Yalnızca Bir Roman Değil: Emine Işınsu - Sancı / Alper Göktürk Şafak

Yalnızca Bir Roman Değil: Emine Işınsu - Sancı / Alper Göktürk Şafak
23 Kasım 2019 - 19:46 - Güncelleme: 23 Kasım 2019 - 19:59

Yalnızca Bir Roman Değil: Emine Işınsu - Sancı


Emine Işınsu'nun Sancı adlı romanı; Ülkücü, Şehit Ertuğrul Dursun Önkuzu'nun mücadelesine münhâsır bir temelde yapılanmış olsa da devrin buhranlarını da sade bir biçimde betimleme yetisine sahiptir.

Romanın içeriğinde sadece Ertuğrul Dursun'un hayatından kesitler bulunmamakta. Dönemin üniversite ortamı, sokağın huzursuzluğu, akademik çevrenin çarpık davranışları da yer-yer tahlil edilmiştir. Hastalıklı bir batıcı anlayışın ailenin içerisinde ki tesirleri ve bir kısım insanın 'tapi' olma çabası da istihza ile yer bulmuştur.

Ortacı bir ailenin radikal sola bulaşmış kızı Leylâ ile ülkücü fikriyatı kafasında temellendirmeye çalışan evin küçüğü Ali'nin içinde bulunduğu durum tasvir edilmiştir. Leylâ'nın radikal solun meçhul kimseler tarafından finanse edilmesi ve slogan-vâri söylemlerindeki tutarsızlıklarını fark etmeye başlamasından sonra kafasında bazı soru işaretleri uyanmaya başlamıştır. Bir yerde 'tükürdüğünü yalamamak' kabilinden bir mağrurluk içerisindeyken bir yerden de bu çapraşık ilişkiler karşısında kafası gittikçe karışmıştır. Komünizmin en iğrenç ütopyalarından 'cinsel özgürlüğün' mağduru olması da onun için bir darbe olacaktır.


Ali ise o dönem ülkücü cemiyetin fikrî yayın organı olan Devlet'e gitmekte ve orada konuşulanlara kulak kabartarak kafasındaki soru işaretlerine cevaplar bulmaktadır. Dündar Taşer, Galip Erdem gibi fikir adamlarıyla tanışıp, onların konuşmalarından kendi dünyasına pay çıkarmaya çalışmaktadır. Ülkücü harekete döneminde [ve kısmen şimdi de] süren ithamlara cevaplar arayan Ali kimi zaman bunu doğrudan Dündar Taşer'e sormakta ve kimi zaman 'Dursun abi'sinin tavırlarında bulabilmektedir.



Sancı, bir roman olabilmesinin ötesinde fikirlerin konuşması açısından bir savaş meydanıdır. Emine Işınsu, komünistlerin en girift, en süslü cümlelerini satırlara taşımaktan imtina etmemiş ve bunun karşısında ülkücülerin teorilerini de sunmuştur.

Romanın bize göre en etkileyici kısmı Ertuğrul Dursun Önkuzu'nun 10 kişilik komünist militan grup tarafından kaçırılarak sözde "halk mahkemesi" tarafından yargılanmak istenmesinden sonra başlamaktadır. Kitabın son sayfalarına denk gelen bu bölümde Ertuğrul Dursun çocukluğundan beri kafasında şekillendirdiği "Büyük Türkiye" nin kendi payına düşen kısmını konuşturmaktadır. Belki de çocukluğunun en akılda kalan kısmı olan hastanede yattığı günleri düşünür. Hastanenin soğuk duvarlarına karşılık kendi dünyasında kusursuz bir hastane tasvir etmiş, hastalara umursamaz davranan hemşire Nurten'e onun da memnun olacağı bir çalışma sistemiyle işini şevkle yapacağı bir düzeni hayal etmişti. Öyle ki sağlık çalışanlarını rengârenk giydirecekti. Ve hastalar... Âciz, ölüme yürüyen fakat yaşamıyla onur duymayı ihmâl etmeyen hastalar. Onların yaşatılabilmesi için de bütün imkânları seferber eden bir sağlık sistemi... Bütün bunları çocukluğunda "ülküsünün" içine dokumuştu Ertuğrul Dursun... Ciğerlerine bisiklet pompasını soktukları anlarda bile bu fikirleri kafasından geçiriyor ve komünistlerin işkenceden arta kalan anlarda sorduklarına kafasından geçirdikleriyle cevap veriyordu.

Bizce: Ertuğrul Dursun'un kafasında kurduğu hastanesi "Büyük Türkiye" ülküsünden gayrısı değil. Çalışanlarına giydirdiği renkli elbiseler onurlu bir çalışma sistemini, hastalara duyduğu merhamet ise devletin milletine karşı şefkatinden öte bir şey olmasa gerek.

Bizler, Emine Işınsu'nun Ak Topraklar adlı eserinin başında seslendiği ve "yurdumun bütün oğullarına" diyerek kitabını armağan ettiği "Büyük Türkiye" nin neferleriyiz. Düşürülmüş olsak da dizlerimiz kanıyor ve avuçlarımızın içi parçalanmış olsa da son sözü biz söyleyeceğiz.




Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun Ertuğrul Dursun Önkuzu için yazdığı şiir:

Önkuzu

Kuzu yürür... kuzu yürür...
Önde Önkuzu yürür...
Kuzular meledikçe
Gönlüme sızı yürür!...
Önkuzu hey!... Önkuzu!...
Önde gider Önkuzu...
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu!...
Dursun adı... Dursun adı...
O gitti, dursun adı.
Dillerde türkü olsun,
Yürekte vursun adı!...
Kuzular koç olacak,
Toy, düğün, göç... olacak
Bu yıl ki kuzuların
Adları ' öç ' olacak!!!

ULUĞ TÜRKİSTAN - Alper Göktürk Şafak

Kaynak: http://ulugturkistan.blogspot.com/2013/03/yalnzca-bir-roman-degil-emine-isnsu-sanc.html


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum