Çev: Talha Fortacı A. Muaz Güven : Yazan: İbrahim Kalın : DARBE LİDERİ HESAP VERMELİDİR

Türk insanı kayıpları için yas tutuyor, yaralarını sarıyor ve birlikte başardığımız şeyin haklı gururunu hissediyor, aynı zamanda da adalet talep ediyor. Bu krizin son bulması ve bir daha da böyle bir şeye şahit olmamak için güvence istiyor

Çev: Talha Fortacı A. Muaz Güven : Yazan: İbrahim Kalın : DARBE LİDERİ HESAP VERMELİDİR
27 Temmuz 2016 - 14:09

DARBE LİDERİ HESAP VERMELİDİR

 

Yazan: İbrahim Kalın                                                                                      Çev: Talha Fortacı

                                                                                                                             A. Muaz Güven

15 Temmuz’da Türk ordusunun içindeki düzenbaz bir grup anayasayı askıya alma, sıkıyönetim uygulama ve ülke çapında sokağa çıkma yasağı koyma girişiminde bulundu.  Askeri birlikler ve tanklar Asya’dan Avrupa’ya geçişi sağlayan İstanbul’daki boğaz köprüsünü trafiğe kapattılar. Parlamentoyu da içeren ilk sıradaki hükümet binası, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve istihbarat merkezi ağır bir saldırıya maruz kaldı. Ankara ve İstanbul’daki koordineli saldırılar süresince, iki yüz kırktan fazla sivil ve polis, keskin nişancılar tarafından vuruldu, tanklar tarafından ezildi, helikopterler tarafından bombalandı, kaçırılan uçaklardan atılan bombalar tarafından öldürüldü. O esnada bu düzenbaz bu grup ulusal yayın kanalını ele geçirdi ve bir spikere silah zoruyla yönetimin kendilerinde olduğu anonsunu yaptırdı. Başbakan Binali Yıldırım ise bunu illegal bir kalkışma olarak nitelendirdi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte yaptığı istişare sonucunda, polis ve diğer güvenlik güçlerine darbe planlayıcılarını durdurmayı emretti. Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir süre sonra, gücü ele geçirmeye çalışanlara karşı direnmeleri hususunda insanları sokağa çağırmak için televizyona çıktı. Özel bir kanal olan CNN Türk’te Erdoğan’ın mesajı yayınlanıyorken,  cunta askerleri aynı zamanda bu kanalın binasına da saldırıyorlardı. Milyonlar bu çağrıyı işitti ve isyancılara meydan okudu. Ayrıca, muhalefet liderleri de darbeyi eleştirdiler ve insanları direnişe çağırdılar. Bu arada,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tatilde olduğu “Turkish Riviera” isimli otele, onu ve tüm ailesini öldürmek için seçkin askeri bir grup gönderildi.

Erdoğan yapılan bu suikast girişiminden kendi resmi uçağıyla kaçarak kurtuldu. Pilot, hava sahasını devriye gezen art niyetli F-16’ları aldattıktan sonra güvenli bir şekilde İstanbul’a ulaştı. Hükümet, kanlı darbe girişimin ardından, sivil ve askeri liderlerin önerileri üzerine harekete geçip, anayasal görevini icra etme adına üç ay süreyle olağanüstü hal ilan etti. Bu tedbir, terör saldırılarına cevap verme adına Fransa ve Belçika gibi ülkeler tarafından da benimsendiği gibi, sorumluların adaleti yerine getirebilmeleri için, gerekli olan yasal araçlarla otoriteyi sağlamayı ve yasama sürecini hızlandırmayı amaçlamaktadır. Binlerce asker ile onların yargı ve kolluktaki işbirlikçileri, darbeyle olan bağlantıları yüzünden ya açığa alındılar ya da tutuklandılar. Onların kamu görevinden uzaklaştırılmaları, Türk hükümetini daha güçlü ve daha şeffaf yapmaktadır. Görevine sadık olmayan 1200’ün üzerinde er, gözaltından sonra zaten serbest bırakıldı. Yetmiş kişiden oluşan bir savcı grubu bu davayı incelemektedir.

Söz konusu darbe teşebbüsünün bir tiyatro olduğu iddiası, 11 Eylül saldırılarının ABD tarafından gerçekleştirildiği iddiası kadar gülünçtür. Elde edilen deliller ve kanıtlar, bu darbe girişiminin lideri olarak Fettullah Gülen’i işaret etmekte ve onun ordu içindeki takipçileri tarafından planlanıp hayata geçirildiğini göstermektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yaveri Levent Türkan, tutuklandıktan sonra Gülenci grubun bir üyesi olduğunu itiraf etti ve ifadesine “Gülenci” üstlerinin emirlerini gerçekleştirdiğini ekledi. Darbenin önde gelen generalleri, Hulusi Akar’ın da kendi isyanlarına katılmasını umut ederek, Pensilvanya kırsalındaki konağında gizli bir imparatorluk kuran Fettullah Gülen ile konuşmaya zorladılar.

 

 Her zaman karanlık bir tarafı olan “gülenciler”, 1980’den bu yana kendilerini dini bir cemaatin barışçı eğitimcileri olarak gösterdiler. Onlar Türk yargısına ve güvenlik güçlerine sızdılar ve kendi çıkarları için sistemi manipüle ettiler. Ayrıca onlar rakiplerini karalamak için sahte deliller ürettiler, yasadışı dinlemeler yaptılar, hükümet belgelerini sızdırdılar. Onlar kendi bir dizi okulları ve Amerika genelindeki bir takım şirketleri ile göç ve finans kurallarını ihlal etmek ve de finansal dolandırıcılık yapmakla suçlanıyorlar. Amerika aradaki anlaşmanın gerektirdiği üzere, bir Türk vatandaşı olan Fettullah Gülen’i iade etmesi gerekmektedir. Türkiye zaten yasal belgelerin bir kısmını Amerikalı yetkililere iletti ve toplanan kanıtların daha fazlasını da gönderecek.

ABD bu adamın Türkiye’de adil bir şekilde yargılanması ve hesap vermekten kaçmaması için yasaları istismar etmesine izin vermemeli. Fettullah Gülen’in darbeyle bir alakasının olmadığını iddia etmesi, onun direktifleriyle hareket eden binlerce Gülenci okulun, bankaların, şirketlerin ve medya kuruluşlarının da kendisiyle bir ilgisinin olmadığını iddia etmesi gibi inandırıcı değildir. Onun bu başarısız darbe girişimindeki rolü sebebiyle yasal bir süreç işleyecektir. Darbe liderime karşı bir tavır almadan, bu darbe girişimini kınamak hiçbir ülke için mantıklı değildir.

Türk insanı bugün, yakın tarihteki herhangi bir zamandan daha fazla birlik olmuş durumdadır. Herhangi bir demokraside vatandaşlar farklı görüşlere sahip olabilirler. Ama bizim milletimiz, 15 Temmuz’da Türkiye’de demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğüne yapılan saldırıya tartışılmayacak bir cevap vermiştir. Türk insanı kayıpları için yas tutuyor, yaralarını sarıyor ve birlikte başardığımız şeyin haklı gururunu hissediyor, aynı zamanda da adalet talep ediyor. Bu krizin son bulması ve bir daha da böyle bir şeye şahit olmamak için güvence istiyor.

 

                                                                                                                24.07.2016

                                                                                                             Newyork Times

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum