Hem Şiirde Hem Düşüncede Müceddit - CEMİL MERİÇ

Hem Şiirde Hem Düşüncede Müceddit - CEMİL MERİÇ
20 Mart 2020 - 15:08

Nâzım Hikmet, şiirin kapısını düşünceye açan adamdır. Heyecanı ile dili ile yerli, kullandığı malzeme ile beşerî. Sosyalizm bir rüyadır, coğrafî sınırlara hapsedilemez.

Aydınlık düşünceye yabancı bir toplumda, Batı’nın bu son teklifi ancak müphem, seyyal bir ifadeyle yayılabilirdi. Şairin tecessüsü, cenneti dünyada gerçekleştireceğini söyleyen bu çağdaş dine büyük bir özleyişle eğildi. Sosyalizm, Tanzimat’tan teri pervanesi olduğumuz Batının, insanlığa sunduğu en lezzetli, en göz alıcı meyve. Üstelik yasaktı da. Hem tereddüt ihtiyacını karşılıyordu, hem İlmî olmak iddiasındaydı. Şair, kahraman demektir. Prometeliğe ezelden talip olmasa meçhule kanatlanamaz.

Sosyalizm, Batı’da görülen, Doğuda gerçekleşen veya gerçekleştiği vehmedilen bir rüya. On dokuzuncu asır ilimciliği ile Rus mistiğinin izdivacı. Belki ateizm, ama mistik bir ateizm. Nâzım, bu mistik ateizmi bütün sıcaklığı ile yaşadı. Cihanşümul bir dindi sosyalizm. Şair, çoktandır kaybettiği mavera inancıyla, çoktandır büyülendiğimiz Batı ilimciliğini buluyordu sosyalizmde. Liberal Avrupa’nın kavgasını yaptığı dâvalar egoist ve gayri insani idi. Katı, rezil, riyakâr ve yabancı. Sömürgeci Avrupa, düşüncemizi zenginleştirmemiş, şiirimizi kanatlandırmamıştı.

Nâzım, ilk defa olarak, kökleri tarihin karanlıklarına ve insan ruhunun derinliklerine dayanan bir dünya görüşünü bütün ruhuyla benimsiyor, onu, ülkesinin mustarip insanlarına tanıtmağa çalışıyordu. Dilimiz, düşünceyi düşünce olarak keskin çizgileri ve hendesî düzeniyle belirtemezdi. Şiirin kalıplan, geniş bir tefekkürün kanat açmasına elverişli değildi. Nâzım, tanıtıcısı olduğu yeniyi, yeni bir sesle haykıracak, nesirle nazmı karıştırarak, Kitab-ı Mukaddes’in dalgalı ve secili üslubunu hatırlatan bir dil yaratacaktı. Başka bir deyişle hem şiirde, hem düşüncede müceddit. Fikret’in Osmatılıcası, Osmanlıcanın kemali, Yahya Kemal, kuğunun son şarkısı. Nâzım’ın Türkçesi, dilin varabileceği bütün sınırları zorlayan ve daha sonraki nesillere yol gösteren bir Türkçe. Ne var ki, şairi geniş hazırlıklı, soğukkanlı bir düşünce adamı sanmak da yanlış. Sıhhatli bir çocuktu Nâzım. Aşırılıkları, ihtiyatsızlıkları ile çocuk. Ve yalnızdı. Bence Türk şiiri Nâzım’la biter, Avrupai düşünce Nâzım’la başlar. Paytak, acemi, el yordamıyla ilerleyen bir düşünce. Biraz Heine biraz Nietzsche, biraz Mayakovski; biraz divan, biraz halk, biraz Fikret, biraz Akif. Ama yine de kendisi…

(Cemil Meriç, Mağaradakiler, İletişim Yayınları, İst. 2003. s. 238)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum