Kıbrıs'ın görünmez aktörü: Birleşik Krallık

Ada'da hiç adı geçmeyen çok önemli bir aktör var: İngiltere yani Birleşik Krallık

Kıbrıs'ın görünmez aktörü: Birleşik Krallık
24 Ocak 2016 - 08:34

Adada iki üssü bulunan, garantörlüğün mucidi, 1964’ten bu yana Kıbrıs’taki mevcut durumdan asla mağdur olmayan, adanın iki tarafına açılan iki kapıya egemen, Kıbrıs sorunu, müzakereler, referandum, vs. tartışılırken asla ön planda olmayan Birleşik Krallık’ın Kıbrıs’taki rolü ne? İngiltere çözüme nasıl bakıyor?

Kıbrıs’ta egemenlik hiç milletin olmadı

Kıbrıs, 1959-1960 uluslararası antlaşmalarıyla bağımsızlık kazanarak BM’ye üye olduğunda bir garantörlük sistemiyle yani “vesayet” altında kurulmuştu. Kıbrıs’ın “sui generis” bağımsızlık kazandığı koşullar sadece garantörlük müessesiyle değil, yapılan ittifak antlaşmaları ve anayasal yapısı bakımından da netameliydi. İngiltere’nin sömürgecilik statüsü tasfiye edilirken, egemenlik tam anlamıyla halka ve dolayısıyla “Kıbrıs Cumhuriyeti” Temsilciler Meclisine ve cumhurbaşkanına devredilmedi. Yani Kıbrıs’ta “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarı geçerli olamadı.

Bu tasfiye sürecinde geride vesayet kurumları kaldı. Garantörlük Antlaşması çerçevesinde adanın güney kesiminde konuşlandırılan İngiliz askeri üsleri Ağrotur ve Dikelya, İngiltere’nin Kıbrıs’ta egemenliğini sürdürmesine vesile oldu.

Kıbrıs’ın kuruluşunda yapılan düzenlemeler sayesinde, adanın iki halkının ortak kararı olsa bile değiştirilmesi imkânsız anayasal maddeler ve kurumlar oluşturuldu. Üslerin kaldırılması da bunlara sadece bir örnek… Böylesi bir yapının bağımsızlığı ve egemenliği şüphesiz tartışmalıdır. Zaten Kuruluş Antlaşmaları itibarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti için “egemenliği ve bağımsızlığı kısıtlı devlet” tabiri kullanılır. Bütün bu anomalinin temelinde BM öncülüğünde self-determinasyon uygulanmaması yatar. Bunun da BK maharetiyle önlendiği aşikardır.

Kıbrıs çözümsüzlüğü: “Böl ve yönet” siyasetinin ürünü

Adanın çözümsüzlük tarihinin kritik siyasi krizlerden birisi, 30 Kasım 1963’te yaşandı. Dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Devlet Başkanı Makarios’un anayasada önerdiği 13 değişiklik Türklere göre haklarını kısıtlıyordu. Bu olayda, Makarios’un cesaretlendirilmesinde BK Kıbrıs Yüksek Komiseri SirArthur Clark’ın da rol oynadığı bilinir.

BK 5 Kasım 1914’te Osmanlı İmparatorluğu’ndan adayı ilhak etmesiyle başlayan bu yeni serüveninde “böl ve yönet” siyasetini ön planda tutmuştur. Hatta Aralık 1963 ve sonrasında 4 Mart 1964’te BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 186 sayılı kararıyla yasal bir temel kazanmış Kıbrıs Hükümeti’nin (Kıbrıs Anayasası’na göre iki cemaatten oluşan ortak Kıbrıs Hükümeti sadece Hıristiyanlardan müteşekkil) statüsünün bile meşru olmadığı rahatlıkla ileri sürülebilir.

Güvenlik Konseyi’nde bu kararın hazırlanmasında ve ortaya çıkmasında Birleşik Krallık’ın BM’deki büyükelçisinin rolü olduğu da BM’nin resmi kayıtlarında bulunur.

Birleşik Krallık Kıbrıs’taki toplumlararası çatışmaları ve uyuşmazlığı çözüme taşımayı değil, kendi ulusal çıkarları açısından önem arz eden egemen üslerini düşünerek hareket etmiş ve adanın bölünmesine yardımcı olmuştur.

Aslında bu karar, BM Barış Gücü askerlerinin adaya konuşlanması sebebiyle alınmış olsa bile o günkü “Kıbrıs hükümeti”ne meşruiyet sağlanmış ve sonradan 1968’de başlayan toplumlararası müzakereler bu anomali yüzünden yeni bir ortaklık devletine taşınamamıştır.

BMGK’nın 1964 tarihli kararına dayanarak, adada görevli BM Barış Gücü askerlerinin görev süresi yılda iki kez uzatılmakta ve kararın geçiciliği havada kalmaktadır. Geçici olarak görevlendirilen BM Barış Gücü askerlerinin statüleri 51 yılda tam 102 kez uzatılmıştır.

Bunlarla birlikte 1 Mayıs 2004’te AB üyesi yapılmış “Kıbrıs Cumhuriyeti” bu anlamda hukuksal zemini tartışmalı ve meşruiyeti açıkça sorgulanabilecek bir statüdedir. Bu üyeliğe, bir AB üyesi ve garantör ülke olarak İngiltere aynen 40 yıl önceki gibi hiçbir itirazda bulunmamış, bilakis adanın nihai bölünmesine katkı yapacağı için desteklemiştir.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum