"ŞEHZADE ŞEHİR": Ergül ALTAŞ yazdı

Naci Yengin’in bu eseri pekala "Sekizinci Şehir" neden olmasın? Edebi dili, birçok kaynağa başvurmadaki emeği, titizliği ve yerinde alıntıları ile böyle anılmayı fazlasıyla hak etmiş görülüyor.

"ŞEHZADE ŞEHİR": Ergül ALTAŞ yazdı
24 Temmuz 2016 - 09:15 - Güncelleme: 24 Temmuz 2016 - 09:54

"ŞEHZADE ŞEHİR"


Edip CANSEVER

“İnsan yaşadığı yere benzer/

O yerin suyuna, O yerin toprağına benzer/

Suyunda yüzen balığa/ Toprağını iten çiçeğe/

Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine…” diyor.

Ben de az biraz Burdur’a, Bitlis’e, Kocaeli’ye, Manisa’ya, çokça Aydın’a benziyorum. En çok da Ovacık Köyü’ne, Çine’ye. Dünya gölgeliğinde uğradığım duraklardan aldığım renkleri Aydın’da başladığım resmin renklerini ziyadeleştirmede kullandım, kullanıyorum. 

Arı peteğini bin bir çiçekten topladığı polenlerle, insanoğlu uğradığı, mola verdiği şehirlerden, mekânlardan aldığı görgü ve bilgi ile doldurur. Yaşadığı, uğradığı her şehirden bir şeyler alır atar heybesine. Bu heybe kırk yamalı bohça gibi değildir. Tertibi, düzeni göz kamaştırır. Kiminden bir bazlama alınmıştır, kiminden türkü, kiminden bir yazma oyası, incir çekirdeği, zeytin tanesi. Kimi damak tadı verir, kimi zihin zenginliği, gönül huzuru, kalp süruru. Hepsi bir eksiği tamamlar. Umulur ki ortaya ilmik ilmik dokunan dört başı mamur bir Demirci halısı çıksın. 
Altı yıl önce indim Manisa durağına. Sefer ne zaman mı? Dengim her zaman hazır. Gerisini Allah bilir. Artık Aydın’a mı olur, bambaşka bir diyara mı? Nasip, diyelim. Ne de olsa nasipten öteye köy yokmuş. 
Burdur’dan kitaplarla kurduğum dostluğum kaldı, Bitlis’ten bir türkü “Bitlis’ten beş minare”, Kocaeli’nden oğlumun annesi, can yoldaşım. Manisa’dan kim bilir neler kalacak. Belki mesir macunu, belki Spil’den kuşbakışı bir Manisa manzarası, belki Erol Abi, belki hepsi ve daha fazlası.


Manisa kültürüne ve tarihine yaptığı katkılar bütün Manisalılarca takdir edilen tarihçi-yazar Naci YENGİN hocamın Şehzadeler Belediyesinin Kültür Yayınlarından çıkan kıymetli eseri “Şehzade Şehir” kitabını okumaya başladım.

Manisa’yı Naci Hocadan okumak bildiklerimi bambaşka açılardan bakmama, bilmediğin yüzlerce ayrıntıya kapı açtı, açıyor.
Kitap, Naci Hocanın Manisa’ya olan muhabbetinin dillendirilmesiyle başlıyor. Çocukluğunun, ilk gençliğinin mekânlarını ve izlenimlerini yaşanmışlığın sıcaklığını hissettirerek anlatıyor. Baharı getiren laleyi, Manisa Lalesi’ni anlatıyor. İnsanların su kenarlarında, ormanlarda, kurulan panayırlarda eğlenerek umutlarını yeşerttiği Hıdırellez’i es geçmiyor. Hala Ayşe Hafsa Sultan Külliyesinin gölgesinde nefes almaktan, nefeslerini geleceğe taşımaktan duyduğu mutluluğa değiniyor. 


Huzur bulduğu, mutlu olduğu, eşiyle dostuyla kıvamlı sohbetlere oturduğu şehrin mekânlarına adeta vefa borcunu ödüyor. Mevlevihane’yi, Sinan Bey Medresesi’ni, Çaybaşı’nı, Ayn-ı Ali’yi, Ulu Caminin Kıraathanesi’ni, Tarihi Çarşı’yı, Tren İstasyonu’nu bir de Naci Hocamın kaleminden okumak Manisa’yı daha yakından ve içeriden tanımamızı sağlayacak.
Eser Saruhan Beyliği ile başlayıp Saruhan Sancağı olarak Osmanlı tarihine damga vurmuş padişahların sancak beyi olarak yetiştiği altın çağından cumhuriyete uzanan zengin tarihinin anlatıldığı tarih bölümüyle nihayete eriyor.
Ahmet Hamdi Tampınar’ın Beş Şehir’i, Ahmet Turan Alkan’ın Sivas’ı anlattığı Altıncı Şehir’i, Özkan Yalçın’ın bir başka şehzade şehrimiz olan Amasya’yı kanatlandırdığı Yedinci Şehir’den sonra Naci Yengin’in bu eseri pekala Sekizinci Şehir neden olmasın? Edebi dili, birçok kaynağa başvurmadaki emeği, titizliği ve yerinde alıntıları ile böyle anılmayı fazlasıyla hak etmiş görülüyor. 
Bu eseri bütün Manisalıların, Manisa’da ikamet edenlerin ve geçmişte bir süre Manisa’nın suyunu içmiş, havasını teneffüs etmişlerle şehirlerin canlı bir organizma olduğunu bilen, şehirlerimizin kültürlerine meraklı okuyuculara hararetle tavsiye edilir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum