Millî Kimlik - Nevzat Kösoğlu

Millî Kimlik - Nevzat Kösoğlu
03 Eylül 2019 - 20:21 - Güncelleme: 10 Ekim 2019 - 17:19

Millî Kimlik-Nevzat Kösoğlu

Son yıllarda bazı kültür meselelerinin, dolayısıyla Batı karşısındaki tavrın, kimlik adı altında konuşulmaya başlandığı görülüyor. İyice işarettir. Batı'yı doğrudan doğruya tartışmaya cesaret edemeyenler, kimlik arayışı adı altında, alışagelmiş bakışların dışında yaklaşımlar bulmaya çalışıyorlar. Milliyetçilik veya millî kültür kavramlarından çekinildiği , -belki de klasik anlayışlarından hoşlanılmadığı için - biraz da, Batı'da mesela bu kavram içinde tartışıldığı için ''kimlik'' kelimesi neredeyse modalaşmaya başladı.

Bu da iyi; kimlik arayışı çevresinde yapılacak bütün tartışmalar aydınlarımızı bilgi olarak doğrulara îmân olarak kendilerine götürecektir; ne iyi... Ama, keşke kulağımızı Avrupalardan dolanarak göstermek gibi bir zahmet ve biraz da utanca düşmeden, kendi kökümüzden bir filizlenme, bir idrak tazelemesi olabilseydi de, daha aydınlık yollardan ve daha kısa mesafelerden menzilimize varabilseydik.

Kimlik ihtiyacını kendimiz hissetseydik, kendimiz kavrasaydık ve anlamlandırsaydık ve kendi kültürümüzün diliyle isimlendirseydik işimiz ne kadar kolay olurdu...

Batı'da bu ihtiyaç, dünyanın küçülmesi dediğimiz olayda, kültür alışverişlerinin çok hızlandığı ve iletişim ağının yaygınlaştığı bir ortamda ortaya çıktı ve kavramlaştı. Biz ise, içerden, dışardan bazen kanun, bazen silâh zoruyla iki yüz yıldır bir kültür taarruzu karşısında olduğumuz için, esasen kimliğimizi koruma savaşı içindeyiz. Kültürümüz de îmân gücünü kaybetmekte olduğu, mecalsiz kaldığı için gittikçe silikleşen millî kimliğimizi, hayatın her sahasında yeniden en parlak ve kesin çizgileri ile ortaya çıkarmak, en az iki yüz yıllık davamız...

Ara yollarda ayrılsalar da, ''ana caddede birlikte yürüyen'' geçmiş bütün milliyetçiler, millî kültürü bütünüyle, uslûbuyla yahut unsurları ile savunurken milli kimliğin kavgasını vermişlerdir. Cümlesine rahmet olsun.

Yeterince ilmî olamayabilirler, kimisi daha fazla güncel bulunabilir; kimisi gönlümüzce açık olamayabilir, noksan, hatta yanlış olabilir. Ama, hepsi iman istikameti olan, milli kimlik hassasiyetleri yüksek ve idrakleri açık insanlardı. Necip Fazıl İslâm'ı, vurgularken, Atsız Hoca Türk soyu diye destan yazarken, Yahya Kemal Osmanlı diye yanar, haykırırken, Peyami Safa sentez deyip milliyet ve maneviyatı savunurken, Mümtaz Turhan ilimcilik yaparken,Remzi Oğuz coğrafyayı vatanlaştırırken ve A.Hamdi Tanpınar Cumhuriyet fikir ikliminin yükseklerinde kanat çırparken hep millî kimliği çizmek ve bu arayış hassasiyetini diri tutmak için çabalıyorlardı.


Bu kısa dokunuş biraz da, sırf Avrupa'ya dönük olup da geç uyanan bazı aydınlarımıza mal bulmuş Mağripli gibi sarılan ve hattâ ''Ya hayır konuş ya sus'' ilkesini unutup, iğnelemelerini fitneye alet eden bir kısım ahmaklar için yapıldı. Bizim ana caddemizde yürüyenler yukarıdaki isimler çok iyi bilmeli, saygıda kusur etmemeli ve onları kendi izlerinde aşmaya çalışmalıdır. Birikim ve yücelik böyle gerçekleşir...

Nevzat Kösoğlu- Ekim 1990

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum