Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

ERZURUM KONGRESİ

08 Ağustos 2020 - 19:10

ERZURUM KONGRESİ         
Giriş
Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın hemen ardından İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları işgal etmiş, Yunanistan 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkmış ve iç bölgelere doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu şartlar altında 19 Mayıs’ta 9’uncu Ordu müfettişi olarak Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Paşa, Türk Milleti’ni ve ordunun kalan kısımlarını örgütleyerek Anadolu’da millet egemenliğine dayanan ulusal bağımsızlık mücadelesini başlatmayı tasarlıyordu ve çalışmalarına daha İstanbul’da bulunurken başlamıştı.

Samsun’da altı gün kalan Mustafa Kemal Paşa, 25 Mayıs’ta Havza’ya, 12 Haziran’da Amasya’ya, 26 Haziran’da Tokat’a, 27 Haziran’da Sivas’a giderek çalışmalarını ve temaslarını tamamladıktan sonra, Vilâyât-i Şarkiye Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum şubesi tarafından, Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti’yle iş birliği içinde Erzurum’da 10 Temmuz’da yapılması kararlaştırılan Türk ulusal akımının ilk kongresine katılmak üzere 3 Temmuz’da Erzurum’a ulaşmıştır.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından Erzurum’a gelişine kadar yaptığı çalışmaları, İstanbul Hükumeti ve İngilizler ile yaşadığı sorunları, Havza’da, Amasya’da alınan kararları ve Erzurum’da 7/8 Temmuz gecesi istifa ederek sine-i millete dönüşünü daha önceki yazılarımda teferruatlarıyla anlatmıştım. Şimdi Erzurum Kongresi’ni ve Kongre süresince yaşananları sizlere anlatacağım;
 
Erzurum Kongresi Öncesinde Yaşananlar
10 Temmuz’da başlaması planlanan kongre, Mustafa Kemal’in düşüncesi doğrultusunda mahalli olmaktan çıkarılıp büyük bir milli hadise halini alması ve tüm delegelerin katılımının sağlanması maksadını taşımaktadır. Kongreye katılacak delegelerin bir an önce yola çıkarılmaları ve seyahatlerinde kolaylık gösterilmesi için Kolordu Komutanlarına ve Valilere tebligat yapılmıştır[1]. Ancak bütün gayretlere rağmen ikmal ve hazırlıkların tamamlanamaması, delegelerin yetişememesi üzerine kongre tarihi sarkmıştır. Ayrıca 19 Temmuz’da Padişah’ın Damat Ferit Hükumeti’nin isteğine uyarak yayınladığı fermanla “Anayasa’nın ihlal edileceği, İtilaf Devletleri’nin Anadolu’yu işgal etmesine gerekçe olacağı” iddiasıyla Erzurum Kongresi’nin yapılması yasaklanmıştır[2].
8-23 Temmuz arası Mustafa Kemal için kongreye hazırlanma, temaslarda bulunma, yurdun birçok bölgesi ile haberleşme ve tertiplenme dönemi olmuştur. Bu dönemde “Doğu illeri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” toplanarak Mustafa Kemal Paşa’nın yolunu açmak için kendisini cemiyetin reisliğine, Rauf Bey’i de ikinci reisliğe getirmişlerdir[3]. 20 Temmuz’da Erzurum valisi Kadı Hurşit Efendi’ye İstanbul Hükümeti’nden Mustafa Kemal’in tutuklanması için bir emir gelmiştir. Vali Kadı Hurşit Efendi’nin İstanbul’a verdiği cevap; “Gücünüz yetiyorsa gelin siz tutuklayın!” [4] olmuştur.
Kongreyi engellemek için İngilizlerde boş durmuyor ve Erzurum’da İngiliz kontrol subayı olarak bulunan Yarbay Rawlinson delegelere kongreye katılmamaları için baskı yapıyordu. Mustafa Kemal’i ziyaret eden Rawlinson kongrenin iptal edilmesini, aksi halde kuvvet kullanarak kongreyi dağıtacaklarını söylemiş ve tehdit etmiştir! Mustafa Kemal Rawlinson’un aşağılayıcı ve küstahça sözlerine karşılık; “Türk ulusunun böyle bir kongre toplanmasına karar verdiğini, kuvvet kullanma tehdidine karşı Türk Milleti’nin kuvvetle karşılık vereceğini” sert bir dille Rawlinson’a bildirmiştir[5]
 
Erzurum Kongresi’nin Başlaması ve Amacı
Türk Milleti’nin bağımsızlık mücadelesinin ilk önemli kongresi olarak söyleyebileceğimiz Erzurum Kongresi planlandığı tarihten 13 gün sonra 23 Temmuz’da saat 13.00’da Sansaryon okul binasında toplanmıştır[6].
Kongre’nin toplanma amaçları şunlardır;
- Doğu’da Büyük Ermenistan kurulması endişesi,
- Karadeniz’de Pontus Cumhuriyeti kurulması kaygısı,
- İngiliz güdümünde özerk Kürdistan kurulması yolunda çevrilen entrikalar,
- İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Antlaşması’na aykırı bazı bölgeleri işgali,
- Yunanlıların Aydın Vilayetinde yaptığı kırım hareketi,
-Müslüman Türklerin Doğu ve Güneydoğu’da Ermeniler, Karadeniz’de Rumlar tarafından katledilme korku ve endişeleri,
- Anadolu’da yaşanan genel endişe ve umutsuzluk duygusunun baş göstermesi.
Kongre’yi, Vilâyât-i Şarkiye Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkanı sıfatıyla Hoca Raif Efendi açmıştır. Özellikle doğu illerini temsil eden 54 temsilcinin katıldığı kongrenin ilk oturumunda bazı temsilcilerin karşı çıkmasına rağmen Mustafa Kemal başkan seçilmiştir. Kongre’nin açılışında konuşan Mustafa Kemal; Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından yaşanan olayların ve gelişmelerin kısa bir tarihçesini anlattıktan sonra, “İtilaf Devletleri’nin saltanat ve hilafetin haklarına Hükumetin ve ulusun onuruna saldırdıklarını, Türk Milleti’nin köleliği ve esareti kabul etmeyeceğini, kendisine reva görülen haksızlıklara karşı örgütlenen Türk Milleti’nin yurdun her tarafında baş kaldırdığını, şimdi bu mücadeleyi tatbikata geçirme zamanın geldiğini”[7] söylemiştir.
Kongre’de cemiyeti temsil edecek bir heyet seçilmiştir. Heyet-i Temsiliye: sonraki tarihlerde Millî Mücadele’nin meşru ve yasal esasını oluşturan bir icra organı olarak çok önemli kararlara imza atacaktır. Mustafa Kemal Ankara’da TBMM açılıp reis seçilene kadar Heyet-i Temsilye reisi olarak çalışacaktır. Mustafa Kemal ile beraber seçilen 9 kişilik Heyet-i Temsiliye azaları şunlardır[9];
  • Mustafa Kemal: Eski 3’ncü Ordu müfettişi, askerlikten ayrılma
  • Hüseyin Rauf Bey: Eski Bahriye Nazırı
  • Kazım Karabekir: 15’nci Kolordu Komutanı
  • Hoca Raif Efendi: Eski Erzurum Mebusu
  • Şeyh Fevzi Efendi: Erzincan’da Nakşi şeyhi
  • Servet Bey: Eski Trabzon Mebusu
  • Bekir Sami Bey: Eski Beyrut Valisi
  • Sadullah Efendi: Eski Bitlis Valisi
  • Hacı Musa Bey: Mutki Aşiret reisi
 
Erzurum Kongresi’nde Güdüm (Manda ve Himaye) Sorunu
Erzurum Kongresi devam ederken Türk Milliyetçilerinin İstanbul’da bulunan bazı taraftarları tüm Türkiye’yi kapsayacak bir Amerikan güdümü üzerinde duruyorlardı. Öğrenimlerini Amerikan okullarında yapan Ahmet Emin, Halide Edip gibi aydınlar Wilson Prensipleri Cemiyeti etrafında toplanarak ABD güdümünde bir çözüm olabileceği görüşünü savunuyorlardı[10]. Güdüm taraftarlarının hepsi Amerikan yanlısı değildi, İngiliz güdümünü savunan Damat Ferit ve avenesi de Türkiye’nin yönetiminin 15 yıllığına İngiltere’ye verilmesi taraftarıydı.
Güdüm konusu İstanbul’dakiler kadar Erzurum’da bulunan bazı delegeler tarafından da dillendiriliyor ve ABD güdümü altında bir Osmanlı Devleti’nin parçalanmadan kurtarılarak bütünlüğünün sağlanacağına inanıyorlardı.            Heyet-i Temsiliye azalarından Bekir Sami Bey İstanbul’da bulunan Amerika güdümü taraftarları ve Amerika’nın temsilcileriyle temasa geçerek yaptığı görüşmeler sonunda aldığı haberi Mustafa Kemal’e 25 Temmuz’da bildirmiştir. Bekir Sami Bey “Amiral Bristol’un, Erzurum Kongresi’nde seçilecek bir kurulu güdüm konusunu görüşmek üzere Amerika’ya göndereceğini” söyleyerek, bu teklifin kabul edilmesi ile tüm ülkeyi kapsayacak, toprak bütünlüğünü güvence altına alacak Amerikan güdümünün ülke menfaatlerine uygun olacağı yönünde görüşünü iletmiştir.
Mustafa Kemal ve çevresi ile Kazım Karabekir ve Rauf Bey, Bekir Sami’nin bildirdiği teklif ile arkadaşlarının bir kısmının güdüm taraftarı olmasını hayretle karşılamışlar ve İstanbul’dakilerin entrikalarından rahatsız olmuşlardır. Rauf Bey; “Oh ne ala! Mücadele yerine mandayı kabul edeceğiz ve rahata kavuşacağız! Bu ne gaflet ne körlük ve hatta ne budalalık!” demiştir. Kongre görüşmeleri sırasında, Bekir Sami Bey güdüm isteyenlerin gerekçelerini anlatan bir konuşma yapmıştır. Bekir Sami’nin ve manda taraftarlarının konuşmalarına karşılık Mustafa Kemal yaptığı konuşmada; Amerika’nın Ermenistan kurulması yönünde güttüğü siyaseti ve güdümü üstlenecek bir devletin hangi çıkarların hesabında olacağını anlatarak; iç ve dış bağımsızlığımıza müdahale etmeyecek, istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fenni, endüstriyel ve ekonomik yardımını kabul edebileceklerini söylemiştir. Mustafa Kemal’in herhangi bir devletin egemenlik haklarına karışmadan yapacağı yardımı kabul edeceklerine dair söyledikleri kongrenin sonunda alınan kararların 7’nci maddesinde yer almıştır. Mustafa Kemal, Bekir Sami ve taraftarlarının bütün çabalarına karşılık; güdüm meselesinin ulusal akımı asıl hedefinden uzaklaştırarak, ters yöne çevirecek olmasının önüne geçerek, Millî Mücadele’nin tam bağımsızlık hedefinden sapmasına fırsat vermemiştir.
 
 Erzurum Kongresi’nde İngiliz ve Bolşevik sorunu
Mustafa Kemal’in İstanbul Hükumeti’nin işgal güçlerine teslimiyetini görmesi ve ülkenin bağımsızlığı için mücadele edemeyeceklerine  inanması neticesinde; Anadolu’da Türk Milliyetçileri ile bir yönetim kurma arzusunu taşıdığını sezen ve Samsun’a çıktıktan sonra Mustafa Kemal’in faaliyetlerini yakından takip eden, İngiliz yüksek komiseri Amiral Calthorpe; Amasya Genelgesi’nden sonra Erzurum’da bir kongre toplanmasından endişelenerek 27 Temmuz’da Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a bir telgraf göndermiştir. Telgrafında; Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi’nde yaptığı konuşmaları iletmiş ve “İngiliz Hükumeti, Anadolu’da; İstanbul’un ve Padişah’ın yetki ve egemenliğini reddeden bağımsız ve muhtemelen aşırı Avrupa aleyhtarı bir yönetimin kurulmasına yol açacak şekilde olayların gelişmesi ihtimalini göz önünde bulundurulmalıdır”[11] şeklinde uyarıda bulunmuştur.
Erzurum Kongresi’nin son gününde Yarbay Rawlinson, Mustafa Kemal’in yanına giderek bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmeye dair İngiliz Savunma Bakanlığı’na gönderdiği 11 Ağustos 1919 tarihli raporda şunları bildirmiştir; “Mustafa Kemal konuşmasında milliyetçilerin İstanbul Hükûmeti’ni önemsemediklerini ve ulusal akımın ihtilalci olduğunu kabul etmiş, diğer illerin çoğunun bu akımı destekleyeceğini umduğunu, Paris Barış Konferansı’nda Ermeni Hükumetine eski Türk-Rus sınırının dışında toprak hakkı tanınırsa buna ihtilal ordusu tarafından karşı konulacağını belirtmiştir”[12].
İngiliz raporlarında ulusal akımın Bolşeviklerle ilişkisi şöyle yer almıştır; “Mustafa Kemal Bolşevik eğilimi ve propagandasına karşı olduğu halde ulusal akımı Lenin finanse etmiştir. Ancak ulusçu önderler bir Bolşevik ordusu komutanı rolüne bürünmüş Enver Paşa’yla iş birliğini reddetmişlerdir”[13].
Erzurum Kongresi’nde Millî Mücadele’yi yürütebilmek için farklı çareler arayan Mustafa Kemal ve arkadaşları Bolşeviklerle Doğu Cephesi yoluyla temasa geçerek; niyetlerini anlamak, ne kadar ve nasıl faydalanabileceklerini öğrenebilmek maksadıyla Dr. Ömer Lütfi ve Dr. Suat Sabit’i Kafkasya’ya göndermişlerdir[14]. Milliyetçiler, Bolşeviklerden askeri yardım almak istemekle beraber kongre sırasında komünist bir eğilime karşı olduklarını ve katlanmayacaklarını da göstermişlerdir. Kongrede konuşan Komünizm sempatizanı Sürmene temsilcisi Ömer Fevzi’nin ordunun dağıtılması ve ülkenin savunmasının milis güçlere bırakılması yönünde yaptığı konuşmaya çok sert tepki gösterilmiş ve kongrenin sonuna kadar Bolşevik ve Komünizm sözünü etmeye kimse cesaret edememiştir[15].
 
Erzurum Kongresi’nde Damat Ferit Hükumeti ile yaşananlar
Kongre günlerinde Türk Milliyetçilerini en çok tehdit eden ve tehlike arz eden İstanbul’da bulunan Damat Ferit Hükûmeti’dir. Daha kongre başlamadan 20 Temmuz’da illere genelge gönderen Damat Ferit; Mülki ve askeri yetkililerden kongrenin yasaklanmasını, delegelerin engellenmesini istemiştir. Kongre görüşmelerinin sürdüğü 29 Temmuz’da, Damat Ferit Hükumeti illere gönderdiği bir emirle Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in tutuklanmasını emretmiştir. İstanbul Hükumeti’nin Dahiliye Nazırı Nazım Bey alınan tutuklanma kararını Kazım Karabekir’e bildirerek Mustafa Kemal ve Rauf Bey’in tutuklanmalarına yardım etmesini istemiştir. Kazım Karabekir, 1 Ağustos’ta Dahiliye Nezareti’ne verdiği cevapta; “… M. Kemal Paşa’nın fiil ve hareketlerinden vatan ve milletin maksat ve çıkarlarına ve mevcut kanunlara aykırı sayılabilecek hiçbir hal ve hareketinin olduğunu görmüyorum”[16] demiştir.
Damat Ferit Hükumeti’nin İngilizlerden destek alarak ve onlara yaranmak için yaptığı tüm engelleme çabalarına karşın olaylar Mustafa Kemal ve arkadaşlarından yana gelişmiştir. Padişah ve Sadrazam Anadolu’da başlayan ulusal akımdan endişeleniyorlar ve Millî Mücadele’nin önüne geçebilmek için yeni kararlar ve tedbirler alıyorlardı. Ulusal akımın hızla örgütlenerek direniş göstermesi İstanbul ve Anadolu’da ses getirmeye, destek bulmaya başlamış, Millî Mücadele ile başa çıkamayacağı konusunda ümitsizliğe kapılan Damat Ferit son hamlelerini yapmak için İtilaf Devletleri’nden askeri destek istemekten kaçınmamıştır. Erzurum Kongresi bütün zorluklara, güdüm yanlılarına, Bolşevik taraftarlarına, saltanat sevdalılarına, İtilaf Devletleri ve Damat Ferit Hükumeti’nin engelleme çabaları ve tehditlerine karşı gerçekleştirilerek 14 gün süren görüşmeler 7 Ağustos’ta sona ermiştir.
 
Erzurum Kongresi’nde Alınan Kararlar
23 Temmuz’da başlayan ve iki hafta gergin ve çetin bir ortamda süren Kongre’de Millî Mücadele’nin ve Misak-ı Millî’nin ilerideki esaslarını oluşturacak kararlar alınmıştır. Kongre 7 Ağustos 1919’da sona ermiş ve 32             delegenin imzası ile alınan kararların 10 maddelik bir bildiri ile yayınlanması kabul edilmiştir[17].
Bildiride açıklanan kararlar özetle şunlardır;
1- Diyarbakır, Van, Bitlis, Sivas ve bu bölgedeki bağımsız livalar; hiçbir sebep ve bahane ile birbirinden ve Osmanlı topluluğundan ayrılması mümkün olmayan bir bütündür. Mutlulukta ve felakette ortaklığı kabul eder ve aynı amacı hedef edinirler. Bu bölgede yaşayan bütün Müslümanlar birbirine karşı fedakârlık duygusu ile doludurlar, soysal ve sosyal durumlarına saygılı öz kardeştirler.
2- Osmanlı vatanının bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının sağlanması, saltanat ve hilafet makamlarının korunması için milli kuvvetleri yapıcı duruma getirmek ve milli iradeyi egemen kılmak esastır.
3- Her türlü işgal ve müdahale, Rumluk, Ermenilik teşkili amacına yönelme sayılacağından birlikte savunma ve karşı koyma esası kabul edilmiştir. Siyasi egemenliği ve sosyal dengeyi bozacak surette, Hıristiyanlara yeni imtiyazlar verilmesi kabul edilmeyecektir.
 4- Hükümetin buraları bırakmak veya buralarla ilişiğini kesmek zorunda kalması ihtimaline karşı saltanat ve hilafete bağlılığı ve milli hakları koruyucu tedbirler ve kararlar alınmıştır.
 5- Vatanımızda, öteden beri birlikte yaşadığımız Müslüman olmayan kimselerin, kanunlarla pekiştirilmiş müktesep haklarına tamamıyla uyarız. Mal, can ve ırzlarının korunması esasen dinimizin, ulusal geleneklerimizin ve yasalarımızın gereği olduğundan bu esas Kongremizin genel kanısıyla da sağlamlaştırılmıştır.
 6- İtilaf Devletlerinden; Mondros Mütarekesinin imzalandığı 30 Ekim 1918 günündeki sınırlarımız içinde kalan ve her bölgenin gerisinde olduğu gibi, Doğu Anadolu İllerinde, büyük çoğunluğu İslam olan ve kültürel, ekonomik üstünlüğü Müslümanlara ait bulunan, birbirlerinden ayrılması imkânsız öz kardeş, dindaş ve soydaşlarımızın oturduğu memleketlerimizin bölünmesi düşüncesinden vazgeçerek, varlığımızı ve tarihi, ırki, dini haklarımıza saygı gösterilmesi ve bu suretle hak ve adalete dayanan bir karar verilmesi beklenir.
 7- Milletimiz “insani ve asri” amaçları yüceltir. Fen, sanayi ve ekonomi bakımından ihtiyaçlı durumumuzu takdir eder. Bundan ötürü Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı, vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak üzere altıncı maddede açıklanmış olan sınırlar içinde, milliyet esaslarına uygun ve memleketimize karşı istila isteği olmadan herhangi bir devletin fenne, sınaiye ve ekonomiye ait yardımlarını hoşnutlukla karşılarız. İnsanlığın esenliği ve umumun huzuru adına böyle insancıl ve adaletli kuralları taşıyan bir barışın tez elden kararlaştırılması en büyük milli arzumuzdur.
8- Milletlerin kaderlerini kendilerinin çizdiği bu tarihi çağda İstanbul Hükümetinin de Milli İradeye boyun eğmesi zorunludur. Çünkü milli iradeye dayanmayan hükümetlerin kendi başlarına verdikleri kararlara milletçe uyulmadığı gibi, bu kararların dışta da itibar olmadığı ve olmayacağı şimdiye kadarki olaylar ve sonuçlarıyla ispatlanmıştır. Bundan ötürü milletin içinde bulunduğu korkulu durumdan ve kuşkudan kurtulma çarelerine başvurmasına hacet kalmadan hükümetimizin hemen milli meclisi toplaması ve bu suretle milletin ve memleketin kaderi hakkında alacağı bütün kararları milli meclisin denetiminden geçirmesi zorunludur.
 9- Vatanımızın karşılaştığı üzücü olaylar ve aynı amaçla milli vicdandan doğan derneklerin anlaşma ve birleşmeleriyle meydana gelen kitle Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adında bir topluluk haline getirilmiştir. Cemiyet her türlü particilik akımlarının dışındadır. Bütün Müslüman yurttaşlar derneğin tabi üyesidir.
 10- Kongre tarafından seçilen bir Heyet-i Temsiliye kabul edilmiş ve köylerden il merkezlerine kadar olan milli kuruluşlar birleştirilmiş ve onaylanmıştır.
Heyeti Temsiliye bildirdiği açık kararların yanı sıra, aldığı 15 maddelik gizli kararla; halkın silahlandırılarak sabit ve seyyar çeteler kurulmasını onaylamıştır[18].
 
Sonuç
Erzurum Kongresi’nde Türk Milleti, işgale karşı direnen bütün unsurlarının birleşmesiyle tek bir cemiyet altında varlığını korumak için karar almıştır. Türk’ün esaretine ve yok edilmesine karşı sessiz kalınmayacağını, manda ve himaye gibi egemenlik haklarına tecavüz edecek hiçbir sistemi kabul etmediğini, varlığını korumak için mücadele ve direniş göstereceğini kararlılıkla haykıran ve duyuran bir kongre gerçekleşmiştir.
Erzurum Kongresi’nde meydana gelen yeni yapıyla; yerel bir oluşumdan genel ve milli bir mahiyete bürünen cemiyetin aldığı ve duyurduğu kararlar Türk Milleti’nin bütününe hitap etmiştir. Amasya Genelgesi ile başlayan ulusal mücadele Erzurum’da olgunlaşarak, İstanbul Hükumeti’nin işgale karşı gösteremediği direnişi gösteren bir temsil heyeti oluşturulmuş ve Anadolu’da yeni bir yönetimin olacağını göstermiştir. Kongre’de Milli sınırlardan bahsedilerek Misak-i Millîye göz kırpılmış ve bağımsızlık temelleri atılarak yeni Türk Devleti’ne giden sürecin ilk basamağı geçilmiştir. 
Erzurum Kongresi’nde; Türk Milleti’nin içeride ve dışarıda, kendi topraklarında, siyasetin belirleyicisi olması yolunda, kendi geleceğini belirleme kudretini ve hakkını ortaya koyan kararlar alınmıştır. Vilâyât-i Şarkiye Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bir yasama organı, Heyet-i Temsiliye ise bir yürütme organı gibi hareket etmiştir. Manda ve Himaye reddedilerek koşulsuz şartsız Türk Milleti’nin egemenliğinin tecellisi yönünde karar alınmıştır.
Sözlerime Mustafa Kemal Atatürk’ün Erzurum Kongresi ile ilgili sözleriyle son veriyorum;
"Erzurum Kongresi'nin vaz ‘ettiği esasattan birincisi; Harbi Umumiyi müteakip vaziyet-i umumiye icabı duçar olduğunuz mağlubiyet itibariyle vatanımızın birçok mühim aksamı düşmanlarımızın yed-i istilasına geçmişti. Millet bütün maksadında maddi ve hakiki düşünmek ve ancak kuvvet ve kudretiyle temin edeceği hususat üzerinde kendisine yeni bir hudut çizmek üzere idi. İşte bu kongre bu hududu çizmiştir"[19].
 
Sağlıcakla kalın…
Hüseyin ALPASLAN
Tarihçi- Yazar
[email protected]
 
[1] Mazhar Müfit KANSU; “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber Cilt I”, s.43, Türk Tarih Kurumu, 2019, Ankara.
[2] Tasvir-i Efkâr Gazetesi, 27 Temmuz 1919.
[3] Hüseyin ALPASLAN;” Sine-i Millette Bir Ferd-i Mücahit”, Ticari Hayat Gazetesi, 09.07.2020.
[4] Taha AKYOL; “Ama Hangi Atatürk”, s.55, Doğan Egmont Yayıncılık,2008, İstanbul.
[5] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.98, Türk Tarih Kurumu, 2014, Ankara.
[6] Salahi R. SONYEL; “Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı I. Cilt”, s.305, Türk Tarih Kurumu, 2008, Ankara.
[7] Mazhar Müfit KANSU; “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber Cilt I”, s.81-85.
[8] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.97.
[9] Mazhar Müfit KANSU; “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber Cilt I”, s.112.
[10] Hüseyin ALPASLAN;” Türkiye’nin Doğum Belgesi Amasya Genelgesi”, Ticari Hayat Gazetesi,18.06.2020.
[11] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.102.
[12] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.109.
[13] Salahi R. SONYEL; “Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı I. Cilt”, s.32.
[14] Mete TUNÇAY; “Türkiye’de Sol Akımlar 1908-1925””, s.68, Bilgi Yayınevi, 1967, Ankara.
[15] Mazhar Müfit KANSU; “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber Cilt I”, s.103.
[16] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.112.
[17] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.30-31.
[18] Salahi R. SONYEL; “Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, s.31.                                                               
[19] “Atatürk’ün-Söylev-ve-Demeçleri I-III” s.25, https://www.atam.gov.tr/kitaplar/ 2006.
 
 
 
 
 
 
 
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum