Ergül ALTAŞ YAZDI: ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA KARARSIN

Öğrencilerin dört gözle beklediği yarıyıl tatili nihayet başladı. Milli Eğitim Bakanından Milli Eğitim Müdürüne kadar yetkililerin yaptığı pedagojik açıklamalar üzerine öğrencilerimize ödev verilmedi. Bol bol kitap okumaları tavsiye edildi.

Ergül ALTAŞ YAZDI: ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA KARARSIN
23 Ocak 2016 - 12:05

ÜZÜM ÜZÜME BAKA BAKA KARARSIN

Öğrencilerin dört gözle beklediği yarıyıl tatili nihayet başladı. Milli Eğitim Bakanından Milli Eğitim Müdürüne kadar yetkililerin yaptığı pedagojik açıklamalar üzerine öğrencilerimize ödev verilmedi.  Bol bol kitap okumaları tavsiye edildi.

Öyle ya, okumak başarının kapısını açan sihirli bir anahtardır. Zihni besler, anlamayı kolaylaştırır, anlatımı zenginleştirir. Hayalleri kanatlandırır, düşünceye derinlik katar. Anlaşmazlıkları kavga ve münakaşa ile değil, konuşarak, tartışarak çözmemizi sağlar.  Sadece Türkçe dersini değil, matematiği, fen bilimlerini başarmanın yolu da okumaktan geçer.

 Peki okumadan bizler azade miyiz?

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Çuvaldızı ele, iğneyi kendimize batıralım.

Annesinin, babasının, öğretmeninin elinde kitap görmeyen öğrenciye bunlar tarafından atılan kitap okumanın bitip tükenmez faydaları hakkındaki nutuk işe yarar mı? Hiç sanmam. Şimdiki çocuklar bir harika. Size dönüp “O kadar faydalı ise siz neden okumuyorsunuz?” derler.

Sigara sağlığa zararlıdır. Sakın içmeyin. Siz içiyorsunuz ama.  Ben bir kere başlamışım. Başlayınca bırakmak zor. Bahaneden çok ne var. Ama çocuklar yutmaz. Söze değil uygulamaya bakar.

Teknoloji bağımlılığından dem vururuz. Televizyonun, bilgisayarın, tabletin, akıllı telefonların zararlarını anlata anlata uzun ince karanlık bir yol çizeriz yarınlara. Bize gelince, sanki bu bir eşek yükü lafı eden başkasıymış gibi işin rengi değişiverir. Her güne bir dizimiz vardır televizyonda. Bilgisayarı facebook ve oyun için açık tutarız. Akıllı telefonlarımızı elimizden bırakamayız. Oturma odamızda, mutfakta, hatta yatak odamızda başköşeye televizyon kurulmuştur. Kütüphane mi? Değil kütüphane 45-50 kitaptan oluşan bir kitaplığa sahip kaç ev var?

Bir spor dalıyla uğraşmasını isteriz çocuklarımızın. Sporun onları zararlı alışkanlıklardan uzak tutacağını söyleriz. Boş zamanlarınızı değerlendirin. Hobileriniz olsun, deriz. Resim yapın, bir enstrüman çalın. Hayallerinizi kuş gibi kanatlandırıp Kafdağı’nda alın soluğu. Kendimize gelince yürüyüşü, arkadaşlarla haftada bir halı saha maçını yeterli görürüz. Vaktimizin kalanını kahvehaneye ayırırız. İlk fırsatta soluğu orada alırız. Al kızı, ver papazı. Gözüne gözüne vururuz okeyin.

Sözlerimizle davranışlarımız örtüşmeyince inandırıcılığımız yitiririz. Ağzımızla kuş tutsak ikna edemeyiz çocuklarımızı. Söylenenler bir kulaktan girer diğerinden sırra kadem basar. Havanda su dövdüğümüzle kalırız.

Biz, bizi biliriz.

Hadi bu Pazar kendimize bir güzellik yapalım.

Ailecek yapılan güzel bir kahvaltının yerini ne tutabilir. Çay, peynir, tereyağı, kızarmış ekmek. Olmazsa olmazı, tuzu biberi tatlı bir sohbet.

Kahvaltı bitince çocuklarımız tablet ve televizyonun başına koşmasın. Biz telefonumuza yumulmayalım.

Penceremizi açıp havayı koklayalım. Duruma göre şemsiye, kazak, bere, kaban… Hadi gidiyoruz. Nereye? Alışveriş merkezine, İzmir’e, Spil’e, Kentpark’a. Şimdi değil. Belki yarın. Bugün kütüphaneye gidiyoruz. Hiç kimse “Yaşasın!” diye sevinç çığlığı atmadı değil mi? Endişeye mahal yok. Durgunluklarının,  ebedi mağluplar gibi süngülerinin düşmesinin sebebi kitapların sıcak iklimini tanımamalarındandır. Vazgeçmek yok. Menzile, tam yol ileri.   

El ele geçip soğuk sokaklardan kütüphanenin sıcak ortamına girelim. Herkes kendi beğenisine uygun bir kitap seçsin. Zengin ve renkli ufuklara sürelim hayal atımızı. Çiçeksiz, kuşsuz şehirlerde, insanı uçsuz bucaksız kırlara, özgürlüğe uçuran kanatlardır kitaplar. Kitaplardan başımızı kaldırıp dergi ve günlük gazetelere göz atalım. Bir iki saatlik okuma ziyafetinden ödünç altığımız kitaplarla ayrılalım.

Evde “Hadi gidiyoruz.” deyince aklımıza ilk gelen o yerlerden – Spil, Mesir Tabiat Parkı, alışveriş merkezi- birine gidebiliriz şimdi.

Bu aşk ve şevkle hızımızı alamayıp soluğu bir kitapçıda alırsak ne ala.

Kitapların dünyasında bir geziye çıkmak için bilete, hatırı sayılır bir paraya, uzun uzun düşünmeye, her ayrıntısı düşünülmüş bir plana ihtiyaç yoktur. Kitapçılar, kütüphaneler, internet kitapçıları yedi gün, yirmi dört saat bizleri bekliyor.

Koltuğumuzu pencerenin önüne çekelim. Perdeyi aralayalım. Cinayetler, bombalar, ölümler, gözyaşları geride kalsın. Masallardaki kadar güzel bir dünyanın kapılarını açalım.

Çay, kestane kebap, kitap. Daha ne olsun. Üzüm üzüme baka baka kararsın.

Hadi, iyi okumalar!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum