The Washington Post makalesinin şifreleri

ÖZEL ANALİZ - The Washington Post’ta David Ignatius imzası ile yayınlanan makale, Türkiye ile İsrail arasındaki istihbari soğuk savaşın yansımalarından sadece biri. Bu casusluk savaşı Ortadoğu’nun geleceğini şekillendirecek.

The Washington Post makalesinin şifreleri
18 Ekim 2013 - 21:30



Filmi de çevrilen ‘Body of Lies’ (Yalanlar Üstüne) adlı meşhur casusluk romanının yazarı Amerikalı gazeteci David Ignatius’un dün The Washington Post’ta yayınlanan makalesi büyük tartışma yarattı. Makalenin öncelikli amacının zaten ‘tartışma yaratmak’ olduğu düşünüldüğünde Ignatius ve WP açısından maksadın hâsıl olduğu söylenebilir. Makale, Türkiye ile İsrail arasında bir istihbarat çekişmesinden söz ediyordu ve çoğu asılsız iddialarla doluydu. İlk bakışta bile makalenin İsrail ve gizli servisi Mossad lehine ve Türkiye, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) aleyhine kurgulandığı belli oluyordu. Ignatius ve benzeri yabancı istihbarat uzmanı yazarların son dönemde dillerine pelesenk ettiği MİT ve Müsteşarı Hakan Fidan yine hedefteydi. 
Neo-Con’lara yakınlığıyla bilinen Wall Street Journal da geçtiğimiz günlerde MİT’le ilgili bir makale yayınlamıştı. SON.TV, Wall Street Journal’ın makalesinin ne anlama geldiğini yazmıştı.

The Washington Post’ta yayınlanan makaleyle ilgili öncelikle birkaç genel değerlendirme yapmakta yarar var. 2009 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘One minute’ çıkışı ile hafızalara kazınan Davos panelinde moderatörlük yapan baba tarafından Elazığ Harput asıllı Ignatius’un, makaleyi ABD çıkarlarını gözetmekten çok İsrail çıkarlarını gözetir tarzda kaleme aldığı görülüyor. Bunun en önemli sebebini hemen söyleyelim: Bir istihbarat uzmanı olan ve bu alanda fiction (kurmaca) eserler de veren Ignatius, İsrail istihbarat kaynaklarından iyi bilgi alan bir gazeteci-yazar. Dolayısıyla sadece haber ve makaleleri için değil, romanları için de kendisine iyi malzeme veren Mossad kaynaklarının hoşuna gidecek şeyler yazmasında ‘gazetecilik motifleri’ açısından şaşılacak bir şey yok. İsrail istihbaratı, Ignatius’un iyi haber alma zaafını biliyor ve başka pek çok Amerikalı yazara sürekli bilgi veya kara propaganda servis ettiği gibi Ignatius’a da ediyor. Sorun, Ignatius’un bunları gazetecilik ilkelerini gözetmeyerek kullanması. 

 

İSRAİL, ABD’Yİ KIŞKIRTIYOR


Ignatius makalesinden sonra İsrail istihbaratına yakınlığı artık bir sır olmayan DEBKAfile adlı sitede yayınlanan analizde İsrail’in WP makalesinden çıkarması gereken beş dersten söz edilmesi boşuna değil. Ki bu derslerin ne olduğunun açıklandığı beş maddede Obama yönetiminin, Ankara’ya Tel-Aviv lehine tavır koymamasından duyulan rahatsızlık net biçimde dile getiriliyor. Daha açık bir deyişle İsrail, kendi çıkarları için ABD’yi Ankara’ya karşı kışkırtmaya çalışıyor. 

Türkiye ile İsrail arasındaki ‘istihbari soğuk savaş’ın başladığı Mavi Marmara baskını döneminden beri Tel Aviv’in özrüne rağmen ilişkilerin bir türlü istenen seviyeye ulaşmamasından duyulan rahatsızlık da DEBKAfile analizinde açıkça dile getirilmiş. Türkiye ile kötü ilişkiler, İsrail’i Ortadoğu’da ‘değerli olmayan bir yalnızlık’ pozisyonuna itiyor ve İsrail istihbarat birimleri de bu durumu, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek suretiyle değiştirmek için -kara propaganda dâhil- her türlü yola başvurmayı mubah sayıyor. 
İsrail’in son dönemde Çin ve Yunanistan’la yakın stratejik ilişkiler kurduğu da istihbarat çevrelerinde biliniyor. Çin’le kurulan ilişkinin Obama yönetimini rahatsız ettiği belirtiliyor. ABD basınında Türkiye ile ABD’nin arasını açmaya yönelik makaleler yayınlanması bu durumu perdeleme amacı da taşıyor.

Ayrıca eğer yine ertelenmezse Kasım ayı sonunda yapılacağı duyurulan Cenevre Konferansı’nda Türkiye’nin Suriye konusundaki tezlerinin kabul görmemesi için Suriye İç Savaşı konusunda her türlü dezenformasyona da başvuruyor İsrail. MİT’in, Suriye’deki Selefi unsurlara göz yumduğu iddiasını sürekli köpürtmelerinin sebebi bu. ABD’nin bu konuda hassasiyeti var, ama zaten Türkiye El Nusra gibi terör üreten Selefi muhalif unsurlara karşı mesafeli. 
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik dış kaynaklı psikolojik harekât operasyonlarının Türkiye kamuoyunda Fidan’a yönelik sempatiyi artıracağını da biliyorlar. Ancak bunu önemsemiyorlar. Çünkü amaçları, MİT’in yabancı ülkelerde, özellikle ABD’de muhatap olduğu kurumların algısını bozmaya/yönetmeye çalışmak. Ve giderek Batı dünyasında MİT aleyhine kamuoyu oluşturmak…
 

MOSSAD LEHİNE İŞBİRLİĞİ BİTTİ


Ignatius’un makalesine biraz daha yakından bakarsak… Makaledeki en sansasyonel iddia, MİT’in 10 İsrailli ajanın kimliğini İran’a verdiği iddiası. Bu iddianın gerçek dışı olduğu belirtiliyor. Aksine Türkiye’nin, İsrail ile olduğu gibi İran’la da, Tahran’ın Esad yönetimine desteğinden ötürü örtülü bir istihbari soğuk savaş var. Yani MİT, aslında her iki ülkeye de eşit mesafede. Ve doğal olarak Türkiye’nin çıkarlarını korumaya öncelik veriyor. Eskiden ise durum böyle değildi. 

Yakın geçmişe kadar Türkiye ile İsrail arasındaki istihbari işbirliği; Mossad’ın, MİT’in ulaştığı hemen her bilgiyi kullanabileceği kadar güçlü idi. Bu işbirliği, genelde Mossad lehine işliyordu. Özellikle 28 Şubat sürecinde ‘ilişki’ doruğa çıkmıştı. Dolayısıyla Türkiye’nin stratejik, politik ve istihbari çıkarları büyük ölçüde zedelenmişti. 
Bu durum 2005’ten beri kademeli olarak değişmeye başladı. 2009’dan bu tarafa ise Türkiye-İsrail istihbarat işbirliği ortadan kalktığı gibi iki ülke arasında bir ‘istihbari soğuk savaş’ dönemi başladı. 

Yani 1990’lı yıllarda dile getirilen Türkiye-İsrail gizli savaşı aslında yeni başlamış durumda. Ve bu casusluk savaşı, Suriye’den başlayarak Ortadoğu’nun geleceğini şekillendirecek. 

son tv

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum