Geleneksel Türk Din Kültürü ve Günümüze Yansıyışı - Şeyma ERCANLI

Geleneksel Türk Din Kültürü ve Günümüze Yansıyışı - Şeyma ERCANLI
21 Ekim 2020 - 18:07

Hiç şüphesiz dinler, toplumların kültürel yapılarının şekillenmesinde en etkili faktörlerden biridir. Öyle ki bazen toplumların yaygın dinleri değiştiğinde bile eski dinlerin yansımaları devam eder. İşte bu yazıda İslam’dan önceki geleneksel Türk dininin Türk kültürüne geçmişten günümüze etkisi özetlenmeye çalışılacaktır.

Geleneksel Din- Evrensel Din Kavramı ve Geleneksel Türk Dininin Ana Hatları

Geleneksel din, bir topluluğun toplum olma aşamasında ortaya çıkan ve kurucusu belli olmayan din olarak tanımlanabilir. Genellikle kabile halindeki topluluklarda ortay çıkar ve kabilenin dışına yayılmak gibi bir fırsatı ve amacı olmaz. Evrensel dinler ise bir kurucusu ve ibadet sistemi olan, belli bir sınıf ya da topluluğa hitap etmeyen bu sebeple de yayılmacı dinlerdir.[1]

Geleneksel Türk dini, oldukça erken tarihlerden itibaren diğer dinlerle temasların da etkisiyle evrensel dinlere yerini bırakmaya başlamıştır. Yine de tarih öncesi çağlarda oluşmuş bu din günümüzde hala geçerliliğini koruyan birtakım sosyo-kültürel terimler ve yapılagelişler bırakmıştır.

İncelendiği zaman geleneksel Türk dinin ilk ve en önemli terimi, tanrıdır. Tanrı, Orhun Kitabelerinde kök-gök tanrı olarak geçer. Lakin gök veya kök terimi bir yer yön belirtmek için değil yücelik bildirmek için kullanılan bir sözcüktür. Tanrı her şeyi gören, işiten ve sonsuz bir varlıktır. Tektir, sonsuzdur. Bütün varlıklar onun bir parçasıdır.Özellikle dikkat çeken konu ise,tanrının dünyaya dolaylı yoldan müdahale ettiği inancıdır. Bunun bozkır ve göç kültürüyle bir alakası olduğunu düşünüyorum. Nitekim yerleşik hayata geçmeye başlayan insan toplulukları, tanrının dünyaya direkt olarak müdahale ettiği inancından daha pasif bir tanrı inancına doğru kayarlar. Türklerde ise tanrı kişilerin, toplumların yaptıklarına göre ceza ve ödül veren bir varlık olarak görülür. Türk töresine uygun davranmayanlar, başka yaratılmışlara kötü davrananlar gök tanrıya kötülük yapmıştır. İyilik yapanlarsa gök tanrıya iyilik yapmışlardır.[2]  Tanrı kağanları kut vererek töreye uygun davranmaları şartıyla seçer. Bunun İslamiyet sonrası Türklerde de görebiliriz. Padişah, sultan, kağan vs. olarak isimleri değişse bile Türk yöneticiler çoğunlukla bir meşruiyet yolu olarak yaratıcıdan yönetme görevi aldıklarını savunmaları bunu açıklamaktadır.

Bu güçlü ve söz sahibi tek tanrı inancı Türklerin evrensel dinler arasında başat olarak neden İslamiyeti seçtiğini gösteriyor. Gök tanrı inancı İslamiyetin geçmiş zaman tezahürüdür gibi bir cümle bilimsel olarak pek yanlış olacaktır fakat bu dinlerin ortak noktaları, Türklerin özlerini kaybetmeme dürtüsüyle birleşince İslamiyete adaptasyonun kolay ve hızlı olduğunu açıklamaya el veriyor.

Güngör ve Günay, tanrı kavramının bu kadar güçlü ve yoğun olduğu bu kültürün diğer Asya toplumlarını da etkilediğini anlatmakta. Çin, Hindu-Avrupai toplulukların kültür temelinde var olmayan gök oğul gibi kavramları buna örnek olarak göstermekteler. Günümüzde Asya çıkışlı dinler de bu inançtan etkilenmiştir.

Geleneksel Türk kültürüyle alakalı ele alacağım ikinci ana başlık kültler olacak. Kült, Türk kültüründe yaygın kanının aksine bir çok tanrıcılık simgesi değildir. Murat Öztürk; “Kültler, Göktanrı dinini besleyen yan unsurlardır. Bazıları da bozkır kültürünün etkisiyle ortaya çıkmış ve farklı dinler kabul edildiği zaman da Türk toplulukları arasında yaşamaya devam etmiştir.”[3] demekte.  Kültler doğa kültü ve atalar kültü olarak iki temel ayrıma tutulabilir.

Doğa kültü,güneş, ay, su, dağ, orman, ağaç, su,ateş, toprak vb. sınıflara yarılabilir. Türklerde hala önemini koruyan vatan kavramı yer-su kültüyle ilişkilidir. Suyun ve ateşin temizleyici gücüne inanma hala kısmen devam etmektedir. Yağız yer ve mavi gök yine kültlerle alakalıdır, toprak hala kutsaldır.[4]

Kanımca en önemli ve üzerinde durulacak konu atalar kültüdür.  Özellikle ölmüş atalara saygı, onları anma ve ruhları için iyi işler yapma geleneksel Türk dininin en önemli unsurlarından birisidir. Şu an da türbe ve mezar ziyaretlerinin önemsenmesi, ölülerin arkasından yemek vermek gibi geleneksel Türk dinine ait eylemler Türk topluluklarında devam etmektedir ve günümüz dinleriyle kaynaşmıştır. Geleneksel dinde yoğ aşı denilen ölü ardından yemek verme günümüzde İslamiyet ile kaynaşarak kendini göstermektedir.

Günay ve Güngör bozkur, kartal gibi motiflere olan saygının da atalar kültü ile alakalı olduğunu söylemiştir. Söylencelerin bıraktığı mirasla Çin kaynaklarında ecdad mağarası olarak geçen Ergenekon Dağı “böri” figürlerinin saygınlığı da bundan ileri gelmektedir.[5]

Atalar kültünü ölüler kültü ile bir tutmamak gerekir. Atalara olan saygı, yaşarken de öldükten sonra da vardır. Özellikle ailenin yaşça en büyüklerine saygı duyma ve alınacak önemli konularda onlardan tavsiye ve izin isteme de bununla alakalıdır.

Kültlerin kendilerine ibadet yapılmaz. Geleneksel Türk dininde bütün ibadetler yalnızca Gök Tanrıyadır. Güneş ay gibi varlıklara yapılan ibadetler Gök Tanrının bu dünyadaki tezahürleri olduğu için yapılır. Güneşe karşı durup yapılan ibadetlerin dışında saçı, kurban gibi ibadetler de mevcuttur. Saçı , kansız kurban olarak adlandırılabilir ve günümüzde de önemli günlerde, düğünlerde, hasat zamanında para, altın, buğday saçma olarak kendini göstermektedir. Kurban ise Türklerde hala oldukça önemsenen bir ibadettir.

Doğum, ölüm, evlenme gibi olgular geleneksel Türk dininde simgeleştirilmiştir. Evliliğin simgesi ocaktır. Evin eşiğin ve ocağın önemsenmesi bu sebepledir. Bugün de Türklerde değer verilen kişilere “evim, eşiğim, ocağım” denmesi yahut ev içinde kötü bir olay yaşandığında “ocağım yandı” kavramının kullanılması buradan gelmektedir. Dede Korkut hikayelerinde görüldüğü üzere ad koyma ve doğum özel törenlere tabidir. Geleneksel  Türk inanışına göre her varlığın bir ruhu vardır ve bu ruh beden ilişkisi “tin” olarak ifade edilir. Her canlının yerkürede işlediği eylemlere göre öldükten sonra ruhu ya “uçmağ”a varır, ya da tekrar dünyaya gelerek başka bir bedende dünya hayatını sürdürür. Buradan Eski Türk dininde yeniden doğma kavramının var olduğunu anlayabiliriz. Bir “öteki dünya” inancı var olmakla beraber bu ilk dönemlerde sadece cenneti tasvir edebilecek, ruhun huzura kavuşması anlamında “uçmağ” ile sınırlıdır. Cehennemi anlatabilecek olgu “tamuğ” daha sonra ortaya çıkmıştır. Uçmağ kökünden de anlaşılacağı üzere gökyüzü, tamuğ ise yer altı ile ilgilidir.  Türkler hala,cenneti ve cehennemi tasvir ederken bu yönelmeleri kullanır.

İbadetlerde din adamları tanrı ile kişi arasına giremez. Kamlar vecd haline geldiklerinde kişilere sadece haber ve tavsiye verebilir, onları tanrı adına affedemez ya da cezalandıramaz. Kamlar, yaygın kanının aksine, şaman olarak adlandırılsalar da Şamanizm geleneksel Türk dininin içinde gelişmemiş bir inanç sistemidir. Şamanizm ilkel çağlardan beri birikimle gelmiş, mistik-sihirsel bir inanış biçimidir. Oldukça yaygın bir topluluk olan Türkler, belli boylar ve devletler olarak şamanizme girmiş olsalar bile bu, politik hamlelerden öteye gitmemiş, gök tanrı önemini korumaya devam etmiştir.

Şamanizm gibi totemizm de Türk dini içinde tartışılan bir konu. Özellikle hayvan figürlerinin kullanılışı, fal kitapları ve fal gelenekleri bu tartışmayı tetikliyor. Ancak totemizm klan tipi kabilelerde oluşan ve ruhun sonsuzluğuna yer vermeyen bir inanış biçimidir. Klan tipi topluluklarda topluluk mülkiyeti ve kabile bağı önemliyken Türklerde bireysel mülkiyet ve kan bağı önemlidir.[6]

Sonuçta Gök Tanrı dini bozkır ve göç şartlarıyla topluluğun içinden çıkmış orijinal bir din olarak, Türkleri geçmişten günümüze etkilemiştir. Hala sayısız örneklerini ibadet, sosyal yaşam, gibi alanlarda göstermektedir.

Şeyma ERCANLI

KAYNAKÇA:

[1] Ünver Günay- Harun Güngör,Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi,sf.40-41

[3] Murat Öztürk, İslamiyetten Önce Türklerin Din Anlayışı ve Göktanrı Dini, sf.345

[4] Ünver Günay- Harun Güngür, Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi,sf.71-80

[5] Ünver Günay- Harun Güngür, Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi, sf 82-85

[6] Ünver Günay- Harun Güngür, Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi,sf136.

Günay, Ünver – Güngör, Harun, Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi, Rağbet Yayınları, İstanbul,2007.

Öztürk, Murat, İslamiyetten Önce Türklerin Din Anlayışı ve Gök Tanrı Dini, Historie Studies A Tribute to Prof. Dr. Halil İnalcık, volume 5-ıssue 2,  sf. 327-346, Mart 2013

Kaynak: MATURİDİ YESEVİ OTAĞI - İlmi ve Kelami Araştırmalar Derneği
http://www.maturidiyeseviotagi.com/
 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum