Bosna Savaşı ve Ortodoks İttifâkı

AYŞE SAMİHA, Bosna Savaşı'nı yazdı

Bosna Savaşı ve Ortodoks İttifâkı
11 Temmuz 2016 - 18:42 - Güncelleme: 11 Temmuz 2016 - 18:47

BOSNA SAVAŞI VE ORTODOKS İTTİFÂKI

“Nefret, korkmamaları için korkakların intikam şeklidir.” diyor İrlandalı düşünür Bernard Shaw. Ayrıca korkmamak için topyekûn hareket etmek de kuvvet verir insana, hele bir de korkak iseniz bu yöntem oldukça etkilidir. Mesleğine bir hastanede psikiyatri uzmanı olarak başlayan savaş suçlusu Karadzic bundan yirmi yıl önce kendisine has yöntemlerle bu işi iyi başarmıştı. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı ayrımı yapmaksızın 880 bin Müslümanın şehadetine sebep olmuştu.
Sırp Ortodoks Kilisesi Batı’nın kalesi, Rum Ortodoks Kilisesi de Doğu’nun kalesi olarak kabul görmüştür. 1991 yılından beri Doğu Ortodoks Kilisesi’nin ruhanî lideri olan Rum kökenli patriark Bartelemeo aynı zamanda adına Constantinople dedikleri ve yeni Roma diye de adlandırdıkları İstanbul’un da ruhanî lideri olarak dünyadaki 300 milyon Ortodoks Hristiyan’a hitap etmektedir. Oldukça aktif uluslararası girişimlere ve özellikle çevreci imza kampanyalarına destek veren tutumu nedeniyle ödüller ve altın madalyalar alan bu ruhanî lider “yeşil papa” diye de anılıyor. İşte bu yeşil ruhanî papa, gerek Bosna Savaşı sırasında ve gerekse savaş bittikten sonra Sırplara yönelik manevî desteğini sürdürmüştür. Verilen destek, 1994 yılında, savaşın en yoğun olduğu dönemde, dört tarafı dağlarla çevrili Saraybosna’nın giriş çıkışlarının kapandığı, yiyecek ve suyun tükendiği, keskin nişancıların su bekleyen masum insanları dahi acımasızca katlettiği, pazar yerindeki insanlara bile bomba yağdırdığı günlerde deklare edilmiş ve hafızalarımızda pek acı bir şekilde yer etmiştir. Ruhanî lider, bugün savaş suçlusu olarak yargılanan Karadzic’i barış için çalışan, Tanrı (hâşâ) İsa’nın en seçkin evlatlarından biri olarak ilân edip onu 900 yıllık şövalye nişanı ve aziz Dionusius’un en iyi mertebesi ile onore etti. Ve akabinde de Sırpların Batı Ortodoks Kilisesi’ni korumak için Tanrı tarafından seçilmiş özel bir topluluk olduğunu söyledi. Böylece Müslüman Boşnakların öldürülmesi için gerekli olan onurlu(!) sebepleri ve dini gerekçeleri de hazırlamış oldu.
Ortodoks ruhanî lider tarafından yüceltilen Sırplar ve kilise tarafından desteklenen Sırp milliyetçiliği artık öldürmek için haklı sebeplere de sahipti. Ortodoks haçlı dünyası el birliği ile çalıştı ve ezeli Yunan-Sırp kardeşliği bu savaş sırasında en güzel günlerini yaşadı. Greko-Serbian dediğimiz tarihî Yunan-Sırp dostluğunun temelinde tarihî-kültürel müşterekler vardır. Millet olarak birbirlerinin kardeşidirler ve bu kardeşler aynı Ortodoks kilisesine bağlıdırlar. Ve ruhanî liderin de kışkırtmasıyla bu kardeşlik perçinlenmiştir. Avusturya Üniversitesi’nden Profesör C. Wiebes’e göre Yunan milli istihbarat servisi 1990’ların ortasında NATO’nun Sırp mezalimine son vermek için yaptığı girişimleri durmadan sabote etti. NATO’nun planlarını sızdırarak Radko Mladic’e ulaştırdı. Ve yine Profesör’e göre; NATO, Yunanistan ile bilgi paylaşımına son verdi. Ama greko-serb kardeşler kardeşliklerine devam ettiler ve Yunanlı paramiliter güçler Sırp kardeşleri ile Srebrenica’da Boşnak’lara karşı savaştılar. Radko Mladiç’in isteği üzerine Drina Kuvvetleri adını taşıyan bir askerî birlik kuruldu ve Srebrenica düştüğünde bu birliğin yaptığı ilk hareket göndere Yunan bayrağını çekmek oldu.
NATO Sırp bombardımanını durdurmak için harekete geçtiğinde NATO üyesi olan Yunanistan buna şiddetle karşı çıktı. Hatta NATO’yu insanî bulmadıklarına dâir imza kampanyaları bile düzenlediler.
Bugün Yunanistan’da 15 bin Sırp yaşamakta. Savaş sırasında Yunanlılar tarafından Bosna’daki ve Hırvatistan’daki Sırplara, tonlarca insanî yardım yapıldı. Otodoks Yunan Kilisesi ile Sırp Kilisesi’nin işbirliğinin ayyuka çıktığı zamanlardı o yıllar. İşte 1994 yılında ruhanî liderin yapmış olduğu açıklama ile savaş suçlusu Karadzic neredeyse Tanrı’nın oğlu ilan edilecekti; Müslüman kanı akıttığı için âdeta kutsandı… Bosna Savaşı sırasında Müslüman katliamını durdurmak için havalanan NATO uçaklarını protesto eden tek devlet Yunanistan olmuştur.
Boşnak Müslümanları her dâim merhamet ve sevgiyle anan bir Yunanlı dostumun bana anlattığı kan donduran, tüyler ürpertici bir hâdiseyi paylaşmadan edemeyeceğim; Yunan adalarından birine tatile giderler. Kaldıkları pansiyonun sahibi Sırp bir bey, eşi de Yunanlı bir hanımdır. Kaldıkları süre içerisinde ahbap olurlar ve bir akşam Sırp pansiyon sahibi herkesin gözlerini yuvalarından çıkaran bir itirafta bulunur; geceleri uyuyamamaktadır; sebebi ise savaş sırasında elliden fazla Boşnak çocuğu kendi elleri ile öldürmüş olmasıdır… Sadece çocuklar…
Bu savaş psikolojisi nasıl bir psikolojidir ki, insanoğlu bu kadar acımasız olabilmektedir. Karadzic de hayatına bir psikiyatrist olarak başlamış ama öğrendiği incelikleri insanların hayrına değil de, onların canlarını almak için kullanmıştır.
Bu savaşın bedeli Boşnak Müslümanlar için çok ağır olmuştur. Aradan yirmi bir yıl geçmesine rağmen acılar hâlâ taptazedir ve her yıl çiçeklerle bezeli konvoydaki yerlerini alan şehidler dualarla Srebrenica’ya uğurlanmaktadır.
Dün Saraybosna’da yine hüzün vardı. Doksanlı yılların ortasında kim bilir nerede, kaç parça halinde ve ne şekilde bu dünyaya ve sevdiklerine veda eden şehidler Srebrenica’ya doğru yola çıkmak için Saraybosna’da toplandı. Konvoyun İskenderiye caddesini ağır ağır geçişi ile kasvetli bulutlar kapladı yine Saraybosna semalarını… Bugün Bosna hazin, kalpler münkesir… Bugün saatler Srebrenica’yı gösteriyor…
Bugün Bosna’nın gözleri ıslak, yüzü çizgili ve acılar daha dün gibi taptaze ve dipdiri… Şehidlerimize dua ederken merhum Âkif’in dizeleri düşüyor gönlümüze;
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum