Menemen Hadisesi'nin gerçek romanı

Menemen Olayının gerçek yüzü bu romanda

Menemen Hadisesi'nin gerçek romanı
27 Aralık 2013 - 20:21
23 Aralık 2013 / ARİF NAZİF AYDIN
Menemen komplosu, 6 esrarkeşin ayaklanmasıyla Kubilay’ı katletmelerinin izlerini günümüze taşıyor. Dönemin mahkeme ve hükümetine göre olay irticai bir faaliyet. Nitekim, dinî kesimler başarıyla sindiriliyor.

Bundan tam 83 yıl önce, 23 Aralık 1930’da yaşanan Menemen Hadisesi sıcaklığını hâlâ yitirmedi. O gün, genç bir subay olan Kubilay, âdeta bir avuç esrarkeş caninin önüne atılarak katledildi. Erbilli Esat Efendi başta, birçok masum insan haksız ithamlarla yargılanıp idama mahkûm edildi.

Araştırmacı yazar Zekeriya Yıldız, Menemen Hadisesi’nin içyüzünü anlatan bir roman yazdı. Uzun yıllar olayları araştıran, dönemin gazetelerini gün gün tarayan Yıldız’ın kitabı geçen hafta ‘Gül Ateş Sine Menemen’ ismiyle piyasaya çıktı. Yıldız’a göre, Menemen Olayı, tek parti rejiminin devamı ve devrimlerin bekası adına devlet içindeki birtakım karanlık yapılar tarafından kurgulanıp sahneye kondu. Kendisiyle karanlık yapıları ve komploları konuştuk.

-Menemen’de ortaya konan komplonun içyüzü neydi?

Menemen komplosunun altında yatan derin sebepleri anlamak için olaylardan birkaç ay geriye gitmek gerekir. 1929 yılında Amerika’da ortaya çıkan ve bütün dünyayı saran ekonomik bunalımdan etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyordu. Çünkü savaştan çıkmıştı ve yüklü borcu bulunmaktaydı. İhracat olmadığı için, devlet büyük yatırımlarını topladığı vergilerle karşılamaktaydı. Vergiler yüksek, tahsilât ise acımasızdı. Örneğin bir keçinin vergisi onun piyasa fiyatından yüksekti. Hacizler, hapisler Anadolu insanını canından bezdirir hâle getirmişti. “Tahsildar zulmü” sözü o tarihlerden kalma.

-Ekonomik sebeplerden başka nelerden bahsedebiliriz?

Ekonominin yanında bir de işin manevi boyutu var. Osmanlı’nın külleri üzerinde yeni bir devlet kurulmuş, rejim değişikliği olmuştu. Toplumun değer yargılarını değiştiren devrimler art arda ortaya çıkmaya başlamıştı. Hilafetin kaldırılması, harflerin değiştirilmesi, kılık kıyafetin Batılılaştırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması halkın hoşuna gitmemişti. Bir diğer sebep ise yeterli muhalefetin olmaması. Takrir-i Sükûn Kanunları, İstiklal Mahkemeleri en yoğun mesaisini bu dönemde yapmış. Şeyh Sait isyanıydı, İzmir suikastıydı derken peş peşe idam sehpaları kurulmuş. Terakkiperverci Paşalar, İttihatçıların son temsilcileri, gazeteciler, siyasetçiler ya ipe gönderilmiş ya sürgüne. Meclis, zaten tek partiden oluşuyor. Muhalefet yok. Ülkede tam bir diktatörlük görüntüsü hâkim. Yabancı gazetelerde sık sık Mustafa Kemal’in diktatörleştiğine dair yazılar çıkıyor. Tabii bir de önü alınamayan yolsuzluk söylentileri de beraberinde geliyor.

-Muhalif partinin kurulmasını nasıl yorumluyorsunuz o hâlde?

1930 yılına gelindiğinde ülkede garip bir yumuşama havası seziliyor. Mustafa Kemal’in ajanı olduğu söylenen Arif Oruç, Yarın isimli gazetesini muhalif bir çizgiye çekiyor. İsmet Paşa’yı yiyicilikle suçlayıp hükümetin yolsuzluklarını yazıyor. Aynı şekilde muhalif isimlerden Zekeriya Sertel, yürüttüğü sosyalist söylemli muhalefetini günlük gazeteye çevirip Son Posta’yı çıkarmaya başlıyor. Devlet de basında beliren bu aykırı sesleri alışılmadık bir olgunlukla karşılayıp bıyık altından gülerek seyrediyor. Üstelik bir de muhalif parti kurduruluyor. Mustafa Kemal, yakın arkadaşı Fethi Okyar’a Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) adında muhalif bir parti kurduruyor. Kardeşi Makbule Hanım başta olmak üzere en yakın dost ve akrabalarını bu partinin kurucuları arasına katıyor. Ağustos ayında kurulan SCF, kısa zamanda örgütleniyor ve ekim ayında yapılan belediye seçimlerine katılıyor. “Açık oy, gizli tasnif” gibi ucube bir sayım yöntemine, jandarma dipçiğine, silahlı engellemelere, akla hayale gelmedik seçim hilelerine rağmen hemen her seçim bölgesinde umulmadık bir başarı sağlıyor.

-Serbest Fırka’nın başarısından kastınız nedir? Nasıl bir başarı sağlanıyor?

Aday çıkardığı 104 seçim bölgesinin 40’ında kazanıyor. Seçim kazandığı bölgelerden biri de Menemen. Halk Partisi’nin ağır topları bu bölgenin milletvekili olmasına rağmen Menemenliler neredeyse oy birliğiyle muhalif fırkayı destekliyorlar. Olaylar seçimlerden sonra başlıyor. SCF ağır bir saldırıya maruz kalıyor. İsmet Paşa ve “CHP’nin Kırklar Heyeti” denen grup, devletin, partinin ve basının gücünü kullanarak muhalefetin üzerine acımasızca yürüyor. Bu saldırılar esnasında kullandıkları yegâne argüman, o günden bu yana yabancısı olmadığımız beylik bir suçlama: İrtica. Bu andan sonra saldırılar başlıyor. Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Fırkası (CHP) için tehlike çanları çalmaya başlıyor.

-Bu olayların üzerine muhalif partinin ömrü ne kadar oldu?

Neticede Serbest Fırka’nın ömrü üç ayda sona eriyor. Mustafa Kemal, muhalif fırkanın irtica yuvası hâline geldiğine ikna ediliyor. O da emirle kurdurduğu partiyi yine emirle kapattırıyor. İrtica iddiası var ama ortada mürteci (gerici) yok. Mustafa Kemal de bu garipliğin farkında. Olayların sonrasında uzun bir yurt gezisine çıkıyor. Özellikle muhalefetin yüksek oy aldığı illeri ziyaret ediyor. Ve gittiği her yerde “Serbest Fırka’yı kapatmakla iyi mi ettik?” diye soruyor. İrticanın izlerini arıyor. Ziyaret ettiği yerlerden biri de Samsun. Vilayet Valisi Kazım İnanç Paşa, Serbest Fırka’nın kuruluş talimatının verildiği Yalova toplantısında bulunanlardan birisi. Mustafa Kemal’in kardeşini Serbest Fırka kurucusu olarak görünce Paşa’nın samimiyetine inanarak kızını Samsun teşkilatı kuruluşunda görevlendirmiş. Hilesiz bir seçim yapılmış Samsun’da. Serbest Fırka’nın adayı Boşnakzade Ahmet Bey, yüzde doksan oy alarak seçilmiş.

-Halkın seçtiği kişiler neden görevden alınıyor?

Gazi Paşa, irticanın Serbest Fırka’yı ele geçirdiğine o kadar inandırılmış ki; karşılama yemeğinde içki içmeyi reddeden belediye reisinin mürteci olduğuna, Vali’nin buna göz yumduğuna kanaat getirip ikisini birden görevden aldırıyor. Bütün bu inanmışlık görüntüsüne rağmen yine de Gazi Paşa’nın Serbest Fırka’ya yönelik irtica suçlamasına ilişkin içi rahat değil. Mustafa Kemal’in yurt gezisi bitmeden Menemen’de irticai bir kalkışma oluyor.

Manisa’dan yola çıkan meczuplar, rejimi yıkmak için ayaklanıyorlar. Bir yedek subayla iki bekçiyi acımasızca katlediyorlar. Aradıkları irticayı hortlatıyorlar. Ete kemiğe bürünmüş, gözü dönmüş bir mürteci ordusu olarak karşımıza çıkıyor. Olay yeri tutanaklarında hadise günü üzerlerinden esrar paketleri çıktığına dair bilgiler var. Küçük bir müdahale ile başlamadan bitirilebilecek bir hadise, Nakşilerin içinde olduğu ve meşru düzeni silahlı müdahale ile yıkmaya yönelik büyük bir isyan gibi tanımlanıyor.

-Olaylar o dönemin gazetelerinde nasıl anlatılıyor?

1972’de Türkiye’nin en ciddi kurumlarından biri tarafından hazırlatılmış bir kitapta bile isyan olarak anlatıldığına göre; televizyonun, radyonun, telefonun olmadığı tek kitle iletişim aracı olarak gazetelerin bulunduğu 1930 şartlarını bir düşünün. İktidarın kontrolündeki gazeteler günlerce kanlı bir hadiseden bahsediyorlar. Camiden çıkan mürteciler hükümet konağının önünde irtica bayrağı açıyorlar. Kendilerine müdahale eden Kubilay adındaki genç bir subayı öldürüyorlar. Hem de nasıl bir öldürme! Kafasını bağ bıçağıyla kesiyorlar, kesik başı tevhit sancağının başına takıp meydana dikiyorlar. Kan dondurucu, dehşet, vahşet! Üstelik bu vahşeti Nakşilik adına, din adına, İslam adına yaptıklarını söylüyorlar. Menemen Hadisesi’ne biçilen rol budur; mürteciler Türkiye’yi çağdaş ülkeler seviyesine çıkarmayı amaçlayan devrimlere karşı çıkmış, devrimlerin bekçisi genç bir subayı acımasızca kesmişlerdir gibi komik bir iddiaya inanılmış o dönemde. Her yıl aralık ayının 23’ünde Kubilay Anıtı’nın önünde binlerce kişiyle toplanılıp irticaya lanet mitingleri yapılıyor. Hadisenin neticesine bakılınca sebebi de, neden kanlı bir fona büründürüldüğü de kolayca görülebiliyor.

-Serbest Fırka’nın inkılap muhalifliği iddiası tamamen hayal ürünü mü?

Elbette. Kurucuları Gazi’nin en yakın adamları, arkadaşları, akrabası. Teşkilatlanma safhasında kaydedilen her üye, olası sızmalara karşı CHP tarafından tek tek fişlenmiş. Kaldı ki, Serbest Fırka’nın sadece üç ay süren güdük demokrasi macerası incelendiğinde irtica iddiasını kuvvetlendirecek delillere rastlamak imkânsızdır. Kemalist yazarların dillendirdikleri tek hadise Halk Partisi binasının taşlandığı İzmir mitingidir. Zaten o da baştan sona tertip kokar. Denizli Milletvekili Haydar Rüştü’nün sahibi olduğu Anadolu Gazetesi, mitinge katılanları tahrik edici yazılar yazmış, istihbarat elemanları kalabalığı galeyana getirmek için özel çalışma yapmıştır. Dönemi inceleyenlerin genel kanaati; Menemen Hadisesi, ustaca kurgulanmış bir derin devlet komplosudur. Tek Parti diktasının sonunu getirebilecek siyasal hareketi doğmadan öldürenlere meşruiyet kazandırmak için kurgulanmış bir komplo. İktidarı kaybetme korkusuna düşen tek parti diktasının kodamanları, en geçerli akçe olan irticaya sarılmışlardır. Zira irtica, rejimin en hassas olduğu kavramdır. Bu suçlamayı yaptıktan sonra akan sular durur. Eğer iddianın içi boşsa hemen doldurulur. Menemen’de olan aynen budur.

-Menemen Olayı’nın bir Nakşibendi tertibi olduğu söyleniyor, doğru mu?

Sıkıyönetim Mahkemesi’nde öyle olduğu iddia ediliyor. Mahkeme savcısı iddianamesinde “bu tarikatın en belirgin vasfı sakallı olmalarıdır, bunlar da sakallı” diyor. Savcının iddiasına göre; Nakşibendilik gibi köklü, kadim gelenekleri olan, o tarihte sadece Anadolu’da yüz bine yaklaşan mensubu bulunan büyük bir tarikat, altı esrarkeşle kalkışma yapacak. Bu iddianın içinin boş olduğu biliniyor. Ama öyle demeleri gerekiyordu. Bana göre Menemen Hadisesi’nin bir sebebi Serbest Fırka’nın irticaya teslim olduğu, dolayısıyla kapatılması gerektiği iddiasına gerekçe sağlamaksa, diğer sebebi de Nakşilerin bir bahaneyle ezilmek istenmesidir. Çünkü Nakşilik o tarihte Türkiye’nin en diri ve dinamik cemaat yapılanmasıydı. Üstelik seçimlerde Serbest Fırka’yı desteklemişlerdi. Bu desteğin intikamının alınmayacağını ve  devrimlerin en keskin döneminde Nakşilere dokunulmayacağını düşünmek safdillik olur.

-Menemen’in Vildomit( cezalandırılmış şehir) ilan edilmesi ne kadar doğruydu?

Hadisenin hemen akabinde konuşulmuş bir konudur bu. Çankaya’da Gazi Paşa’nın başkanlığında bugünkü Millî Güvenlik Kurulu’na benzer bir toplantı yapılıyor. Gazi Paşa, Menemen’e karşı büyük bir öfke içindedir. Yedi sene önce kendilerini düşmandan kurtaran kahraman ordunun bir subayı kasaba meydanında kesilirken Menemenlilerin engel olmamasını kabul edememektedir. Bu yüzden bütün Menemen’in cezalandırılmasını ister.  “Vildomit” ilan edilmesini, bütün kasabanın boşaltılıp yakılmasını ve hükümet meydanına siyah bir taş dikilip gelecek nesillere ibret olarak bırakılmasını emreder. Tabii o an için öfkeyle verilmiş bir emir bu. Uygulanması büyük bir facia olurdu.

-Menemen Olayı’nın devlet komplosu olduğunu söylüyorsunuz, bu iddiayı güçlendirecek başka deliller var mı?

Cevaplanmamış sorular var. Mahkeme heyetinin de nedense sormadığı, gazetelerin dile getirmediği sorular. Giritli Mehmet kimdir? Hadisenin kilit adamı Giritli Mehmet’tir. Kimliği ve ilişkileri karanlık bir adam. İstiklal Harbi’nde Çerkez Ethem’in tasfiye edilmesinde kullanılmış, onunla birlikte kaçmış. Cumhuriyet’in ilanından sonra yurda dönmüş. Manisa Belediyesi’nde nikâh memuru olarak çalışmış. İşin garibi SCF taraftarı olmuş biri. Hadisede öldürüldüğü için ilişkilerini ve bu hadiseye nasıl yönlendirildiğini tam olarak bilemiyoruz.

-Yüzbaşı Fahri Bey’in rolü nedir?

Hadisenin bir diğer kilit adamı da Menemen Karakol Komutanı Yüzbaşı Fahri Bey’dir. Mahkemede 37 kişi idama mahkûm edilmiştir. Bunların birçoğu Menemen meydanında bulunan kişilerdir. Eylemcilere engel olmadıkları için, hadiseyi duyup da hükümete haber vermedikleri için asılmışlardır. Hadisenin olduğu yer karakol binasının hemen önüdür. Kubilay gözünün önünde öldürülürken Yüzbaşı Fahri Bey yanındaki silahlı askerlerle hadiseyi seyretmesine rağmen yargılanmamış ve ceza da almamıştır. Eylemci bir avuç esrarkeşi Yüzbaşı Fahri Bey kolaylıkla dağıtabilirdi. O bunu yapmamış, alaydan yardım istemiştir. Yardıma gelen yedek subay Kubilay’ın yanında bir manga asker vardı. Ne hikmetse askerlerin silahları kurusıkı mermilerle doldurulmuştu. Kurusıkı mermileri boşaltıp alandan kaçmışlardır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum