DİNG(DİNK) EVİ   

DİNG(DİNK) EVİ   
31 Ocak 2024 - 09:17
                               DİNG(DİNK) EVİ         
Yusuf Mesut KİLCİ*
                                                                                               
Ding evine ulaştığında Asiye Hanım kapıyı açık buldu. İçerisini loş bir ışık kaplamıştı. Gözleri ışığa alışınca kenarda sekide oturan bulgur çektiren komşu kadınları fark etti. Ding evi sahibesi Ümmü Habibe Hanım elinde özel tahta kürekle ding taşının kenarına taşan bulguru taşın altına itiyordu.        
- Selamün Aleyküm komşular, bereketli olsun, işiniz kolay gelsin. Nasılsınız,  iyi misiniz diye hal ve hatırlarını sordu. Komşu İraziye Hanım ; 
- Ve Aleyküm Selam, Hoş geldin, âmin cümlemizin bereketli olsun. Elhamdülillah, bu günümüze şükürler olsun. Cenab-ı Allah senden razı olsun. Sizin ahvaliniz nasıl?  Diye karşılık verdi.                                                           
Diğer komşu kadınlar Asiye Hanıma sekide yer göstererek oturması için buyur ettiler. İraziye Hanım.                                                                                
-Asiye kardeş hele buyur otur, az soluklan diyerek sekideki çilte(şilte) yi işaret etti, yanına oturmasını istedi. Asiye Hanım onun yanına gösterilen yere ilişti. Komşu Naciye Hanım;                                                                          
-Gözünüz aydın askerdeki kardeşiniz izinli gelmiş. İnşallah askerliğini tamamlar, hayırlısıyla tezkere alır, temennisinde bulundu. Hep birlikte âmin, âmin diye karşılık verdiler.                                                                                
Ding evi sahibesi Ümmü Habibe Hanım ding havuzundaki bulguru tahta kürek karıştırıyor, arada gözü siyah bezle kapalı ding beygirini dehliyordu. Asiye Hanım meramını anlatmak için fırsat kolluyordu. Az sessizlik olunca;                      
-Kardeşim Ümmü Habibe Ding evinden keşik(nöbet) almaya geldim. Bize ne zaman nöbet verebilirsiniz? Dedi.                                                                              
Ümmü Habibe elinde tahta kürekle ding beygirinin döndüğü mekândan ayrılarak sekiye yaklaştı. Biraz düşündü, nöbette olan komşuları ve nöbet günlerini zihninde canlandırdı. Asiye Hanıma dönerek;                                  
- Komşum bugünden itibaren en erken üç, dört gün sonrasına nöbet verebilirim.                                                                                                                
Asiye Hanım zihinden hesap yapmaya başladı. Bugün bulgur kaynatmak için hazırlıklarımızı bitirsek, yarın bulguru kazana koysak, bir iki günde kurutup savursak nöbet gününe uc uca gelir.                                                                         
- Komşum inşallah üç dört gün içinde ding evinizde olur, nöbetimizi alırız.  Ding(dink):Tahılın kabuğunu yumuşatmaya ve ayırmaya yarayan değirmendir. Bir atın içinde kendi ekseninde daire şeklinde döneceği otuz kırk metre kare oda büyüklüğündeki mekâna ding evi denir. Bir kapısı sokağa, diğer kapısı da avluya açılırdı. Bu odanın ortasında yaklaşık bir metre yükseklikte, üç metre çapında daire şeklinde beton havuz bulunur. Havuzun merkezinde yaklaşık iki metre yükseklik kendi etrafında dönen sağlam meşe ağacından direk yükselir. Direğe dikey olarak bağlı yaklaşık bir metre kalınlığında tırtıklı silindir değirmen taşı monte edilir. Taşın bağlandığı zıt tarafına ding beygirinin koşulacağı uzunca at arabası oku gibi kalın ağaç çubuk takılırdı. Bu ağaç çubuk havuzun dışına kadar uzar. Ding beygiri buna koşulur. Beygir döndükçe silindir taş değirmeni de döner, bulguru ezer. Bulgurun elle dövüldüğü düzeneğe, dibek veya soku denilir.                                                                                                                  
Ding evinde titizlikle temizliğe dikkat edilir. Bulgur dövme sezonundan önce genel temizlik yapılır. Ding evi kireçle badana edilirdi. Ding evinin temizliği günlük olarak yapılır. Beton havuz, ding taşı işe başlamadan güzelce temizlenir, hazırlanırdı. Kullanılacak edevat gözden geçirilirdi.    Bulgur şinik, buçukla ve hakla gibi aletlerle ölçülürdü. Ding sahibine ücret olarak para veya bulgur verilirdi. Bu ücrete halk arasında hak denirdi.                                                                                                                  
Bulgur ve elde ediliş süresi atasözleri, türküler, şiirlerimizle kültür hayatımızda yerini almıştır. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” “,Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı yer ahır sekisi”,“Ding Beygiri gibi dolanmak”                                                                                       
"Evlerin Önü Bulgur Kazanı, Herkes Sever Okuyanı Yazanı…” / “Bulguru Kaynatırlar, Serine yaylatırlar… Yekde…”/ “Dama Bulgur Sererler, Çıkma da Boyun Görerler…”                                                            
                                                                 
                                                                  *Eğitimci/Yazar                                                                
        
       
 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum