Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

MAMÜRATÜLAZİZ (ELAZIĞ) TEHCİRİ YARGILAMALARI

12 Ağustos 2022 - 11:36 - Güncelleme: 14 Ağustos 2022 - 10:50

MAMÜRATÜLAZİZ (ELAZIĞ) TEHCİRİ YARGILAMALARI

21 Haziran 1919 tarihinde Divân-ı Harb-i Örfîde başlayan duruşmayla İttihat ve Terakki Kâtib-i Mesullerinin yargılandığı dava sürerken, 30 Temmuz 1919 tarihinde “Elazığ Tehciri” davası başlamıştır. Kâtib-i Mesuller davasında mahkeme üyesi olan Zeki Paşa, bu davaya mahkeme reisi olarak atanmıştır. Ancak, Zeki Paşa, Elazığ tehciri davasında sadece bir ay görevde kalabilmiştir. Bu dava, Zeki Paşa’nın yerine vazifelendirilen Esad Paşa’nın mahkeme başkanlığında tamamlanırken, İddia makamında ise Savcı Sadi Bey bulunmuştur[1].
Elazığ tehciri davasında yargılanan zanlılar şunlardır: İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez-i Umumi Üyelerinden Teşkilâtı Mahsusa başkanı Dr. Bahaeddin Şakir Bey, İttihat ve Terakki Cemiyeti Elazığ Kâtib-i  Mesulü Resneli Nazım Bey, eski Harbiye Nazırı Müsteşarı ve Üçüncü Ordu Kumandanı Mahmud Kâmil Paşa, Elâzığ Polis Müdürü Reşad Bey, eşraftan Mahmut, Halil ve Bekir, Jandarma yüzbaşılarından Kâzım ve Ethem, Teğmen Mehmed Ali, Salih ve Şevki, Harputlu Hacı Kerim, Komiser Adıgüzel ve kardeşi Mehmet, Adıyamanlı Bedri, vilâyet valisi Sabit Bey, Maarif Müdürü Ferid Bey, eski mebuslar Safvet ve Mehmet Sait Beyler, Dersim mebusu Nuri Bey ve Harput Kaymakamı Asım Bey[2].
Duruşmalar 
İlk duruşmada, Teşkilat-ı Mahsusa reisi Bahaeddin Şakir ile Resneli Nazım’ın mahkemede bulunmadığı tespit edilmiş ve yokluklarında haklarındaki iddiaları içeren kararname okunarak, sanıkların on gün içerisinde duruşmalara katılmamaları halinde taşınır ve taşınmaz mallarının haczedilerek gıyaben yargılanacakları beyan edilmiştir. Sanıklardan Elazığ Valisi Sabit Bey ile Harput Kaymakamı Asım Bey’in, İngilizler tarafından Malta’ya sürgün edilmelerinden dolayı, eski vekiller Safvet ve Mehmet Sait Bey’lerin de ikamet ettikleri şehirlerin uzaklığı ve mahkemeye katılmalarını beklemenin vakit kaybı olacağı değerlendirildiğinden, bu kişilerin davalarının tefrik edilmesine karar verilmiştir[3].
Mahkemede bulunan ve bulunmayanların durumları netleştikten sonra hazır bulunan sanıkların kimlik bilgilerini belirleme işlemleri yapılmış ve tahkik heyetinin raporu okunmuştur. Tahkik heyetinin Elazığ tehciri ile ilgili yaptığı soruşturma sonucunda tespitlerini bildirir yazıda; Ermenilerin sevkleri sırasında, İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi tarafından planlanan ve tevdi edilen emirler doğrultusunda, Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri vasıtasıyla oluşturulan çetelerce göçmenlere saldırıldığı, mallarının gasp ve yağma edildiği, Trabzon ve Erzurum vilayetleri sorumlusu olarak görevlendirilen İttihat ve Terakki Merkezi üyesi ve Teşkilat- Mahsusa reisi Bahaeddin Şakir’in hapishanelerden tahliye edilen mahkumlardan oluşan çetelerin başına geçerek tehcir sırasında muhtelif yer ve zamanlarda Ermenilerin imhası yönünde vazifelendirildiği, Resneli Nazım’ın, Elazığ Valisi Sabit Bey aracılığı ve yardımıyla, tehcir hakkında Erzurum’dan bilgi aldığı, Bahaeddin Şakir’e yardımda bulunduğu, diğer sanıklardan bazılarının da olaylarda ikinci dereceden suçlu oldukları açıklanarak, sanıkların cezalandırılması istenmiştir[4].
Asli kusurlu olmadıkları, ancak ikinci dereceden suçlu oldukları iddiası ile yargılanan Dersim mebusu Nuri Bey ile Milli Eğitim Müdürü Ferid Bey, sırayla sorguya alınmıştır. Suçlamalara cevap veren Nuri Bey, Birinci Dünya Savaşı sırasında Dahiliye Nezareti’nin gönderdiği talimatla tehcir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, tehcirde bir görev almadığını, sevke tabi olan Ermenilerin bir kısmının mallarını sattıklarını, diğerlerinin Emval-i Metruke Komisyonu tarafından kayıt altına alınarak muhafaza edildiğini, bazı Ermenilere yardım ederek kendi çiftliğinde sakladığını, Ermenilerin öldürüldüğü ve mallarının yağmalandığına dair iddiaların doğru olmadığını, sadece küçük çapta birkaç hadisenin meydana geldiğini ifade etmiştir[5]. Maarif Müdürü Ferid Bey de cevabında, Ermenilerin sevkleri yapılırken kendisini dizanteri hastalığına yakalandığını ve yataktan kalkamadığını, bu sebeple iddia edilen olayları görmediğini ve duymadığını, dolayısıyla tehcirde hiçbir dahlinin bulunmadığını beyan etmiştir.
İki sanığın sorgulamasının sona ermesinin ardından, duruşmada tanıkların ifadelerinin alınması safhasına geçilmiştir. Tanıklara, sevkler sırasında Ermenilere karşı işlenen suçlar hakkında bilgilerinin olup olmadığı, sanıkları tanıyıp tanımadıkları ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın bölgedeki faaliyetleri hakkında sorular yöneltilmiştir. Bu minvalde yürütülen duruşmada tanık olarak mahkemede hazır bulunan, Erzurum Valisi Tahsin Bey ve Halil Paşa’nın ifadelerine öncelikli olarak başvurulmuştur. Halil (Kut) Paşa, Birinci Dünya Savaşı sırasında 6’ncı Ordu Komutanı olarak görev yaptığını, Elazığ’da yapılan tehcire dair bir bilgisinin bulunmadığını, sanıkları önceden görmediğini, hapishanede bulunurlarken tanıdığını söylemiş, Tahsin Bey ise tehcirin Dahiliye Nezareti’ni talimatıyla gerçekleştirildiğini, sevk edilecek olanlara bir ay zaman verildiğini, eşyalarının kayıt altına alındığını, bazı vilayetlerde üzücü bazı hadiselerin yaşandığını işittiğini ifade etmiştir[6].
Mütareke döneminde 11 Aralık 1918 tarihinde yapılan bakanlar kurulu toplantısında alınan karar sonucunda, Osmanlı Hükûmeti, tehcirle ilgili soruşturmaların, daha hızlı, yerinde ve sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi amacıyla soruşturma heyetleri oluşturularak Anadolu’ya gönderilmesine karar vermiştir. Diyarbakır ve Mamüratülaziz (Elazığ) vilayetlerine görevlendirilen heyetin yerinde yaptığı soruşturmada dinlediği tanıklardan Margaret Hanım, Dersim Mebusu Nuri Bey’in kim olduğunu bilmediğini ve tanımadığını beyan etmesine rağmen, İstanbul’da görülen davada verdiği ifadede; Nuri Bey hakkında suçlamalarda bulunmuştur. Margaret Hanım, Divân-ı Harb-i Örfîdeki beyanında, Nuri Bey’in sevkler sırasında Ermenileri öldürdüğünü, mallarını aldığını ve kötü işler yaptığını ileri sürmüştür[7]. Margaret Hanım’ın ifadesine, sanıklar ve savunma avukatı tarafından şiddetli şekilde itiraz gelmiştir. Söz alan savunma avukatı, Margaret Hanım’ın, mahkemeye verdiği ifadede Harputlu olduğunu söylediğini, ancak Harputlu olmadığını, yalan söylediğini, kendisinin önceden yönlendirilerek, mahkemede söylemesi gerekenlerin öğretildiğini ileri sürmüştür. Bunun üzerine mahkeme başkanı Margaret Hanım’a Harput ve orada yaşayanlarla ile ilgili bazı sorular yöneltmiştir. Tanığın soruları tam manasıyla cevaplayamadığı görülmüş ve anlattığı hususların doğru olmadığı anlaşılmıştır[8].
            Dinlenen diğer bir tanıkta, tehcirle ilgili Margaret Hanım’ın ifadesine benzer şekilde iddialarda bulunmuş ve Nuri Bey’i özel olarak suçlamıştır. Nuri Bey, tanığın ifadesinin doğru olmadığını, kendisinin tutuklanmasından hemen önce bu kişinin yanına gelerek para talebinde bulunduğunu, kendisini bu isteği reddetmesi üzerine tanık sandalyesinde bulunan kişinin Ermenilerin uydurma hikayelerini ve söylentileri anlatarak kendisi ile ilgili haksız suçlamalarda bulunduğunu söylemiştir. Savunma avukatı da Nuri Bey’in beyanını teyit ederek, tanığın para istediğini kanıtlayacak belgeler bulunduğunu ileri sürmüştür[9].
İkinci dereceden suçlanan sanıklardan Milli Eğitim Müdürü Ferid Bey’in sorgulamasının yapıldığı duruşmada, Harput Ermenileri adına mahkemeye gönderilen dilekçe okunmuştur. Dilekçede Harput Ermenileri, Ferid Bey’in tehcir sırasında Ermenileri ölümden kurtardığını, ayrıca Ermeni kadın ve çocukları koruyup kolladığını beyan ederek, mahkeme heyetinden, Ferid Bey’in suçsuz olmasından dolayı tahliye edilmesini talep etmişlerdir. Harput Ermenileri, mahkemeye verdikleri dilekçe ile yetinmeyerek, Ermeni Patrikhanesine de bir yazı göndermişler ve Ferid Bey’in tahliyesi için ara bulucu rolünün üstlenilmesini istemişlerdir[10].
Divân-ı Harb-i Örfîde, Elazığ tehciri yargılamaları ile ilgili sonraki tarihlerde devam eden duruşmalarda iddia ve savunma taraflarının şahitleri dinlenmiştir. Ancak, suçlamalara dair somut bir bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Sanıklar hakkındaki iddialar ve bunlara karşı verilen cevaplar aynı eksende sürmüştür. Tehcir sırasında Ermenilerin öldürülmesi ve mallarının yağmalanması iddiaları, genellikle söylentiden ve duyumlardan öteye gitmemiştir.
Karar
13 Ocak 1920’de tamamlanan yargılamalar sonucunda; Doktor Bahaeddin Şakir’in, Teşkilat-ı Mahsusa Başkanı sıfatıyla oluşturduğu çeteleri yönlendirerek, Ermenileri öldürttüğü ve mallarını yağmalattığı gerekçesiyle Ceza Kanunu’nun 181. maddesi delaletiyle, 175. maddesine istinaden  idam ile cezalandırılmasına, Resneli Nazım’ın Ermenilerin öldürülmesi olaylarında asıl suçlulara yardımda bulunduğu, suç işlemelerini kolaylaştırdığı  gerekçesiyle aynı kanunun 45. maddesinin ikinci fıkrası gereğince on beş sene kürek cezasına çarptırılmasına karar verilmiştir[11]. Mahkeme, Dersim Mebusu Mehmet Nuri Bey ve Elâzığ Maarif Müdürü Ferit Bey’lerin haklarında ise yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle beraatlarına hükmetmiştir[12]. Elazığ tehciri davasında iki kişi gıyaplarında cezaya çarptırılırken, iki sanık beraat etmiş, Malta’ya sürülen iki sanık ile mahkemeye getirilemeyen 16 sanık hakkında ise karar verilememiştir[13]. Divân-ı Harb-i Örfîde Elâzığ tehcir yargılamaları ile ilgili verilen kararın tarihi 13 Ocak 1920 olup, karar sureti, 9 Şubat 1920 tarihli Resmî Gazetenin ilişiğinde yayınlanmıştır[14]. Osman Selim Kocahanoğlu “Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi başlıklı eserinde, 3771 numaralı Takvim-i Vekâyi’ye ilişik olarak yayınlanan Elazığ tehciri yargılamalarına dair karar suretini olduğu gibi nakletmiştir[15].
Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]

Kaynakça
[1] Ferudun Ata, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargılamaları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s.231.
[2] Rıdvan Akın, “İttihat ve Terakki Hükümetleri’nin Divan-ı Harb-i Örfi’de Yargılanması ve Malta Sürgünleri (1918–1921)”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Doç. Dr. Melike Batur Yamaner’in anısına armağan, c.I, (İstanbul,2014/1), s.83; Ata, a.g.e., s.232; Tasvir-i Efkâr, 30 Temmuz 1335 (1919), no. 2797.
[3] Ata, a.g.e., s.232.
[4] Osman Selim Kocahanoğlu, Divan-ı Harb-i Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi Tehcir Yargılamaları (1919), Temel Yayınları, İstanbul, 2007, ss.549-551.             
[5] Tasviri Efkâr, 30 Temmuz 1919, nr.2797, Ata, a.g.e., s.232-233.
[6] Tasviri Efkâr, 3 Ağustos1919, nr. 2801; Ata, a.g.e., s.233.
[7] Ata, a.g.e., s.233.
[8] Ata, a.g.e., s.233.
[9] Tasviri Efkâr, 26 Ağustos 1919, nr.2824; Ata, a.g.e., s.233-234.
[10] Ata, a.g.e., s.234.
[11] Kocahanoğlu Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, ss. 549-551.
[12] Kocahanoğlu Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, ss 551-553.
[13] Elâzığ tehciri davasında 22 kişiden oluşan sanıkların bilgilerini, haklarında alınan kararları ve durumlarını görmek için bk.  Ata, a.g.e., Ekler-Tablo-2/6.
[14] TV, (Takvim-i Vekâyi) 9 Şubat 1336, nr.3771 sayısına ilişik DHÖZC,13 Ocak 1336.
[15] Kocahanoğlu Divan-ı Harb-i Örfî Muhakematı Zabıt Ceridesi, ss 549-553.





 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum