İsmail Kemal Aydemir yazdı: MEDİNE ÇÖLLERİNDE BİR OSMANLI PAŞASI

Fahrettin Paşa sonraki yıllarda "Türkkan" soyadını aldı. Hakkında yazılmış iki kitap vardır. İkisinin de adı "Medine Müdafaası".

İsmail Kemal Aydemir yazdı: MEDİNE ÇÖLLERİNDE BİR OSMANLI PAŞASI
25 Ağustos 2017 - 16:23

MEDİNE ÇÖLLERİNDE BİR OSMANLI PAŞASI

 

Yıl bin dokuz yüz on sekiz. Osmanlı ordusu hemen hemen bütün cephelerde yenilmiş, ordu dağılmış, payitaht İstanbul İngiliz askerlerinin kıskacında.. Yer İslam dünyasının en önemli yerlerinden peygamber efendimizin  Ravza-i Mutahharaadıyla bilinen mezarının bulunduğu  kutsal Medine kenti.  Medine kentinin komutanı

Fahrettin Paşa…  Medine Garnizonu aylardan beri İngiliz ve ‘‘bazı işbirlikçi altın sever Araplar’’ tarafından kuşatma altında. Payitaht İstanbul’da Adalet Bakanlığının emri ile Fahrettin Paşa’ya çekilen telgrafta teslim olunması söylenmekte. Açlık, susuzluk, silahsızlık  veaskerlerin ümitsizliği  her şey felaket.

İngiliz ajanının deyimi ile ‘‘Çöl Kaplanı Fahrettin paşa’’ çaresiz kalmış ve açlıkla mücadele için o yıl şehri istila eden çekirgelerin pişirip yiyilmesi için askere emir vermiştir. Böylece çekirge sürüleri askerin tek besin kaynakları olur.  Açlığa çare böyle bulunmuştu. Peki ya kızgın Arap çöllerinde ki sıcaklık?

Bu çöller ve bu müdafaa ile Çöl Kaplanı olan Fahrettin Paşa Otuz Ekim Bin dokuz yüz on sekiz yılında imzalanan Mondros Mütarekesi ile acı haberi almıştır. Medine’nin kırk sekiz saat içinde teslim edilmesi hususunda emir gelmişti. (1)

Bazılarına göre her şey bitmişti. İşte tam bu sırada Fahreddin Paşa’nın, Çaldıran Seferi’nde ümitsizliğin pençesine düşmüş askerlerini birer kaplana çeviren Yavuz gibi yaptığı konuşma, yeniden diriltmişti bu yorgun ruhları. Yüreğinin sesini dinleyerek, neferlerini Peygamber Efendimiz’in kabri önünde toplar ve onlara şunları söyler:

“Ey İnsanlar! Mâlûmunuz olsun ki, yiğit ve kahraman askerlerim; bütün İslâm’ın sırtını dayadığı yer, mânevî gücün desteği, Hilâfet’in gözbebeği olan Medine’yi son kurşununa, son damla kanına, son nefesine kadar muhafazaya ve müdafaaya memurdur. BunaMüslüman’ca, askerce azmetmiştir. Bu asker, Medine’nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara’nın yeşil türbesi altında, kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır! Allah-u Tealâ bizimle beraberdir! Şefaatçimiz O’nun Rasulü, Peygamber Efendimiz’dir. Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlar; şan ve şerefle dolu Osmanlı ordusunun yiğit zâbitleri!

Ey her cenkte cihanı tir tir titretmiş, asla kimseye boyun eğmeyerek dâima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş yiğit Mehmetçiklerim, kardeşlerim, evlatlarım! Gelin hep beraber Allah’ın ve işte huzurunda huşû ve aşk içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamber’in karşısında, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; Ya Rasulullah, biz Sen’i bırakmayız!”

Fahrettin Paşa, Arap ihanetini ve olacakları önceden görüyor, Medine’nin elden çıkacağını anlıyor. Peygamberimizin mezarına Osmanlı tarafından armağan edilen bütün değerli eşyaları (hazineyi) son trenlerden birine bir muhafız kıtası eşliğinde yükleyip İstanbul’a gönderiyor. İşte o kutsal emanetlerden bazıları: 

Hazreti Osman’ın ceylan derisine el yazmalı Kuran’ı, pırlanta ve incilerle Peygamberimizin adı yazılı levhalar, pırlantalı, incili ve amberli tespihler, KevkebiDürri adlı 4 parça büyük elmas, her biri 50 kiloluk altın şamdanlar ve daha bir çok şey… (2)

İstanbul hükümeti, Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Haydar Molla’yı Medine’ye İngiliz zırhlısıyla gönderip, direnen Fahrettin Paşa’dan teslim olmasını istiyor. Paşa yine reddediyor. Verdiği yanıt hep aynı: "Ben Peygamberimizin mezarını bunlara bırakmam. Al bayrak burada dalgalanacak."Dünya askerlik tarihinde böyle bir olay yaşanmadı. Devleti teslim olmuş, Fahrettin Paşa üç ay daha Medine’de direniyor.Ve sonunda olan oluyor. Fahrettin Paşa kendi subayları tarafından yakalanıp derdest ediliyor. İngilizler paşayı Malta’ya esir kampına gönderir.

İki buçuk yıl sonra serbest kalınca Bin dokuz yüz yirmi bir yılında İtalya-Almanya-Rusya-Batum-Kars yoluyla yurda girip vatan toprağını öptü ve Kazım Karabekir Paşa ordusuyla Batı cephesine gidip İstiklal Harbi’ne katıldı. 

Ankara’da Mustafa Kemal Paşa, Fahrettin Paşa için "daha sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdırmış kumandanımızdır" dedi. 

Çöl kaplanı ve Medine kahramanı olarak bilinen, düşmanlarının bile hayranlıkla söz ettiği Fahrettin Paşa, Bin dokuz yüz yirmi iki yılında Mustafa Kemal Paşa tarafından Afganistan’a, Kábil Büyükelçisi olarak atandı. Afganistan o yıllarda da bizim için çok önemli. Yeni rejimi tanıyan birkaç ülkeden biriydi. 

Fahrettin Paşa sonraki yıllarda "Türkkan" soyadını aldı. Hakkında yazılmış iki  kitap vardır. İkisinin de adı "Medine Müdafaası". Birinin yazarı Paşa’nın personel subayı Naci Kaşif Kıcıman, öteki ise Medine’de Kızılay görevlisi Feridun Kandemir. Her ikisi de Medine’de Paşa ile birlikte görev yapmışlar. 
Fahrettin Türkkan, Bin dokuz yüz kırk sekiz  yılında vefat etti.

Başta, kutsal toprakları sonuna kadar savunan Fahrettin Paşa olmak üzere asırlarca Din-i İslam’ın bayraktarlığını yapan tüm ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyoruz. Gençliğimizin ve gelecek nesillerimizin Fahrettin Paşa ve diğer kahramanlarımızı daha yakından tanıması ve onlara layık bir hayat yaşaması temennisiyle… (3)

 

1.    Feridun Kandemir, Medine Müdafaası, İstanbul 2013

2.    Naci Kaşif Kıcıman, Medine Müdafaası, İstanbul

3.    İsmail Bilgin, Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, Timaş Yayınları

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum