ

                                                                                                                      Osman Çeviksoy

Çatıda sohbet devam ederken, geçmişteki bazı toplantılardan, seminerlerden, dergilerden ve internetten tanıdığım, takip ettiğim Prof. Dr. Namık Açıkgöz geldi. Halk kültürüne hâkimiyetiyle, hoş sohbetiyle hemen dikkatleri üzerine çekti. Onu zevkle dinlerken sala okundu.
         Erkekler olarak kalkıp Cuma namazımızı kılmak üzere camiye gittik. Konuk olduğumuz evin birkaç ev ötesinde bulunan cami ve şadırvanı ağaçlar arasında, yeşillikler içindeydi. Sıcacık havada şadırvanın suyu soğuk ve rahatlatıcıydı. Cami, belki bayram namazlarında olduğu kadar, belki de daha kalabalıktı. Namazdan sonra konuk yazarlar olarak öğle yemeği için tekrar terasa döndük.
         On sekiz yazarın alana inip kendileri için kiraz ağaçlarının gölgelerinde hazırlanan masalara oturmalarıyla “Dalaman Darıyeri Yayla Kültür Şenliği” başladı. Her masada iki yazar oturuyordu. Her yazarın önüne adının yazılı olduğu büyükçe bir fotoğrafı ve imzalayacağı kitaplarından birer örnek konulmuştu. Başta çocuklar, anneleri, babaları olmak üzere, arzu eden her katılımcıya kitap hediye edilecekti. İsteyen herkes kitabını yazarına imzalatabilecek, yazarlarla sohbet edebilecekti. Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğünün her yıl bir benzerini gerçekleştirdiği “öğrenci yazar buluşması” projesinden tanıdığım edebiyat öğretmeni Emine Serdar sunuculuk yapıyor, bu işi deneyimli sunucular gibi ustalıkla götürüyordu. Şenliğin hangi amaçlarla düzenlendiğini, programda nelerin olduğunu, gece saat 23.00’a kadar nasıl yürüyeceğini pek güzel anlatıyordu.
         Kitap hediye standına önce anneleriyle babalarıyla birlikte çocuklar yöneldiler. Birkaç dakika içinde çocuk edebiyatı yazarlarının önü kitap imzalatmak isteyen çocuklarla doluverdi. Doğal olarak itişip kakışmalar da başladı. Uzun yıllar öğretmenlik yaparak tecrübe kazanmış olan masa arkadaşım, değerli yazar Hasan Kallimci imzayı bırakıp ayağa kalktı. İki elini göğüs hizasında kaldırarak “Böyle olmaz sevgili çocuklar!” dedi. “Hepinizin kitabını imzalayacağım. Tek sıra olun bakayım.” Çocuklar gürültüyü kesti ve ip gibi tek sıra oldular. Çocuk bu, doğru olanı gösterdiğiniz zaman mutlaka uyuyorlardı.
         İlköğretim yaşında bir kız çocuğu kitabını imzalattıktan sonra masamızın önünden ayrılmadı. Kitap hediye standındaki görevlileri bana adeta şikâyet etti. Önümde duran beş kitabımdan Beyaz Yürüyüş’ü göstererek “Ben şu kitaptan da istedim, vermediler!” dedi. Kitap isteğinde bulunan her katılımcıya tek kitap hediye etmek şenliğin kuralıydı. Çocuğa bunu anlatmaya çalıştım, beni anladı. Üzgün bir çehreyle ve ses tonuyla, “Ama ben kitap okumayı çok seviyorum!” dedi. Öyle güzel, öyle dokunaklı söyledi ki o an aklıma geliveren hileyi ona söylemekte sakınca görmedim. Bir adım gerisinde duran annesini işaret ederek “Elinde kitap olduğu için ikincisini vermemişlerdir. O kitabı annene ver, yeniden git, iste, verirler!” dedim. Çocuk, kitabı annesine verip sevinçle hediye standına koştu. Az sonra da elinde Beyaz Yürüyüş, yüzünde tatlı bir gülümseyişle imzaya geldi.
         Bir yayla şenliğinde kitaplara karşı böylesine bir yoğun ilgiyi beklemiyordum. Katıldığım yayla şenliklerinde genellikle müzik, halkoyunları, yiyecekler öne çıkardı. Dalaman Darıyeri Yayla Kültür Şenliği’nde kitaplar ve yazarlar öndeydi. Muğla Gençlik Merkezleri tarafından çocuklara yönelik etkinlikler, halk oyunları gösterileri ilgiyle, alkışlarla izlendi. Yöresel yiyeceklere, diğer ürünlere karşı ilgi de küçümsenecek gibi değildi. Kimse aç, susuz, çaysız, kahvesiz bırakılmadı. Neredeyse etkinlik sonuna kadar isteyen herkese 2295 metre yükseklikteki Sandras Dağı’ndan indirilen karla soğutulmuş şerbet içme imkânı tanındı. İlk kez kitabı, kültürü önceleyen, on sekiz yazarı kitaplarını imzalamak üzere yaylaya çıkaran şenliğe Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Kızılay Muğla teşkilatı da destek vermişti.
         Akşama doğru TRT Türk Halk Müziği Sanatçısı Tuğba Ger, Özay Gönlüm’ün “Yaren” adını verdiği ünlü üçlü sazıyla ve üç kişilik saz ekibiyle sahneye çıktı. Güzel bir konser verdi. Büyük bir kalabalık tarafından beğeniyle izlenen konser, akşam ezanına kadar sürdü. Daha sonra eğitimci, kişisel gelişimci, yazar Alişan Kapaklıkaya sahneye davet edildi. Güzel, olumlu, biraz da komik mesajlar ileten, samimi ve halkın dilinden ifadelerle verdiği "Ailede Mutluluk" konulu konferansı; ilgiyle, alkışlarla takip edildi. Konferans sona erdiğinde saat gecenin 22.30’uydu ve çevre köylerden, Dalaman’dan, Muğla’dan gelenlerin bir kısmı ayrıldıkları haldeşenlik alanı tıklım tıklımdı. Muğla Milletvekili Kadem Mete, Dalaman Kaymakamı Mesut Yakuta, Dalaman Belediye Başkanı Muhammet Karakuş, Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak, Darıyeri Mahalle Muhtarı Enver Çoban ve çevre köylerin muhtarları sonuna kadar şenlik alanından ayrılmadılar. Emine Serdar ayrıldıktan sonra sunuculuk görevini de üstlenen İdris Koç; milletvekilini, kaymakamı, belediye başkanını tek tek sahneye davet ederek duygu ve düşüncelerini almak üzere mikrofon verdi. Üçü de farklı cümlelerle memnuniyetlerini ifade ettiler. Kitap kültür, gençlik ve tarım temalı böyle güzel şenliklere katkı vermeye devam edeceklerini bildirdiler. Başta yazarlar olmak üzere tüm emek verenlere, katılımcılara teşekkür ettiler. Şenliğin her yıl düzenlenmesi dileğinde bulundular.
         Şenlik için haftalardır çaba harcayanlar içinde en çok yorulanı hiç kuşkusuz İdris Koç’tu. Şenliğin başarıyla sonlanması da eminim en çok İdris Koç’un yorgunluğunu almıştı. Böyle bir şenliğin, böyle bir yerde, böyle bir temayla ilk olarak düzenlendiği düşünülürse, büyük başarı sağlanmıştı. Bir öğretmen, bir yazar olarak benim dileğim bu yayla şenliğinin, başka şenlik düzenleyiciler tarafından da örnek alınmasıydı.
         Kalabalık yavaş yavaş dağılırken eşime dönüp sesimin şakacı tonuyla “Darıyeri’ne gelmek kolay ayrılmak zor! Keşke Dalaman’daki otele dönmeyip burada kalsak.” dedim. O da aynı düşüncedeydi. Fakat herkesin yeri kendine, misafirlerine göreydi. Kime ne diyebilirdik ki… Sanırım Alişan Kapaklıkaya da bizimle olacak, bir saatlik dağ yolunu birlikte inecek, Dalaman’ın bol yıldızlı otellerinden birinde kalacaktık. Maalesef Darıyeri’nin saygılı güzel insanlarına, serinlemiş tertemiz havasına, veda etmek zorundaydık.
         Aklımızdan bu düşünceler geçerken İdris Koç masamıza geldi. “Hocam sizi otelinize götürecek araba hazır. Ancak şöyle de bir durum var: Alişan Bey diyor ki ‘Otele gitmeyelim, oturup sohbet edelim! Uykumuz gelince de bir köşeye kıvrılır yatarız. Ne dersiniz hocam? Olur derseniz iki kanepe de size açarız.” İdris Koç bendeki mutlu değişikliği fark etti mi, bilmiyorum, ben eşimin gözlerindeki huzur patlamasını gördüm. Hiç vakit kaybetmeden “Size yük olmayacaksak harika olur!” dedim.
         “Öyleyse terasa…”
         Teresa çıktık.
         Yemek, çay, sohbet, derken saatler 00.30’u gösterirken sabah erken kalkamazsa uçağına yetişemeyeceğini bahane ederek Alişan Kapaklıkaya kalktı. Onunla birlikte biz de kalktık. Bize orta katta bir oda ayrılmış, iki kanepe açılmıştı. Aralık bırakılmış pencereden içeriye mis gibi temiz yayla havası doluyordu…



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum