Kısıtsız savaş - Prof. Dr. İskender Öksüz

Kısıtsız savaş - Prof. Dr. İskender Öksüz
09 Temmuz 2020 - 13:11 - Güncelleme: 09 Temmuz 2020 - 13:19

Bir Çin masalı

Eski bir Çin masalıyla başlayalım. Yeni reis, Çince yeni “Ba”, eski “Ba”yı generalleri ve danışmanlarıyla yakalamış. Öldürecek. Önce hepsini büyük bir salona toplayıp mükellef bir ziyafet çekiyor. Her şey yenilip içildikten sonra marifetli bir kılıç dansçısının gösterisi anons ediliyor. Üç kılıç iki hançerle dans eden bir akrobat ortaya fırlıyor ve müzik eşliğinde hayret verici figürler yapıyor. İdam mahkumu esirler ağızları açık seyrediyor. Adam gösterisini bitirip alkışlar arasında çekiliyor.

Yemek güzel, içki nefis, dans şahane ama bütün bunların maksadı belli. Hâzirunu idam etmek… Nihayet eski Ba, çok kibar bir üslupla galibe soruyor:

– Efendimiz, bizi ne zaman, idam buyuracaksınız?

Ba, gülümsüyor ve aynı nezaketle misafirlere sesleniyor,

– Efendiler, başlarınızı öne eğin.

Tamamının kellesi kucaklarına düşüyor. Meğerse o mahir kılıç dansçısı, gösteri sırasında işini bitirmiş ve maktullerin ne ruhu ne vücudu duymuş.

Çin’e bakmak lazım

Dikkat edilecekler listesinde Çin’in günbegün üst sıraya tırmandığı muhakkak. Bir zamanlar “Ne Amerika, ne Rusya” diye bir sloganımız vardı. Çin-Rus ayrılığı başlayıp o zamanlar “Maocular” denilen Çin tipi “devrimciler” ortaya çıkınca o slogan “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin – her şey Türklük için!”e dönüştü. Bugünkü nesiller bu sözleri pek hatırlamaz. Zaten bu sloganları oturtacağımız yakın geçmiş hafızamız da yok.

Yakın tarihi şimdilik bu kadarla bırakalım ve bugüne dönelim. Bugünü anlamak için dünyadaki iki buçuk büyük gücü anlamak gerekiyor. Kuvvet sırasıyla ABD, Çin ve buçukuncusu da Rusya. Bizim Türk Dünyası açısından dikkatimizi yoğunlaştırmamız gereken bir de İran var. İran, dünya gücü olmasa da hem bize hem Türkistan’a yakınlığından ve içinde barındırdığı Türk çokluğundan ötürü hesaba katılması gereken dördüncü ülke.

Arkadaşlarımın düşüncesi Çin’den başlamamdı ve öyle yaptım. Önce üç kitap çalıştım. Bunları burada sırayla özetleyeceğim. Kitaplar şunlar:

  • Unrestricted Warfare (Kısıtsız Savaş), Qiao Liang and Wang Xiangsui (Beijing: PLA Literature and Arts Publishing House, February 1999- Pekin: Halk Kurtuluş Ordusu Edebiyat ve Sanat Yayınevi, Şubat 1999)
  • Stealth War- How China Took Over While America’s Elite Slept, Robert Spalding, Portfolio, 2019. (Gizli Savaş- Amerika’nın Seçkinleri Uyurken Çin Hâkimiyeti Nasıl Devraldı)
  • The Hundred Year Marathon- China’s Secret Strategy to Replace America as the Global Superpower (Yüz Yıllık Maraton- Kürenin Süpergücü Konumunda Amerika’nın Yerini Almaya Yönelik Çin’i Gizli Stratejisi) , Michael Pillsbury, St. Martin’s Griffin, 2016.

Kısıtsız savaş

Önce Kısıtsız Savaş’tan başlayayım. Kitap 1999’da yayımlandığında iki yazarı da,  Halk Kurtuluş Ordu’sunda albay rütbesindeydi. Çin Ordusu’nun resmî adı, Halk Kurtuluş Ordusu (HKO)’dur. Tıpkı üç genç fidan (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) ve daha üç genç fidan, Sinan Cemgil, Taylan Özgur ve Cihan Alptekin’in 1970’te ODTÜ’de kurdukları THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) gibi.

Kitabın birinci yazarı, 1955 doğumlu Qiao havacıydı. Kitap yayımlandıktan sonra tümgeneralliğe kadar terfi etti ve o rütbeden emekli oldu. Hâlen askerlik teorisyenliğine devam ediyor. HKO Hava Kuvvetleri “Yaratıcı Departman“ında başkan vekilliği, Millî Güvenlik Politikaları İnceleme Konseyi’nde genel sekreter vekilliği görevlerini yürütüyor. Çin Yazarlar Derneği üyesi. 2007 yılında Çin televizyonu CCTV’de kökü M.Ö. 6. asırlara uzanan “Otuz Altı Savaş Hilesi” üstüne bir dizi sundu. İkinci yazar, 1954 doğumlu Wang kıdemli albay rütbesiyle emekli oldu. Bugün Beijing Beihang Üniversitesi’nde profesör.

Beş sesli müzik

Gerek Çinlilerin yazdığı bu kitap, gerekse Çin’i yakından tanımış asker ve devlet adamlarının diğer kitaplarında birbirine benzeyen tuhaf bir ruh hissediyorsunuz. Çin, 3.000 yıllık geleneğinin içinden düşünüyor. Batılı yazarlar da kendi edebiyatlarına, kendi felsefecilerine, Yunan, Roma felsefelerine ve nihayet eski ve yeni ahide atıf yapar, alıntı yapar. Fakat Çinli entelektüelin geçmişiyle ilişkisi farklı. Onlar atıf veya alıntıyla yetinmiyor. Onlar bugün de o kültürün içinde yaşıyor, o kültürde düşünüyor. Dünyaya o kültürün gözleriyle bakıyor. Siyasî mücadele, entrika, hile ile yoğrulmuş o binlerce yıllık mirasla. Her cümlelerinde Mandarin dilinin ding-dong tonları, Konfüçyüs’ün, SunTzu’nun bağdaş kurup arkasına yaslanmış, kendinden emin oturuşu ve kılıç dansçısının beş sesli müziği var.

Çin tarihinin M.Ö. 770-476 arasında Zhou Hanedanı’ın “İlkbahar-Sonbahar“, M.Ö. 475- 221 arasında da “Savaşan Devletler” dönemleri var. Bunlar yaklaşık 5,5 asır süren fetret, mücadele ve harp asırları. Fakat bu muharebeler meydan muharebesi değil. Bazen o da var fakat asıl mücadele vasıtaları şöyle sayılabilir: saray darbesi, karşı tarafın adamını satın almak, ittifak, müttefiki aldatmak, karşı tarafın müttefiğini kendinize çekmek… Makyavel’in Prens’i İtalya’nın suikastli, zehirlemeli, saray darbeli bir döneminden seslenir. Fakat hem süre, hem de şiddet bakımından Borgialar’ın İtalya’sı, Çin’in o beş buçuk asrının eline su dökemez. Makyavel’den 1500 küsur yıl önce, onu birkaç defa çırak çıkaracak bir kültür!

Düşünün ki Otuzaltı Hile, sözlü gelenekten ve yazılı gelenekten kaynaklanan, toplanması asırlar süren bir derleme. Bizim Dede Korkut gibi. Ve Dede Korkutlar, Oğuznameler, Köroğlular mertlik, savaşçılık, kahramanlığa yoğunlaşmışken Tzu ve Hileler, adı üstünde hile, suikast odaklıdır. İkisi de asırlar boyunca gelişmiş, eklenmiş, söylenmiş. Biri o yönde, diğeri öbür yönde.

Uzak Doğu’daki çok popüler dövüş sanatları bile ne güreşe, ne ciride, ne de boksa benzer. Rakibini hile ile yenmek, rakibinin gücünü kullanarak onu alt etmek hâkim düşüncedir.

Hissedilen bir başka kültür unsuru, gizliliğin, daha doğrusu açık olmamanın bir değer sayılması. Bizim tasavvufta da bazen görülen “sır” anlayışı. Ne kadar önemli adamsanız o kadar kısa, öz ve mümkün olduğunca anlaşılmaz bir tarzınız olmalı. Sun Tzu öyledir. Kitabının bölümleri bir iki paragraftır ve sık sık, “bu kadar yeter”, “anlayana fazla bile” sözleriyle biter.

Üslubun dışında, binlerce yıl sonra Tzu’nun evlatları, onun temel ilkesini tekrarlıyor: Her salak muharebe eder. Marifet, harbi muharebe etmeden kazanmaktır. Harbi başlamadan bitirmektir.

Her şey harptir ve harp her şeydir

Kısıtsız Savaş’a girmek için ilk bölümlerinden birkaç alıntı yapayım:

Harp meydanı her yerdedir. Düşünün, eğer bir bilgisayar odasında veya bir borsada savaş başlatarak düşman ülkesini felaket uçurumuna yuvarlayabiliyorsanız, savaş alanı olmayan bir yer var mıdır? Bugün emirlerini alıp yola çıkan delikanlı, “Muharebe meydanı nerede?” diye soracak olursa, cevabı “Her yerde”dir.

Harbin yeni ilkeleri, eskisi gibi, “düşmanı, silahlı kuvvetler kullanarak irademize teslim olmaya mecbur etmek” değil, “silahlı kuvvetler veya silahsız kuvvetler, askerî veya askerlik dışı ve öldürücü veya öldürücü olmayan yolların hepsini kullanarak düşmanı bizim çıkarlarımızı kabule mecbur etmektir”.

Bu son paragraftaki “eski” tarif, Clausewitz’tir. Yenisi, bir önceki paragrafla birlikte, kitabın açılış atışı gibi. Her yer ve herkes ve her şey ve her vasıta savaş aleti, her an savaş zamanı ve her yer savaş alanıdır. Harp silahlı kuvvetler kadar silahsız kuvvetlerle, öldürücü silahlarla da öldürmeyen araçlarla da yapılır. Pazarlamacı Regis Mckenna’dan ilhamla: Her şey harptir ve harp her şeydir. Pazarlama çizgisinden devam edersek, eski ve yeni anlayış diye şöyle konuşulur: “Eskiden marifet bir mala uygun müşteri bulmaktı. Şimdi hedefimiz müşteriye uygun mal bulmaktır.” Qiao ile Wang şöyle söylüyor:

Silahlarımıza uygun bir savaşa girmek veya savaşa uygun silahlar imal etmek… Bu iki ifade, gelenekteki harple gelecekteki harp arasındaki sınırı çizer, bu iki çeşit harbin silah ve taktiklerinin ilişkisini de gösterir.

Sun Tzu tipi mistik hava hâkim. Kitapta uzun uzun, konuyla pek az ilişkisi olan “altın oran”dan bahsediliyor, 1,618 sayısından. Her şeyin merkezi değil yanı önemlidir gibi uçuk sözler var: Kılıcın gövdesi değil kenarı keser!…

Her yer cephe, her şey silahtır ana fikrinden devam edersek:

Tek bir insanın becerdiği bir borsa çöküşü, bir bilgisayar virüsünün işgali, düşman ülkesinin parasını dalgalandıran bir söylenti veya skandal, düşman ülkesinin liderlerinin İnternet’te ifşa edilmesi… Bunların hepsi yeni silah kavramlarına dâhildir.

Bizde olan bitene veya bizde olduğu iddia edilene çok benzer ifadeler. Yazarlar zaman zaman Soros’u hedefe koyuyorlar ama o da bu kadar, daha fazla değil. Soros’tan ne kastedildiğini siz anlayacaksınız.  Arife tarif gerekmez.

Çöl fırtınası

Kitap, önce konvansiyonel harbin vardığı noktayı inceliyor, irdeliyor. Bunu yaparken de elinde son örnek olarak Çöl Fırtınası harekâtı var: Birinci Körfez Savaşı. İkinci Körfez savaşı da 11 Eylül saldırısı da henüz gelecekte. Eminim, bilhassa bu ikinciye yazarların tepkisi, “Biz dememiş miydik?” olurdu.

Yazarlar, alışmış savaşın dışındaki yenilikleri sayıyor.

Rusya’dan verdikleri örnek: “Bir telefonun sinyalini izleyen Ruslar, o sinyalin odaklandığı bir füzeyle Dudayev’i ebediyen susturdu!

Fakat asıl yoğunlaştıkları ABD:

ABD’nin Vietnam’da bulutları gümüş iyodürle “tohumlayarak (seeding)” sellere yol açtı. Havadan ekinlere yaprak dökücü atıp ürünü yok etti.

İlk defa İngliz Sunday Telegraph gazetesinde çıkan habere göre ABD ordusu 18-25 Eylül 1995 tarihleri arasında millî savunma elektronik sistemlerinin güvenliğini deneme maksatlı “Birleşik Muharip” manevrası yürütüyordu. Bu harp oyunu sırasında Hava Kuvvetlerinden bir subay, donanmanın komuta sistemine başarıyla sızdı.” (Başka yerde, aynı operasyonu, “Bir deniz tümenini saf dışı etti.” diye değerlendiriyorlar.)

U.S. FM100-6 Enformasyon Operasyonları Kuralları’nda anlatılan klasik bir hikaye şöyledir: 1994 yılında, İngiltere’deki bir bilgisayar hekeri (hacker) New York Eyaleti’ndeki Rome Hava Geliştirme Merkezi’ne saldırdı ve 30 sistemin güvenliğini ihlal etti. Bunların dışında 100 sistemi daha hekledi. Bunlardan ikisi Kore Atom Enerjisi Araştırma Enstitüsü (KAERI) ve NASA’ydı. İnsanlar, tahribatın büyüklüğü kadar,  hekerin 16 yaşında bir çocuk oluşuna da şaşmışlardı…

ABD’de bilgisayar suçlarını inceleme uzmanı FBI elemanı J. Saiteerdou, hem emin hem de endişeli bir şekilde şöyle konuşmuştu: Bana itinayla seçilmiş on heker verin, 90 günde bu ülkeye silahlarını bıraktırırım, ülkeyi teslim alırım.

Cephe yok: Çok boyutlu savaş

ABD silahlı kuvvetlerinin, düşman ülkenin aynı anda her yerine uyum içinde saldırmasını da ele alıyorlar. Cephesi olmayan savaş! Veya çok boyutlu savaş.

Çöl Fırtınası (1991) sırasında günde 300 sayfa Hava Görev Emri yayımlanıyor ve bu emri, Suudî Arabistan, İspanya, İngiltere ve Türkiye’den kalkan 1000 uçak icra ediyordu… Sistem, bir dakika içinde 1200 uçağa 4000 hedefin bilgisini verecek kapasitedeydi.

Yazarlar, bu savaşta Irak tanklarının pek işe yaramadığını, çünkü Apaçi helikopterlerinin, tank avlayan A-10 uçaklarının ve nihayet akıllı füzelerin bunları çok kolay avladığını söylüyor ve şöyle devam ediyorlar:

Rus ve Batı askerlik uzmanlarına göre, “bugün, tek hedef olarak bir tankın muharebe alanındaki ömrü 2-3 dakikadan fazla değildir. Açıkta, bir tabur/ bölük düzenindeki ömrü ise 30-50 dakikadır. Uzmanların bu tespitlerine rağmen birçok ülke tankı hâlâ ana muharebe silahı olarak hizmette tutuyor. [Soldier (Russia), No. 2, 1996].

ABD silahlı kuvvetlere saplanmış kalmış – gelecek bu değil

Qiao ve Wang, buraya kadar sadece mevcut durumun tespitini yaptıklarını söylüyorlar. Halihazırda, içinde geleceğin işaretlerini taşıyor ama bu henüz geleceğin savaşı değil: “Amerikanlar’da bu çok boyutlu harp düşüncesi, hâlâ askerlikle sınırlıdır. Bu kavramları henüz askerliğin dışındaki harp alanlarına genişletebilmiş değiller.

Bu noktadan itibaren “Geleceğin Savaşı”na giriyoruz. Kitap 21 yıl önce yazılmış. Artık günümüzün savaşı demek lazım. Gelecek de bir gün gelecekti ya… Artık geldi.

Yazıya başlarken iki yazarın da kitabın yayımından sonra Çin devlet ve düşünce kurumlarında önemli konumlara tırmandığını belirttim. Özellikle Qiao, Tümgeneralliğe yükselip emekli olduktan sonra da geniş yetkilerle donatılmış mevkilerde bulunuyor; hatta, belki şimdi emekliliğinden öncekilerden daha da geniş yetkileri var. 1999’un geleceğinin savaşı, 2020’de artık bugünün savaşıdır.

Askerî operasyonların dışında “askerî olmayan operasyonlar”ı da göz önüne alabilirseniz, topyekûn boyutlu harbin önemi ancak o zaman belirir.

Topyekûn boyutlu harp, ABD terimi. Amerikanlar bundan hava, deniz, kara, uzay kuvvetleriyle aynı anda yapılan savaşı kastediyor. Askerî olmayan operasyonlar buna dâhil değil.

Harp bildiğin harp değil

Bu “büyük harp metodu” şeklinde anlaşılmalıdır. Bütün boyutları ve bütün metotları, hem askerî hem de gayrı-askerî işleri kapsayan bir harp yürütme tarzı olarak kavranmalıdır.

Bu anlayışın odağında sadece millî güvenlik yoktur. Ülkenin hem siyasette, hem iktisatta, hem kültür ve enformasyondaki güvenliği bir arada ele alınır.

Böyle bir strateji, ülkenin çıkarlarının güvenliğinin her cephesini göz önüne alır. Ayrıca, bunların üstüne, siyasî (millî irade, değerler ve dayanışma) ve askerî ekonomi, kültür, dış ilişkiler, teknoloji, çevre, tabiî kaynaklar, milliyetler ve diğer parametreleri yerleştirilir. Böylece “genişletilmiş alan” üzerinde büyük bir stratejik durum (situation) haritası oraya çıkar.

Bu düşünceler aslında bize çok yabancı değil. Bambaşka bir gezegenden bahsetmiyor. Bakınız, Kısıtsız Harp yayımlanmadan 22 yıl önce, 1977’de, ne yazmışım:

Her gün şiddetini artıran bir harbin içindeyiz. Ancak bu, eski, bildik harplerden farklı. Cephelerde dövüşülmü­yor. Ortada, bayrağı, milliyeti belli ordular da yürümüyor. Fakat harp olmaya harp. Fikir sistemlerinin savaşı, devletleri klasik harp kadar yıpratabiliyor, bölebiliyor, hatta or­tadan silebiliyor. Son senelerde Türkiye Cumhuriyeti de bu savaşta mağlubiyetin eşiğine birkaç kere geldi ve dön­dü. Parçalanmadık, çökmedik ama hiç kimse sarsılmadı­ğımızı, yıpranmadığımızı söyleyemez. Gelecekte aynı teh­likenin tekrarlanmayacağına dair hiçbir garantimiz yok; hatta tersine, daha büyük tehlikelerin varlığı iddia ve ispat edilebilir. (Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi, Töre-Devlet Yayınevi, 1977- 2018 Panama baskısında Sayfa 19.)

Gören gözler için o gün de aşikârdı, bugün de aşikâr. Fakat görmeyen gözler, “oyun oynandı, o bir oyundu, oyuna geldiler” gibi saçma sapan değerlendirmeler yapıyor. Hatta bazen korkaklıklarını, inisiyatifsizliklerini veya kullanılmışlıklarını, “biz bu oyuna gelmedik” laflarıyla iftihar vesilesi yapıyorlar.

Düzinelerce harp

Tabi aradan kaç on yıl geçti ve “cephelerde dövüşülmeyen” harbin cepheleri daha da genişlemiş. Kısıtsız Harp’ten devam ediyorum, harpler ve harpler:

  • Askerî, askerlik ötesi, gayrı-askerî · Atom harbi · Diplomatik harp · Finans harbi ·Konvansiyonel harp · Ağ (İnternet) harbi · Ticaret harbi · Biyokimya harbi · İstihbarat harbi · Doğal kaynaklar harbi · Ekoloji harbi · Psikolojik harp · Ekonomik yardım harbi · Uzay harbi · Taktik harp · Düzenleme (devletçe düzenlenen enerji, vb. şirketleri kastediliyor) harbi · Elektronik harp · Kaçakçılık harbi · Yaptırım harbi · Gerilla harbi · Uyuşturucu harbi · Medya harbi · Terörist harbi · Virtüel harp (caydırıcılık) · İdeolojik harp.

Ve diyor Qiao ile Wang, “Bunların her biri bir diğeriyle birleştirilip yeni bir operasyon – harp – cinsi elde edilir.

Çinli Makyavel

Nihayet temel fikir ortaya çıkıyor:

Gerekli yeni metot, tam bir askerî Makyavel yaratmaktır. Amaç vasıtayı mubah kılar. O, Rönesans’ın en önemli siyasi düşünce adamı… Orta Çağlar’da onunki, romantik efendiliğe ve gerileyen şövalye geleneğine karşı bir çıkıştı. Kısıtsız, engelsiz her türlü vasıtanın kullanılması… “Sınırların ötesine geçme” ideolojisini ilk Makyavel çıkartmadı. (Çin’in Han Feizi’si ondan önceydi.) Fakat en açık o anlattı. Sınırlar bir şeyleri bir birinden ayırmak için kullanılır. Sınır fizikî, ruhî veya teknik olabilir. Limit, verilen sınırlar, kısıtlamalar, hudutlar, kurallar, kanunlar, had ve hatta tabu bile denir… Fakat ne olursa olsun sınır, izafîdir. Kafada yer alan kavramdan ibarettir; gerçek değildir. Mesela harpte muharebe meydanı ile muharebe meydanı olmayan yer arasındaki sınır gibi. Veya silahla silah olmayan, askerle sivil, devletle devlet olmayan veya devlet üstü gibi. Teknik, bilimsel, teorik, psikolojik, etik, geleneksel ve diğer cinslerde sınırlardan bahsedebilirler. Özetle sınırlar harbi belli bir alana hapsetmek ister.

Hâlbuki harp devlet tarafından da yürütülebilir, milletler üstü de, milletler arası da olabilir. Devlet dışı harp de mümkündür.

Teknolojilerin birbirine eklenmesi siyaset, ekonomi, askerlik, kültür, diploması ve din alanlarının bir birinin üstüne binmesine yol açıyor. Bağlantı noktaları hazır ve alanların iç içe geçme eğilimi çok açık. Buna, harbin ahlakiliği aleyhine kabaran insan hakları meddini ekleyin. Bütün bunlar, harbi askerî alanla sınırlama anlayışının aleyhindedir. Harbin şiddetini ölçmek için de insan zayiatı sayısını esas almak anlamını yitirdi. Harp bugün kanlı katliam sınırlarını aşıp, düşük zayiat, hatta sıfır zayiat fakat yüksek yoğunluk yönünde ilerliyor.  Bu bilgi, finans, ticaret ve benzeri, bildik harpten tamamen farklı harp şekilleridir; harp kavramının kapsamı altında açılan yepyeni alanlardır. Bu bakımdan, bugün, harbin kullanamayacağı hiçbir alan yoktur. Harbin taarruzunun vuku bulmayacağı hiçbir dal-alan-kavram yoktur.

Suikast de rüşvet de

Bir bakın bakalım, aşağıdakilerden hangileri harptir, hangileri harp değildir. Hangileri meşrudur, hangileri değildir?

Üst Vasıtalar Bileşimi [Chao Shouduan Zuhe 6389 2087 3008 4809 0678]: Mümkün Bütün Vasıtaların Bir Arada Kullanımı (Askerî ve Gayrı Askerî) ile iki ülke arasındaki savaşta operasyonların yürütülmesi, iki ordunun dövüşüp öldürmesi sırasında, cephenin uzaklarında asker ailelerini hedef alan ve özel vasıtalarla yürütülen psikolojik savaşa ne dersiniz? Bir ülkenin finans güvenliğini sağlarken spekülatörlere suikast yapılabilir mi? Uyuşturucu ve başka kaçak eşya alanlarına karşı harp ilan edilmeksizin cerrahi darbeler indirilebilir mi? Bir ülkenin meclislerinde ve hükümetinde söz sahibi olmak için lobby yapmak üzere özel fonlar ayrılabilir mi? (Ve rüşvet mi? Başınızı öne eğin efendiler.) Ya söz sahibi olmanıza yeter miktarda hisse senedi alarak medya harbinde başka ülkenin gazete ve TV istasyonlarını kontrol etmek?

Yukarıdaki satırların yazılmasından on yıllar sonra, bir Harvard profesörünün, Çin’den ayda 50 bin dolar aldığı tespit edildi ve hoca mahkûm oldu. Neden olmasın? Devam edelim:

İngiliz hükümeti gizli ajanlarının terörist dediği ülke liderlerine suikast yapmasına müsaade ettiğine göre, başka ülkeler, ülkelerine tahripkâr saldırılar yapan finans spekülatörlerini harp suçluları veya terörist diye değerlendirirse, aynı metotların onlara karşı kullanılması uygun mudur? (Soros’u öldürmek?) Temsilî hükümetle yönetilen ülkelerin kanun koyucuları lobi gruplarının kuşatmasından kurtulamaz. Mesela Amerikan Yahudi organizasyonları ve Millî Tüfek Cemiyeti güçlü lobi gruplarına sahip. Aslında bu çok eskiden Çin’de uygulanıyordu. Qin Hanedanının sonunda [M. Ö. 209-202] Chu ile Han arasındaki harpte, Liu Bang, Chen Ping’e Xiang You’yu savaş alanı dışında yenmesi için büyük miktarda para verdi. Asi General Liu Bang, Xiang Yu’yu devirdi. Hâlbuki Yu, Qin Hanedanının yerine geçme mücadelesini kazanmıştı. Bir makale, Soros’un Arnavutluk siyasetini ülkenin gazetelerini kontrol ederek yönettiğini açıkladı.

Fark şudur: Bugün Gordiyon Düğümü”nü çözmede kılıçtan başka metotlarımız var. Bu yüzden, silahlı kuvvet kullanımını başvurulacak son mahkeme sanan cetlerimiz gibi davranmak zorunda değiliz.  Bugün herhangi bir siyasî, ekonomik veya diplomatik vasıtanın askerî vasıtaların yerine geçecek gücü vardır. Fakat insanlık bununla iftihar etmemeli. Yapılan, kanlı savaşın yerine mümkün mertebe kansız savaşı ikame etmekten ibarettir. Sonuçta, dar anlamda harp alanını azaltırken, geniş anlamda bütün dünyayı harp meydanına çevirdik. Bu harp meydanında insanlar hâlâ eskisi gibi dövüşüyor, yağmalıyor ve birbirini öldürüyor; fakat silahlar daha ileri ve vasıtalar daha gelişmiş. Daha az kan akıyor ama acımasızlık daha az değil.

Qiao ve Wang, noktayı koyarken getirdikleri yeni kavramın da adını koyuyorlar. Daha doğrusu, zaten mevcut olan fakat teorisini yaptıkları gerçeğin adını:

Eğer bu kilitler harbin ön kapısındaysa, bulacağımız anahtar bütün kilitleri açabilmeli. Ve bu anahtar bütün seviye ve boyutlara uygun olmalı: Harp politikasına, stratejiye, operasyon teknik ve taktiklerine… Tek tek şahısların eline de uymalı. Siyasetçiden generalden düz askere kadar. Bunun “Kısıtsız Savaş”tan daha uygun anahtarı yoktur.

Kaynak: 
https://millidusunce.com/misak/author/iskendero/


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum