FLAŞ HABER

SONA ULFANOVA: Mürekkep lekesi ve önlük

Mürekkep lekeli önlük - benim ilk duygum- galiba yanlış yerde ve yanlış alandayım.

SONA ULFANOVA: Mürekkep lekesi ve önlük
14 Mart 2012 - 22:13

 

 

Mürekkep lekesi ve önlük

      Mürekkep lekeli önlük - benim ilk duygum- galiba  yanlış yerde ve yanlış alandayım. Ben mutluydum ve ilk kez  okula  sırf bu lekeyi alıp ta  annemin haksız gazabına mı  dönmek için gittim! O uzaktan süpürge ile beni tehdit edince,  ruhum sessizce dışardan bu saçmalığı izliyor. Bu yabancıların arasında burada ne yapıyorum  -düşünüyorum ben. Ve intikam için korkunç  planlar kafamdan geçiyor ; ya faşistler annemi öldürsün, ya da beni uzaylılar götürsün. Bu kötü duygularımın yanında benim gerçek evimin uzaklarda olduğu hissine kapılıyorum.

Şimdi ise annemin  hayatı hakkındaki her şeyi öğrendiğim zaman bu kadını çok  seviyorum ve üzülüyorum onun için. Aklım  bile  alamıyor, o nasıl 20 kilometre yaya  kocasının evine gider, başkalardan  hiç görmediği kocasının nasıl göründüğünü  sorardı ve 2 sene  ne hislerle hiç tanımadığı kişiyi beklerdi .  Bütün özüm haksızlığa karşı isyandaydı. Dünyaya erkek olarak gelmediğim için ve annemi koruyamadığım için  kendimi çok suçlu hissediyordum . Çünkü  annem  kızlarına sebep kendini feda etti. Sadece şimdi her sağlıklı doğan bebek için sevinirler. Ama o zamanlar   arka  arkaya dört kız çocuğu doğurmak kocasına ihanet  etmek sayılırdı. Dedem her zaman babamdan güzel   eşinden boşanmasını isterdi. Babamın yeğenleri bile onun hayatını zehire batırırdılar.

 Ben okulu sevmedim. Bayramlara masumiyet olduğum  için.  Ülkenin Zafer Bayramının  geçit törenleri  büyük bir görkem ile yürütülmekteydi. Öğrenciler gazi dedeleri hakkında yazıyorlardı. Sovyetler Birliği'nin kahramanları karelerin arasında hiç Türk bulamadım. Benim söyleyecek hiç bir şeyim yoktu. Büyük Vatanseverlik savaşına 40.000  türkün katıldığını ve sadece 15.000’in  geri döndüğünü kimse yazmazdı .  Sovyetler Birliği  Kahramanlarından 7 sinin  türk olduğunu kimse bilmezdi. Hepsi Azerbaycanlı olarak yazılmıştılar. Ama onlardan  değildiler.  Yıl başında babam Noel ağaçı süsleme izni vermezdi.   Müslüman geleneği olmadığı için. Hep Rus olmak isterdim. Benim  en sevdiğim öğretmenim, Olga Aleksandrovna Loseva  bizi severdi ve bizim düşünme marifetimizi geliştirmemize yardım ederdi. Rus edebiyatını,  kompozisyon  yazmayı,  okumayı  çok sevdim.   Yazar olmak  istedim.

 1961 yılında şehir içinde hayvan barındırmayı yasaklayan bir kararname çıktı. Bizim aile şehirde yaşamaya devam ederken, akrabalarımızın çoğu köye taşınmıştı. Büyük aileler evlerinde hayvan beslemeden hayatta kalamazdı. Onlar zorluklardan korktular ve çocuklarını kaliteli eğitimden mahrum bıraktılar. Sürgün  en çok toplum aydınlığını vurdu. Yeni  aydınlar neslini yetiştirmek  zor oldu. Biz uluslararası komşuluğun içinde büyüdük, ve kendi ana dilimizi- Türkçeyi bilmiyorduk. Ben kendi ana dilimi çok  öğrenmek isterdim,  güzel şiirleri dedeme anlatmak isterdim. Dedemin söylediği Kur’n ayetleri bana 1001 masal gibi geliyordu.

         60’lı yıllarda sürgün edilenler Kafkasya’ ya dönmeye başladılar. Akrabalar toplanıp bu konuda yüksek sesle konuşurdular, ama biz çocuktuk konuyu anlamıyorduk. Bizde kavga olacağını düşünüp, benim misafirlerin  sınıf arkadaşlarım böyle anlarda hızla benim evimden gitmeye çalışıyorlardı. Kafkas halkının sesleri güçlüydü. Hem de hararetli.

 Babam ailemizi Kafkasya'ya götürdü. Vatanına   yakın yere. Biz orada 20 gün boyunca, neredeyse tüm paramızı harcadık. Ben orda ki esnafı hiç sevmedim - onlar bize para üstü  hiç vermezdiler. Ve bize yabancı gibi davranırdılar. Hepimiz komşularımızı özledik  ve geri döndük. Ancak  onlara da değil, şehre de.  Dedemizin köyüne dönmemiz bizim için ana dilimizi öğrenme fırsatımız oldu, ve bu bizi sürgün edilen Türklerin gerçek hayatına yaklaştırdı. Biz, şehirliler,  bu cehalet dolu zor bir hayatın karşısında savunmasız kaldık.  Yüzlerce  yetenekli kızlar ve erkekler  eğitim alma yerine, günlük  ekmeklerini  düşünmek zorundaydılar. Onların vahşeti ve kabadayılığı,  milletin  aşağılık kompleksten  geliyordu. Nazik olmak zayıflık olarak kabul ediliyordu.

Yeni yerde  kader  merdiveni bizi aşağıya  götürdü. Ve gerçeksizlik  duygusu artık beni terk etmeyecek. Mehriban teyzemin sözleri "Keşke  ellerim ayaklarım olmasaydı da  erkek  olsaydım,"  artık bu sözler benim için de söylenmiş oldu. O zamanlar kadının  erkek çocuk doğurması ona sevgi ve saygı getirirdi,  ona göre 4 kız çocuk sahibi benim annem  dedemden ne bekleyebilirdi ki.  Kız çocuklarından acele kurtulmaya   çalışıyorlardı - erken evlendirirdiler, sanki başka bir aile için işçi yetiştiriyorlar gibi. Kızları kolaylıkla eş olarak kaçırırdılar. Kolayca da terk ederdiler ,doğrusu baba evine çolçocuklu gönderirdiler. Evlilikleri çoğu zaman kayıt altına almazdılar, imam nikah ta boşanmada erkeklere fırsat verirdi. Eğitimsizlik  veya köy uzaklıktan  haklarını koruyamıyordular. Nenem aile çöküşüne karşı   Kafkasya’da, herkes hatta körler bile evliydi diye üzülürdü. Ve onun  atasözü ‘’Köpeğin bile yılda bir kez bir ziyafeti var’’ en sık söylediği atasözüydü. İnsanlar köle gibi, çiftlikte ve tarlalarında çalışıyorlardı. Dinlenme sadece hastanede  olurdu.

Ben bir fantastik kitapta bir ilkel kabilede gelinin seçme lüksünün var olduğunu  okumuştum. Kızlar ve erkekler  yılda bir defa  bir alana toplanırlardı. Sonra adaylar farklı yönlere kaçardılar olası damatların tarafından yakalanmak  için.

Dedemin köyünde, gelin kaçırma çok ta nadir değildi. Orada genellikle görüşmeler düğünlerde olurdu, bazen  kızın  erkekle ilk görüşmesi kaçırma olayla sonlanırdı. Düğüne özenle hazırlanırdılar.  Bir birinden uzak köylere  dağılmış akrabalarımız için  düğünler ve cenazeler  tek uygun  buluşma yeriydi. Gençler dans etme fırsatları beklerdi düğünlerde.  Kendilerini göstermek  ve başkalarını görmek için.

Benim Mehriban teyzem Brigitte Bardot gibi   güzeldi. Onu 12 yaş ondan büyük çirkin bir komşusu kaçırdı. Teyzemi seven delikanlı yalvarırdı dedeme kızı geri getirsin diye. Ama bu doğru sayılmaz diye teyzemi artık bıraktılar öz kaderine. Bu mutsuz evlilikten 3 çocuk dünyaya getiren teyzem  dayanılamaz haline isyan edip  boşandı.Anne babasından destek bulamayınca kendini çocukları için feda edip  kendinden 25 yaş daha büyük biriyle evlendi. Bu zor  evlilikte de çok mutsuzdu kocası alkoliğin tekiydi. Bazen günlerce gelmezdi geldiğinde de yatağa giremeden evin kapısında da sızar kalırdı Ayık olduğunda da elinden gelen her şiddeti uygulardı. Boşanması  7 yılını aldı. Bu evlilik  teyzeme 2 yeni çocuk ve bir ev sahipliliği verdi. O evde yerleşen çocukların yanı sıra onu savunmayan babası ve  kör halası oldular. Onların hepsini beslemek gerekirdi. Hayat zorlukları yine teyzemi bırakmadı ve kızlarından biri çaresi olmaz bir derde düştü çünkü lösemi hastasıydı ve o günün şartlarında ne kadar yardım edilebilirdi ki 13 yaşına gelince vefat etti . Ve bütün hayat zorluklarına rağmen teyzem hayatla barışıktı ve şakalar yapardı evdekilere ; - ‘’Sizleri doktorlara götürene kadar en iyisi ve en kolayı hastaneyi buraya taşımak’ Bu kadının özel hayatı sıfır sayılırdı.

 Ben  hiç evlenmek istemiyordum.  Moskova'da eğitim almayı düşünürdum. Ana dilimi öğrenip sevdiğim şiirleri   Türkçeye çevirmem benim hayalimdi. Ama kızlar eğitim için evden  uzağa gönderilmezdi.

Kaderden kaçan kimse var mı... Yazdıklarımı anlatmak için, benzer bir hayat yaşamalıydım. Yazar olamadım.  Sadece cehalete direnişin  bir örneği oldum. Benim teyzem Mehriban  ihtiyarlarını kabristana yerleştirip  çocuklarına yeni   bir fırsat  aramak için Türkiye ye göç etti. Torunları eğitime çok önem veriyorlar.  Bu da yaşlı teyzeme büyük bir ümit veriyor.

 Gençler artık  farklı yaşayacaklar. ‘’Ahrın heyir olsun’’ en çok söylenen Ahıska atasözü. Bizim annelerimiz artık çizilmiş yollarından çıkamıyorlar. Böyle uzun  dertli olan koşuşturmada onları nasıl durdurup farklı yaşamaya çevireyim! Şimdiye kadar hep "yağmurlu gün için" yatırım yaptılar. Biz ne yapalım ki artık sürgün korkularını bırakıp annelerimiz  geleceğe iyimserlikle baksınlar ve  başlarına gelen sınırsız cehalet   asla geri dönmesin….

 Ulfanova S.A

 

Çeviren Sayada PİRİYEVA

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları
00:50