Umut Berhan ŞEN: İSRAİL'İN YENİ LİDERİ NAFTALİ BENNETT SONRASI TÜRK-İSRAİL İLİŞKİLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER

Umut Berhan ŞEN: İSRAİL'İN YENİ LİDERİ NAFTALİ BENNETT SONRASI TÜRK-İSRAİL İLİŞKİLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER
05 Temmuz 2021 - 19:18

“Birçok Arap öldürdüm ve bunda bir problem görmüyorum.” Naftali Bennett

   Ortadoğu’nun kilit ve Postnasyonal-Siyonist ülkesi İsrail kısa süre önce yeni Başbakan’ını seçti: Naftali Bennett.Yeni Başbakan, Nasyonal-Siyonist çizgisiyle biliniyor ve İsrail siyaset tarihi açısından da oldukça genç sayılabilir. 49 yaşında Başbakanlık koltuğuna oturan Bennett’in ne tür iç ve dış politikalar izleyeceği pek çok devletin ve gizli servisin merak konusu. 

  Geçtiğimiz günlerde, İsrail’de 12 yıldır iktidarda bulunan Binyamin Netanyahu’nun rakipleri koalisyon hükümetini kurma konusunda anlaştı. Yeni hükümet, 13 Haziran pazar günü güvenoyu aldı. Böylece İsrail’de Netanyahu dönemi sona erdi. Siyasete 2005’te Binyamin Netanyahu’nun özel kalemi olarak giren Bennett, mecliste güvenoyu alarak Netanyahu’yu iktidardan uzaklaştıran isim oldu.

   Bennett’in yaşam ve meslek serüveni, İsrail’in geleneksel güvenlik paradigmasına uygun biçimde ilerledi. Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen göçmen bir ailenin oğlu olan Bennett, Hayfa’da doğup büyüdü. İsrail Ordusunun ‘Sayeret Matkal‘ adı verilen özel kuvvet birimlerinde görev yaptı. Ortadoğu’da ve dünyanın çeşitli bölgelerinde birçok muharebede ve özel operasyonda yer aldı. 1999’da dolandırıcılıkla mücadele alanında faaliyet gösteren ve çevrimiçi bankacılık sahtekârlığı, e-ticaret sahtekarlığı ve kimlik avı konularında faaliyet yürüten ABD şirketi Cyota’nın kurucu ortağı ve ortak sahibi oldu. (Bunu nasıl başardığı ise gizemini koruyor) Bu Şirket 2005 yılında 145 milyon dolara satıldı.  Bennett 2013 yılında ise İsrailli bilişim şirketi Soluto’nun CEO’su olarak görev yaptı.

   Bennett’in siyasi faaliyetleri 2006’da Netanyahu’nun özel kalemi olmasıyla başladı. Bu görevini 2008’e kadar sürdürdü. 2011’de Ayelet Şaked ile birlikte “Parlamento Dışı İsrail Hareketin” in kurucuları arasında yer aldı. 2012 yılında Bennett, Habayit Hayehudi’nin parti lideri seçildi. Bennett liderliğindeki parti ilk kez katıldığı 2013 seçimlerinde 120 sandalyeden 12’sini kazandı. Başbakan Netanyahu’nun hükümetinde 2013-2015 yılları arasında Ekonomi ve Din Hizmetleri Bakanı, 2013-2019 yılları arasında Diaspora İşleri Bakanı, 2015-2019 yılları arasında Eğitim Bakanı ve 2019-2020 yılları arasında Milli Savunma Bakanı olarak görev yaptı.

   İsrail’in en seçkin timi olan ve İsrail Gizli Servisi MOSSAD ile daima müşterek çalışan Sayeret Matkal’ın seçkin bir subayı olan Naftali Bennett’in askeri eylemleri ciddi sansasyonlara neden oldu. Örneğin, Mossad ve Sayeret Matkal’ın ortak düzenlediği meşhur ‘Gazap Üzümleri Operasyonu’ sırasında Naftali Bennett kendi timlerinin havan ateşi altında kalması üzerine topçu desteği istedi ve bunun sonucunda bazı top mermileri sivillerin sığındığı bir Birleşmiş Milletler yerleşkesine isabet etti. Bu olay, ‘Kana Katliamı’ olarak bilinir hale geldi. Bu olayda oplam 106 Lübnanlı sivil yaşamını yitirdi. İsraili gazeteci Igal Sarna, Bennett’in operasyon sırasında “kötü karar” aldığını işaret etti. Sarna, “Bennett, Lübnan’da 67 askerinden oluşan bir kuvvete önderlik etti. Operasyonun belli bir noktasında, emirleri göz ardı etmeye ve planları değiştirmeye karar verdi, bu hareketleri sırasında aklında korku olan ve yeterince kararlı göstermeyen üstleriyle koordinasyonu kuramadı. Kfar Kama köyü yakınlarında Bennett’in askerleri pusuya düşürüldü.” Bu tür iddialarla ilgili olarak Bennett, “Kfar Kama’daki katliamdan sorumlu olduğum şeklinde bir saldırıya maruz kaldım. ‘Kahramanlık’ soruşturulmayacak. Arşivlere bakın. Askeri dosyam incelemeye açık, sizi bekliyor.” ifadelerini kullandı. Bennett’in birliğinin eski üyeleri, onu savunan bir mektup yazarak şunları söyledi: “Naftali… düşman topraklarının derinliklerinde Hizbullah teröristlerinin ortadan kaldırılmasına katkı sağlayan birçok başarılı operasyona öncülük etti”. Kfar Kama olayı sırasında Bennett’in yardımcısı olan biri de dahil olmak üzere operasyona katılan diğer memurlar da, üstlerine danışmadan planları değiştirdiğini reddetti.

   Hakkındaki bu bilgi ve anekdotlar doğrultusunda Naftali Bennett’in Türkiye’ye karşı ılımlı ve uzlaşmacı bir politika izleyeceği düşünülememektedir. Ancak diplomasi, ‘güç bir uluslararası durum sırasında gösterilen ustalık ve beceriklilik’ sanatıdır. Dolayısıyla, Türk-İsrail ilişkilerinin bundan sonra daima olumsuz bir şekilde süreceğini düşünmek, diplomasi sanatına ve devlet ciddiyetine aykırı ve önyargılı bir yaklaşımdır.

   Türkiye’nin 1949 yılında İsrail’i tanımasıyla başlayan Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail’in Ortadoğu’da barış ve istikrarı olumsuz etkileyen politikaları nedeniyle inişli çıkışlı bir seyir izlemekle birlikte 1990’ların başlarından itibaren ivme kazanmıştır. 1990’lar boyunca iki ülke ilişkileri özellikle 1996 yılında imzalanan bir dizi antlaşma ile hızlı bir gelişme göstermiş ve bu tarihten sonra ilişkiler askeri, diplomatik, siyasi, ekonomik ve istihbarî unsurları içeren çok boyutlu bir niteliğe sahip olmuştur. Takip eden yıllarda, özellikle 2000’lerde ekonomik ilişkiler dikkat çekici bir biçimde artmıştır. İki ülke arasında tesis edilmiş olan ekonomik ilişkilerin, özellikle 2010 ve sonrasında Türkiye-İsrail arasında yaşanan politik gerilimlere rağmen siyasal krizlerden etkilenmeyecek biçimde devam ettiği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla, İsrail’in yeni lideri Naftali Bennett’in askeri ve politik kimliklerinin yanısıra ekonomik olarak oldukça rasyonel ve güçlü bir işadamı kimliğinin de bulunması, önümüzdeki süreçte Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerinin, iki ülke arasındaki politik gerilime rağmen, rutin şekilde süreceğinin göstergesidir.

  Geçtiğimiz günlerde, İsrail ile Türkiye’nin arasında bir deniz yetki anlaşması imzalayabileceği şeklinde haberler basında yer almıştır. Doğal olarak, ”basında bu tür haberlerin servis edilmesi, Doğu Akdeniz’de yeni bir işbirliğinin habercisi mi?” sorusu gündeme gelmektedir. Ancak çıkan bu tür haberler üzerine İsrail Büyükelçiliği, Türkiye ile tartışıldığı şekilde bir deniz yetki anlaşması imzalama niyetlerini olmadığını belirtmiştir. Dolayısıyla İsrail’in bu iddiaları resmi olarak reddetmesi, en azından kısa vadede böyle bir anlaşmanın gerçekleşmeyeceğinin göstergesidir.

   Türkiye-İsrail ilişkileri, Dışişleri Bakanımız Sn. Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türk devlet ciddiyetinin ve diplomasi sanatının gereği olarak ortaya koyduğu kararlılık doğrultusunda 28 Haziran 2016’da imzalanan mutabakatla birlikte daha iyi bir politik zeminin inşası için, toplumsal ve ekonomik mekanizmaların somut ve rasyonel olarak kullanılmasıyla yeniden işbirliği tesisine doğru ilerlemeye başlamıştır. Ancak ilerleyen süreçte, özellikle de Covid-19 pandemi normalleşmesi sonrasında tekrar gündeme gelecek olan politik gerilimlerin Türkiye-İsrail ilişkilerinde ciddi bir kırılma yaratma riski devam etmektedir. Buna rağmen iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin son yıllarda olduğu gibi artarak ve etkinliğini arttırarak devam edeceğini düşünüyorum. Nihayetinde, Naftali Bennett’in Başbakanlığı döneminde de Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerini devam ettirecek olan zorunlu ve yolunda giden ekonomik ilişkiler olacaktır.

umutsen91@outlookcom
Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi – SASAM

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum