İstanbul'a ciltler yetmez

Prof. Mehmet Akif Aydın, bütün dünya şehirlerinden farklı olan İstanbul'a sahip olmanın bir nimet olduğunu belirterek, “İstanbul’un tarihini 10 ciltte toparladık ama bu şehrin güzelliğini ve özelliğini anlatmaya ciltler yetmez” diyor.

İstanbul'a ciltler yetmez
03 Temmuz 2016 - 19:04

İstanbul tarihini, İstanbul'un Antik Çağ'daki ilk yerleşimlerden günümüze kadar “şehir" oluşunu merkeze alarak anlatan “Antik Çağ'dan 21. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi" 10 cilt halinde yayımlandı. İBB Kültür A.Ş. ve İSAM işbirliğiyle gerçekleştirilen proje, İstanbul'un dünya şehirleri içindeki yerini belirleyerek, şehri; topografyası, mimarisi, dini ve sosyal hayatı, yönetimi ve iktisadi hayatıyla bir bütün olarak ele alıyor. Eserin proje yönetmenliğini, İSAM'ın başında yıllarca görev yapan ve İslam Ansiklopedisi'nin hazırlanmasında büyük katkısı olan Prof. Mehmet Akif Aydın yaptı. Yakın zamanda da İstanbul'un sosyal tarihine ışık tutan 40 ciltlik Osmanlı Kadı Sicilleri adlı kaynak eseri hazırlayan Akif Aydın, bu tarz büyük projelerde tecrübeli bir isim. Deneyimlerini bu eserde de kullanmış. Muhteva, şekil ve baskı güzelliği olarak İstanbul'un kültürel zenginliğine yaraşır bir kitap çıkartmaya çalıştıklarını söylüyor: “Her insan eserinde mutlaka eksiklikler olur ama günümüz şartları içerisinde en iyisini yapmaya çalıştık. İstanbul'un tarihini 10 ciltte toparladık ama bu şehrin güzelliğini ve özelliğini anlatmaya ciltler yetmez."

 



DÜNYA BİR YANA, İSTANBUL BİR YANA

Dünya genelinde şehir tarihi çalışmaları oldukça fazla. Büyük ve kadim şehirlerin tarihi hep yazılmış. Ancak “İstanbul farklı" diyor Prof. Akif Aydın. “Üç imparatorluğa merkezlik etmiş. Bir şehir imparatorluk merkezi olduğu zaman da oraya zenginlik akar. Dolayısıyla İstanbul bütün dînî ve sivil mimari örnekleri kendisine çekmiş. Uzun yıllar dünyaya buradan yön verilmiş. Doğal güzellikleri muhteşem. Tarihi güzellikleri var. Siyasî, iktisadî önemi var. İki denizin birleştiği yer. Çin'den gelip Avrupa'ya giden İpek Yolu güzergâhı üzerinde. Dînî merkez olma durumu var. Dünyada bütün bu güzellikleri ve özellikleri bir arada toplayan başka bir şehir yok. Bazı şehirler sadece bir devlet merkezidir, bazı şehirler çok iyi bir doğal güzelliğe sahiptir, bazıları ticaret bakımından önemli bir yerdir. Fakat bütün bunları bünyesinde toplayan merkez İstanbul'dur. Bu bakımdan ben İstanbul'u dünya başkenti olarak görüyorum. Geçmişten günümüze İstanbul'a bütün güçlü devletler sahip olmak istemişler. Halen de bu devletlerin iştahlarını kabartıyor. Bu bakımdan İstanbul'a sahip olmak bir nimettir.
 



ALANINDA EN KAPSAMLI ÇALIŞMA

Büyük İstanbul Tarihi, Antik Çağ'dan günümüze şehrin tüm tarihi dönemlerini ele almasıyla alanındaki en hacimli ve kapsamlı çalışma olma özelliğini taşıyor. Akif Aydın eserin bu yönüne dikkat çekerek, kitapla şehrin sosyal tarihini, topografyasını, demografisini bilinen ilk dönemlerden bugüne kadar getirdiklerini anlatıyor: “Çeşitli ansiklopedilerde İstanbul maddesi var. Bizim yayınladığımız İslam Ansiklopedisi'nde de çok geniş bir İstanbul maddesi mevcut. Ama İstanbul'u hem Doğu Roma dönemiyle, hem Osmanlı dönemiyle, hem Cumhuriyet dönemiyle ele alan bir çalışma yok. Özellikle Batı dillerinde Bizans dönemine ait çalışmalar var. Batılılar'ın Bizans İstanbul'una özel bir ilgileri var. Osmanlı İstanbul'u onlara göre çok fazla önem taşımıyor. Bu eser Osmanlı İstanbul'unu bütün zenginlikleri ve güzellikleriyle ortaya koyması bakımından önemli. "

BİZ MEDENİYETLERİ RAKİP GÖRMEYİZ

İstanbul'un kimliğini belirleyen ve tarihi akışında dönüm noktasını oluşturan dönemlerini ele alırken herhangi bir taassup göstermediklerini anlatıyor Akif Aydın. Batı'nın taassup ve tahammülsüzlüğünü de Endülüs'le örneklendiriyor: “Bir dönemi ortaya çıkarıp öbür dönemi gölgede bırakmak gibi bir endişemiz olmadı. İslam medeniyetinin böyle bir özelliği var. Başka medeniyetleri rakip görmediği için ortadan kaldırmaya da çalışmıyor. İstanbul bizim yönetimimize 1453'te geçti. Aşağı yukarı aynı yıllarda Müslümanlar Batı'daki İslam medeniyetinin en önemli merkezi Endülüs'ü kaybetti. Her iki merkezin üzerinden 600 yıla yakın bir süre geçti. Bugün İstanbul'u gezseniz onlarca kilise, havra, sinagog bulursunuz. Bunlar bina olarak da ayakta ve faaller. Kendi mü'minlerine hizmet ediyorlar. Endülüs'e, Granada'ya, Kurtuba'ya, Toledo'ya, Rondo'ya gidin, o günden kalma bir tek cami yoktur. Müslümanlar orada 700 yıl çok büyük bir medeniyet kurdular. Sadece Kurtuba'daki cami yerinde duruyor. Muhteşem bir eser. Onu yıkmamışlar ama ortasına kaba bir katedral inşa etmişler. Meskita Katedrali diyorlar. Bir tek o var dînî mimari eser olarak. Sivil mimari eser olarak da El Hamra Sarayı var. Onun yanına da ilâveler yapmışlar."
 



ŞEHİR DEĞİŞEN TARİHİYLE YENİDEN YAZILDI

Yenikapı kazılarıyla İstanbul'un bilinen tarihi değişmiş ve 8 bin yıl önceye gitmişti. Mehmet Akif Aydın, bu kazılarda ortaya çıkarılan buluntuların hepsine yer verdiklerini söylüyor. Alanlarında en iyi uzmanlarla çalıştıklarını anlatan Aydın, “Netice iyi bir çalışma ortaya koyduk. Tasarımı da duayen bir isim Bülent Erkmen yaptı. Mas Matbağacılık hem bize kağıt seçiminde yardımcı oldu, hem de mükemmel bir baskı çıkardı. Eser, üç yılı aşkın bir çalışmanın ürünü. 300 tane yazarımız var ve hepsi de kendi sahasının yetişmiş iyi isimleri. Çok ciddi bir görsel malzeme çalışmamız oldu. 4 bine yakın harita, minyatür, gravür, fotoğraf kullandık" diyor.

YANGINLAR TOPOGRAFYA VE MİMARİYİ DEĞİŞTİRMİŞ

İstanbul'un klasik döneminin en önemli propleminin yangınlar olduğunu ve şehrin dönem dönem işgaller, isyanlarla büyük tahripler yaşadığını anlatıyor Prof. Akif Aydın: “Şehir hem Bizans döneminde, hem Osmanlı döneminde çok ciddi yangınlar geçirmiş. Bu yangınlar zaman zaman sur içi İstanbul'un yarısından fazlasını yakmış. İstanbul'un topografyasını ve mimarisini en çok etkileyen de bu yangınlar ve depremler olmuş. Bütün bunların izlerini ilim adamlarının makaleleriyle ortaya koymaya çalıştık. Hem Bizans, hem Osmanlı döneminde zaman zaman isyanlar vuku bulmuş, bu isyanların tahrip ettiği bir İstanbul var. Latinlerin 60 sene süren bir İstanbul hakimiyeti var ki Bizans'ın Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında bu kötü geçmişin çok önemli rolü olmuştur. İstanbul insanı o zamanlar Ortodoks'tu. Katolik Latinler geldiler. Güya Kudüs'ü kurtarmaya gideceklerdi. Güzellik ve zenginlikleri görünce burada kaldılar. Çok büyük bir tahribat yaptılar. Sadece yağmalamakla kalmadılar, herkesi Katolik yapmak için dini baskı yaptılar. İstanbul kuşatması sırasında imparator Papalığın desteğini sağlayabilmek için katolik olmayı kabul etmişti. İstanbul halkı buna karşı çıktı. 'Katolik külahını görmektense Müslüman sarığı görmeyi tercih ederiz' sözü oradan kalmadır."

İSTANBUL 60 YILDA 14 KAT BÜYÜMÜŞ

Eserin hazırlanmasında tematik bir anlayışla hareket edilmiş ve konular uzmanları tarafından makaleler halinde yazılmış. Kitap, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri esas alınarak hazırlanırken şehrin gelişim çizgisine de bakılmış. “İstanbul, Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde biraz ihmal edilmiş fakat ondan sonra süratle gelişmiş" diyor Aydın ve devam ediyor: “1950'lerden bugüne kadar dünyada İstanbul kadar nüfus bakımından gelişen bir başka şehir yok. 14 kat büyümüş. New York, Tokyo, Şikago nereyi alırsanız alın en kalabalık yerler bile böyle sürat göstermemiş.

Emperyal dönüşümden hafızalardaki İstanbul'a
 



Toplam 10 cilt olan Büyük İstanbul Tarihi'nin “Emperyal Dönüşümler" başlığını taşıyan birinci cildinde, şehrin siyasi, zihni, sosyal, dini ve mimari alandaki büyük dönüşüm ve buhranları inceleniyor. “İstanbul'da Siyaset ve Yönetim" başlıklı ikinci ciltte, İstanbul'un yaşadığı siyasi hadiseler, yönetim özellikleri ve hukuk düzeni ele alınıyor. “İstanbul'un Demografisi" adını taşıyan üçüncü cilt, İstanbul demografi tarihine dair tüm detayları, gelişim ve değişim süreçlerini, kriz dönemlerini ve keskin kırılmaları anlatıyor. Giyim kuşamdan, yemek kültürüne, halk eğlencelerinden törenlere geniş bir yelpazede toplumun fenomenlerini ele alan dördüncü cilt “İstanbul Toplumu" başlığını taşıyor. “İstanbul'da Dini Hayat" başlıklı beşinci ciltte, İstanbul'un dini hayatının, misafir ettiği ırk ve milletler, üzerinde kurulan muhtelif imparatorluklar veya medeniyetler, dinler, mezhepler, mistik akımlar kadar çok çeşitli olduğu vurgulanıyor. “İstanbul'un Ulaşım ve Haberleşme Tarihi" adını taşıyan altıncı ciltte, İstanbul'un gerek şehir içi gerekse uzak ve yakın çevresiyle olan ulaşım ve haberleşmesinin tarihi serüveni ele alınıyor. “İstanbul'da Edebiyat, Sanat ve Kültür" başlığı altındaki yedinci cilt, kronolojik ve tematik olarak bütün dönemleri ve çeşitliliği yansıtıyor. Eserin sekizinci cildinde, “İstanbul Mimarisi" başlığı altında İlk Çağ, Antik Çağ, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde mimarlık alanındaki dinamizm gözler önüne seriliyor. Dokuzuncu ciltte yer alan “İstanbul'da Eğitim, Bilim ve Teknoloji" bölümü, Osmanlı bilimi ile birlikte Osmanlı öncesi bilim ve eğitim faaliyetlerini iki ana başlık halinde inceliyor. “Hafızalardaki İstanbul" adını taşıyan onuncu ve son ciltte, Mimar Turgut Cansever'den Bizans Tarihçisi Semavi Eyice'ye, Türk müziğinin ünlü hocası Nevzat Atlığ'dan bir İstanbul beyefendisi Sadettin Ökten'e kadar adı bu şehirle özdeşleşen bir çok ünlü isim, çocukluklarının İstanbul'unu anlatıyorlar.

Akademisyenler geçidi gibi kurul
 



Büyük İstanbul Tarihi adlı eserin proje yönetmenliğini Prof. Mehmet Akif Aydın, editörlüğünü ise Coşkun Yılmaz gerçekleştirdi. 10 cilt, 4500 sayfadan oluşan dev eseri, Türkiye ve dünyadan alanının uzmanı 300 akademisyen kaleme aldı. İstanbul'un bütün asırlarını tanıtan eserin tarihçiler, edebiyatçılar ve akademisyenlerden oluşan yayın ve danışma kurulunda Hail İnalcık, İlber Ortaylı, İskender Pala, Haluk Dursun, Mehmet Genç, Erhan Afyoncu, Beşir Ayvazoğlu, Sadettin Ökten, Uğur Derman, Çiçek Derman, Feridun Emecen, Mehmet İpşirli, Coşkun Çakır, Kemal Beydilli, İsmail Erunsal, Korkut Tuna, Tuncay Başoğlu, Mustafa İsmet Uzun, Yunus Uğur ve Turhan Kaçar bulunuyor.

kaynak:http://www.yenisafak.com/hayat/istanbula-ciltler-yetmez-2486875

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum