HASTANE CİNAYETLERİ – 3: Hacer Görhan

Polisin cesedini banyoda bırakıp kapıyı kilitledim. ..

HASTANE CİNAYETLERİ – 3: Hacer Görhan
09 Mart 2013 - 07:30 - Güncelleme: 09 Mart 2013 - 07:34

 Polisin cesedini banyoda bırakıp kapıyı kilitledim. Odama geldiğimde görevimi başarıyla bitirmenin rahatlığıyla kendimi pencerenin önündeki koltuğa bıraktım. Fakat neden bu kadar rahat ve mutluydum? Sebepsiz yere üç kişiyi öldürmüştüm. Belki de vicdanımı kaybetmiştim. Belki onu da öldürmüştüm. Bilmiyorum. Sadece görevimi yerine getirdiğim için müthiş bir mutluluk hissediyorum. Pencerede yansımamı gördüğümde bu kadının ben olamayacağını düşündüm. Son günlerde yaptıklarım beni başka birisi yapmıştı. Benim amacım insanları hayata kavuşturmak olmalıydı, bu hayatlarına son vermek değil. Ağlamak istiyordum fakat gözlerimden bir damla yaş akmıyordu. Gözyaşlarım sanki bir ateş parçasıymış gibi içime akıyordu ve bu çok canımı acıtıyordu. Ama her şeyi hak etmiştim. Hepsi benim yüzümdendi, bunu biliyordum. Fakat ne olduğunu bende anlayamamıştım. Hastadan fışkıran kanlar bana kelimelerle ifade edemeyeceğim bir mutluluk vermişti. Kendimi o anda doğru olanı yaptığıma inandırmıştım. Galiba bu hayatımın en büyük hatasıydı. Ama yapacak bir şey kalmamıştı. Buradan kurtulmam gerekiyordu. İçeriye girmeyi göze alamazdım.

   Daha fazla vakit kaybetmeden ayağa kalktım ve odaya bir göz gezdirdim. Dışarıda kaç polis olduğunu bilmiyordum fakat muhtemelen kapıda iki polis olmalıydı. Birinin işini bitirdiğime göre şimdi sıra diğerindeydi. Bu işimi de sessizce halledip buradan bir an önce çıkmalıydım. Boynuna sert bir darbe alması işime yarayabilirdi. Uzun, sert ve kırılmayacak bir cisme ihtiyacım vardı. Serum şişesinin asılı olduğu demir dikkatimi çekmişti. İşime yarayabileceğini düşünüp serum şişesini çıkarıp yatağın üzerine attım. Demiri sürüyerek kapıya kadar getirdim. Şimdi polisin içeri gelmesini sağlamalıydım. Masanın üzerinde duran cam şişeyi aldım ve duvara fırlattım. Hemen kapının arkasına geçip demiri sıkıca tuttum. Polis hızla içeri daldı. Odada kimseyi göremeyince şaşırdı ve etrafa bakmak için içeri geldiğinde kapıyı hızla kapattım. Tam bana dönüyorken demiri tüm gücümle kaldırıp boynuna geçirdim. Boynundan gelen kırılma seslerini duyabiliyordum. Boş gözlerle bana baktıktan sonra yere yığıldı. Her ihtimale karşı elimde demirle birkaç saniye daha bekledim. Başka gelen olmayacağını anladığım anda polisi kollarından tutup sürükleyerek diğer cesedin yanına götürdüm. İkisini banyoya kilitleyip anahtarı cebime koydum. Demiri yerine koyup serum şişesini yerine yerleştirdim. Yatağımın örtüsünü düzenledim ve duvara fırlattığım şişenin kırıklarını ayağımla yatağın altına ittim. Hemşirenin odamı düzenli görmesi işime yarayabilirdi. Belki odamı değiştirdiklerini düşünmesine sebep olabilirdi ki bu da bana buradan kaçmam için zaman kazandırabilirdi. Ortalıkta dikkat çeken bir şey kalmamıştı. Artık buradan çıkabilirdim. Etrafta polis var mı diye pencereden dışarı baktığımda bahçede park yerinde duran polis aracını gördüm. Anlaşılan ön taraftan çıkamayacaktım. Hem polisler hem de güvenlik işimi zorlaştırabilirdi. En iyisi acil çıkışı kullanmaktı. Kapıdan başımı uzatıp baktığımda koridorda hastalar ve hastalara koşuşturan doktorlar vardı. Hızlı adımlarla merdivenlere doğru ilerledim. Bir kat indikten sonra durdum. Çünkü iki polis benimle ilgilenen hemşireyle konuşuyordu. Acaba nöbet değiştirme sırası mı gelmişti? Geldiyse bile şu an hiç zamanı değildi. Beni fark etmeden yukarı çıkmayı başardım. Hemen diğer merdivenlere koştum. Etrafıma dikkatle bakarak ilerliyordum. Yapacağım en ufak bir hata her şeyi bitirebilirdi. Geride dört ceset bırakmıştım. Eğer yakalanırsam hayatımın sonuna kadar hapishane köşelerinde sürünürdüm. Artık korkuyu hissediyordum. Evet, korkuyordum. Hastanenin arka kapısına ulaştığımda daha çok korkmaya başlamıştım. Her şeyin bu kadar yolunda gitmesi beni korkutuyordu. Hızlı adımlarla bahçe kapısına varmak üzereydim ki duyduğum ses aniden durmama sebep oldu.

“ Sakın bir adım daha atma yoksa vururum,” demişti.

Her şeyin bittiği nokta galiba burasıydı. Direnmek istedim fakat artık bir seçeneğim kalmamıştı. Her türlü benim için sonunda ölüm vardı. Ya bir adım daha atıp vurulacaktım ya da içeri girip o pis yerde yavaş yavaş ölümümü izleyecektim. Ellerimi havaya kaldırdım ve dizlerimin üzerine çöküp başımı öne eğdim. Bileklerime geçirilen soğuk kelepçe içimi titretmişti. Araca binmek için beni ayağa kaldırdıklarında dört kişiyi katlettiğim hastaneye son bir kez daha baktım. Kapıda gördüklerim beni şaşırtmıştı. Dördü de oradaydı. Benim gidişimi izliyorlardı ve seviniyorlardı.

   Yakalanmak yerine ölmüş olmayı dilerdim. Uzun bir süre sadece tek bir tuvaleti olan dört duvarın arasında günlerce aç yaşadım. Ölmek istiyordum ama kendimi öldürebileceğim hiçbir şey yoktu. Çektirdiğim acıların bedelini ödüyordum. Sonra koğuşa geçtiğimde ilk fırsatta kendimi öldürecektim. Her şeyi ayarlamıştım. Bu gece bir şekilde bu işi bitirecektim. Artık yaşamamın bir anlamı kalmamıştı. Çünkü artık geride bıraktıklarım için sadece büyük bir hayal kırıklığıydım.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum