Yakarış - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

Yakarış - Ahmet Hikmet Müftüoğlu
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 01 Mayıs 2020 - 00:16

Yakarış - Ahmet Hikmet Müftüoğlu

ULU TANRI! 

Gün batıyor; sevgili korkun gönlümde doğuyor. Kumral akşam bana sessizlikler içinde büyüklüğünü fısıldıyor... Bu alaca karanlıklar arasında bir kulun, dilmaç kullanmadan, öz bilgisiyle sana diller dökmek istiyor... Ödünç giyim almadan, kendi çaputlarıyla karşına çıkmak diliyor.

Onun yalvarışını dinlemez misin? 

Kanadı incinmiş, karnı acıkmış bir serçenin ötüşcüğünü anlarsın! Boynu bükük, benzi uçuk bir çiçeğin istekçiğini duyarsın... Bugün bir Türk'ün, yıpranmamış, sesini birinci olarak sana eriştirmek isteyen suçunu bağışlasan gerektir. 

Ey, yüce göklerin ışıklı yıldızlarla, azgın denizlerin köpüklü dalgalarla süsleyen Tanrı !... Kullarına kendilerini tanımak, kendilerinde özünü tanıtmak üzere onlara beyin, gönül verdin. Onlardan yüz binlerce Türk, sevgili son Yalavacının (2) doğru izinden bu us, bu duygu kanatlarıyla yüksele yüksele uçmağına ermek istediler...

Yeryüzünün en büyük ulusu olan Türklerin yüreklerini dolduran soğuk bozkırlarını, yurtlarını bırakarak sözlerini anlamak, senin öz birliğini tanımak, sana tapmak üzere yalınayak, baş açık, yad illere düştüler... Sıcak çöllere üştüler... O genişliklerde yeldirenler tutsağın oldular. Yorgun urganına sarıldılar. İlk çağda aya, güne tapan bunlar, şimdi ayın günün ısısını buldular. Kutlu oldular. Yalvacının söylediği yarlığına boyun eğdiler. Yaradanlarını bildiler. Doğru yola girdiler. İstediklerine erdiler. Ey bizi yoktan var eden Oğun, (3)sonra, seni ulatmak, birliğin sancağını yeryüzünün bir ucundan öbür ucuna iletmek, gönlü gözü kör olanlara, seni tanımayanlara seni göstermek, seni tanıtmak üzere savaşmağa başladılar. Şimşeklerine baktılar, kılıçlarını çektiler. Yıldırımlarını işittiler, toplarını kullandılar. Kanlarını uğrunda döktüler, başlarını yoluna koydular. Koca denizleri geçtiler. Yüce dağları aştılar... Yeryüzündeki sayısız kullarından, çok, pek çok, onlar senin uğrunda çabaladılar. Sen de onlara öğdüller verdin, dirlikler bağışladın!...

Senin ve yalavaçlarının adlarına ayırdığın ünlü yerleri bütün onların yurtlarının bucaklarında sakladın. O köyde yarattığın Türklerin sana düşkünlükle yükseldiler.. Bu, yücelikten onları indirme ey sevgili Tanrı! Onları indirme... Ak bulutlardan, kara çamurlara düşürme! Düşürme kim onların yüreklerinde senin korkun, senin sevgin vardır...Sen varsın!...

Bilmeden yaptıkları suçları varsa dünkü emellerine bağışlamaz mısın?... Bağrı karalarını bugünkü gözyaşlarıyla yıkamaz mısın? Yürekleri karardıysa, eşiğinde yerlere sürünen alınları aktır, yüreklerinin karaltısını aydınlatmak, düştükleri uçurumdan bileklerini tutmak, onları doğru yola getirmek sana güç değildir; ey ulular ulusu!... Güç değildir!

Şimdi, önünde çıplak gönlüyle kekeleyerek söylenen bu kulun bütün yurttaşlarıyla bir yarlıgayıcı bakışın yoksuludur. Ey büyük Tanrı! Sen yine onları unutma! Sen yine onları esirge!

Bak!... Sızan gözyaşları ne ağlıyor!... Sızlayan yürekler ne inliyor!...

1-Bu münâcât bütün Türkçedir.
2-Yalavaç =Peygamber
3- Oğun = Allah

ÇAĞLAYANLAR A.Hikmet MÜFTÜOĞLU

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum