Türkiye ve Rusya Arasında Tarihten Günümüze Kültürel Temaslar

Türkiye ve Rusya Arasında Tarihten Günümüze Kültürel Temaslar
25 Aralık 2023 - 13:54

Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko ile ‘Türkiye ve Rusya Arasında Tarihten Günümüze Kültürel Temaslar’ Üzerine Röportaj

Tuba Çebi
Tuba ÇEBİ/TÜRKSAM Koordinatörü

 

Merhaba, Türkiye Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi olarak Rusya Federasyonu Büyükelçiliği Müsteşarı ve Rus Evi Başkanı Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko ile ‘Türkiye ve Rusya Arasında Tarihten Günümüze Kültürel Temaslar’ üzerine bir röportaj gerçekleştireceğiz. Sözü kendisine bırakıyoruz.

Teşekkür ederim. Öncelikle belirtmeliyim ki şu anda kültür temsilciliğimizde, yani Rus Evi’nde Rusya ve Türkiye arasında kültürel köprüler kurmaya çalışıyoruz. İki ülke arasındaki ilişkilere bakıldığında köklü bir geçmişe sahip olduğunu görmekteyiz. Amerika ve Avrupa’daki uzman tarihçilere bakıldığında iki medeniyet hakkında son yüz senede çok fazla kitap yazıldığını görmekteyiz. Bu kaynaklarda Rusya ve Türkiye’nin ülke olarak, medeniyet olarak, devlet geleneği olarak çok benzer ülkeler ve halklar oldukları belirtilmektedir. Peki neden? Bence de bu kadar yakın başka iki medeniyet yok.  Türkiye nedir? Osmanlı dönemine de baktığımızda Müslüman medeniyetin, Türk ve Slav etnik kökenlerin (Balkanlar) var olduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte Orta Asya devlet kültürü, Roma ve Bizans kültürel mirası üzerine inşa edilmiş bir medeniyet. Rusya nedir? Rusya içinde Ortodoks Hristiyan ve Müslüman kültürü barındırır. Hem Türkiye’de hem Rusya’da Hanefi geleneği bulunmaktadır. Aynı şekilde Orta Asya devlet kültürü Rusya-Moğol İmparatorluğu’nun parçasıydı, Cengiz Han döneminde Rusya yeniden canlanmıştı. Orta Asya’daki göçebe geleneğinin yanı sıra Roma, Bizans İmparatorluğu’ndan aldığımız Ortodoks Hristiyanlığı ve devlet geleneği mevcut. Bu faktörlere bakıldığında Rusya ve Türkiye’nin birbirine benzer devletler olduğunu görmekteyiz.

Avrupa’nın Rusya ve Türkiye algısı da benzerdir. Avrupa bu iki medeniyeti barbar olarak değerlendirir. Ortak medeniyete sahip bu iki ülke dışlanmıştır. Bu çok açıktır, Avrupa bu iki medeniyeti yabancı olarak görmektedir. Esasen Türkiye’nin yürüttüğü AB sürecinde de üye olma durumu pek mümkün görünmüyor. Bunun sebebi ekonomik koşullar değil, medeniyet olarak farklılıklardır. Rusya ve Türkiye hiçbir zaman Avrupalı olmayacak. Rusya ve Türkiye, Osmanlı döneminde ve Çarlık döneminde Avrupa ile yakın olmak istedi. Ama Batı medeniyeti bunu kabul etmedi. Çünkü biz onlara göre yabancıyız. Bu sebeple Türkiye ve Rusya’nın kültürel ilişkilerinin çok daha yakın olması lazım, Avrupa’dan çok daha yakın. Ben az da olsa medeniyetlerimizin yakınlığına değindim. Daha da yakın olmalıyız.

Türkiye ve Rusya komşudur. Geçmişten beri hem kültürel hem de ticari ilişkilerimiz olmuştur. Tarihe baktığımızda, 12. 13. 14. yüzyılda Kudüs’e giden Rus hacılar vardı. Onlar sefaretnameler yazdılar. Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık döneminde Rus tüccarlar Osmanlı topraklarına gitti ve Osmanlı kültürü hakkında birçok şey yazdılar. 16. yüzyılda yazar Ivan Peresvetov, ‘Devlet geleneğimiz Hristiyanlık dinine bağlı ancak adalet geleneğini Osmanlı İmparatorluğundan almamız gerekir.’ diye yazmıştır. Bu yakınlığın aksine Avrupa’dan gelen diplomatlar, yazarlar ve tarihçiler Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya hakkında barbar tanımlaması yapmıştır. Tarihte Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya arasında savaşlar olmuştur ama bunlara değinmek istemiyorum.

Soru: Tarihsel süreçle ilgili olarak siz defeatle aslında Avrupa merkezli tarih yazımı içinde hem Türkiye için hem de Rusya için barbar algısı olduğunu söylediniz.  Bu bağlamda Türkiye ve Rusya’nın hem diplomatik olarak hem de kültürel olarak aslında ortak bir devlet geleneğinin parçası olduğundan bahsettiniz. Ben sürecin birazcık daha yakın tarihe getirerek size şöyle bir soru yöneltmek istiyorum. Türkiye’nin kuruluş sürecinde Rusya ve Türkiye’nin yakın ilişkiler kurduğunu biliyoruz. Dostluk anlaşmaları imzalanıyor. Tam da Türkiye’nin 100. yılında bu süreçle ilgili bize neler söylemek istersiniz?

‘Biz sadece dost değil kardeşiz.’

Dikkat çekmek isterim ki sadece dostluk değil, dostluk ve kardeşlik anlaşması. Benim için bu çok önemli. Biz sadece dost değil kardeşiz. Geçmişimiz ve geleceğimiz için bu çok önemli. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti ve genç Sovyet Rusya, I. Dünya Savaşı sebebiyle doğdu. Mustafa Kemal Atatürk ve Lenin çok zor durumdaydı. O dönemdeki zor koşullar altında iki ülke de birbirine destek oldu.

Bu dostluk ve kardeşlik anlaşması hem Rusya hem de Türkiye için çok başarılı oldu. Sovyet Rusya Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk devletlerden biri oldu. İki devlet de zor zamanlardan geçerken Türkiye Rusya’ya buğday gibi önemli tahıl ürünleri göndermiş, Rusya Türkiye’ye silah ve altın göndermişti. 1920’li yıllar da biz Kafkasya’da emperyalistlere karşı savaştık. Çünkü Kafkasya’ya I. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler geldiler. Onlar Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı işgal etmek istediler. Biz hem diplomasi yoluyla hem de askeri yolla İngilizlere karşı savaşıp yeni sınırı organize ettik. Kars Anlaşması ile Ermenistan Gürcistan ve Azerbaycan sınırı çizildi.

‘Türkiye bana yabancı değil.’

Ben bu konularla çok ilgileniyorum. Çünkü Türkiye bana yabancı değil. Üniversiteden Şarkiyat Fakültesi’nden mezun oldum ve unvanım Türkiye Uzmanı. Türkiye’yi çok seviyorum ve birçok yerini de gezdim. Hatta iki farklı yerde Rusya’dan Türkiye’ye gönderilen Rus topu buldum. Birincisi Niğde Kalesi, ikincisi Kalecik Kalesi. Kalecik Kalesi’nde 60 civarında Rus topu bulunuyor.

İş birliğimiz sadece 1922-1923 yılları ile sınırlı kalmadı, yıllar içinde çok fazla iş birliğimiz oldu, ortak fabrikalar kurduk. 1933 yılında Cumhuriyetin 10. yıl dönümünde, Ankara’da düzenlenen kutlamalara ve askeri geçit törenine Rusya’dan gelen Mareşal Kliment Voroşilov katıldı. Askeri geçit töreninde Rus tankları da vardı.

1922 yılı, genç Türkiye için zorlu günlerdi. Sovyet Rusya Büyükelçisi Seymon Aralov Türkiye’deydi, İstanbul’da bulunan Cumhuriyet Anıtı’nı biliyorsunuz. Orada herkes Türk, bir de Rus var, Seymon Aralov. 1922 yazında Ankara’ya Rus ressam Yevgeni Y. Lansere geldi. Lansere, Aralov ve Atatürk ile birlikte cepheye ve birçok yere gitti. Oralarda karakalem çalışmaları yaptı. Türkiye’de toplam 150 resim çizmiş ve Rusya’ya getirmiş. St. Petesburg’ta büyük bir sergi açmış. 1925 yılında ise ‘Angora Yazı’ adlı anılarını yazmış; Angora, Ankara demek. Bu anılar ilk defa 1999 yılında basıldı. Biz de Türkiye’de Cumhuriyet Yayınevi ile yeniden baskı yaptık. Oradaki resimler yüz yıl önceki Ankara’yı gösteriyor.

Kültürel konularda elbette akla gelen önemli isimlerden biri de Nazım Hikmet. Çok ünlü, çok başarılı ve çok sevilen Türk şair 1920’de Moskova’ya gitti. Oradaki üniversitede eğitim aldı. Çok fazla Rus şair ve tiyatro uzmanı ile görüşmüştü. Rus şair, oyun yazarı, tiyatrocu Vladimir Mayakovski, onun hocasıydı. Konusu açılmışken belirtmem gerekir ki, Mustafa Kemal Atatürk döneminde Sovyet Rusya’dan birçok yazar, şair, tiyatro uzmanı, mimar Türkiye’ye geldi. Mustafa Kemal Atatürk güçlü bir lider. O Sovyetler Birliği ile iş birliği kurdu ancak komünizm Türkiye’ye gelmedi. Onun döneminde Rus Klasik Edebiyatına ait çok bilinen eserler Türkçeye çevrildi: Tolstoy, Çehov, Gorki, 1920’den beri Türkiye’de bilinen ünlü Rus edebiyatçılar oldular. İlişkilerimiz II. Dünya Savaşı’ndan sonra duraklasa da Türkiye’de 1950’lerden 1970’lere kadar Komünizm ve solcu hareketler popüler oldu. Çünkü Sovyetler Birliği dünyanın birçok yerinde kültürel ve ideolojik olarak dikkat çekmekteydi.

2000’den sonraya baktığımızda Rus turistlerin Türkiye’ye rağbetini görmekteyiz. Daha önce Rus halkında Türkiye algısı, ülkenin çöl olduğu ve develere binildiği şeklindeydi. Şimdi ise Ruslar Türkiye’yi daha yakından tanıyor ve artık biliyor.

Soru: ABD ve Avrupa ile ilgili olarak, Türkiye algısı bizim develere bindiğimiz yönündeydi. Birçok filmde dünyaya böyle yansıtıldı.  Rusya’da da Türkiye ile ilgili böyle bir algı mevcut muydu?

Evet. Rusya’da Türkiye araştırmaları geçmiş dönemde oldukça yaygındı. I. Dünya Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı döneminde Türkiye çok zor sınavlar verdi ve bu iktisadi durumu da derinden etkiledi. Türkiye NATO üyesi olduğunda, Batı’nın en fakir ülkesi olarak değerlendirildi. İnsanların yaşam standartları oldukça düşüktü. 2000’li yıllarda Türkiye’de ekonomi devrimi yaşandı diyebilirim. Bunları rakamla da görebilirsiniz. Rusya-Türkiye arasındaki ilişkilere bakıldığında 2000 yılında ticaret hacmi 1,5 milyar dolar. Günümüzde ise 64 milyar dolar. Rusya, Türkiye’nin birinci ticari ortağı oldu. Türkiye, Rusya’dan coğrafi, medeniyet, kültür ve ekonomik anlamda uzak değil. Hem kültürel birliğimizi hem de ticari iş birliğimizi daha da ileri seviyeye taşıyacağız.

İki devlet arasındaki ilişkileri açıkladığınız, sorularımızı içtenlikle ve ayrıntılı bir şekilde yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz.


Not: Yazı ilk olarak 23 Aralık 2023 tarihinde TÜRKSAM'da yayınlanmıştır. (https://www.turksam.org/detay-doc-dr-aleksandr-sotnicenko-ile-turkiye-ve-rusya-arasinda-tarihten-gunumuze-kulturel-temaslar-uzerine-roportaj)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum