TALHA FORTACI: DİN VE SİNEMA

Geçmişte dine karşı sistematik ve bilinçli bir şekilde yapılan karalama çalışması günümüzde farklı bir seyirde ilerliyor. Değişen sadece yol ve yöntemler.

TALHA FORTACI: DİN VE SİNEMA
27 Mayıs 2015 - 21:00

                                                 DİN VE SİNEMA

Sanat, sadece sanat değildir. Aynı zamanda çok kullanışlı bir propaganda aracıdır. Sanatçı eseriyle hem hayal dünyasını, hem de sahip olduğu ideolojisini yansıtır bizlere. Bu açıdan bakıldığında sinema da, bir sanat dalı olarak sanatçının elinden çıkar ve bizi etkiler. Aynı zamanda diğer sanat dallarına nazaran “propaganda yapmak” açısından en kullanışlı olanıdır. Çünkü sinemada aynı anda milyonlara hitap edersiniz ve aktarmak istediğiniz şeyleri hem işitsel, hem de görsel materyalleri kullanarak yaparsınız. Kitleler hazır ve nazır bir şekilde karşınızda durur ve siz o anda ne söyleyecekseniz onu almaya açıktır.

Sinemanın insanları yönlendirmesindeki en büyük etken ise, işitsel ve görsel özelliklere sahip olmasından ileri gelir. İzlediğimiz sinema filmleri ve televizyon dizileri psikolojimiz üzerinde son derece etkilidir. Mesela bir haberde söylenildiğine göre; ülkemizin bir köyünde, perşembe günleri “kurtlar vadisi” dizisini izleyen erkekler bir kahvede toplanır ve hepsi istisnasız takım elbise giyerlermiş. Diziyi bu şekilde izlerlermiş. Bu orada bir adet haline gelmiş. Verdiğimiz örnek bahsettiğimiz dizinin o insanlar üzerindeki etkisini ortaya koyan çok çarpıcı bir belgedir.

 Dünyanın her tarafında siyasiler, iş adamları, patronlar insanları etkilemek ve istediği şekilde yönlendirmek, kontrol etmek adına sinemayı çok aktif bir şekilde kullanmaktadır. Çünkü etkisini görmeniz için çok fazla zamana ihtiyacınız yoktur. Aslında bu özellik görsel sanatların hepsinde vardır. Mesela tiyatro da bu sınıfa dâhildir. Nitekim Tanzimat yıllarında Namık Kemal’in yazdığı tiyatro oyunu ”Vatan Yahut Silistre”, insanları çok çabuk galeyana getirmiş, ülkede protesto gösterileri başlatmıştır. Bundan dolayı oyunun sahnelenmesi yasaklanmıştır. Namık Kemal’in de Magosa’ya sürülmesine sebep olmuştur. Ki tiyatro oyununun hitap ettiği kişi sayısı bellidir. Gelin siz bir de sinemayı düşünün. Bugün dünyanın öbür ucunda yapılan bir filmi tüm insanlar izleyebiliyor.

Cumhuriyetin kurulduğu yıllara müteakip sözde “aydınlar” bu çok kullanışlı aygıtı kendi hevesleri doğrultusunda kullanmaktan çekinmediler. Onlar dinden soyutlanmış bir toplum yaratmak ve dinin insanlar üzerindeki etkisini yok etmek istiyorlardı. Bunun için filmlerde sürekli dini aşağılayan sembolleri kullandılar. Örneğin dini temsil eden ve “hoca” tabir edilen din görevlilerini son derece olumsuz rollerde karşımıza çıkardılar. Onlar daima saçı sakalı birbirine karışmış, her zaman pespaye, sürekli midesini düşünen, dişleri yamuk yılık, yalancı, düzenbaz tipler olarak evlerimize misafir oldular. Asıl gayeleri bu tipler üzerinden dine karşı olumsuz bir algı oluşturmak ve insanları dinden soğutmaktı. Bunda başarılı da oldular.

Günümüzde de aynı amaç kendini korumakla beraber, yöntemde bir değişikliğin olduğunu görüyoruz. Din artık genellikle korku filmlerinde işlenir hale geldi. Bizim kutsal kabul ettiğimiz “Kuran”, “Cami”, “Melek” gibi dine ait olan kutsallar büyü ve sihir ile özdeşleştirilerek bunlara esrarengiz bir hava katıldı. “Dabbe” tarzı filmler Kuran’daki ayetleri insanlar nazarında çok gizli sırları olan ve adeta korkulacak şeyler olarak gündeme getirdi. Dikkat ederseniz son dönemde çekilen birçok korku filmlerinde de söylediğim çerçevede senaryolar yazıldı. Sihir, büyü, cin, Kuran ayetleri,  hepsi bir harman haline getiriliyor ve adeta din, büyü ile kehanet ile görünmez varlıklarla özdeş hale getirildi. Yani birileri sanki dinden korkmamızı, dinsel semboller ve dine ait unsurlardan korkmamızı istiyor. Belki de dini motifler üzerinden yürümek daha çok tutuluyordur onu bilmiyorum.

Oysa korku filmi alanında kavram çok geniştir ve bu alanda senaryo sıkıntısı pek çekilmez. Yani korku filmi denince illa da dinsel bir retorik kullanmanız gerekmiyor. Ama öyle bir algı oluştu ki sanki dini bir alt yapısı olmayan korku filmi senaryosu yazılamaz hale gelindi. Vakıa bu şekilde, fakat ben mevcut durumun çok masum olmadığını düşünenlerdenim. Geçmişte dine karşı sistematik ve bilinçli bir şekilde yapılan karalama çalışması günümüzde farklı bir seyirde ilerliyor. Değişen sadece yol ve yöntemler. Zihniyet hala aynı. Son zamanlarda çok fazla komplo teorisi dinler olduk biliyorum, ama ben olaya gerçekten böyle bakıyorum. Bilmem katılır mısınız?

25.05.2015 Talha FORTACI

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum