Yüksel Yılmaz: ZEKİ TASARIM

Sadece atmosferin varlığı bile inananlara çok ama inanmayanlara az şey ifade eder. Sadece inanma değil inanmama da önyargıyla olabilir.

Yüksel Yılmaz: ZEKİ TASARIM
09 Ocak 2015 - 21:56 - Güncelleme: 15 Ocak 2015 - 10:48

ZEKİ TASARIM

 

Yıllardır ABD'de ‘yaratılış düşüncesi’nin çöktüğü iddiasındaki ateistler her geçen gün bunun aksine tanık olmaktadırlar. Modern fizik ve kozmoloji evrenin var oluşunda tasarım ve zekâ bulunduğuna dair veriler ortaya koyunca yaratılışçılık ‘zeki tasarım’ (intelligent design) kavramıyla okullardaki bilim derslerine sokulmuştur. Bu derslerde maddi evrenin kendi dışındaki bir güç tarafından bilinçli bir şekilde yaratıldığı fikri "zekâ ürünü tasarım" olarak anlatılır.

Ateistlerin astronomik gözlemlerin dünyanın evren içinde plajdaki bir kum tanesinden bile önemsiz bir nokta olduğuna dair körlüğü evreni malum okuyamamanın sonucudur. Bu kadar cansız ve kimsesiz görünen evrende dünya gezegeninin durumu iman sahiplerine korunmuş bir levha ve apaçık bir kitaptır.  Yaratılmış ve insan merkezli bir evren fikri her şeyde hikmet görür. Yazın terler daha çok su kaybedersiniz diye sulu meyveler yetişir; onlara göre bu tesadüftür. Dişleriniz önce kessin diye kesici ve sonra ezsin diye ezici özelliktedirler; onlara göre bu da tesadüftür. Her nereye baksanız mutlaka bir hikmet taşır; onlara göre hep tesadüf taşır. Ben irademle parayı 10 defa üst üste tura olarak masaya bıraksam bu tesadüf olamaz; işte yaradılışın tesadüf olmasına muhteşem bir irade ve dizayn engeldir. Ateistlere göre madde hiçlikten ortaya çıkmış ve tasarım olmaksızın organize olmuş… Oysa herkesin şahitliğiyle ortadadır ki hiçbir şey hiçlikten değil, her şey bir sebepten ortaya çıkmaktadır. Bunu gözlemlemek için bilimci olmaya da gerek yoktur. Zaten bunu anlamak mutlaka bilim adamı olmakla mümkün olsaydı diğer insanlar anlamıyorlar diye sorumlu da olmazlardı.

 

Evrimciler yaşamın kompleksliğine dayanan tipik yaratılışçı argümanları çürütebilir ve yaşamın dünyadaki ilkel koşullarda doğal süreçlerle ortaya çıkmış olabileceğini mantıklı olarak ve hatta bilimsel açıklayabilirler. Evrimsel yaratılış bilimsel olmayan gözlemlerle bile kendini sergileyecek kadar ortadadır. Evrim kesinlikle “yaratılış”ı çürüten bir argüman değildir.

 

Dünyadaki biyolojik evrim hala daha önceden var olan parçacıklara ve fizik kanunlarına bağlıdır. İnançlı kesimin entellektüel tartışmalarda evrim karşıtlığını temsil etmeleri çok büyük bir hatadır. Onların bu yanılgısı gelecekte mağlup olacakları için dine mal olacaktır.  Bu yüzden Kuran’da hiçbir ayetin evrimi yok saymadığı bilinmeli ve aksine evrim olduğuna dair işaretler taşıdığı inanalar arasında yayılmalıdır. Bu durumda evrimin varlığı yaratılışı değil sadece evrimin yokluğunu çürütecektir. Kuran her şeyin evre evere yaratıldığını defaatle buyurmaktadır.

 

DNA’nın şans eseri oluşma olasılığını 10E40000 olarak veren Fred Hoyle'un (1) yaptığı hesap ne DNA’nın tamamen şansa dayalı olarak oluştuğunu ne de şans ve doğa kanunlarının bir kombinasyonu sonucu ortaya çıktığını gösterir. Bu sonuç irade ve doğa kanunlarının kombinasyonudur.

 

Elektron ve protonları atom çekirdeğinde bir arada tutan nükleer kuvvet kendi kendine akıllıca nasıl oluşuyor? Atom çekirdeği ve elektronları bir arada tutmak için elektromanyetik kuvvet ve bunun sonucunda ortaya çıkan atomları bir arada tutmak için de çekim kuvveti kendi kendine akıllıca nasıl oluşuyor? Bu kuvvetler ve onlar arasındaki akıllı ilişkilerin doğal sonucu olarak big bang'dan beri yıldızların merkezinde periyodik sistemde gördüğümüz değişik elementler sentezlenmiş ve süpernova patlamalarıyla bu elementler uzaya bilgece yayılmıştır. Bu elementler uzayda hikmetli bir çekim gücünün etkisiyle küçük gezegenler olarak bir araya gelmiştir. Bazı yıldızların etrafındaki bazı gezegenler de yine aynı kuvvetlerin ve onların uzantısı olan doğa yasalarının etkisiyle biyolojik evrim başlamış ve bugün hayat adını verdiğimiz kompleks organizmalar aynı irade ve kalemden ortaya çıkmıştır.

 

Bazı yaratılışçı teolog ve fizikçiler evrendeki fiziksel sabitlerin ve doğa kanunlarının hayatın ortaya çıkmasına sebep olacak şekilde özel ve ince bir ayarla gerçekleştiğini dile getirirler (2). Eğer temel kuvvetlerin gücünde veya temel parçacıkların kütlelerinde şu anki değerlerden ufak sapmalar meydana gelseydi evren ya tamamen hidrojenden ya da başka bir durumda tamamen helyumdan meydana gelecekti. Her iki durumda da ağır elementlerin ve yaşamın ortaya çıkma şansı olmayacaktı. Yine eğer çekim kuvveti elektromanyetik kuvvetten çok daha küçük olmasaydı, yıldızlar karmaşık molekülleri ortaya çıkarmaya yetecek kadar yaşayamazdı. Bütün bunlar sadece akıllı değil aynı zamanda azametli bir tasarımın doğal sonucudur.

 

Hoyle'unkine benzer bir hesaplama örneği matematikçi Roger Penrose'un evrenin bildiğimiz özelliklerle ortaya çıkma olasılığını 10E10E123'te 1 olarak hesaplamasıdır (3). Evrenin antropik “rastlantı” özelliği yoktur.  

 

Tanrı’nın varlığına dair delil istendiğinde, inananların hala "tüm bunlar şans eseri nasıl ortaya çıkmış olabilir?" sorusu ateistler tarafından tatmin edici olarak cevaplanamamış ve onları bıktırmıştır. Aslında basit ve son derece sıradan olan bu soru onların baş belası olmuştur.

 

Voctor J. Stenger (4) evrensel sabitlerin değerlerini rastlantısal bir dağılıma tabi tutarak, ortaya çıkabilecek değişik evren olasılıklarının yüzde kaçında belli bir maddesel kompleksliğin ve olası bir yaşamın ortaya çıkabileceğini hesaplamış imiş...  Elde ettiği veri bazı istisnalar hariç örnek evrenlerin neredeyse tümü yaşam adı verilebilecek belli bir kompleksliğe yol açıyor imiş… Bu çalışmasında Stenger, fiziksel sabitlerin değerlerini rastlantısal olarak değiştirmiş ve her durum için atomların büyüklüğü, yıldızların ömrü, vs. gibi değişik verileri hesaplamış imiş. Verilen örneğe bakınız: “Bir deste iskambil kağıdını her dağıttığınızda ortaya başka bir el çıkacaktır ve bu spesifik elin çıkma olasılığını hesapladığınızda karşınıza çok küçük bir rakam çıkar. Fakat ortaya çıkacak ellerin büyük çoğunluğu, belli bir oyun için (örneğin poker) anlamlıysa, belli bir dağıtmada, bu oyun için anlamlı olan bir elin ortaya çıkma olasılığı çok yüksek olacaktır.” Bu örneği siz bir bilim adamına yakıştırıyor musunuz? Poker kâğıtlarındaki anlamlı el bizim verdiğimiz hikmet örnekleriyle nasıl kıyaslanabilir? Çünkü bu durum ille de poker üzerinden örnek vereceksek şuna benzer: Poker oyununda daha oyuna başlamadan her defasında herkesin elindeki kâğıtların kazanması.

 

‘Okey oyunu’ belki daha açık bir örnek olabilir: Benzer taşların gelmesi tesadüf diyelim. Ama oyunun daha başlamadan bitmesi de mi tesadüftür? Tıpkı şunun gibi: Kışın yetişen gıdalara kışın daha çok ihtiyacımız var. Gözler pokerdeki ya da okey oyunundaki gibi birkaç adet tesadüfün bir araya gelmesiyle görmez. Canlıların vücudundaki sindirim, solunum, dolaşım, boşaltım gibi sistemler öylesine çok sayıdadır ve nitelikli olarak konsepttirler ki oyun daha başlamadan bitmiştir.

 

Doğa kanunlarının varlığı da evrendeki zeki bir tasarımın kanıtıdırlar. Ama ateistler önyargıya kendileri sahip olduklarından koca Newton’u bile ‘içinde yetiştiği kültür tarafından empoze edilmiş’ olmakla suçlarlar. Bilim tarihinin gelmiş geçmiş en büyüklerinden olan Newton mekanik ve yerçekimini geliştirdiğinde onun "Tanrı tarafından doğaya yerleştirilmiş kanun" fikri ateist dünyasının moralini bozmuştur.

 

Termodinamiğin birinci yasasının (enerji korunumu), zamanda kendine has ve diğerlerinden farklı özel anın bulunmadığının bir ifadesi olmasının ya da ‘momentum korunumu’nun, uzayda diğerlerine tercih edilen özel bir nokta veya mekânın bulunmadığının bir ifadesi olmasının yahut korunum kanunlarının her birinin basitlik ve homojenliği ifade etmesinin ateizme hiçbir katkısı yoktur. Homojen evrenin evrenlerin en basiti olması ya da kaza sonucu oluşması evrenin ihtişamını gölgelemez. Evrenlerde çok sayıda "korunum" yasası ilahi bir planda otomatik olarak oluşur. 

 

Daha karmaşık doğa yasaları rastgele bozulmuş simetrilerden değil tıpkı asal sayıların denkleminin olmaması gibi ilahi iradenin engin ve karakteristik matematiğinden kaynaklanır. Ateistlerin ‘evrende korunmayan bir nicelik’ olarak gözlediği her olgu birtakım hikmetleri açıklayan ve daha başka hikmetleri de açıklayacak olan ama kesinlikle kendi halinde olmayan kanunlardır. Uzaysal simetriyi bozan bir kuvvet algısı ateistler için çürümeye namzettir. Doğadaki kuvvetlerden dolayı evrene yapı ve şekil kazandıran kanunlar, big bang sonrasının ilk zamanlarında, ilahi iradeyle değişen simetrilerin ürünüdür. Ateistler düştükleri acziyet nedeniyle inanmamak için ‘rastgele’ veya ‘rastlantısal’ bozulma olarak kabul etmek isteyebilirler. Su buharından kar taneciklerinin oluşumu yahut ‘curie sıcaklığı’ndan daha soğuk bir değere kadar soğutulan bir demir parçasının manyetize oluşu rastgele bir fonksiyon değil; bir kanundur. Mevcudiyetinin kanun karakterli olması bile ilahi iradenin varlığına bir işarettir.

 

Evrendeki homojenlik, basitlik, kendiliğindenlik algısı önyargı olarak ateist bakmanın bir uzantısıdır. Rastlantısallığa rağmen her nedense 15 milyardır dünyada yaşam vardır ve rastgele çarpan dünya gibi bir göktaşı düzenimizi hala bozmamıştır. Milyarlarca yıldır ‘zeki tasarım’ nedeniyle korunuyoruz. Hiçbir tesadüfün ömrü bu kadar uzun olamaz. Sadece atmosferin varlığı bile inananlara çok ama inanmayanlara az şey ifade eder. Sadece inanma değil inanmama da önyargıyla olabilir.

 

Dipnotlar:

1. (Hoyle, 1981).

2. (Barrow, 1986; Rolston III).

3. (10'un yanında 10 üzeri 123 tane sıfır).

4. (Stenger 1995, chapter 8).

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum