TÜRK OCAKLARININ KURULUŞU

Türk Ocağı 25 Mart 1912'de kurulmuştur. Kuruluşuna ilişkin çalışmalar 1911 yılında başlayıp gelişmiştir.

TÜRK OCAKLARININ KURULUŞU
20 Aralık 2022 - 12:19
TÜRK OCAKLARININ KURULUŞU

TÜRK OCAKLARININ KURULUŞ EFSANESİ
İbrahim Güray AYTEKİN


Osmanlı Devleti’nin kozmopolit yapısı içinde bir tepki ve kendini tanımlama akımı olarak doğan Türkçülük ve Türk milliyetçiliği fikrinin II. Meşrutiyet devrinde teşkilâtlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Dernek, vakıf, oda, kulüp gibi adlar taşıyan bu kurumlar bağımsız birer yapıya sahiptirler. Siyasetle uğraşmazlar, her hangi bir siyasi partinin güdümüne girmezler. Ancak, çalışma alanları ile ilgili konularda birbirleri ile veya resmi kuruluşlarla işbirliği içine girebilirler. Kısacası, bu tür kuruluşlar toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarıdır.

Bilindiği gibi, Tanzimat Fermanının ilanından sonra Osmanlı ülkesinde baş gösteren ayrılıkçı düşünceler, 1908'de ikinci Meşrutiyetin ilanı ile birlikte rahatsız edici kıpırdanışlar ve davranışlar halini almıştı. Devlet içindeki etnik ayrılıkçılar bir ayaklanmağa, devleti parçalamağa yönelmişlerdi. Bunların önüne geçmek için Osmanlıcılık ve İslamcılık gibi akımlar geliştirilip uygulamaya konulmuş, fakat bunların milli birliği ve ülke bütünlüğünü korumaya yetmeyeceği kısa zamanda anlaşılmıştı. İktidardaki İttihat ve Terakki Cemiyeti milliyetçi bir görüşü temsil etmekle birlikte ne siyasi istikrarı sağlayabiliyor, ne de ayrılıkçı faaliyetlerin önüne geçebiliyordu. Bu durum, ülkenin dertleri ile ilgilenen genç aydınları derinden üzüyor, onları ülke ve millet sorunlarına çareler aramağa yöneltiyordu.


Türk aydınları arasında milliyetçilik fikrinin uyanmasıyla birbiri ardınca Türk Derneği (1908), Genç Kalemler Hareketi (1910) ve Türk Yurdu Cemiyeti (1911) gibi cemiyetler kuruldu, Türk Yurdu Cemiyeti tarafından aynı isimde bir dergi çıkarıldı. Dr. Fuat Sabit (Ağacık) başkanlığındaki üyeleri ile ünlü Türkçülerden Mehmed Emin (Yurdakul), Akçuraoğlu Yusuf, M. Ali Tevfik (Yükselen), Emin Bülend (Serdaroğlu) ve Ağaoğlu Ahmed Beğlerin katıldığı bir toplantı yapıldı. Türkçülük düşüncesini yayacak ve yaşatacak bir derneğin kurulması ve adının da "Türk Ocağı" olması, 3 Temmuz 1911'de yapılan bu toplantıda kararlaştırıldı. Bu toplantının yapıldığı tarih, bu yüzden Türk Ocağı'nın "fiili" kuruluş tarihi de sayılır. Çünkü o toplantıda kuruluş işlemlerini gerçekleştirecek bir "geçici yönetim kurulu" seçilmiştir.

Türk Ocağı Derneği ise bu gelişme çizgisi içinde II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında uygulanan Osmanlıcılık düşüncesinin yol açtığı kimlik bunalımına karşı gelişen Türkçülük akımının bir sonucudur. Ocağın kurulmasıyla ilgili ilk hareket Askerî Tıbbiye öğrencilerinden geldi. Bunlar, milliyet esasına dayanan bir cemiyet kurmak amacıyla hazırladıkları bir programı kendilerine yardımcı olacağına inandıkları devrin Türkçü aydınlarına sunarken bir de bildiri yayımladılar (24 Mayıs 1911). “190 tıbbiyeli Türk evlâdı” adına kaleme alınan bildiride Türkler’in 1908 inkılâbının ardından çöküş dönemine girdikleri ileri sürülüyor ve Türk ırkının fikrî kalkınmasının en büyük hedef olduğu açıklanıyordu. 

Türkler’in her yönüyle geliştirilmesi için sosyal bir reforma ihtiyaç bulunduğu vurgulanıyor, bu amaçla çalışacak bir cemiyetin kurulması gereği dile getiriliyordu. Tıbbiyeli öğrencilerle Türkçü aydınlar arasında yapılan görüşmelerin ardından fiilen çalışmaya başlayan Türk Ocağı Derneği yaklaşık dokuz ay sonra resmen kuruldu (25 Mart 1912). İlk idare heyetine Ahmed Ferid (Tek) (başkan), Yusuf Akçura (ikinci başkan), Mehmed Ali Tevfik (genel sekreter) ve Fuad Sabit (sayman) seçildi. Ahmed Ferid Bey’in Millî Meşrutiyet Fırkası’nı kurmak amacıyla ayrılması üzerine başkanlığa Hamdullah Suphi (Tanrıöver) getirildi (1913). Derneğin amacı 1912 tarihli nizamnâmesinde “Türkler’in ilmî, içtimaî ve iktisadî seviyelerini yükseltmek, Türk dilini geliştirmek ve Türkler’in harsî birliğine ve medenî kemaline çalışmak” şeklinde açıklanıyordu. Ayrıca derneğin siyasetle uğraşmayacağı vurgulanıyordu.



Türk Ocakları oluşumu ile birlikte oluşan izci ocakları da faaliyetlerine suratle başladı. 1914’te kabul edilen İzci Ocağı İç Nizamnamesi’nde İzci Andı aşağıdaki şekilde yazılmıştır: “Tanrıya ibadet ve Hakana itaat edeceğime,  Daima vicdanlı, vazifesini tanır, kanuna hürmet eder,  yiğit bir adam olarak hareket eyleyeceğime vatanımı sevip sulh ve harp zamanında fedakârlıkla hizmet yapacağıma, izcinin türesine baş eğeceğime namusum ve şerefim üzerine söz veririm”

Türk Ocağı, Türk Yurdu Cemiyeti’nin katılmasıyla daha da güçlendi. I. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1918 yılında İstanbul’da ve diğer vilâyetlerde otuz beş Türk Ocağı şubesi açılmış bulunuyordu. Türk ocakları bünyesinde Türk Gücü Derneği, Köycüler Cemiyeti, İhtiyat Zâbitleri Teâvün Cemiyeti, Dârülfünun Talebe Cemiyeti gibi dernekler de kuruldu. Ayrıca ocak dergi yayımcılığında başarılı oldu. Bu dergiler içinde Türk Yurdu Cemiyeti tarafından 1911 yılında çıkarılmaya başlanan, Türk ocaklarının kuruluşunun ardından onun yayın organı haline gelen, Türkçülük fikrinin oluşturulması, sistemleştirilmesi ve yaygınlık kazanmasında büyük rol oynayan Türk Yurdu dergisi en önemlisiydi. 

Türk Ocağı bir yandan İstanbul'daki merkezinde faaliyet gösterirken bir yandan da, başta İzmir'de olmak üzere, belli başlı şehirlerde şubeler açarak çalışmalarını yaymağa girişir. Şube sayısı 1916'da 25'e, 1919'da 35'e yükselir. Fakat o yıldan başlayarak, Sevr Anlaşması uyarınca Osmanlı yurdunu işgal etmeğe başlayan istilacı güçler, halkı onlara karşı koymaya özendiren, açık hava toplantıları (Fatih ve Sultanahmet mitingleri), vb. düzenleyerek halkın milli duygularını harekete geçirmeğe çalışan Türk Ocaklarını, başta İstanbul'daki merkezi olmak üzere, basmağa ve kapatmağa başlarlar. Bazı üst yöneticilerini Malta'ya sürerler. Zaten Ocağın genç üyelerinin çoğu, istilacılara karşı açılan kurtuluş mücadelesine katılmak üzere kurulan oluşumlara katılmaya başlarlar. Bu yüzden, Türk Ocağı çalışmaları, "Kurtuluş Savaşları" boyunca askıya alınır.


Devrin birçok ilim ve fikir adamı ocak bünyesinde toplandı. Bu aydınlar çalışmalarını Türk milliyetçiliğinin teorisinin kurulması konusunda yoğunlaştırdılar. Türkçülük düşüncesi onların çalışmaları sayesinde dönemin en etkili fikir akımı haline geldi. Ocağın faaliyetlerinin odak noktası, devrin şartları gereği temelde millî duygulardan kaynaklanan milliyetçilik fikrini heyecan ve telkin yoluyla uyandırmak ve canlı tutmaktı. Sistemli faaliyetler çerçevesinde yapılan konferanslar, sohbetler, müsamereler, konserler ve serbest dersler sayesinde ülkede Türkçülük ve Türk milliyetçiliği bilincine sahip geniş bir kadro ortaya çıktı. 

Türk ocakları çevresindeki düşünce atmosferi içinde yetişen Türk aydınları, Anadolu’da başlayan Millî Mücadele’de yer alarak yeni Türk Devleti’nin kuruluşunu desteklediler. Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuranlar, yeni rejimin benimsenmesi ve yayılması için Türk ocaklarını dayanılması gereken bir güç olarak gördüler. Devlet desteğiyle ülke çapında teşkilâtlanan Türk ocaklarının şube sayısı 1927’de 257’ye ulaştı. Bu destek sonuçta Cumhuriyet Halk Fırkası ile ocakların bütünleşmesine yol açtı. 

Bu arada Türk Ocağı'na Ankara'da bir Genel Merkez yapısı kazandırmak için çalışmalara başlanır. Arsası Vakıflar İdaresinden satın alınan yapının proje ve planları Türk Ocaklı Yüksek Mimar Hikmet Koyunlu tarafından hazırlanır ve yapım çalışmalarına başlanır. Koyunlu'nun gözetim ve denetiminde 1926'da başlatılan inşaat, 1928'de tamamlanır. Böylece Ankara'ya en görkemli ve güzel anıt yapılardan biri kazandırılmış olur. Bu yapıya ve donanımına, zamanın değerleri ile 600. 000 TL dolayında harcama yapılır. Önemli olan husus, bu anıt yapının , devletin maddi katkısı olmadan, sağlanan iç ve dış bağış ve yardımlarla inşa edilmiş olmasıdır.

Siyasal bütünleşmeye paralel şekilde Türk ocaklarının “bütün Türklük” anlayışındaki fikrî dönüşüm de resmîleşti. 1927’de toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası kurultayında ocağın nizamnâmesi, Türk ocaklarının devlet siyasetinde Cumhuriyet Halk Fırkası ile beraber olduğu ve iştigal sahasının Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahiline münhasır bulunduğu şeklinde değiştirildi. Ayrıca milliyetçilik ilkesi Cumhuriyet Halk Fırkası nizamnâmesine alındı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1931’deki kurultayında halkevlerinin kurulması kararlaştırıldı. Bütün derneklerin Cumhuriyet Halk Fırkası içinde eritilmesine yönelik bir program uygulamaya konuldu. 

Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 260 şubesi bulunan Türk Ocağı Derneği 10 Nisan 1931’de feshedilerek bütün mal varlığı Cumhuriyet Halk Fırkası’na devredildi. Böylece Türk ocakları Cumhuriyet Halk Fırkası’nın mülkiyetinde halkevlerine dönüştürüldü. Türk Kadınlar Birliği ile mason dernekleri de 1935 yılında lağvedilip mal varlıkları halkevlerine bağışlandı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilkeleri doğrultusunda çalışan halkevlerinin bütün il ve ilçelerde şubeleri açıldı. 1940’tan sonra da kırsal kesimde halk odaları kuruldu. 

1932-1950 yılları arasında toplam 478 halkevi ve 4322 halk odası açıldı. Türk milliyetçilerinin entelektüel alanda faaliyet gösterdikleri Türk ocakları ise 10 Mayıs 1949 tarihinde Hamdullah Suphi Tanrıöver başkanlığında yeniden açıldı. Türkiye’nin en uzun ömürlü sivil toplum kuruluşu olan Türk Ocağı temel ilke ve felsefesi doğrultusunda faaliyetlerini günümüzde de sürdürmektedir.

Türk Ocaklarının faaliyetlerini genişletmek, özellikle de Türk dünyası ile ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulması kararlaştırılan "Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı" 1988 yılında resmiyet kazandı. Böylelikle Türk Dünyası ülkelerinden gelip ülkemize eğitim gören yüz kadar öğrenciye her öğretim yılında burs ve bunların başarılı olanlarına her öğretim yılı sonunda ödül verilmesi sağlandı. Ayrıca son yıllarda, her kurban bayramında Kerkük ve Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde, Kırım'da zulüm mağduru olarak çile çeken Türkler için, onların bulundukları yerlerde yüzlerce kurban kesilerek oraların yoksul insanlarına dağıtılması sağlanıyor. Vakfın gerçekleştirdiği en önemli atılım ise, ilk ve orta öğretim sınıfları bulunan "Türk Yurdu" lisesini açmıştır. 

Yazının ilk yayınlandığı Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/yasam/turk-ocaklarinin-kurulus-efsanesi-h189559.html

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum