MERVE CAN: YAŞ GEÇTİKTEN SONRA

Tam heyecanı yavaş yavaş doruktan inerken hızlıca zirveye tırmanmaya başladı duyduğu seslerle. Yakınlardan geldiği kesindi, belki de odanın kapısının oralardan. Nefesi kesildi birden. Dudaklarını ısırışıyla, gözlerini kapattığı bir oldu.

MERVE CAN: YAŞ GEÇTİKTEN SONRA
13 Mart 2017 - 19:51 - Güncelleme: 13 Mart 2017 - 20:04

YAŞ GEÇTİKTEN SONRA

Bu soğuk yerde çenesi titriyordu. Karanlıkta tek görülen altın dişiydi. Nefesi avının peşinden koşan aslanınki kadar hızlı ve kısaydı.  Kalp atışını kulaklarında, sırtında ve patlamak isteyen beyninde fazlasıyla hissediyordu. Midesindeki bulantı onu daha da heyecanlandırıyordu. Gözlerini kapatmış öylece bekliyordu. Önündeki yarım santimlik dışarıya açılan aralıktan bakmaya cesaret edemiyordu. Nereden girmişti bu işe? Boğazına koca bir tekme yemiş gibi hissediyordu. Ellerinin buz gibi olduğunun farkına varmıştı geç de olsa. Saç tellerine kadar korkmuştu. Köstekli saatine kadar heyecanlıydı. Aceleyle kendini attığı bu sinir bozucu yerde, bacaklarını karnına doğru çekip oturduğunu fark etti kendine gelince. Nefes alamıyormuş hissi terk etmemişti onu hala.  Çivi gibi olmuş ayaklarını hissetmiyordu. Sıkı sıkıya kapatmış olduğu gözleri acımaya başladı ve usul usul gevşetmeye başladı göz kapaklarını. Kocaman olmuş gözbebeklerinin farkında değildi. Kendi bile nefes alıp almadığını anlamıyordu. Yaklaşık on dakika sonra solukları normale dönüp rahatlamaya başladı. Derince bir iki nefesin de yararını görmüştü bu gevşeme işinde. Oturuşundaki kasıntılık biraz azalmıştı ve gözleri, önündeki dışarıya açılan yarığa dikildi. Bu dışarıya açılan aralık, içeri kendi kadar cılız ışık alabiliyordu ancak. Korku dolu, titreyen bakışlarını ayırmıyordu sıska ışıktan. Gözlerini kırpmıyordu yaşlanmış olsalar da.

            Tam heyecanı yavaş yavaş doruktan inerken hızlıca zirveye tırmanmaya başladı duyduğu seslerle. Yakınlardan geldiği kesindi, belki de odanın kapısının oralardan. Nefesi kesildi birden. Dudaklarını ısırışıyla, gözlerini kapattığı bir oldu. Midesi bir mikserin esiri olmuşçasına karışmaya, bulanmaya başladı. Tüm vücudu ateşler içinde kalmıştı. Ya da buz gibi su dökülmüştü başından aşağı. Ayak sesleri gitgide yaklaşıyordu. Nefesini tutmuş gözlerini açmak yerine sıkıca kapatmayı tercih etmişti. Tüm gücüyle sıktığı ellerinde mecal kalmamıştı. Göz kapaklarına düşen tek görüntü, önündeki zayıf ışığın takatsiz yansımasıydı. Onun da karanlığa boğulmasıyla gözlerini açtı. Önünde duruyordu, içeriye ışık girmesini engelleyecek kadar yakında duruyordu. Gözleri iyice büyüdü kalbi sıkışmaya ve yerini beğenmemeye başlıyordu. O arkasını dönmüşken hızlıca kendini dışarı atıp kaçmayı düşündüyse de tüm vücudu uyuşukken bunu yapamazdı. Kenetlenmiş dişleri çenesini yormaya başladı. Önündeki odaya açılan aralığa dikmişti gözlerini. Ne bir şey düşünüyor ne nefes alıyordu.

            Odanın içinde biraz dolaştı acımasızca.  Televizyon masasının altına, koltuğun üstüne, sehpanın altına, vazonun içine baktı. Neredesin! Etrafta gözlerini gezdirdikten sonra, bakışları kiler niyetine kullandığı dolaba takıldı. Sinsice gülümsedi. Dişlerini çıkartmış olsa gerek dudakları buruşuk görünüyordu. Dolaba aheste bir şekilde yaklaştı ve hızlı bir hareketle kapağı açtı; aha! Buradasın! Sobe Murtaza! Murtaza heyecandan takma dişini düşürmüştü. Kalbini tutuyordu, Naci beni çıkart buradan dedi anlaşılması güç bir şekilde. Bir daha da seninle tavlada iddiaya girip saklambaç oynarsam yağmurlu bir günde, altına çamurlu su girmiş kaldırım taşına basayım emi! Emekli olduğumdan beri canımdan bezdirdin! Dişlerim dolapta kaldı, getir çabuk.

5.03.2017 MERVE CAN

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum