Hüseyin ALPASLAN

Hüseyin ALPASLAN

[email protected]

İZMİT TEHCİRİ YARGILAMALARI-III

23 Eylül 2022 - 09:07 - Güncelleme: 24 Eylül 2022 - 14:24

İZMİT TEHCİRİ YARGILAMALARI-III

3.Duruşma
Divân-ı Harb-i Örfîde görülen Derbent ve Bahçecik tehciri davasının üçüncü duruşması Esat Paşa başkanlığında 3 Aralık 1919 tarihinde başlamıştır.  Oturumun açılmasıyla beraber İlk duruşmada sorgusu yapılan Bahçecik Nahiye Müdürü Ali Şuuri Bey’in ifadesinin alınmasına devam edilmiştir. Ali Şuuri Bey, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevabında; “Hayat-ı ömrümde hiçbir fırkaya intisab etmedim. İbrahim, Bağçecik’e İzmit Jandarma Tabur Kumandanı ve maiyetinde birçok adam ile geldi. Kendisi Jandarma Kumandanı tarafından bana takdim edildi. Bu esnada Ermenilerin silahlarını toplamağa memur olduğu ve salahiyet-i vasıa ile geldiği ilave edildi. Sonra da faaliyete başladı. Asker aileleri Bağçecik Ermenileri İzmit’e sevk olundukdan sonra geri geldi.” [33] diyerek, ifadesinin devamında, kendisine, Bahçecik Nahiyesi’nin ileri gelenleri tarafından İbrahim Bey’in halktan bazı kişileri dövdüğünün haberinin verildiğini, İbrahim Bey’e durumu bildirdiğinde, kendisine bu işlere karışmaması yönünde ikazda bulunduğunu, Katolik ve Protestan Ermenilerin mallarının komisyon aracılığıyla satıldığını söylemiştir[34].
Ali Şuuri Bey’in sorgusu tamamlandıktan sonra bu defa Derbent Nahiye Müdürü Vecihi Bey’in sorgulamasına geçildi. Mahkemenin sorularına karşı Vecihi Bey’in cevabı şöyle olmuştur; “324 tarihinde İttihad ve Terakki kulübüne intisab etmişdim. 329’dan sonra hiçbir fırkaya intisab etmedim. Ermenilerin tehciri sırasında Katolik ve Protestan Ermeniler dahi tehcir edilmişdir. Bunların İslam köylerinde iskanları için Dahiliye’den emir geldi. Bunun üzerine yetmiş kadar aileyi köylere taksim etdim. Bunların emvali dahi Emval-i Metruke Komisyonu tarafından satıldı. Çünkü evvela tehcir edildiler. Sonra iade edildiler.” [35] Vecihi Bey ifadesinde, Dahiliye Nezareti’nden gelen emirle Müslüman köylere paylaştırdığı yetmiş Ermeni ailesinin, asker aileleri olduğunu ayrıca belirtmiştir[36].
Vecihi Bey’den sonra Arslanbey köyünde Jandarma olarak görev yapan askerlerden Ahmed Çavuş’un ifadesine geçilmiştir. Arslan Çavuş, Cezaevi Genel Müdürü İbrahim Bey ile ilgili sorulara şöyle cevap vermiştir; “İbrahim Bey’le hiçbir köyde bulunmadım. İbrahim Bey köyleri kendisi gezerek silahları bizzat topladı. Orada üç papas vardı. Biri nefy olunduğundan İbrahim Bey geldiği vakit iki papas kaldı. Bunları darb etdiğini işitdim. Birkaç kadını da mektebe koymuşdu. Bunları dövdüğünü, söğdüğünü bilmiyorum… Yalnız bir kadının çocuk düşürdüğünü işitdim.” [37]
Ahmet Çavuş’un ifadesinden sonra Karakol Kumandanı Süleyman Çavuş, salona getirilmiştir. Mahkeme Başkanı’nın sorularına cevap veren Süleyman Çavuş ifadesinde; “Arslanbey karyesinde İbrahim Bey’in beş altı gün kadar bulunduğu, Ermenileri çağırıb Ermeni mektebine topladıklarını, kaç hane toplandıysa o kadar silah istediklerini, silah vermeyenleri sopa ile İbrahim Bey’in döğdüğünü, dışarıya çıkartılanların topal olarak çıkdıklarını, şu halde falakaya yatırıldıklarını, o sırada feryad ve figan edenler varsa da ölenler olmadığını, eser-i darbdan kadının birinin çocuk düşürdüğünü işitdiğini” beyan etmiştir[38]. Süleyman Çavuş, ayrıca; İbrahim Bey’in altı yüz civarında Ermeni’yi okula çağırarak, orada toplayıp silah istediğini, silahının olmadığını söyleyenlere dayak attığını, Ermeni papazın İbrahim Bey tarafından, diğer Ermenilerin ise onun talimatıyla jandarmalar tarafından dövüldüğünü ifade etmiştir[39].
Mahkeme Başkanı, bütün sanıkları salona aldıktan sonra; ikamet ettikleri yerlerdeki mahkemeler tarafından ifadeleri alınan tanıkların, Divân-ı Harb-i Örfîye ulaşan yazılı ifadelerini okunmuştur.  Tanıklardan başrahip Aganya Efendi, Eczacı Tanaş Efendi, Karbet Peder Vesiya ve Mardiros ifadelerinde, tehcir sırasında Ali Şuuri Bey’in orada olduğunu, kimseyi dövmediğini, ancak, İbrahim Bey’in Ermenileri dövdüğü zaman olay yerinde hazır  bulunduğunu ve yapılanlara şahit olduğunu, Rahip Manyos Efendi’nin parasını aldığını, İbrahim Bey’in ise okula toplanan 42 Ermeni’yi şiddetli bir şekilde dövdüğünü, ayrıca,  Rahip Ohannes Efendi’nin İbrahim Bey tarafından  öldüresiye dövüldüğünü beyan etmişlerdir[40]. Şahitlerin okunan yazılı ifadelerindeki benzer açıklamalarından; Ali Şuuri Bey’in, Ermenilere zarar vermediğini, ancak, Ermenilerden topladığı 800 lirayı kendisinin aldığını ve bir Ermeni kızının rızası olmadan nikahladığının iddia edildiğini anlıyoruz[41].
Tanıkların suçlamaları karşısında söz alan Ali Şuuri Bey, önceki iki duruşmada bu iddialara cevap verdiğini söyleyerek, ekleme yapmak istediği ifadesini şöyle sürdürmüştür; “Ben İbrahim Bey’e silah derci için cebir ve şiddet yapmamasını rica eylemişdim. Para meselesi, geçen celsede de arz etdiğim veçhile cebren değil, kendi arzularıyla ve bir hastahane açılması için teberru edilmiş mebaliğdir. Tehcir, İzmit’den tefrik edilib gönderilen jandarmalar vasıtasıyla yapılmış olduğundan ben ne adam vurdum ve ne de tehcire müdahale eyledim. Kanunen bir tehcir yapılmakda olduğundan ben buna müdahale yapamazdım. Hin-i tehcirde nehb ve garet ve suiistimalat olmuş ise bundan ben mi mesul oluyorum? Failleri meydandadır. Onlar cevab versinler. Kadın meselesi ise, bu kız valdesi ile beraber hastahanede idi. Valdesi bunu alıp muhafaza etmemi rica eyledi. Ben de bir papas çağırdım. Alelusul bir nikah akd ederek taht-ı zevciyetime aldım. Elyevm zevcemdir ve bir de çocuğum vardır.” [42] Diğer şahitlerinde mahkemeye ulaşan ifadeleri okunmuş olup benzer olayların anlatıldığı ve hemen hemen aynı iddiaların olduğu tespit edilerek duruşmaya son verilmiştir[43].
4.Duruşma
Divân-ı Harb-i Örfîde 7 Aralık 1919 tarihinde gerçekleşen dördüncü duruşmayla Bahçecik ve Derbent tehciri yargılamalarına kaldığı yerden devam edilmiştir. Bir önceki duruşmada okunamayan şahitlerin ifadelerinin okunmasıyla duruşmaya başlanmıştır. Akın Çelik, “Tehcir Davaları” üzerine hazırladığı tez yazısında, Sabah Gazetesi’nden atıfla, Artin Efendi, İstepa, Süleyman Fehmi Bey, Murad Çavuş, Şabuk, Tuti, Feluri ve Todori isimli şahitlerin ifadeleri ile bunların beyanlarına benzer şekilde başka şahitlerin ifadelerinin de okunduğunu anlatmıştır[44]. Bu ifadelerin bir kısmında, Ali Şuuri Bey, Ermenilerin mallarını yağmalamakla suçlarken, İbrahim Bey ve Ahmet Çavuş tarafından da Ermenilerin darp edildiği ileri sürülmüştür. Sanıklar, şahitlerin ifadelerindeki suçlamaları reddederek, haklarındaki iddiaların yalan olduğunu beyan etmişlerdir. Nejdet Bilgi, makalesinde, Alemdar Gazetesi’nin dördüncü duruşma evresini, değişik ve ayrıntılı verdiğini belirtmiştir. Alemdar Gazetesi’nin duruşmaya dair haberinden verilen alıntı şöyledir;
Heyet-i hakimenin salona vürudunu müteakib geçen celsede kıraat olunan ifadat-ı tahririyeler yeniden kıraat edildi. Bu ifadelerin hemen hepsi Ermenilerin emval ve eşyalarının tehcir esnasında Ali Şuuri Bey tarafından ziyaa uğratıldığından bahis ediyordu. Badehu zabıt kâtibi tarafından Bağçecikli Asadur tarafından gönderilen istidanın kıraati Reis Paşa tarafından emr edildi. Bunda da her ne kadar emval ve eşyasından kısm-ı küllisinin Ali Şuuri Bey tarafından ziyaa uğradıldığından bahs ediliyor ise de ahiren emval-i magsubesinin kaffesini bulduğunu yazıyordu. Bu istida hakkında müddeiiumuminin mütalaası soruldu ise de müddeiiumumi fikrini ancak diğer evrakın kıraatini müteakib söyleyeceğini bildirmiş olduğundan şühudun istinabe suretiyle alınan ifadelerinin kıraatına zabıt kâtibi tarafından devam edildi. Bunların dahi kaffesi diğerlerinin mealinde idi. Bu ifade-i tahririylerin kıraatini müteakib maznun Ali Şuuri Bey kıyamla kendisine isnad olunan bütün ceraimi bazı izahat ve delail göstererek redde çalışdı. Bundan sonra Dersaadet’de bulunan şühudun bera-yı şahadet muhakemeye celblerine lüzum hasıl olduğundan Ali Şuuri Bey’in muhakemesi şühudun vüruduna kadar talik olunmuş ve badehu Derbend nahiyesi müdiri Vecihi Bey aleyhinde mahallinde istinabe suretiyle alınan bazı şühudun ifadatı kıraat edildi. Bunlarda da Vecihi Bey’in bazı Ermeni emvalini zabt etdiğine dair isnadat vardı. Vecihi Bey bunların kıraatini müteakib kıyamla cümlesi hakkında izahat-ı lazıme bi’l-ita bu isnadatı redde çalışdı.”[45]
Çelik tarafından şahide Feluri olarak aktarılan kişi, İkdam Gazetesi’nde müşteki Filori olarak belirtilmiş ve şikayetçi yazılı ifadesinde; Ali Şuuri Bey’in kendisini ve diğer Ermenilerin eşyalarını gasp ettiğini, tehcir sırasında Ermenilerin darp edildiğini söylemiştir. Filori’nin bu suçlamaları Ali Şuuri Bey tarafından reddedilmiştir[46].
DÖRDÜNCÜ BÖLÜMLE DEVAM EDECEK.

Hüseyin ALPASLAN;
Tarihçi-Yazar
[email protected]

Kaynakça
[33] İkdam, 4 Aralık 1919; Alemdar, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.840-841.
[34] Çelik, a.g.t., s.92, İleri, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.841.
[35] Alemdar, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.841.
[36] İkdam, 4 Aralık 1919.
[37] İkdam, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.841.
[38] Alemdar, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.841.
[39] Çelik, a.g.t., s.93; İkdam, 4 Aralık 1919.
[40] Çelik, a.g.t., s.93.
[41] Alemdar, 4 Aralık 1919.
[42] İkdam, 4 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.842.
[43] Sabah, 4 Aralık 1919.
[44] Çelik, a.g.t., s.94-95.
[45] Alemdar, 8 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.842.
[46] Çelik, a.g.t., s.94; İkdam, 8 Aralık 1919; Bilgi, a.g.m., s.842-843.



 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum