ARZU KUREYŞİ YAZDI: HAYALLERİM
Ve kuşkusuz hayallerimize yaklaşmak için ilk hedefimiz kötü alışkanlıklarımızla vedalaşmaktır. Çünkü insan mükemmel bir varlıktır.
01 Haziran 2024 - 06:24
HAYALLERİM
En büyük hayalim nedir diye hep düşündüm. Ve hâlâ da bu düşünceden vazgeçemedim. Çünkü kendimi tanımamın tek yolunun hayallerimin ne olduğunu bilmekten geçeceğini düşünmekteyim.
İnsanın hayvanlardan farkını ortaya koyan da işte bu, insanın hayallerinin olmasıdır.
İnsanlar arasındaki farklar da buradan gelir.
Ve insan ancak hayallerini tespit edip onlara ulaştığında bu dünyanın gerçek mutluluğunu elde etmiş olur. Bunun içindir ki her gün kendime o hayalleri hatırlatma zorunluğunu duyuyorum.
Zaten unutabilecek şeyler değildir benim hayallerim.
Onlara düşünmek bile beni çok mutlu ediyor.
Bu yazıyı, hayallerinizi düşünerek okumanızı isterim.
Çünkü ben hangi cümleleri yazmam gerektiğini düşünürken bir yandan da yıllardır onu istemekten vazgeçemediğim hayallerimi düşündüm.Ve bunu bilin ki okuyacağınız her kelime onları anarak yazılmıştır.
İlk olarak birazcık "hayal" kelimesi hakkında birkaç satır yazayım istiyorum. Çünkü hayal kelimesinin terim anlamını kavrarsak neyin hayalimiz olabileceğini de anlamış oluruz. Ve ona göre hedefler belirleyip onu gerçekleştiririz.
Hayatınızda illaki birileri gelipte ne olmak istediğinizi sormuştur. Ve sizin de farklı farklı cevaplar verdiğiniz zamanlar olmuştur. En azından yıllar içerisinde bu soruya verdiğiniz cevaplar değişmiştir.
Benim hep düşündüğüm gibi siz de düşünmüş olabilirsiniz, acaba neden zaman içerisinde fikirlerimiz değişime uğrar?
Yani iki yıl önce hayalimiz X olmuşsa neden şimdi Y olmuştur?
Eğer böyle değişimler varsa bunun sebebi gerçek hayalinizi keşif etmediğinizdendir.
Ama keşif etmeniz gerekir, çünkü o sadece size aittir.
O sizinle tanımlanmıyor, aslında siz onunla kendinizi tanırsınız. Gerçek hayalinizi bulduğunuzda kime söylersiniz söyleyin size inanmazlar. Bazıları olamazsın, yapamazsın, başaramazsın der durur. Bazıları sizinle dalga geçer, bazıları ise sizi kırmamak, bir taraftan ise onlara göre gerçeği size söylemek için belki olursun gibisinden bir cümle kurarlar. Bu tür insanlara hiç kulak asmayın. Ve uzaklaşın...
Bu insanlar cümleleriyle karşınıza çıkabilecek en büyük engelleri oluştururlar. Bazıları ise size içten inanırlar. Sizin başarmanız için dua ederler. Eğer hayatınızda böylesinden insanlar varsa onları hiç bırakmayın. Onlar sizin için örnek insan olmalıdırlar. Onlara çok iyi dinleyin.
Hayal dediğimiz tamamen içinizden başlar. Kendisine özgü bir hâli var ve hiç kimsenin hayaline benzemez. Tamamen sizin dünyanıza ait olan bir şeydir gerçek hayaliniz. Siz onunla vakit geçirmekten onu hatırlamaktan hiç yorulmazsınız. Hayatınızdaki her şeyi ona benzer bir şekilde dizmek, onu hatırlatacak şeylere dönüştürürsünüz. Ta ki her yere baktığınızda onu görebilesiniz. Bazen kendiniz yetmiyormuş gibi bir de diğer insanlara onu sevdirmeye çalışırsınız. Ve böylelikle sizin için en güzel işler onunla alakalı olan işler olacak. Onun ne kadar güzel ve mutlu edici bir şey olduğunu her kese anlatmak istersiniz. Ama kendinizi benim gibi çok zorlamayın. Çünkü dediğim gibi onunla sadece siz o şekilde davranırsınız. Çünkü sizin dünyanızda o istediğiniz gibidir.
Bu mevzuyu mıknatısın demir, kobalt ve nikel elementleri çektiğine benzetebiliriz. Hayalleriniz demir parçaları olsun.
Kalbiniz de mıknatıs olsun.
Amaç demir parçalarının mıknatısa yapışmasını sağlamak ise mıknatısı demir parçalarına yaklaştırmalıyız. Yaklaştırdığımızda elektromanyetik kuvveti sayesinde demir parçaları mıknatısa yaklaşır. Fark ettiyseniz her iki taraf da birbirine yaklaşıyor. Çekme kuvvetinin gerçekleşmesi için mıknatısın tek başında hiç bir anlam veremez eğer çekeceği elementler yoksa. Ve aynı şekilde demir parçaları vardır ama bu sefer mıknatıs yok, o zaman yine de çekme işlemini gerçekleştiremeyiz.
Yani kısaca kalbiniz varsa hayaliniz de kesinlikle vardır. Hayaliniz varsa demek ki hayalinizi çok seven bir kalbiniz vardır. Buradan anlıyoruz ki hayallerinize kavuşmak için kalbimizle sevdiğiniz o hayallere yaklaşmalı, görmeli ve hissetmelisiniz.
Tespit ettikten sonra isteseniz de istemeseniz de o hayalleri çekecektir içinizdeki mıknatıs.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
Biliyoruz ki insan olduğumuz için mıknatıs ya da robotlar gibi tek şeyden oluşmuyoruz. Hani cümle kurarken "Ben" diyoruz ya, işte biz sadece bu "Ben" dediğimiz benden ibaret değiliz. Yani biz bize değiliz. Et ve kemikten ibaret değiliz.
Daha doğrusu "olmamalıyız"
Neden olmamalıyız?
Zaten zaman çok hızlı ilerliyor. Gözlerimizi bir açıp kapattığımız da yaşlanırız. Bize her şeyden yakın olan ölüm ise; o zaman yapabildiğimiz kadar eğlenelim. Zalimi, mazlumu demeden kendimizi de düşünelim. Geçmişimizi, nerden geldiğimizi, atalarımızı unutmadan düşman gözüyle bize bakanlara benzemeden çalışalım. Para için her şeyden vazgeçmeyelim!
Yiyelim, içelim, uyuyalım. Canımız ne istiyorsa yapalım!!!
Ne yapıp etsekte dünyanın en zengin, en zeki, en güçlü insanı olsakta bir gün, bir saatte, bir kaç saniyesinde Azrail'i (a.s) misafir edeceğiz. Ve ruhumuz bedenimizden ayrılacağı vakit gelecektir.
Peki, nereye gidecek bu ruh?
Ruhunuzun gideceği yer dünyada ne yaptığınıza bağlıdır.
İnsan benliğiyle ilgili yaptığım araştırmada merak ettiğim tek soru oluşmuştur kafamda. Neden kendimiz, kendimizin önüne engeller koyuyoruz.
Mesela diyelim ki bir sınava çalışmanız gerekir. Siz hasta değilsiniz, hiç bir sorun yaşamıyorsunuz, tüm imkânlar önünüzde bulunuyor. Zamanınız da var. Üstelik hedeflerinizde var. Ama yine de çalışmayı erteliyorsunuz.
Bunu neden yapıyoruz?
Üstelik ne kadar mükemmel bir varlık olduğumuzu da bilerek hem de. Yani istersek her şeyi öğrenebiliriz. Ve bu ancak kendimizin önünde engeller koymayarak gerçekleşebilir. "Boş ver" demeyerek. Ertelemeyerek.
Bilim bunu çok güzel açıklıyor. Şöyle diyor; Beynimizde sayılmayacak kadar nöronlar bulunuyor. Eğer beyninizdeki nöronları çalıştırabilirseniz sizin için imkânsız olan her şey imkânlı olacaktır. Ve bu ancak her şeyi denemekten gelecektir. Bu ancak "Ben de yapabilirim" demekten gelecektir.
Siz düşünün, evren ve içinde yaratılan her şey: galaksiler, gezegenler, yıldızlar, güneş, ay ve bunların oluşumu ve yok oluşu, her birinin içinde ve çevresinde gerçekleşen her olay ve olgu ve onların üzerinde canlı cansız bütün varlıklar. Geçmiş ve geleceği kapsayan tüm zamanda yaratılan her varlığın yaratıcısını düşünebiliyor musunuz?
Düşünemeyiz. Çünkü beynimiz bu kadar düzenle meydana getirilen, bir "ol" demekle her şeyi olduran o büyük zatı anlayabilecek, düşünebilecek bir kapasiteye sahip değildir.
Şimdi bir kaç soru daha;
"Bu büyük zatın, her şeyden münezzeh olan, rahman ve rahim olan Allah'ın insanı yaratırken nurundan üflediğini biliyor musunuz?"
"Bu evreni ve içindeki her şeyi insan için yarattığını biliyor musunuz?"
"Onu evrende Eşref-i Mahlûkat yaptığını biliyor musunuz?"
Tüm bu soruların cevaplarını bileceğiniz den eminim. Ve bunun içindir ki vazgeçemiyorum. Vazgeçmeyin. Zor olsa da...
Zor olduğunu biliyorum. Gerçekten böyle bir dünya da istediğimiz gibi yaşamak, istediğimiz işi yapmak çok zor. Ama Mevlana'nın da dediği gibi:
"Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun."
Ve tabi ki de bir imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. Böyle bir şeyi unutmamak bizi daha çok sorumluluk sahibi kılar.
Özetlersem, kötü alışkanlıklarımızla vedalaşmanın tek yolu kendimizi yönetebilmek olduğunu başta söylemek isterim.
Ve kuşkusuz hayallerimize yaklaşmak için ilk hedefimiz kötü alışkanlıklarımızla vedalaşmaktır. Çünkü insan mükemmel bir varlıktır. Ve kesinlikle insanı anlatan hayaller de insan kadar değerlidir. Ve kötülüğü hak etmiyor kesinlikle.
Son olarak ise hayatımı değiştiren değerli öğretmenimin sözü ile bu yazıyı da noktalamak istiyorum.
"Ne yapabiliyorsan en iyisini yapmalısın."
Arzu KUREYŞİ 14.05.2024
En büyük hayalim nedir diye hep düşündüm. Ve hâlâ da bu düşünceden vazgeçemedim. Çünkü kendimi tanımamın tek yolunun hayallerimin ne olduğunu bilmekten geçeceğini düşünmekteyim.
İnsanın hayvanlardan farkını ortaya koyan da işte bu, insanın hayallerinin olmasıdır.
İnsanlar arasındaki farklar da buradan gelir.
Ve insan ancak hayallerini tespit edip onlara ulaştığında bu dünyanın gerçek mutluluğunu elde etmiş olur. Bunun içindir ki her gün kendime o hayalleri hatırlatma zorunluğunu duyuyorum.
Zaten unutabilecek şeyler değildir benim hayallerim.
Onlara düşünmek bile beni çok mutlu ediyor.
Bu yazıyı, hayallerinizi düşünerek okumanızı isterim.
Çünkü ben hangi cümleleri yazmam gerektiğini düşünürken bir yandan da yıllardır onu istemekten vazgeçemediğim hayallerimi düşündüm.Ve bunu bilin ki okuyacağınız her kelime onları anarak yazılmıştır.
İlk olarak birazcık "hayal" kelimesi hakkında birkaç satır yazayım istiyorum. Çünkü hayal kelimesinin terim anlamını kavrarsak neyin hayalimiz olabileceğini de anlamış oluruz. Ve ona göre hedefler belirleyip onu gerçekleştiririz.
Hayatınızda illaki birileri gelipte ne olmak istediğinizi sormuştur. Ve sizin de farklı farklı cevaplar verdiğiniz zamanlar olmuştur. En azından yıllar içerisinde bu soruya verdiğiniz cevaplar değişmiştir.
Benim hep düşündüğüm gibi siz de düşünmüş olabilirsiniz, acaba neden zaman içerisinde fikirlerimiz değişime uğrar?
Yani iki yıl önce hayalimiz X olmuşsa neden şimdi Y olmuştur?
Eğer böyle değişimler varsa bunun sebebi gerçek hayalinizi keşif etmediğinizdendir.
Ama keşif etmeniz gerekir, çünkü o sadece size aittir.
O sizinle tanımlanmıyor, aslında siz onunla kendinizi tanırsınız. Gerçek hayalinizi bulduğunuzda kime söylersiniz söyleyin size inanmazlar. Bazıları olamazsın, yapamazsın, başaramazsın der durur. Bazıları sizinle dalga geçer, bazıları ise sizi kırmamak, bir taraftan ise onlara göre gerçeği size söylemek için belki olursun gibisinden bir cümle kurarlar. Bu tür insanlara hiç kulak asmayın. Ve uzaklaşın...
Bu insanlar cümleleriyle karşınıza çıkabilecek en büyük engelleri oluştururlar. Bazıları ise size içten inanırlar. Sizin başarmanız için dua ederler. Eğer hayatınızda böylesinden insanlar varsa onları hiç bırakmayın. Onlar sizin için örnek insan olmalıdırlar. Onlara çok iyi dinleyin.
Hayal dediğimiz tamamen içinizden başlar. Kendisine özgü bir hâli var ve hiç kimsenin hayaline benzemez. Tamamen sizin dünyanıza ait olan bir şeydir gerçek hayaliniz. Siz onunla vakit geçirmekten onu hatırlamaktan hiç yorulmazsınız. Hayatınızdaki her şeyi ona benzer bir şekilde dizmek, onu hatırlatacak şeylere dönüştürürsünüz. Ta ki her yere baktığınızda onu görebilesiniz. Bazen kendiniz yetmiyormuş gibi bir de diğer insanlara onu sevdirmeye çalışırsınız. Ve böylelikle sizin için en güzel işler onunla alakalı olan işler olacak. Onun ne kadar güzel ve mutlu edici bir şey olduğunu her kese anlatmak istersiniz. Ama kendinizi benim gibi çok zorlamayın. Çünkü dediğim gibi onunla sadece siz o şekilde davranırsınız. Çünkü sizin dünyanızda o istediğiniz gibidir.
Bu mevzuyu mıknatısın demir, kobalt ve nikel elementleri çektiğine benzetebiliriz. Hayalleriniz demir parçaları olsun.
Kalbiniz de mıknatıs olsun.
Amaç demir parçalarının mıknatısa yapışmasını sağlamak ise mıknatısı demir parçalarına yaklaştırmalıyız. Yaklaştırdığımızda elektromanyetik kuvveti sayesinde demir parçaları mıknatısa yaklaşır. Fark ettiyseniz her iki taraf da birbirine yaklaşıyor. Çekme kuvvetinin gerçekleşmesi için mıknatısın tek başında hiç bir anlam veremez eğer çekeceği elementler yoksa. Ve aynı şekilde demir parçaları vardır ama bu sefer mıknatıs yok, o zaman yine de çekme işlemini gerçekleştiremeyiz.
Yani kısaca kalbiniz varsa hayaliniz de kesinlikle vardır. Hayaliniz varsa demek ki hayalinizi çok seven bir kalbiniz vardır. Buradan anlıyoruz ki hayallerinize kavuşmak için kalbimizle sevdiğiniz o hayallere yaklaşmalı, görmeli ve hissetmelisiniz.
Tespit ettikten sonra isteseniz de istemeseniz de o hayalleri çekecektir içinizdeki mıknatıs.
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim.
Biliyoruz ki insan olduğumuz için mıknatıs ya da robotlar gibi tek şeyden oluşmuyoruz. Hani cümle kurarken "Ben" diyoruz ya, işte biz sadece bu "Ben" dediğimiz benden ibaret değiliz. Yani biz bize değiliz. Et ve kemikten ibaret değiliz.
Daha doğrusu "olmamalıyız"
Neden olmamalıyız?
Zaten zaman çok hızlı ilerliyor. Gözlerimizi bir açıp kapattığımız da yaşlanırız. Bize her şeyden yakın olan ölüm ise; o zaman yapabildiğimiz kadar eğlenelim. Zalimi, mazlumu demeden kendimizi de düşünelim. Geçmişimizi, nerden geldiğimizi, atalarımızı unutmadan düşman gözüyle bize bakanlara benzemeden çalışalım. Para için her şeyden vazgeçmeyelim!
Yiyelim, içelim, uyuyalım. Canımız ne istiyorsa yapalım!!!
Ne yapıp etsekte dünyanın en zengin, en zeki, en güçlü insanı olsakta bir gün, bir saatte, bir kaç saniyesinde Azrail'i (a.s) misafir edeceğiz. Ve ruhumuz bedenimizden ayrılacağı vakit gelecektir.
Peki, nereye gidecek bu ruh?
Ruhunuzun gideceği yer dünyada ne yaptığınıza bağlıdır.
İnsan benliğiyle ilgili yaptığım araştırmada merak ettiğim tek soru oluşmuştur kafamda. Neden kendimiz, kendimizin önüne engeller koyuyoruz.
Mesela diyelim ki bir sınava çalışmanız gerekir. Siz hasta değilsiniz, hiç bir sorun yaşamıyorsunuz, tüm imkânlar önünüzde bulunuyor. Zamanınız da var. Üstelik hedeflerinizde var. Ama yine de çalışmayı erteliyorsunuz.
Bunu neden yapıyoruz?
Üstelik ne kadar mükemmel bir varlık olduğumuzu da bilerek hem de. Yani istersek her şeyi öğrenebiliriz. Ve bu ancak kendimizin önünde engeller koymayarak gerçekleşebilir. "Boş ver" demeyerek. Ertelemeyerek.
Bilim bunu çok güzel açıklıyor. Şöyle diyor; Beynimizde sayılmayacak kadar nöronlar bulunuyor. Eğer beyninizdeki nöronları çalıştırabilirseniz sizin için imkânsız olan her şey imkânlı olacaktır. Ve bu ancak her şeyi denemekten gelecektir. Bu ancak "Ben de yapabilirim" demekten gelecektir.
Siz düşünün, evren ve içinde yaratılan her şey: galaksiler, gezegenler, yıldızlar, güneş, ay ve bunların oluşumu ve yok oluşu, her birinin içinde ve çevresinde gerçekleşen her olay ve olgu ve onların üzerinde canlı cansız bütün varlıklar. Geçmiş ve geleceği kapsayan tüm zamanda yaratılan her varlığın yaratıcısını düşünebiliyor musunuz?
Düşünemeyiz. Çünkü beynimiz bu kadar düzenle meydana getirilen, bir "ol" demekle her şeyi olduran o büyük zatı anlayabilecek, düşünebilecek bir kapasiteye sahip değildir.
Şimdi bir kaç soru daha;
"Bu büyük zatın, her şeyden münezzeh olan, rahman ve rahim olan Allah'ın insanı yaratırken nurundan üflediğini biliyor musunuz?"
"Bu evreni ve içindeki her şeyi insan için yarattığını biliyor musunuz?"
"Onu evrende Eşref-i Mahlûkat yaptığını biliyor musunuz?"
Tüm bu soruların cevaplarını bileceğiniz den eminim. Ve bunun içindir ki vazgeçemiyorum. Vazgeçmeyin. Zor olsa da...
Zor olduğunu biliyorum. Gerçekten böyle bir dünya da istediğimiz gibi yaşamak, istediğimiz işi yapmak çok zor. Ama Mevlana'nın da dediği gibi:
"Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun."
Ve tabi ki de bir imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. Böyle bir şeyi unutmamak bizi daha çok sorumluluk sahibi kılar.
Özetlersem, kötü alışkanlıklarımızla vedalaşmanın tek yolu kendimizi yönetebilmek olduğunu başta söylemek isterim.
Ve kuşkusuz hayallerimize yaklaşmak için ilk hedefimiz kötü alışkanlıklarımızla vedalaşmaktır. Çünkü insan mükemmel bir varlıktır. Ve kesinlikle insanı anlatan hayaller de insan kadar değerlidir. Ve kötülüğü hak etmiyor kesinlikle.
Son olarak ise hayatımı değiştiren değerli öğretmenimin sözü ile bu yazıyı da noktalamak istiyorum.
"Ne yapabiliyorsan en iyisini yapmalısın."
Arzu KUREYŞİ 14.05.2024
FACEBOOK YORUMLAR